Erdoğan’ın en büyük U dönüşü: Mısır

Türkiye, 2013’te Sisi’nin İhvan’ı devirmesiyle Mısır ile diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine indirmişti. Şimdiyse “Yeni Osmanlıcılık” stratejisini bir kenara koymuş gibi görünen Türkiye, Mısır’ın Arap dünyasının kalbi olduğunu yeniden hatırladı

Türkiye, bir süredir Mısır ile yeni bir diplomatik ilişki kurmaya çalışıyor. Yaklaşık 8 yıldır diplomatik ilişkileri son derece sınırlı yürüten iki ülke arasında ilk adımlar Türkiye tarafında atıldı. Bir süredir yayılmacı bir dış politika izleyen Erdoğan ve “Yeni Osmanlıcılık” diye tarif edilen bu stratejinin sonuna gelinmiş gibi görünüyor. Zira Suriye ve Libya’ya müdahaleler, Doğu Akdeniz’deki kriz ile birlikte Türkiye, kendisine sınırı olmayanları bile karşı hattında birleştirdi. Şimdiyse Mısır’ın izni olmadan buralarda ilerleyemeyeceğini anlayan Erdoğan, “Osmanlı geri geliyor” ile tepkisini çektiği Arap dünyasına ve oranın kalbi olan Mısır’a yaklaşmaya çalışıyor.

“GÖNLÜMÜZ İSTER Kİ…”

2013 yılından bu yana diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesinde ilerleyen iki ülke, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun iddia ettiği üzere diplomatik temaslara başladı. Mısır’a ilişkin resmi ağızlardan yapılan ilk açıklama bu değil. Aslında Mısır istihbaratı ile görüşmelerin olduğunu Erdoğan geçtiğimiz yıl zaten açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın da: “Mısır hala Arap dünyasının beyni, kalbidir. Mısır’la Doğu Akdeniz, Libya ve dünyanın unutmuş gibi göründüğü Filistin meselesinde iş birliği yapmak istiyor ve ikili ilişkilerimizi görüşmek istiyoruz. Bizim hiçbir Arap ülkesiyle aşılamayacak sorunumuz yok” diyerek barışma sinyallerini verdi. Erdoğan da şu sözlerle destek çıktı bu açıklamalara: “Gönlümüz ister ki Mısır ile olan bu süreci çok daha güçlü bir şekilde devam ettirelim.”

Mısır istihbaratının Reuters’a yaptığı açıklamaya göre Türkiye bir görüşme talep etmiş ve Mısır da olumlu karşılamış. Zira Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri de bu görüşmeyi doğruladı “Normal diplomatik çerçeve dışında bir temas yok” dedi ve “Türkiye’nin Mısır’ın bölge politikalarına karşı tutumunda değişiklik görürsek” şartını koşup sözden çok uygulama beklediklerinin de altını çizdi. İki ülke arasındaki husumetinse Türkiye’nin Mısır’a karşı takındığı tutumdan kaynaklı olduğunu ifade etti.

