Hatimoğulları: AKP iktidarı için gençleri ölüme yolladı

HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, "AKP kendisi için gençlerin ölümüne yol açtı, halkın parasını savaşa aktardı" dedi.

HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, AKP-MHP'nin İdlib'teki kayıplarının daha çok olduğuna dikkat çekti. Türk devletinin yayılmacı siyaset izlediğini ve ölümlerin sorumlusu olduğunu belirten Hatimoğulları, "Muhalefet savaşa ve Kürtlerin kazanımlarının hedef alınmasına karşı bir araya gelmeli" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, İdlib'deki gelişmeleri ANF'ye değerlendirdi.

'TÜRKİYE, SURİYE'DE TERÖRÜ DESTEKLEDİ'

"İdlib’deki gelişmeler Türkiye’nin doğrudan bir savaşa girdiğinin göstergesidir" diyen Hatimoğulları, şunları söyledi:
"Türkiye ÖSO, HTŞ yani El Nusra ve El Kaide'nin, DAİŞ'in uzantısı olan güçlere uzun zamandır çok açık destek oluyordu. Bir Astana-Soçi süreci başlamıştı. Soçi’de alınan kararlara göre Türkiye’ye 12 gözlem noktası verilecek ve belli bir bölgeyi çatışmasızlık bölgesi haline getirecektir ve bunun süresi bir aydı. Fakat aradan aylar, yıllar geçmesine rağmen bu konu ile ilgili AKP-MHP iktidarı hiçbir şekilde somut bir adım atmadı. İdlib bu nedenle en sona bırakıldı. Taktiksel olarak da İdlib’de Selefi çeteleri toplamış oldular. Tüm dünya kamuoyu şunu çok iyi biliyordu ki Suriye müttefikleri olan Rusya ve İran'la beraber buraları yoğun bir bombardıman altında tutacak ve burayı tekrar ele geçirmek için adım atacaktı. Bu adımları gerçekleştirmeye başladıklarında Türkiye bunun doğrudan karşısında durdu ve Selefi terör örgütlerini korumaya başladı. Öyle bir hale geldi ki doğrudan binlerce asker, gözün göremeyeceği kadar uzunluktaki askeri konvoylar bu şekilde yığınak yapıldı. Şimdi karadan HTŞ güçleriyle beraber 12 gözlem noktası dışındaki noktalarda da savaşmaya başlamış. Bu konuyla ilgili Rusya’nın da açıklaması ortada. En son çok sayıda askerin yaşamını yitirdiği saldırılarda, HTŞ saflarındaki Türk askerleri ölmüş oluyor."

'ÖLEN ASKER SAYISI ÇOK DAHA FAZLA'

Hatimoğullları, yerelden de bilgi aktararak, Türk devletinin kaybının çok daha fazla olduğuna dikkat çekti. Hatimoğullları, şöyle dedi:
"Ben ölüm haberlerinin geldiği gece Hatay'a geçmiştim. Elbette bunlar yerel kaynaklardan aldığımız bilgiler, resmi olarak açıklanmadı. Valinin açıkladığı rakamın çok fazla üzerinde bir kayıp var. Yerel kaynaklardan şu bilgilere haiziz; bir ambulansın içinde üst üste gelmiş asker cenazeleri, sadece bir hastaneden 30'lu rakamlardan çıkan tabutlar gibi... Burada tabii şunu ifade etmeliyiz; Türkiye’nin başından beri izlemiş olduğu yanlış Suriye politikalarının bedelini biz HDP olarak en başından beri ifade ettik. Yoksul emekçi halkların çocukları ölüyor."

'YAYILMACI, KÜRT KAZANIMLARINI HEDEF ALAN SİYASET'

Türk devletinin yayılmacı, savaşı tırmandıran bir siyaset izlediğine dikkat çeken Hatimoğulları, "Rusya ile karşı karşıya gelmiş oluyor, Türkiye.  Bir süredir 'eksen kayması' diye tanımlanan, acaba incesinden çıkıp Avrasya paktına mı yaklaşıyor Rusya ile kurduğu ilişkiler üzerinden... Fakat biz bunu hep şöyle ifade ettik; özellikle AKP-MHP zamanında Ortadoğu’daki bu gelişmeleri kendi lehine şantaj malzemesi olarak kullanıp NATO’dan bir miktar taviz koparmaya, Rusya’dan bir miktar tavizler koparmaya çalıştı. Bu taviz koparmanın iki ana başlığı vardı. Birincisi, Kürt meselesi özellikle Rojava’da, Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkının gelmiş olduğu, kazanmış olduğu fiili statünün resmileşmesini engellemek için attığı adımlar. Bu şu anlama da geliyor; hem Türkiye Kürdistan’ında hem Suriye Kürdistan’ı arasında gelen mültecilerden bir tampon bölge oluşturmayı hedefliyor ve ilk etaplardaki mülteci seviciliği buradan geliyordu. Bir de orada Kürt halkının kazanımlarını engellemekti.  İkinci ve yine oldukça önemli sebeplerden biri de Neo-Osmanlıcı politikaların yaygınlaşması yani yayılmacı siyaseti. Bugün Efrîn'de benzerini yaptı. İdlib’de biraz daha ileri adım atıyor" dedi.

