Uluslararası Komplo’yu yapan güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeyi hedeflediklerini vurgulayan Xebat Andok, özellikle Amerika, İngiltere ve İsrail öncülüğünde bölgeye müdahale edildiğini vurguladı. Komplonun gerçekleşmesinden bu yana Ortadoğu’da 3. Dünya savaşının yaşandığını hatırlatan Andok, “3. Dünya Savaşı, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından 35 yıldır merkezi Kurdistan olmak üzere Ortadoğu’da devam ediyor. Kapitalist modernite güçleri, Önderliğin ve PKK’nin sistemde yer almadığını gördüklerinde tasfiye edilmelerine karar verdi.
Ortadoğu’ya müdahale ettiklerinde de halklar adına, toplum adına, özellikle de Kürt halkı adına mücadele edenlerin bu yeni süreçten faydalanmamalarını hedeflediler. Kapitalist güçler Ortadoğu’ya müdahale etmek istedikleri zaman Kurdistan’da çıkarlarına hizmet edecek olanların önünü açtı. Başûrê Kurdistan’daki parlamento da bu temelde yapıldı. Başûrê Kurdistan güçleri de bu temelde oluşturuldu. Başûrê Kurdistan Birliği, 1998 yılında Amerika’ya gidip PKK’ye ve Önderliğe karşı Washington Antlaşması yaptı” diye konuştu.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Xebat Andok, 9 Ekim 1998 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ile startı verilen Uluslararası Komplo’ya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik Uluslararası Komplo 9 Ekim 1998 yılında
başladı. Rêber Apo komployu geniş bir şekilde ele aldı ve komplocuların amacını teşhir etti.
Rêber Apo, komplonun çok iyi ele alınması ve anlaşılması için çok büyük emek verdi. Genel
olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle Rêber Apo’yu sevgi, saygı ve özlemle selamlıyorum. Yine Güneşimizi Karartamazsınız şiarıyla canlarını feda eden şehitlerimiz şahsında tüm devrim şehitlerini minnet ve saygıyla anıyorum. Şehitlere verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyoruz; şehitlerimizin hedefini mutlaka gerçekleştireceğiz.
Sizin de belirttiğiniz gibi komployu en fazla inceleyen, detaylarını ortaya çıkaran, her anlamda geniş bir şekilde değerlendiren Rêber Apo’dur. Şüphesiz komployu çok iyi anlamamız için Önderliğin birçok değerlendirmesi var, hem Savunmalarda hem de İmralı’daki görüşme notlarında var. Komplonun detaylarını merak edenler Rêber Apo’nun bu değerlendirmelerini okuyup öğrenebilirler. Komplonun üzerinden 26 yıl geçti. O günden beri komplo sürekli tartışılıyor. Bu komplo neden gerçekleşti, kime karşı yapıldı, konjonktür neydi, ne oldu, ne amaçlandı, bu soruların hepsi birbiri ile bağlantılıdır. Komplo, Önderliğimize karşı gerçekleşti.
Rêber Apo, komplo gerçekleştiğinde PKK’nin önderiydi; demek ki komplo PKK’ye karşı da yapıldı. Kürt halkı Rêber Apo’yu liderleri olarak görüyor; demek ki Önderlik şahsında özgür Kürtlere karşı da yapıldı. Rêber Apo aynı zamanda ezilen halkları da temsil ediyordu. Sosyalizm ideolojisi ile, demokratik ve komünal değerlerle bir mücadele yürütüyordu. Bu mücadele insanlık açısında bir umut olarak da görülüyordu. Şüphesiz bu komplo Önderlik şahsında demokratik ve komünal değerlere, sosyalizm ideolojisine karşı ve genel olarak kapitalist modernite sistemine karşı olan tüm güçlere yönelik yapıldı. Bütün bunlar komplonun kime yapıldığını geniş bir çerçevede ortaya koyuyor. Bu komployu geliştirenler kapitalist modernite güçleridir.
