AKP'nin kültür sanat politikası: Sansür, yasak, baskı -2

AKP, 1927’de çıkan Küçükler için Muzır Neşriyat Kanunu’nu yayıncılara ilişkin bir silah gibi kullanırken, kurulu değiştirip tek bakanlığa bağladı. Bu şekilde kaymakamından, valisine sansür adım adım sistematik hale geldi.

AKP, yayıncılık alanındaki baskı mekanizması ile denetimini genellikle "müstehcenlik ve ahlak" üzerine kurdu. Türk Ceza Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu çerçevesinde 226. maddesinin ilk fıkrasında müstehcenliğin her türlü yayımının ceza kapsamına alınacağı belirtiliyor. Fakat yasada belirtilmeyen bir şey var o da müstehcenliğin tanımı. Yani bu tanım tamamen savcı ve hakimlerin ‘ahlak’ anlayışına bırakılıyor.

HSYK’nın yapısının tamamen değiştirildiği ve büyük oranda atamaların tek adam rejiminin başı tarafından yapılması, savcı ve hakimlerin göreceli tanımlarını tahmin etmeyi kolaylaştırıyor. Bu anlamda ilk akla gelen vakalardan biri Sel Yayıncılık tarafından çıkarılan William S. Burroughs’un Yumuşak Makine ve Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanan Chuck Palahniuk’un Ölüm Pornosu adlı kitaplarının yargılanma davası. 2011’de görülen ilk duruşmada sadece kitapların yayıncıları değil, çevirmenleri Süha Sertabiboğlu ve Funda Uncu da müstehcenlik suçundan yargılandılar.

Bunun sebebi ise TCK’nın 226. maddesinin “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişinin” de ceza alıyor olmasından kaynaklıydı. Ama bu olay ilk değildi daha önce yine Sel Yayıncılık’tan çıkan Guillaume Apollinaire’in Genç Bir Don Juan’ın Maceraları, P.V.’nin Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadının Mektupları ve Ben Mila’nın Perinin Sarkacı isimli kitapları nedeniyle yayınevi sahibi İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yergüz yargılanmıştı. TCK 226. maddesinden açılan davalar 2010 yılında yerel mahkemede beraat ile sonuçlanmış fakat Yargıtay’ın oy bilirliği ile karar bozulmuştu.

11 ÜYEDEN 5 AMİRLİ KURULA

1927’de çıkarılan 1117 sayılı kanunla kurulan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu daha önce Başbakanlık tarafından oluşturulmuş 11 kişilik üye ile eserleri inceliyordu. Kanunun çerçevesindeki kurulun üyeleri, Başbakanlık tarafından en az 15 yıl kamu hizmeti yapmış kişiler arasından seçilecek bir üye, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca seçilecek birer üye olmak üzere 11 kişiden oluşuyordu.

Fakat 2.7.2018 tarihli, 703 sayılı KHK’nin 38’inci maddesiyle kanunda yapılan değişiklikle "Başbakanlık" ibaresi "Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı" şeklinde değiştirildi. Değişiklik kapsamında, kurulun sekretaryası Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı’na verilerek hem usul ve esaslara ilişkin hem de üye atamasına yönelik yetki bu bakanlığa devredildi. Yeni düzenlemeye göre kurul bakanlıktaki 5 birim amirinden oluşuyor.

ÇOCUK KİTAPLARINA BİR BİR SINIRLAMA

2018’de kurulun değişmesi beraberinde yeni icraatları da getirdi: Halime Erdoğan’ın ‘Hayalci Çocuk’ adlı kitabında yer alan ‘çocuk istismarı’ anlatımı üzerine kitaba yükselen tepki ile kurul incelemesiyle söz konusu kitap hakkında: “1117 sayılı Kanunun 3266 sayılı Kanunla değişik 4’üncü maddesindeki sınırlamalara tabi olması” karar verildi. Yazar Erdoğan, çocuk istismarına dikkat çektiğini söylese de medyada olay ‘örnek karar’ olarak kendine yer buldu.

Aynı kurul, 27 Eylül 2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarla, Elisabeth Brami’nin “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi” ile “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi” (Yapı Kredi Yayınları); Francesca Cavallo ile Elena Favilli’nin “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler Olağanüstü 100 Hikaye” (hep kitap) ve “Sünnetçi Kız” (Cinius Yayınları) adlı kitaplarında yer alan bazı yazıların “18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte olduğuna” karar verdi.

USTALIK ÖNCESİ VE SONRASI SANSÜR

AKP’nin yazarlara ve yayıncılara ilişkin uygulamaları sadece bu kurulla ve son dönemle sınırlı değil. 2005'te henüz AKP'nin ustalık dönemi olarak adlandırdığı yıllara gelmemişken 15 Şubat tarihinde Isparta'nın Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altınpınar, Ermeni Soykırımı’na yönelik açıklamalarından dolayı Orhan Pamuk'un kütüphane ve kitaplıklardaki eserlerinin toplatılarak imha edilmesi talimatını verdi. Bu olayın gündeme gelmesi ile Kaymakam Altınpınar, İçişleri Bakanlığı’ndan sadece kınama cezası aldı fakat “pişman değilim” açıklamasını da yaptım.  

