AKP iktidarının 22 yıllık ekolojik yıkım tablosu - 2
İlk örnekleri AKP iktidarı döneminde görülen jeotermal enerji santralleri (JES) rant ve talan politikaları çerçevesinde giderek yaygınlaştı.
İlk örnekleri AKP iktidarı döneminde görülen jeotermal enerji santralleri (JES) rant ve talan politikaları çerçevesinde giderek yaygınlaştı.
AKP iktidarı öncesinde jeotermal enerjiye dair MTA byesinde yapılan çalışmalar daha çok rezerv keşfi niteliği taşıyordu. Kızıldere'de 1975’te kurulan ve jeotermal enerjiyle çalışan ilk elektrik santralinden sonra yeni tesislerin kurulması, AKP'nin iktidarda olduğu 2005’teki yasal değişiklikten sonra oldu.
JES'ler günümüzde ağırlıklı olarak fay ve kırık hatlarının yoğunca bulunduğu Ege Bölgesi'nde yer alıyor. Jeotermal enerji santralleri, faaliyetleri sırasında yerkürenin yüzeyinin altında toplanan ve asla solunmaması gereken zehirli gazların atmosfere karışarak hava yoluyla solunmasına sebep oluyor. Tesis kapasitesini arttırarak daha fazla enerji üretebilmek için fay hatlarının üzerinde kazı yapan firmalar yüzünden birçok yapay depremin tetiklendiği bilinmektedir. İlk örnekleri AKP iktidarı döneminde görülen, rant ve talan politikaları çerçevesinde giderek yaygınlaşmaya başlayan JES'lerin en fazla bulunduğu şehir ise Aydın. 32 JES'in bulunduğu Aydın, uzun yıllar Türkiye'nin hava kalitesi en yüksek şehirlerinden biriydi. Aydın'da JES’lerin havaya saldığı hidrojensülfürden kaynaklı astım ve solunum yolu hastalıklarında son 10 yılda büyük oranda artış oldu.
TERMİK SANTRALLER
Kürdistan ve Türkiye toplamında kömür yakıtlı 54 adet elektrik santrali bulunuyor. Türkiye, AKP iktidarı döneminde dünya genelinde geliştirilmekte olan kömürlü termik santral sayısında Çin’den sonra ikinci sıraya yükselmiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü'nün tüm ülkeleri çalışan tesislerini kademeli olarak kapatmaya davet ettiği ve sera gazı oranındaki en büyük artışın sebebi olan kömürlü termik santraller, çalışma prensipleri gereği hem kömür hem de su kaynaklarına yakın olmak zorunda. Bu sebeple hem mevcut hem de planlama aşamasındaki kömürlü termik santraller, Maraş gibi kömür rezerv bölgelerinde ve Zonguldak, İskenderun gibi liman şehirlerinde yoğunlaşıyor.
GIDA GÜVENLİĞİNE KAST
Kömürlü termik santraller içme ve sulama sularının temin edildiği yeraltı ve yerüstü su kaynaklarında kirliliğe sebep oluyor ve bu tesisler, tarım alanlarında azot, kurşun, cıva, arsenik gibi çok zehirli ağır metallerin birikmesine neden oluyor. Bu da tarımsal üretim aracılığıyla bu ağır metallerin gıda zincirine girmesine, gıda güvenliğinin ortadan kalkmasına neden oluyor. Santrallerin kömür yakarak ortaya çıkardığı azot oksitler, kükürt dioksit ve parçacık maddeler, büyük bir halk sağlığı sorunu oluşturuyor. Özellikle saç tanesinin 30’da biri boyutunda olan PM2,5, çok küçük boyutu nedeniyle akciğerlere ve kan dolaşımına giriyor ve birçok ölümcül hastalığa neden oluyor. PM2,5, yine boyutu nedeniyle rüzgar hareketleriyle yüzlerce kilometre uzağa dahi taşınabiliyor.
