HDP’nin stratejisi faşizmi sarstı

HDP’nin kayyum rejimine son verme ve AKP-MHP faşizmine kaybettirme stratejisi, büyük oranda başarılı oldu. Demografisiyle çok fazla oynanan ve özel konsept uygulanan bazı Kürt kentleri gasp edildi ama metropollerde AKP-MHP’ye büyük darbe vuruldu.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da seçmenler, 194 bin 390 sandıkta, 5 yıl boyunca görev yapacak yerel yöneticileri seçmek için sandık başına gitti. Seçimlerde 30 büyükşehir, 51 il, 519 büyükşehir ilçesi, 403 ilçe, 386 belde olmak üzere bin 389 aday belediye başkanı/eşbaşkanı; ayrıca 50 bin 236 muhtar belirlendi. AKP-MHP iktidarı, tüm devlet olanakları ve zor aygıtlarını kullanarak tek adam yönetimindeki tekçi rejimini, yerel yönetimler ayağıyla tamamlamak için hazırlandı; HDP ise kayyum rejimine son verme ve AKP-MHP faşizmine kaybettirme stratejisi uyguladı. Seçim öncesi sandık taşımadan seçmen taşımaya ve silmeye, sansürden siyasi soykırıma kadar her türlü hukuksuzluğu yapan; seçim sırasında ve oy sayımında hile ve hırsızlıkta tereddüt etmeyen AKP-MHP iktidarına karşı Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkı umudunu koruyarak sandık başına gitti. Resmi olmayan sonuçlara göre; HDP’nin stratejisi ile seçmenlerinin feraseti buluştu. HDP, her ne kadar Şırnak, Dersim, Urfa gibi bazı kentlerde devletin askeri zorla beslenen özel konseptini aşamazsa da net olarak ‘kayyum rejimi’ni çökertti; Türkiye’nin belirleyici kentlerinde de iktidar sultasına son verdi.

İlk yerel seçimin 1930’da yapıldığı Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da, 31 Mart Pazar günü 1 milyondan fazla adayın yarıştığı, 19. mahalli idareler genel seçimi yapıldı. AKP, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), Büyük Birlik Partisi (BBP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrat Parti (DP), Demokratik Sol Parti (DSP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Saadet Partisi (SP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Vatan Partisi (VP) seçime katıldı. Türk devletini yöneten İslamcı-Türkçü-Ergenekon ittifakının AKP-MHP şahsındaki 'Cumhur İttifakı', Kürt düşmanlığına, dolayısıyla demokrasi düşmanlığına dayalı faşizmin yerel ayağını tamamlayarak yoluna devam etmek istedi. Düzen içi devlet eksenli muhalefet de 'Millet İttifakı' ile yerel yönetimlere talip oldu. HDP ve demokrasi güçleri ise bu seçimde özellikle kayyum atanan belediyeleri geri alma ve sayısını arttırma, ağırlıkla Türkiye kentlerinde ise AKP-MHP ittifakına kaybettirecek adaylara seçmenlerini yönlendirmeyi esas aldı.

SEÇİM SONUÇLARINDAN ÖNCE

Seçim sonuçlarına gelmeden AKP-MHP faşizminin seçim öncesi neler yaptığını, seçime nasıl hazırlandığına bakalım. Seçim öncesi yaptıkları, demokratik, adil ve dürüst seçim ilkesine göre yürütülemeyeceğinin habercisiydi:

YSK’NİN YETKİSİ ALINDI

OHAL ortamında 16 Nisan 2017’de yapılan referandumda, Yüksek Seçim Kurumu'nun (YSK) kanuna aykırı olarak mühürsüz oy pusulası ve oy zarflarını geçerli kabul eden kararıyla ciddi bir güven sorunu ortaya çıktı. 9 Şubat 2017’de çıkarılan 687 sayılı OHAL KHK’sıyla YSK’nin televizyon ve radyo üzerindeki yetkisi kaldırıldı. Bu KHK’yle YSK’nın anayasal yetkisi elinden alındı. Nitekim bu KHK’yle 24 Haziran 2018 seçim sürecinde iktidar partisi lehine muhalefet aleyhine basın yayın alanında bir durum yaratıldı.