2011 yılına geldiğimizde artık AKP'nin ustalık yılları yavaş yavaş oturmaya başladı. Gazeteci Ahmet Şık'ın İthaki Yayınları’ndan henüz çıkmamış, İmamın Ordusu adlı kitabı, dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz’ün talimatıyla yayınevinin Kadıköy'deki ofisine, 24 Mart 2011 tarihinde polis tarafından yapılan baskınla imha edildi. Bu olayla İthaki Yayınları yayınlanmamış bir kitap yüzünden basılan ilk yayınevi oldu. Kitabın yayınevinde bulunan elektronik ortamdaki kopyası imha edildi. Ahmet Şık tutuklandı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan daha sonra kitabı bombaya benzeterek “öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir” diyecekti.

Yayıncılık alanındaki sansür sadece bununla sınırlı kalmadı. TÜBİTAK dünyanın bir virüs ile mücadele ettiği ve sık sık doğal seleksiyon, mutasyon gibi evrimin kavramlarının geçtiği bu dönemin çok öncesinde Darwin’e sansür uyguladı. Bilim ve Teknik Dergisi 2009 yılı Mart sayısının kapağı son anda değişti. Darwin kapaktan çıkarıldı, daha sonraki yıllarda okullardaki biyoloji müfredatından Evrim de çıkarılacaktı. Bir diğer dergi vakası da Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanan Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma 19 sayısında yaşandı. Dergi, Elazığ Halk Kütüphanesi tarafından müstehcen olduğu gerekçesiyle iade edildi ve tartışma yarattı. NTV Yayınları’ndan çıkan Tarih Dergisi ise Gezi Parkı olaylarını konu aldığı için önce o sayısı durduruldu ardından tamamen kapatıldı ve bağımsız olarak yoluna devam etmeye çalıştı.

FARELER VE İNSANLAR İLE ŞEKER PORTAKALI KİTAPLARI SAKINCALI BULUNULDU

Sansür sadece kütüphanelerle ya da yayınevlerinden çıkan eserlerle de sınırlı kalmadı. Milli Eğitim ders kitaplarına da sansür uygulandı. Dünya ve Türkiye edebiyatının önemli isimleri bu sansürden nasibini aldı. Yunus Emre'nin ilahi türündeki 8 kıtalık şiirinden “Cennet cennet dedikleri/ birkaç köşkle birkaç huri /isteyene ver onları /bana seni gerek seni” kısmı çıkarıldı. Aynı şekilde 10’uncu sınıflar için hazırlanan Türk Edebiyatı ders kitabındaki Kaygusuz Abdal'ın Nefes adlı şiirindeki Alevilikle ilgili kavramlar da aynı akıbeti yaşadı.

Dünyaca ünlü Yazar John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar kitabı da İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü kitapları inceleme ve değerlendirme komisyonu tarafından sakıncalı bulunarak sansürlenmesi için başvuru yapıldı. Brezilyalı ünlü yazar José Mauro de Vasconcelos Şeker Portakalı kitabı da örf ve adetlere aykırı bulunarak İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nün İstanbul'daki okullara önerilen kitaplar listesinden çıkarılması istendi. Benzer sansüre yine okul kitaplarındaki Türkiye edebiyatının ünlü yazarları Muzaffer İzgü, Cahit Külebi ve Edip Cansever’in eserleri de maruz kaldı.

ÖNCEDEN YAPILAN SANSÜRLERİN ORTAYA ÇIKIŞI

SUSMA 24’ün OHAL ile hazırlamaya başladığı ifade özgürlüğü raporlarına kaydı düşen sansür ve baskıların bazıları ise yıllar içinde şöyleydi: "Yayın hayatına 40 yıldır devam eden Belge Yayınları polis tarafından basıldı, 2 bin kitaba el konuldu.

9. Kadıköy Kitap Günleri’ne katılmak için başvuran Avesta Yayınları, Aram Yayınları ve İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları etkinlikte kendilerine yer bulamadı.

Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk romanının afişlerinin metrolarda yer almasına OHAL gerekçesiyle izin verilmedi.

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Hürriyet’e verdiği röportajın anayasa değişikliği referandumunda “hayır” oyu vereceğini söylediği için yayımlanmadığını SUSMA’ya doğruladı.

Mizah dergisi Leman’ın “darbe özel sayısı”nın dağıtımı polis tarafından engellendi.

Fransız gazeteci ve araştırmacı Chris Kutschera’nın Kürt Ulusal Hareketi adlı kitabı, yasaklandı.”

Ayrıca SUSMA 24’ün raporunda daha önce yapılan sansürlerin de yakın dönemde ortaya çıktığının kaydı düşüldü: "Can Yayınları’nın ilk baskısını 2004’te yaptığı Paulo Coelho imzalı On Bir Dakika adlı romanda "Kürdistan" ifadesinin geçtiği bölümün sansürlendiğinin ve Evliyâ Çelebi’nin 17. yüzyıla tarihlenen Evliyâ Çelebi Seyahatnamesi’nin orijinal metninde yer alan "Kürdistan" kelimesinin Yapı Kredi Yayınları’nın 2006 yılında yapılan baskısında sansürlenerek yerine "Kürt diyarı" ifadesi kullanıldığının ortaya çıktı."