'Açlık grevcilerinin hastanelere sevkleri işkenceye dönüştü'

TİHV Başkanı Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, açlık grevleri ve ölüm orucunu sonlandıran tutsakların hastaneye sevklerinin işkenceye dönüştüğüne dikkat çekti.

Açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerini sonlandıran tutsakların hastanelere sevkleri sırasında kelepçeli muayeneye tabi tutulup, birçok cezaevinde tedavi haklarının engellenmesine bir tepki de Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Adlı Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’dan geldi. Süreci ANF’ye değerlendiren Fincancı, açlık grevi ve ölüm orucunda olan siyasi tutsaklara yapılan bütün bu uygulamaların işkence kapsamında olduğunu söyledi.

‘BİZE İHTİYACIMIZ YOK DİYENLER YALAN SÖYLÜYOR’

Fincancı bugün ortaya çıkan yetersizliğin ve keyfiyetin yeni olmadığını, açlık grevleri sürecinde başladığını belirtti. Bağımsız sağlıkçıların süreci izlemesi talebinin Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkif Evleri (CTE) Genel Müdürlüğü tarafından sürekli “ihtiyacımız yok, yeterli sağlık birimlerimiz var” cevabıyla engellendiğini anlatan Fincancı, bugün açlık grevleri ve oruçlarının sonlandırılmasıyla cezaevlerinden yansıyan genel tablonun ise “ihtiyacımız yok” gerekçesinin ne kadar yalan bir ifade olduğunu ortaya çıkardığını vurguladı.

Açlık grevlerinin 3 gündür sona ermesine rağmen hala düzgün bir organizasyonun oluşturulmadığına dikkat çeken Fincancı, “Kimlerin hastaneye sevk edilmesi ; kimlerin kampüs hastanelerine gönderilmesi, kimlerin ise revirlerde tedavi edilmesi gerektiği tespit edilmiş değil. Oysa iyi organize ve öne sürdükleri gibi yeterli olsalardı, açlık grevleri ve ölüm oruçları sonlandırıldığı anda tutuklu listelerinden kimin acilen hastaneye kaldırılması gerektiğini biliyor olmaları gerekirdi” dedi.

‘HEKİMLERİN UYMASI GEREKEN ÜÇLÜ PROTOKOL DEĞİL İSTANBUL PROTOKOLÜDÜR’

Fincancı, siyasi tutsakların hastaneye sevk süreçlerinin ise işkenceye dönüştürüldüğüne işaret etti. Açlık grevi ve ölüm orucunu yeni sonlandırmış tutsakların sağlıklı insanların bile binmesinde sorun olan ring aracıyla hastaneye sevk edildiklerine dikkat çeken Fincancı, bunun kabul edilemez olduğunun altını çizdi. Sağlık sorunu olan insanların ambulanslarla hastaneye sevk edilmesi gerektiğini vurgulayan Fincancı, Türkiye’deki siyasi iktidarın güvenlik konseptli bakış açısının bu gibi uygulamalara yol açtığını kaydetti. Fincancı, hastaneye sevk edilen tutsaklara kelepçeli muayene dayatmasına ise şöyle tepki gösterdi: “Üçlü protokol adı altında aslında hiçbir geçerliliği olmayan bir belgeyle hekimlere kelepçeli muayene dayatılıyor; mahremiyet ilkesi hiçe sayılarak kolluk kuvvetleri gözetiminde muayeneler dayatılıyor. Oysa bu üçlü protokolün hiçbir geçerliliğinin olmadığının mutlaka hatırlanması gerekiyor. Üçlü protokolün İstanbul Protokolü’ne uymaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından Türkiye’ye sürekli ceza veriliyor. Hekimler de bu üçlü protokole uyarak etik ihlal gerçekleştiriyorlar. Oysa uyulması gereken etik ilkelerin temel belgesi AİHM aracıyla verilmiş kararlar ve yapılmış atıflar ışığında, üçlü protokol değil İstanbul Protokolü’dür. Hekimler hiçbir biçimde kelepçeli muayene yapamaz; sağlık ortamlarında kelepçeli insanların tutulması söz konusu olamaz ve mahremiyet ilkesi ihlal edilerek, kolluk gözetiminde muayene ve değerlendirme yapılamaz.”