Zaten Önderlik, komployu Gladio’nun büyük komplosu olarak adlandırdı. Gladio, NATO’nun çekirdek gücüdür. Toplumlar üzerinde hakimiyet kurmak isteyen bir güçtür Gladio. NATO da kapitalist modernitenin askeri ve siyasi gücüdür. Demek ki bu komplo kapitalist modernite güçleri tarafından yapıldı. Zaten o dönemin Türk Başbakanı Bülent Ecevit komployu değerlendirirken, ‘Abdullah Öcalan’ı bize niye verdiler anlamadık’ demişti. Komployu geliştirenler, Önderliğimizi Türk devletine teslim edenler tabii ki kapitalist güçlerdi.
KAPİTALİST GÜÇLER ÖNDERLİĞİN VE PKK’NİN TASFİYESİNE KARARA VERDİ
Peki kapitalist modernite güçleri neden böyle bir komplo gerçekleştirdiler? Hangi konjonktürde bu komplo gerçekleşti? Kapitalist güçler 1. Dünya Savaşından sonra Kürt sorununu yaratarak, zamanı geldiğinde Kürt sorunu yoluyla Ortadoğu’ya müdahale etmeyi hedeflediler. 1990’lı yıllardan sonra kapitalist modernite güçleri, Amerika, İngiltere ve İsrail öncülüğünde Ortadoğu’ya yeniden müdahale etmek istediler. Dikkat ederseniz, o günden bu yana Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı yaşanıyor.
3. Dünya Savaşı, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından 35 yıldır merkezi Kurdistan olmak üzere Ortadoğu’da devam ediyor. Kapitalist modernite güçleri, Önderliğin ve PKK’nin sistemde yer almadığını gördüklerinde tasfiye edilmelerine karar verdi.
Ortadoğu’ya müdahale ettiklerinde de halklar adına, toplum adına, özellikle de Kürt halkı adına mücadele edenlerin bu yeni süreçten faydalanmamalarını hedeflediler. Çünkü Önderliğimiz boşluklardan çok iyi faydalanıyor, konjonktürü çok iyi değerlendiriyor ve sonuç alıyor. Bu yüzden Ortadoğu’ya müdahale etmeden önce önlerindeki engelleri temizlemeleri gerekiyordu. Kurdistan’da kendileri ile işbirliği yapan Kürtler de vardı. Kapitalist modernite güçlerinin Kurdistan’da yapmak istediklerine destek olan, bunun önünü açan Barzani çizgisidir. Kürt halkı için Barzani çizgisi, işbirlikçi, ihanetçi, ajan anlamına geliyor. Bu yüzden kapitalist güçler Ortadoğu’ya müdahale etmek istedikleri zaman Kurdistan’da çıkarlarına hizmet edecek olanların önünü açtı. Başûrê Kurdistan’daki parlamento da bu temelde yapıldı. Başûrê Kurdistan güç birliği de bu temelde oluşturuldu. Sözde Başûrê Kurdistan’da oluşturdukları birlik, 1998 yılında Amerika’ya gidip PKK’ye ve Önderliğe karşı Washington Antlaşması yaptı.
Bu antlaşma ile Kurdistan’ı dizayn etmek istediler. Biz Türk devletine karşı mücadele ediyoruz ama Türk devletini de dizayn etmek istiyorlar. Çünkü Ortadoğu’ya müdahale ettiklerinde PKK ve Önderlik çok güçlü bir durumda ise bunu yapamayacaklarını gördüler. Bu yüzden Türkiye’ye de müdahale ettiler. Ne yaptılar? Mesela 1999 yılında Önderliğin esir alınmasından sonra Fethullah Gülen’i hemen Amerika’ya götürdüler. Komplo ile hedefledikleri amaçlarını gerçekleştirmek için bir süre sonra Erdoğan’ın önünü açtılar, AKP’yi iktidar yaptılar. Bu şekilde genel bir müdahale yaptılar. Kapitalist modernite güçleri Ortadoğu’da planlarına engel olarak PKK ve Önderliği gördüler, bu yüzden Uluslararası Komployu geliştirdiler. Komplonun amaçlarından biri de Önderliği fiziki imhasıydı. Büyük Ortadoğu Projesi de bu komplonun bir parçasıydı. Bu projesinin sahipleri de kapitalist modernite güçleridir.