ÇEVRE YATIRIMLARINDAN MUAF
2020’de baca gazı emisyonu sınırları iyileştirilmiş olsa da emisyona yol açan tesislerce zorunlu olarak devlete raporlanan emisyon düzeyi verileri, TC'de halka açık değildir. Türkiye, diğer ülkeleri kirleten ince tozların sınırlandırıldığı Gothenburg Protokolü'nü onaylamadı. Filtresiz termik santrallere kapalı kaldıkları süre boyunca bütçeden teşvik payı ayıran ve santral işletmelerini özel sektöre devreden AKP, termik santrallere çevre yatırımlarından muaf olma hakkını tanıdı.
CÛDÎ VE GABAR’IN TALANI
1990'lı yıllarda köy yakma ve boşaltma yoluyla insansızlaştırma politikalarının en yoğun yaşandığı yerler olan Cûdî ve Gabar dağları, AKP iktidarıyla birlikte kömür ocaklarının ve petrol arama firmalarının işgaline de sahne oldu. Şırnak ve ilçelerinde 2013’ten bu yana firmalar çeşitli kollarda toplam 517 madencilik projesi için başvuruda bulundu. Bu projelerden 166’sına mutlak surette gerekli olan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu için"gerekliği değildir" kararı verilerek faaliyetlere direkt başlamasına izin verildi. Hem güvenlik hem maden arama gerekçesiyle yalnızca Şubat 2021'den Eylül 2021'e kadar geçen süreçte Şırnak orman varlığının yüzde 8'i yok edildi. Mülkiyet sahibi köylülerin jandarma izni olmaksızın giremediği otlak ve meralar, petrol ve kömür firmalarının talanına açıldı.
Gabar'daki petrol rezervinin TC'ni yıllık petrol tüketiminin onda birini tek başına karşılayabileceği müjdesini veren Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından sonra çalışmalar hızlandı. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO), bölgede geniş bir ormanlık alanı yok ederek sürdürdüğü sondaj çalışmaları kapsamında Gabar Dağı’nda Mayıs 2021’den bu yana petrol keşifleri gerçekleştiriliyor.
Korucular gözetiminde kesilen tonlarca ağacın görüntülerine rağmen bölgede petrol ve maden arama faaliyeti yürüten firmalar için kopyala- yapıştır olarak verilen ÇED Raporu kararlarında genellikle petrol sondajı planlanan lokasyon alanında ve yakın çevresinde “tarım arazisi bulunmamaktadır” ve “orman varlığına rastlanmamıştır” ifadeleri yer alıyor.
Cûdî ise kömür ocakları sebebiyle delik deşik edilmiş durumda. Baca ve tahliye sistemlerinde filtre kullanmayan firmalar yüzünden Nerdüş Deresi'nden şebekeye verilen kapkara, kömür rengindeki su, her yıl kömür çıkarma faaliyetlerinin hızlandığı yaz döneminde halk sağlığını tehdit ediyor.
YEŞİL YOL PROJESİ
Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından üstlenilen Yeşil Yol projesiyle Samsun, Tokat, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize ve Artvin’deki yayla yollarının birbirine bağlanması hedefleniyor. Projenin temel çıkış noktası ise turistlerin Samsun’dan Artvin’e kadar doğa sporları yapabilecekleri ‘daha konforlu’ bir ulaşım yolunun sağlanması. Toplam uzunluğu 4 bin 631 kilometre olan yol ağında projenin başlatıldığı tarihten bu yana tüm etapları birbirinden bağımsız yürütülüyor. Yalnızca Gümüşhane merkez Hanzarya ve Camiboğazı Yaylası ile Taşköprü arası beton yol yapımı için Ocak 2023’te iki firmaya verilen ihalelerin toplamında Yeşil Yol için kamunun kasasından 18 milyon TL çıktığı biliniyor.
Ortalama 2000- 2500 metre rakımdaki ormanlık araziden geçecek yol için ilk etapta yüzbinlerce ağacın kesileceği, 2600 kilometrekarelik bir alanda yolu tamamlamak için birçok beton santralinin kurulacağı tahmin ediliyor. Ekolojistler uzun vadede güzergah üzerinde açılacak tesisler ve konaklama yerleri ile ekolojik felaket ve rant boyutunun, görünenin 10 katına çıkacağına işaret ediyor.