YSK üyelerinin görev süreleri dolasına rağmen yapılan yasa değişikliği ile kurul üyelerinin görev süresi en az bir yıl daha uzatıldı. Bu kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açılan davada, söz konusu değişiklik Anayasa’ya uygun bulundu ve istem reddedildi.

SANDIĞA TAŞIMA/BİRLEŞTİRME

AKP-MHP iktidarının 13 Mart 2018’de çıkardığı 7102 sayılı kanunla 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanunda önemli değişiklikler yapıldı. Bu kanuna göre, aynı binada oturan seçmenler farklı sandıklara kaydedilebildi. Böylece aynı binada oturan komşuların hangi sandıkta oy kullandığı seçmen kütük listelerinden öğrenilemedi. 'Seçim güvenliği' açısından vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine o yerde bulunan yerlerdeki sandıkların başka seçim bölgelerine taşınmasına veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine YSK kararıyla imkan tanındı.

Kuzey Kürdistan’da, ağırlıklı olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçmeninin bulunduğu illerde sandık taşınma ve birleştirme talepleri kabul edildi. Ancak güvenlik sorunu var diye 98 bin seçmeni etkileyecek sandık taşınması ve birleştirilmesi kararlarının verilmesi iktidarın emrindeki valilerin isteği üzerine oldu. Böylece bu seçimlerin manipüle edilmesine zemin hazırlandı. Seçmenlerin özellikle köylerdeki seçmenlerin il veya ilçe merkezlerine veya korucu köylerinin bulunduğu yerlere gidip oy kullanması oldukça zorlaştırıldı.

MÜHÜRSÜZ OYLARA GEÇERLİLİK

7102 sayılı kanunun 11. maddesi ile 298 sayılı kanunun 101. maddesinin 2. fıkrasına yeni bir bent eklendi. Buna göre; sandık kurulunun ihmali ile mühürlenmemiş olan oy pusulalarına geçerlilik kazandırıldı.

SEÇMEN-NÜFUS PARADOKSU

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2009 yılı nüfus istatistiğine göre Türkiye ve Kuzey Kürdistan nüfusu 72 milyon 651 bin 312. YSK’nın 2009 yılı yerel seçimlerinde oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısı 48 milyon 6 bin 650 kişidir. Aradan 10 yıl geçtikten sonra TÜİK’in nüfus istatistiği 2018 yılı sonu itibariyle 82 milyon 3 bin 882 kişidir. YSK’nın 2019 yılı yerel seçimlerinde oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısı ise 57 milyon 58 bin 636 kişidir. Bu durumda Türkiye ve Kuzey Kürdistan nüfusu 9,5 milyon artmasına rağmen seçmen sayısı 11 milyon artmış oldu. Matematiksel olarak böyle bir şey imkansız. Son 10 yılda nüfus artış hızı göz önüne alındığında seçmen sayısında 1,5 milyonluk artış izah edilemez. Bu veriler bile seçmen kütüklerinin hatalı ve her türlü manipülasyona açık olduğunu gösteriyor.

DEVLET GÜÇLERİ İÇİN 142 BELGESİ

Seçimlerde önemli bir sorun ise “142 belgesi” ismiyle anılan seçimlerde görevli devlet güçlerinin kayıtlı olmadıkları sandıklarda oy kullanabilmeleri halidir. Bu seçmenlerin hem kayıtlı oldukları sandıklarda hem de görevli oldukları sandıklarda mükerrer oy kullanmalarını önleyecek sağlıklı bir mekanizma kurulamadı ve dünkü seçimde devlet güçleri bu zorbalığı yaptı.

MİT FİŞLEMELERİNİN YAYINLANMASI

Türkiye’de ilk defa il ve ilçe seçim kurulları tarafından onaylanıp aday listesine konan belediye başkanı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelik adayları ile ilgili olarak “istihbarat niteliğindeki gizli veriler” iktidar partisi tarafından 'ele geçirildi' ve bu parti tarafından çeşitli basın yayın kuruluşlarında yayınlanarak kişilik hakları ihlal edildi.