‘İŞKENCEDEN İÇİŞLERİ BAKANI DA SORUMLU’

Sevkler sırasında siyasi tutsaklara hakaret ve kötü muamele yapıldığının gelen bilgiler içinde olduğunu belirten Fincancı, bu uygulamalardan sadece jandarmanın değil, yaptığı açıklamalarla devletin güvenlikçi konseptini sürekli öven İçişleri Bakanı’nın da sorumlu olduğunu vurguladı. Devletin güvenlik konseptini değil, vatandaşının güvenliğini ve sağlık içinde yaşatabilme koşullarını oluşturmakla yükümlü olduğunu ifade eden Fincancı, şiddet ve işkence uygulamanın suç olduğunu ve TİHV olarak bu konuda yaptıkları raporlamaların ileride bu suçlardan sorumlu olanların yargılanmasına olanak vereceğini kaydetti.

‘BESLENME PRENSİPLERİNE UYULMUYOR’

TTB’nin yıllara dayanan bilgilerinden süzülen uygun beslenme prensiplerine uyulmadığını belirten Fincancı, uzun süreli açlık grevinde olan insanların hareket etmekte zorlandığı halde tek hücrelerde tecrit altında tutulduğuna dikkat çekti. Fincancı, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yürümekte zorluk çeken insanların sağlıksız ring aracında sevk edilmeleri, hakaret ve kötü davranışlara maruz kalıp kelepçeli muayene dayatmasına tabi tutulmalarının işkence uygulaması kapsamında olduğunun altını çizdi. Bu işkenceleri TİHV olarak belgeleyeceklerini ve toplumun belleğine kaydetme görevini yerine getireceklerini söyledi.

Açlık grevi eylemlerini sonlandırma sürecinin açlık grevi dönemi kadar önemli olduğuna ve izlenmesi gerektiğine dikkat çeken Fincancı, açlık grevini ve ölüm oruçlarını sonlandıran siyasi tutsakların mutlaka B vitamini alımının sürmesi, sıvı tüketmeleri, bütün minerallerle beslenmeleri ve ağızdan beslenmenin bebek mamalarıyla yapılması gerektiğini aktardı. Şu anda bazı cezaevlerinde bebek mamalarının alımıyla ilgili girişimler yapıldığı bilgisini paylaşan Fincancı, bu uygulamanın bütün cezaevlerine getirilmesi gerektiğini vurguladı.

‘BAĞIMSIZ HEKİMLERLE MUTLAKA İŞBİRLİĞİ YAPILMALI’

Bağımsız sağlıkçılar olarak bu sürece müdahil olma talebini yenileyen Fincancı, yaşanacak her türlü komplikasyondan başta siyasal iktidar olmak üzere, Adalet Bakanı, Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı ve tüm yetkililerin sorumlu olacağını vurguladı. Bu süreçte bağımsız hekimlerle mutlaka işbirliği yapılması gerektiğinin altını çizen Fincancı, şunları kaydetti: “Hükümetin farkına varması gerekiyor ki, açlık grevi yapmış kişiler bulundukları ortamlarda verilmekte olduğu iddia edilen sağlık hizmeti konusunda güvensizlik yaşamaktadır. Buradaki sağlık hizmetinin tıbbi uygulama kapsamında olmadığı kaygısı taşıyan bu insanlar için beslenme ve tedavi sürecinin sağlıklı işlemesi yönünde bağımsız hekimlerle işbirliği mutlaka yapılmalıdır. Bunu reddetmek aslında birçok insanın daha sonra sağlık sorunları yaşamasına neden olabilir.”

‘PROMETHEUS GİBİ YÜREĞİMİZ SÜREKLİ DİDİKLENİYOR’

Her şeye rağmen yaşamdan yana tutum alınmasının kendisini çok mutlu ettiğini ifade eden Fincancı, bir hekim olarak insanların göz göre göre ölüme gitmesinin çok zorlayıcı olduğunu söyledi. “Biz yıllardır bu açlık grevlerini izlerken, kendimizi yürekleri sürekli didiklenen Prometheus gibi hissediyoruz” diyen Fincancı, “Umarım bir an önce kayalar ortadan kalkar, insanlar sağlığına kavuşur ve bir daha hiç kimse açlık grevi yapmak zorunda kalmaz” dedi.