Komploya karşı Rêber Apo’nun duruşu çok önemliydi. Rêber Apo kimsenin beklemediği bir duruş sergileyerek farkını ortaya koydu. Aslında Rêber Apo komplo ile kendisine müdahale etmek isteyenlere müdahale etti. Rêber Apo’nun müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün baktığımızda kimse böyle bir şey beklemiyordu diyoruz. Yani şu an bunu söylemek rahat çünkü ortada bir sonuç var. Ama o dönemki koşulları göz önünde bulundurduğumuzda bunun nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyordu. Rêber Apo ve PKK’yi bir umut olarak gören herkes komplonun hedefiydi. Önderliğe karşı komplo olduğunda kimse ne yapacağını bilmiyordu. Herkes kendine göre bir şekilde komployu değerlendiriyordu. Ama bir de Rêber Apo’nun değerlendirmeleri vardı. Sizin de dediğiniz gibi Önderliğimizin komploya ilişkin değerlendirmeleri çok farklıydı. Biz de dahil olmak üzere hem Kürt halkı, hem Kürt halkının dostları hem de düşman da çok şaşırdı bu değerlendirmeler karşısında. Mesela komplo geliştiğinde Önderliğimiz oradan çıksın diye Suriye yönetimi üzerinde çok büyük bir baskı yaptılar. Akdeniz’i gemilerle doldurdular, Amerika tüm ağırlığını oraya verdi. Zaten komployu yürüten Amerika idi.
Eğer Önderlik Suriye’den çıkmasaydı Suriye’ye saldıracaklardı, işgal edeceklerdi. Önderlik daha o dönem bunu gördü ve boşa çıkararak Suriye’den ayrıldı. Önderlik, komplocuların bu şekilde bölgesel bir savaş çıkarmalarına, Suriye’yi işgal etmelerine ve Ortadoğu’da büyük acıların önünün açılmasına engel oldu. Birincisi Önderlik Suriye’den çıkmayı tercih etti.
İkincisi; komplocular Ortadoğu’da savaşı derinleştirmeyi hedefliyorlardı. Önderlik yönünü dağlara verseydi bu durum yaşanacaktı ama Rêber Apo onu da tercih etmedi. Çünkü savaşın artık belli bir aşamaya geldiğini ve rolünü oynadığını biliyordu. Artık farklı yolların gelişmesini istiyordu. Bu temelde yönünü Avrupa’ya çevirdi. Çünkü Avrupa kendisini demokrasinin beşiği olarak görüyor, demokratik değerleri savunduğunu, hak-hukuk-adaleti savunduğunu söylüyordu. Önderlik de Avrupa’ya, “Siz bu sorunu yarattınız, siz Kurdistan’da katliam politikaları geliştirdiniz. Madem demokrasi, hak, hukuktan bahsediyorsunuz, Kürt halkının durumu budur; buyurun bu sorunu çözelim” dedi. Önderlik bu şekilde Avrupa’nın gerçek yüzünü gözler önüne serdi. Hepsinin maskesini düşürdü. Bu da farklı bir adımdı. Kapitalist güçler bu durum karşısında da şaşırıp kaldılar.
Üçüncüsü; kapitalist modernite güçleri 15 Şubat 1999 yılında Önderliğimizi esir aldı. Önderliği fiziki olarak imha etmek istiyorlardı. Önderliğin imhası ile Kürtler ve Türkler arasında bitmeyecek bir savaş yaratmayı hedeflediler. Çünkü Önderliğin imhası ile PKK’nin, Kürt halkının nasıl bir tepki vereceği belliydi. Hareketimizin tamamı Zîlanlaşacaktı. Çünkü Zîlan, daha 1996 yılında çizgiyi belirledi. Önderliğe yönelik bir saldırı olduğunda PKK militanlarının nasıl bir duruş sergileyeceğini gösterdi. Devrimciliğin düzeyini belirlemişti ve bu PKK’nin tüm fedaileri ve militanları için geçerliydi. Bu temelde partinin tüm üyeleri fedai eylemler yapmaya hazırdı. Kürt halkı zaten 7’den 70’ye her yaştan insan ayaktaydı. Nasıl bir eylem yapacakları belli değildi. Bu yüzden Önderliğin imhasını bitmeyen bir Kürt-Türk savaşının sebebi yapacaklardı. Önderlik bunu gördüğü için, Kürtler ve Türkler arasında bir savaşın çıkmaması için strateji değişimiyle, komploya karşı duruşuyla bunu boşa çıkardı.