CUMHURBAŞKANLIĞININ KESESİ AÇILDI

Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler, kamu kurum ve kuruluşlarının imkanlarını kullanırken diğer partiler bakımından bu durum aleyhte sonuçlar yarattı. Örneğin, partili Cumhurbaşkanı partisinin seçim kampanyasını sürdürürken Cumhurbaşkanlığı’nın her türlü imkanından yararlandı. İktidar sözcüleri nefret söylemini had safhaya vardırdı, özellikle Türk İçişleri Bakanı muhaliflere yönelik hakaret, tehdit, karalama, hedef gösterme gibi söylemlerle seçim ortamını adeta zehirledi.

MEDYA HDP’YE YER VERMEDİ

Türkiye’deki medyanın yüzde 90’ından fazlası siyasi iktidarın denetimi altına alındı. Devlet televizyonu olan TRT’nin HDP’nin hiçbir propaganda faaliyetine yer vermemesi gibi Şubat bültenlerinin dökümü de şöyle:

AKP: 49 saat 58 dakika 12 saniye lehte. Aleyhte yayın hiç yok.

MHP: 3 saat 32 dakika 26 saniye lehte. Aleyhte yayın hiç yok.

Cumhur İttifakı: 53 saat 30 dakika 38 saniye lehte. Aleyhte yayın yok.

Millet İttifakı: 6 saat 52 dakika lehte, 7 saat 8 dakika aleyhte yayın.

HDP’ye ayrılan lehte süre: 0(Sıfır)

EN ÇOK BASKI HDP’YE

İHD Dokümantasyon Birimi’nin yapılan başvurular ile partilerden edindiği bilgiler ve basına yansıyan haberlere dayanarak oluşturduğu bilançoya göre; 31 Mart yerel seçim öncesi partilerin seçim bürolarına, araçlarına, adaylarına, mitinglere ve çalışanlarına yönelik baskın, saldırı, tehdit ve polis baskınları tavan yaptı. HDP’ye 9 saldırı yapıldı. HDP’ye yönelik 3’ü milletvekili olmak üzere 7 yaralama gerçekleştirildi.

SON GÜNE KADAR SİYASİ SOYKIRIM

AKP-MHP iktidarının talimatıyla seçim sürecinin başlamasıyla birlikte HDP’ye yönelik siyasi soykırım operasyonları rutinleştirildi. Son gün hariç HDP'den seçimin aktif çalışanlarından il eşbaşkanlarına, belediye eşbaşkanı adaylarından PM üyelerine kadar 713 kişi gözaltına alınırken, 107’si tutuklandı.

AGİT GÖZLEM YAPAMADI

Yerel seçimlerde Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nden bir heyet sınırlı olarak gözlem yapabildi. AGİT, bu seçimlere gözlemci gönderemedi. İHD ve ESHİD’in bağımsız seçim gözlemi talepleri ise YSK tarafından reddedildi. Avrupa’dan giden bağımsız gözlemci heyetleri ise gözaltına alındı, sınır dışı edildi, geri kalanları da çalıştırılmayıp engellendi.

MECLİS’E 83 YENİ FEZLEKE

Seçime sadece bir gün kala aralarında HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin bulunduğu 43 vekil hakkında dokunulmazlığın kaldırılması talebiyle 83 fezleke hazırlanarak, Anayasa ve Adalet Komisyonuna gönderildi.

KÜRT DÜŞMANLIĞIYLA BEKA PROPAGANDASI

AKP-MHP iktidarı, seçim süreci boyunca sadece Kuzey Kürdistan’la sınırlı kalmayıp Güney ve Batı Kürdistan eksenli saldırılarının sürdürürken ‘Türkiye’nin bekası’ hamasetiyle Türk ırkçılığı köpürttü, Türk halkını yeni rejiminin payandası yapmaya çalıştı. Bunu yaparken devlet olanaklarını boca etmekle yetinmedi, hiçbir insani, ahlaki ve hukuki normu dikkat almadı.

CEZAEVLERİNDEN ÇIKAN TABUTLAR

Hukuksuzca kendi kanunlarını da çiğneyerek rehin aldığı DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in öncülük yaptığı ve tek talebi de yine yasadışı zorbalığa dayalı İmralı’daki tecridin sonlandırılması olan açlık grevi direnişini görmez geldi. Böyle bir direniş yokmuş gibi davranan AKP-MHP iktidarı, cezaevlerinde fedai eylem yapanların defin hakkına bile hürmetsizlik etti.