DIŞ POLİTİKASI İFLAS ETTİ

Peki ne oldu da Türkiye, Mısır ile olan ilişkisinde bu kadar büyük bir U dönüşü yapıyor? Bu U dönüşü ne kadar işe yarayacak? “Libya’da Kanlı Bahar”, “AKP’nin Suriye Savaşı” kitaplarının yazarı ve Artı Gerçek’te köşe yazıları kaleme alan araştırmacı Hamide Rencüzoğulları ANF’ye verdiği görüşte öncelikle Türkiye’nin 10 yıl önce belirlediği “komşularla sıfır sorun” stratejisinin tam tersi bir istikamette olduğunu ifade ediyor. Türkiye’nin politik çizgisinin “sıfır komşu”ya dayanmasının yanı sıra sınır hatta deniz ötesi yayılmacı bir savaş hattı izlediğini aktarıyor. Bu çizginin Suriye savaşının dördüncü yılından bu yana iflas ettiğini ifade eden Rencüzoğulları: “AKP, bu politikaları iflas etmesine rağmen hala uzatmalarla Suriye’de söz sahibi olduğunu iddia ediyor. AKP, bunun yanı sıra İhvan Kardeşliği (Müslüman Kardeşler) üzerinden bu yayılmacı politikasını sınır komşusu olmayan yerlere de taşıdı. Ancak onun da sınırı vardı. İhvan iktidarları teker teker döküldü ve kendilerine bir alan bulamadılar. Türkiye için İhvan kalıntıları üzerinden tutturduğu dış politikanın da sınıra dayandığını görüyoruz. Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Birleşmiş Milletler (BM) tarafında resmi olarak kabul edildiği için Türkiye elini güçlü hissetti. Bu güçle de kavgacı bir siyaset güttü. Ancak aynı BM eli ile Libya’daki Türkiye’ye imkân sağlayan UMH’nin de ömrü bitti. Dolayısıyla burada Mısır’ın onayı olamadan hiçbir dış ülkenin hareket olanağı kalmayacak. Doğu Akdeniz’de meydan okuma ve fili ataklar üzerinden bir strateji belirlendi ve her defasında geri adım atıldı” şeklinde konuşuyor.

MISIR İHVAN’I BIRAK DİYOR

Hamide Rencüzoğulları Türkiye’nin rasyonel bir siyaset yürütmek yerine kavgacı ve fetihçilikte ısrar etmesinin yanlış olduğunun geç de olsa farkına varıldığının ise altını çiziyor: “Nitekim Türkiye, Mısır ile normalleşme istemesini de tek taraflı dile getiriyor. Bu da iflas kabulünün kanıtı sayılır. Mursi’den sonraki onca sert politikadan sonra bu normalleşme mümkün mü? Sanki anlaşma sağlanmış gibi lanse ediliyor ama Mısır’dan cevap geldi. Evet, görüşme istendi ama şartlarımız var dendi. Çünkü Türkiye’nin her yere Mısır’ın kendi başına bela olarak gördüğü İhvan’ın selamı ile gitmesi, Sisi’nin kolay unutacağı bir şey değildir. Ama ulusal çıkarlar ve diplomatik kanalları açık tutmak için Türkiye’ye koşullar sunuldu. Çünkü ben barışmak istiyorum deyip barışmak öyle kolay değil. Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama gösterdi ki sözler tek başına yeterli değil, eylem lazım. Bunlar da Arap sınırlarına müdahale etmemesi özellikle Libya’dan elini çekmesi, Doğu Akdeniz’de kavgacı fiilden çok uluslararası yasalara uygun davranılması ve en önemli şartı da İhvan politikasını terk etmesi. Yani İhvan’la arasına mesafe koyması istenecek. Anacak Türkiye şimdiye kadar dış politikasını bu eksen üzerine kurdu, bunu bırakması demek 10 yıl öncesine dönmesi demek. Ama 10 yıl önce bıraktığı ilişkiler de eskisi gibi durmuyor. Bu çabaların toplamda, iflası erteleme olduğu söylenebilir.”

NE OLMUŞTU?

Peki, Türkiye ve Mısır arasında neler olmuştu? Erdoğan, kendisine slogan yaptığı Rabia işaretini, iç ve dış politikada simgeleştirdiği İhvan ile olan ilişkilerini askıya mı alıyor?

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra İhvan lideri Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmesi ve ülkede protestoların durmaması sonucunda Mısır Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanı Abdülfettah El-Sisi, 3 Temmuz 2013'teki askeri bir darbe ile yönetime el koydu. Ardından Sisi, Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan etti. O dönem buna en büyük tepki Türkiye tarafından verildi. Sisi, darbeci ilan edildi. Bunun üzerine ilk diplomatik tepki Mısır’dan geldi. Mısır, dönemin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı “persona non grata-istenmeyen adam” ilan etti ve iki ülkenin diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine indi. 2013’te kopan ilişkilerin 2021 Mart ayında resmi açıklamalar ile düzeltileceği sinyali veriliyor oysaki aynı Erdoğan 2015 Mart ayında Suudi Arabistan ziyareti öncesi “Sisi ile görüşecek misiniz?” sorusuna bile tahammül edemeyip “Şaka yapıyorsun herhalde. Böyle bir şey arkadaşlar söz konusu değil. Bizim gündemimizde böyle bir şey asla söz konusu değil” diye tepki göstermişti. Öte yandan bu yıllarda Mısır ile olan ilişkileri geren en önemli bir diğer mesele, Kıbrıs Rum Yönetimi ile Mısır arasında 2013 yılında imzalanan Akdeniz’deki doğalgaz yatakları ile ilgili anlaşmaydı. Sonrasında Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi iki ülke arasındaki gerginliği artırdı.