Kapitalist güçler burada da boşa düştüler. Bölgesel bir savaşın yaşanmasını, bölgenin işgal edilmesini istediler, bu olmadı. Öndelik belki yönünü dağlara verir ve bu şekilde savaş derinleşir diye düşündüler ama Önderlik bunu da boşa çıkardı. Önderliğin fiziki olarak imha olmasını ve bu temelde Kürt-Türk savaşının önünün açılmasını istediler Önderlik özellikle İmralı’da sergilediği duruşla, onurlu bir barışı gündeme alarak kapitalist güçlerin bu hedefine de engel oldu. Önderlik o dönem idamla yargılandı ve normalde idam cezası aldı ama Önderliğin duruşu, toplumun da özellikle Kürt halkının bu duruşu esas alması ve ortak bir mücadele sonucu 2002 yılında idam cezası Türk kanunlarından çıkarıldı. İdamın anayasadan çıkarılmasının ardından komplocuların hedefleri gerçekleşmedi. Önderlik kendi başına bu komployu geniş bir şekilde ele aldı, komplocuların amaçlarını, hedeflerini ve gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Özgürlük çizgisinde mücadele etti, direndi ve 2002 yılında idam cezasının kaldırılması ile komplocuların amaçlarını boşa çıkardı.
Rêber Apo’nun İmralı’da amansız bir direniş sergilediğini görüyoruz. Bu direnişle birlikte yeni bir paradigma geliştirdi. Rêber Apo, burası benim için ve Kürt halkı için 3. doğuştur dedi. Bütün bunları nasıl değerlendirmek gerekir?
Dediğim gibi 2002 yılına kadar komplo farkı bir aşamadaydı. Komplonun birinci aşaması Önderliğin fiziki imhasıydı, ikinci aşaması madem Önderlik fiziki olarak imha edilemiyor o zaman ideolojik olarak çürütmek, anlamsızlaştırmak, etkisiz hale getirmekti. Mesele sadece birinin fiziki imhası değildi, çünkü bir lider vardı orada ve rolünü oynamaması, öncülük yapmaması, umut olmaması ve toplumu özgürleştirememesi halinde lider pozisyonundan düşecektir. Bu yüzden Önderliği İmralı’da böyle bir duruma düşürmek istediler. Önderlik İmralı'ya girdiğinde bir partinin, bir halkın lideriydi ama İmralı sürecini günümüze kadar ele aldığımızda acaba Önderlik sadece PKK lideri mi, sadece Kürt halkının lideri mi? Hayır. Baktığımızda birçok halk Önderliği tanıdı ve kendi Önderleri olarak da görüyorlar. Yine sisteme karşı mücadele eden, özgürlük, adalet ve demokrasi isteyen birçok güç Rêber Apo'yu önderleri olarak görüyor.
Önderlik geçmişte sadece Kürt kadınları için özgür bir erkekti şimdi ise özgürlük mücadelesi yürüten tüm kadınlar için özgür bir erkektir. Demek ki Önderliğin İmralı'daki ideolojik duruşu o kadar derin, o kadar genişmiş ki PKK'nin de, Kurdistan'ın da sınırlarını aşarak evrenselleşti. Bu da paradigma değişikliği ile oldu. İmralı'daki en büyük kazanım Önderliğin geliştirdiği Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmadır. Demokrasi, özgürlük, eşit yaşam davası için mücadele eden, erkek egemen sisteme karşı mücadele edenlerin tamamı bu paradigma ile amacına ulaşabilir. Yeni paradigmaya kadar ezilen güçlerin hedefleri, amaçları doğruydu ama pratikleri tam olarak amaçlarına göre değildi. Yani tercih ettikleri, esas aldıkları yol ve yöntemler amaçlarına tam olarak hizmet etmiyordu.