'HALKIN BÜTÇESİ SAVAŞA AKTARILDI'

"Rusya’nın geri adım atma ihtimalini zayıf görüyorum" vurgusunda bulunan Hatimoğulları, şu değerlendirmeleri de yaptı:
"NATO’nun güveni azaldı ve NATO Rusya’yla kapışmayı ister mi,  istemez mi... Belki NATO ülkeleri demek yerine Amerika demek daha doğru olur. En nihayetinde çok büyük bir savaş, bölgesel düzeyde üçüncü dünya savaşından ziyade küresel ölçekte gerçekten bir üçüncü dünya savaşı anlamını taşır. Bu çatışmalar lokal düzeyde süreceğe benziyor. İç kamuoyundan değerlendirdiğimizde AKP gerçekten hem Suriye’ye asker göndermeyi hem de Libya’ya asker göndermeyi Türkiye kamuoyuna ve kendi seçmenine dahi anlatabilmiş değil. Burada muhalefetin tabii ki tutumu önemli olacaktır. AKP iktidarının sözüm ona meşru hükümet diye gidip askeri anlaşma imzaladığı, mutabakat imzaladığı güçleri güç kaybediyor. Bugün Türkiye kamuoyu şunu soracak; siz S-400'lere bir yıl para ödediniz ama şimdi S-400'ler kutularında mı kalacak? Bir diğer sorun, F-35’e çok büyük bir para ödendi. Burada çok ciddi anlamda halklara ait olan bütçe savaşa kaynak olarak aktarıldı. Bir yanıyla da kullanamayacağı silahlara bu kadar büyük yatırım yaptı."

MUHALEFETE ELEŞTİRİ VE ÇAĞRI

Hatimoğulları, HDP olarak ölümleri getirecek tezkerelere karşı çıktıklarını, muhalefetin ise bunu yapmadığını belirterek, şunları ifade etti:
"Biz HDP olarak başından beri bütün tezkerelere karşı çıktık; Suriye tezkeresine, Libya tezkeresine...  Buna karşı çıkma gerekçelerimizi kamuoyuyla detaylı paylaştık. Türkiye'nin orada barışa hizmet eden bir pozisyonda olması gerekir. Savaşı tetikleyen, uzamasını sağlayan, göç dalgalarının daha da genişlemesini sağlayan bir pozisyonda olmamalıydı. Bunların hepsinin dönüp Türkiye’yi vuracak şeyler olduğunu biz defaatle söyledik. Şimdi ise AKP MHP’yle beraber şunu yapmak istiyor; muhalefeti arkasına dizmek istiyor. 'Şehit cenazeleri, şehitlere sahip çıkılmalı' adı altında ölen askerler üzerinden bir politika yürütmek istiyor. İdlib sürecini kınayan dört partinin imza attığı bir açıklama yaptılar. HDP buna imza atmadı çünkü tutarlı bir siyaset izledi. HDP şöyle bir açıklık ve netlikle de bunu ifade etti; Suriye tezkeresi çıkarken 'buna imza vermeyin, evet demeyin' dedik, herkese. Tabii ki atılan imzadan sonra da İdlib’deki gelişmeleri muhalefet olumlamamaktadır. 'Barış olmalı, Esad’la görüşülmeli' gibi şeyler söylüyorlar. Bunu söyleyecekseniz o tezkereye imza atmamanız gerekiyordu. Hadi tezkereyi imzaladınız, birkaç gün önce Meclis'te grubu olan partilerce bir ortak metne imza atılmasıyla, AKP-MHP’nin geldiği boyutu farkında olmadan meşrulaştırmış oluyorsunuz.
Cumhurbaşkanı ölen onlarca insanın -ki açıkladıklarının çok üzerinde ölü sayısı olduğunu biliyoruz- bilançosunu kendi açıklamıyor, Hatay Valisi’ne açıklatıyor. Bu gerçekten bir trajedidir. Sanki ülkede gençler ölmemiş, sanki savaşın içine girmiyor; hem kendisi hem damadı hem eski meclis başkanının kahkahaları basınına yansıdı. Bunun yanı sıra mültecilere dönük kozu Avrupa’ya karşı oynuyor. 'Yunanistan’ın kapılarını açtık, göçmenler gitsin, kolaylıkla sağlıyoruz' diyerek reklam yaparcasına bir iş yaptı. Mültecileri hem Kürdistan arasında bir sınır oluşturmak üzere araç olarak kullanıyorsunuz hem de AB’den taviz koparmak için AB’ye karşı kullanıyorsunuz. Açıklamasını gerçekten utanç duyarak izledik."
HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, "Gerçekten tuz koktu" ifadesini kullanarak, muhalefetin bir an önce bir araya gelmesi gerektiğini söyledi ve şunları ekledi:
"HDP'nin ve vicdan sahibi bütün muhalif kesimlerin bir araya gelme zamanıdır. AKP-MHP, muhalefetin güçlenme ihtimaline karşı önlemler alırken, frenlemek için de şunu söylüyor; 'ortada bu kadar şehit cenazesi varken siz buna siyaseti araç ediyorsunuz.' Asıl onlar araç ediyor. Cumhurbaşkanının yaptığı açıklama ölen askerlerin üzerinden nasıl ticaret yaptığını gösteriyor. Bu kadar ağır kayıplar varken, bu kadar genç insanın ölümü ortadayken, bu yoğun ekonomik kriz içinde adım adım savaşa götürülürken, her anlamda yıkım bize dayatılırken, tam da şimdi konuşma zamanı ve bu cüretle biz muhalefet olarak barış demeyi, Suriye siyasetindeki yanlışları ifade etmeyi ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi gerektiğini, Suriye devleti ile bir diyalog sürecinin başlatılması ve oradaki barış sürecinin inşa edilmesini, ayrıca oradaki Kürt halkının Rojava’daki kazanımlarının bir yasal statüye kavuşması için bu ülkenin vicdan sahibi her kesiminin tavır koymaya ihtiyacı olduğunu söyleyeceğiz. Çözüm tam da burada odaklanmaktadır. Biz HDP olarak barış çizgisindeki duruşumuza, diplomasiye önem vermeye, barışçıl ve akılcı bir diplomasi yürütmeye devam edeceğiz."