SURİYE VE LİBYA’DAN ÇEKİLSİN ŞARTI

Sisi’ye yakınlığı ile bilinen Mısır’daki Al Watan Gazetesi’nde iki ülke arasındaki normalleşme için Mısır’ın şartları Ahmed Elkhateeb tarafından kaleme alındı. 10 maddelik bu şartlar dizisinde Hamide Rencüzoğulları’nın da belirttiği gibi Doğu Akdeniz ve Arap dünyası ile ilgili istekler var. Mısır önümüzdeki günlerde daha da netleştireceği şartlarda bunları ortaya koyacak. Lakin gazetenin özellikle D. Akdeniz için sıraladığı şart iddiası arasında Türkiye’nin AB, Yunan ve Rum taraflarla kapsamlı bir anlaşma yapmadığı sürece Türkiye-Mısır anlaşmasının sağlanmayacağı yer alıyor. Doğu Akdeniz’e bağlı olarak Libya’yı terk etmesi dahası Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi de şart arasında.

Fakat Erdoğan ise “Doğu Akdeniz’de Türkiye'nin kararlılığı devam etmektedir. Taviz vermemiz söz konusu değil” diye bir açıklama yaptı ve “Mısır halkı bizimle ters düşmez. Şu anda da atılan adımlar aslında geçici yanlışlığın tezahürü gibi geliyor bana” dedi. Yine Türkiye önceki gün Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığını ilgilendiren konulardaki çalışmalarda izninin aranması için Yunanistan, İsrail ve AB’ye nota verdi.

BÖLGE ÇAPINDAKİ SONUÇLARI…

Türkiye’nin çeşitli temaslarda bulunsa da eski politikasını bir anda kenara koymayacağı bu eylemleriyle de gözlemlenebiliyor. Öte yandan bu konu ile ilgili bir yazı kaleme alan Evrensel Gazetesi başyazarı İhsan Çaralan, Mısır ile barışmanın sadece o ülke ile olmadığının altını çiziyor. İbrahim Kalın’ın açıklamasındaki sözleri irdeleyen Çaralan, herkes gibi Libya ve Doğu Akdeniz konularına dikkat çekerken gözlerden kaçan bir noktaya işaret ediyor: “İsrail’le ilişkileri ABD-İsrail projesi olarak devreye sokulan “Ortadoğu Barış Anlaşması”na destek sunan bir pozisyona geçmeyi de içerdiği (Kalın’ın açıklamasında “Filistin sorunu”na vurgu var da dikkat çekilmiyor) dikkate alındığında, açıkça görülmektedir ki, Mısır’la ilişkileri düzeltmek, sadece Mısır’la diplomatik ilişki kurmanın çok ötesinde, bölge çapında sonuçları olabilecek bir girişimidir.”

KİMLER KİMLERLE BERABER

Erdoğan son olarak “Suudi Arabistan’ın da burada Yunanistan’la ortak tatbikatı söz konusu ama bir diğer taraftan da Suudi Arabistan'ın şu an Türkiye'den SİHA talebi var, yani kimin eli kimin cebinde belli değil” diyerek ilişkilerin karmaşıklığına dikkat çekti. Öte yandan dün düşman olduğu, “darbeci” dediği Sisi ve Mısır ile bir araya gelme çalışmaları da Erdoğan’ın o meşhur sözü akıllara getirdi: “Kadere bak, kimler kimlerle beraber yan yana geliyor.”