Demokrasi, özgürlük, adalet, eşit yaşam istiyorlardı, bunun için mücadele ediyorlardı ama bir sonuç alamıyorlardı. İşte yeni paradigmanın önemi de burada ortaya çıkıyor. Yeni paradigma ezilenlerin kurtuluşuna göre yol ve yöntem belirliyor. Yani amaç, talep ve yol, yöntemi aynı yapıyor. Devlet dışında bir yol ve yöntemi yaratıyor. Bunun çözümü de demokratik özerkliktir. Toplum nasıl ki çok renklidir, her rengin de özerk olması lazım. Hiçbir renk diğer renkler üzerinde hakimiyet kurmamalı. Önderliğimiz tüm ezilenlere böyle bir paradigma sunarak amaçlarına ulaşmaları için yol ve yöntemleri gösterdi. Ezilen halklar da kurtuluşlarını bu paradigmada gördü.
İmralı'da nasıl bir durum ortaya çıktı da Rêber Apo bu sistemin maskesini düşürdü. Önderliğin İmralı'daki süreci 3. doğuş olarak değerlendirmesi ne anlama geliyor?
Bunun doğru anlaşılması lazım. Örneğin Kurdistan ve Türkiye'de binlerce kişi cezaevine girmiştir. Önderlik İmralı'ya gelmeseydim, bu derinleşmeyi sağlayamazdım diyor. Acaba mesele zindan mı, yoksa Önderlik mi? Eğer zindan herkesi böyle derinleştirseydi, özgürleştirip güçlendirseydi o zaman zindana düşen herkes böyle derinleşir, güçlenir, özgürleşir ve toplumun sorunlarını çözerdi. Demek ki marifet zindanda olmakta değil, marifet Önderliktedir. Önderlik dışarıda da öyleydi, içeride de öyle. Zindanın farkı şudur; Önderlik dışarıda PKK'nin tüm pratiklerini yürütüyordu, her şeyi takip ediyordu. Tüm kadroların sorunlarıyla Önderlik ilgileniyordu. Binlerce kadroyu hazırlıyordu, savaşa gönderiyordu. Toplumsal çalışmaları Önderlik yürütüyordu, ideolojik çalışmaları Önderlik yürütüyordu. Bundan dolayı zindanda zihinsel derinliği gerçekleştirme fırsatı dışarıya göre daha fazlaydı. Zindanın farkı budur.
Ama işte düşmanın evinde olduğunda güçlü bir duruş sergilemediğin taktirde düşman seni yok eder. Demek ki Önderlik öyle güçlü bir duruş sergiledi ki düşmanın karargahını kendisini derinleştiren, özgürleştiren, PKK'yi, kadınları, toplumu güçlendiren bir yer yaptı. Önderlik İmralı'ya konulduğundan bu yana büyük bir saldırı altında. Bu saldırıları da direnişi ile boşa çıkarıyor. Yeni paradigmayı da bu saldırılar altında çıkardı. Önderlik bu kadar Savunmaları yazdı, yeni paradigmayı ortaya koydu ama kimse bunları yapması için imkan yaratmadı. Mesela özgürlük sosyolojini yazdığında Önderliği hücreye almışlardı, baskıları daha da arttırmışlardı. Kalem, defter vermiyorlardı, zaten kitap hiç vermiyorlar. Savunmaların çoğunu da böyle zorlu koşullarda hazırladı. Türkiye MGK Sözcüsü Tuncer Kılınç, Önderlik için onu öyle bir hale getireceğiz ki, gün be gün eriyecek, yok olacak, dedi. Önderliğin aldığı nefese bile işkence yapmak istiyorlardı. Ama Önderlik aldığı nefesi bile iyi bir şekilde kullandı.
Bu yüzden İmralı'da verdiği mücadele tarihi, muhteşem ve başarılı bir mücadeledir. Büyük insanlar büyük işler yapınca düşmanları da büyük saldırılarda bulunuyor. Ama önemli olan sonuçtur. Önderlik mücadelesi ile Kürt halkını aydınlattı, düşmanın 6 ay ömür biçtiği PKK hala var ama ömür biçenler yok oldu gitti. Bugün PKK geçmişten kat be kat daha güçlü. Kürt halkı komplo olduğunda ne yapacağını şaşırdı. Herhalde geçmişte olduğu gibi Önderimiz yok edilecek, biz de yok olacağız diye düşündü. Ama öyle olmadı. Sadece Bakur'da değil dört parça Kurdistan'da özgürlük, varlık mücadelesi yürütülüyor. Tüm dünya bugün Kürtleri tanıyor, milyonlarca insan Jin Jiyan Azadî diyor. Türk devleti tarafından ‘bilinmeyen dil’ olarak tanımlanan Kürtçe ile şu an tüm dünyada slogan atılıyor. Bu hakikat göz önündedir.
Rêber Apo İmralı sürecinde artık eskisi gibi yaşam da olmaz, savaş da olmaz dedi. Rêber Apo’nun komplonun boşa çıkarılması için geliştirdiği yol, yöntemlerin doğru kullanılması ve anlaşılması için, doğru bir mücadelenin yürütülmesi için ne yapılması gerekiyor?
Önderliğin cephesinden komploya baktığımızda komplo yerle bir olmuştur. Mesela kapitalist modernite tarafından gerçekleştirilen komplonun ilk amacı Önderliğin fiziki imhasıydı, yapamadılar. İkinci amaçları Önderliği ideolojik olarak anlamsızlaştırmaktı ama Rêber Apo İmralı’da ideolojik duruşunu daha da derinleştirdi, evrensel bir lider oldu. Önderlik işgalci ve kapitalist güçlerin hedefledikleri bu planı da boşa çıkardı. Bu yüzden Rêber Apo şahsında komplo yerle bir olmuştur. Bu yüzden Önderlikten korkuyorlar. Zaten etkisini azaltamıyorlar, ellerinde ve baskı altında olmasına rağmen yine de duruşundan taviz vermiyor. Komplocu güçler, Rêber Apo İmralı’ya getirildiğinde nasıldı, şimdi nasıl diye düşünüyorlardır. Tüm dünya Rêber Apo’yu bir lider olarak görüyor. Mesela Nobel ödüllü 69 kişi Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü talep ediyor.
43 aydır Rêber Apo’dan hiçbir şekilde haber alınamıyor. Bu komplo ile Rêber Apo’ya ilişkin planladıkları her şeyin yerle bir olduğunu ispatlıyor. Bunu da tabii ki Önderlik başardı. Şüphesiz halkımızın, hareketimizin, dostlarımızın mücadelesi oldu ama bu da Rêber Apo’nun direnişçi duruşu ile oldu. Eğer Önderlik böyle bir duruş sergilemeseydi mücadele bu kadar büyümezdi. Zaten Önderliğin tasfiyesi ile PKK’nin de, özgür Kürtlerin de tasfiye olacağını, Kürtlerin kökünün kazılacağını düşünüyorlardı. Bu durum bize neyi gösteriyor? Demek ki Uluslararası Komploya karşı Önderlik duruşuyla başarıya ulaşılabilir. Yani Önderlik komplo karşısında başarılı oldu. Bizler de başarmak istiyorsak Önderliğin duruşunu ve tarzını esas alacağız. Komplocuların elinde şu an Önderliğin esir alınması ve fiziki olarak tutsak edilmesi var. Bunun dışında Önderlikle ilgili amaçlarına ulaşamadılar.
Bundan sonra kime rol düşüyor? Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması rolü, Özgürlük Hareketine, Kürt halkına, tüm kadınlara, tüm ezilen toplumlara düşüyor. Komplocuların hala amaçlarına ulaşmaya çalışmaları Önderliğin duruşundan kaynaklanmıyor, dışarıdaki duruştan kaynaklanıyor. Dışarıdaki duruşta eksiklikler var. Bu mücadelenin yükseltilmesi lazım. Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlanması ve komplocuların boşa çıkarılması için yürütülen mücadele yeteri kadar güçlü değil. Şüphesiz güçlü bir mücadele var ama hala bu sonuç ortaya çıkmamıştır. Peki bu sonuca nasıl ulaşacağız? Dediğim gibi Önderliğin tarzı ile ancak bu sonuca ulaşırız. Peki Önderlik komploculara karşı nasıl böyle güçlü bir duruş sergiledi? Önderlik Savunmalarında da bahsediyor. Aslında Önderlik, iki şekilde bunu başarıyor. “Birincisi; toplumumla birlikteydim, çünkü insan toplumsal bir varlıktır. Şahsi özgürlük olmaz, bu temelde kaderimi Kürt halkı ve Kurdistan ile birleştirecektim” dedi. Bu çok önemlidir.
ÖNDERLİK HAKİKATİ TEMSİL ETTİ
Ama kapitalist modernite insanları bencilleştirmeyi esas alıyor. Zaten öyle yapmışlar ki kimse ne annesini, ne babasını, ne ailesini, ne toplumunu tanıyor. Toplumsal kimliği ortadan kaldırıyor, anlamsızlaştırıyor, şahsiyeti bırakıyor. Ama Önderlik insanın toplumsal bir varlık olduğunu belirtiyor. Kişinin özgürlüğünün toplumun özgürleşmesi ile olacağını belirtiyor ve kapitalist modernite sistemine karşı toplumsal bir şekilde mücadele ediyor. İkincisi; insan gelişen bir varlıktır. Bu değişim-dönüşüm de zihniyette yaşanıyor. Zihniyetin de hakikat temelinde olması lazım. Önderlik de İmralı’da kendini adeta hakikat yaptı, kendini doğru düşüncenin temsiliyeti yaptı.
Kısacası hakikati temsil etti. Demek ki bizler de bu şekilde hareket edersek başarıya ulaşabiliriz. Kürt halkına karşı soykırım kararı alınmış. Toplumdaki bir birey bunu nasıl kabul eder? Mesela özgür Kürtler kapitalist modernitenin sunduğu bireyci yaşamı kabul etmedi, toplumsallaştı. Böyle olunca yaşamdaki duruşu da değişiyor. Aynı zamanda kapitalist modernitenin sunduğu yalan yaşamını da görür. Yine hakiki yaşamı görür ve bunun peşine düşer. Bu temelde bilinçlenip, örgütlenirse, eylem gücü olursa o zaman Uluslararası Komplo’ya karşı geliştirilen bu mücadele daha da güçlenir, Önderliği sahiplenme daha da artar, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü esas alan mücadele daha da büyür, egemen güçler de bu şekilde zayıflarlar. Bu anlamda komploya karşı gösterilen tepki eksiktir, bu arttığında insanların duruşu da değişiyor.
O zaman insan kapitalist moderniteye karşı daha güçlü bir duruş sergiler. Bugün ihtiyacımız olan şey budur. Elbette geçmişe göre çok daha güçlüyüz. Mesela bugün Önderliği esas alanların sayısı daha da artmış durumda, Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması için başlatılan hamle dünyanın her yerinde sahipleniliyor, Kürt halkı artık daha bilinçli, daha güçlü, kapitalist modernite güçlerinin, işgalci güçlerin, işbirlikçi-hain Kürtlerin gerçek yüzü ortaya çıkarıldı. Eğer dışarıda da Önderliğin duruşuna denk bir mücadele yürütürsek, Uluslararası Komplo nasıl ki Önderlik tarafından boşa çıkarıldıysa bizler tarafından da boşa çıkarılır ve komplo her anlamda yenilgiye uğrar. Egemen güçlerin başarılı olma umutları da tamamen yok olacaktır.