SİLAHI VE ÜNİFORMASIYLA DEVLET

AKP-MHP yönetimindeki Türk devletinin bu atmosferde gittiği seçimlerin yapıldığı gün, oy sayımı ve duyurusu da aynı şekilde sürdü. Seçim günü ve gecesi yaşananları özetleyelim:

Kuzey Kürdistan’ın birçok kentine Türk illerinden taşınan devlet güçleri, 142 nolu belge bile olmadan oy kullandı. Üstelik asker ve polisler, üniformaları ve kimi yerlerde silahlarıyla sandık başlarına gitti.

Kayıtları seçim öncesi usulsüz bir şekilde Şırnak kent merkezi ve ilçelerine nakledilen askerler, birliklerinden zırhlı araçlarla getirildikleri okullarda toplu bir şekilde oy kullanmaya başladı. Onlarca zırhlı araçtan oluşan konvoyla Şırnak kent merkezinde bulunan Edip Başar İlköğretim Okulu’na getirilen askerler için yoğun güvenlik önlemi alındı. Askerlerin oy kullanmak için getirildikleri anlarda görüntü almak isteyen gazeteciler ise yine askeri görevlilerce engellendi.

Korucuların çoğunlukta bulunduğu kent merkezine bağlı Kasrik’te de sandık başına gitmeleri öncesi seçmenlere baskı uygulandı. Oy kullanma işleminin yapıldığı okullarda onlarca uzun namlulu silahlı asker bulunduruldu.

Yine Beytüşşebap ilçesinde askerler oy kullanacakları okullara toplu olarak zırhlı araçlarla getirildi. Askerlerinin tümünün üniformalı olduğu görüldü. Resmi görevli olmadıkları anlaşılan askerler, üniformalarını çıkarmadan oy kullanmak istedi.

Şırnak Beytüşşebap'ta askerler, resmi görevli olmamalarına rağmen üniformalı halde oy kullanmak istedi. Seçmen kayıtlarının silindiği Siirt’te 45 otobüsle Kocaeli ve Yozgat gibi birçok kentten taşınan polis ve askerler, sabah saatlerinde oy kullandı. Kentteki oteller ve yurtlarda yer kalmadığı için bazı polis ve askerler, geceyi camilerde geçirdi. Mersin, Adana, Antalya ve Konya gibi kentlerden Urfa ilçelerine getirilen devlet güçleri, 142 belgesine bile gerek duymadı.

Seçim öncesi askıya çıkan listelerde 6 bin 488 seçmen kaydının silindiği Siirt’te, başka yerleşim yerlerinden seçmenler getirildi. Onlarca otobüsten oluşan araç konvoyu, zırhlı askeri araçların eskortluğunda Siirt’e giriş yaptı. Araç konvoyuyla getirilen kişilerin yurtlara yerleştirildiği görüldü. Siirt merkez ilçede kaydırılan seçmenleri kente getiren 45 otobüs tespit edilirken, otobüslerin gece boyunca polis tarafından korunmaya alınması dikkat çekti. Kaydırılan seçmenlerin çoğunluğu polis ve askerlerden oluştu; Kocaeli, Yozgat gibi kentlerden taşındı. Asker ve polisler, sabahın erken saatlerinde Halide Kutlualp İlköğretim Okulu’nda oy kullandı.

POLİSLER BELGESİZ OY KULLANDI

Örneğin seçimlerden iki ay önce Halfeti’ye kaydırılan 3 bin 187 taşımalı seçmen de oy kullandı. Halfeti Anadolu Lisesi 1094 Nolu sandıkta Mersin’den getirilen çok sayıda Çevik Kuvvet polisinin oy kullandığı görüldü. Normal şartlarda devlet memurları kendi sandığı dışında oy kullanacaksa kendisine verilen 142 Nolu resmi belgeyle kullanabileceği ifade edilirken, ancak oy kullanan polislerin hiçbirinde bu belgenin olmadığı görüldü.

Son bir haftada çok sayıda Polis Özel Harekat (PÖH) elemanı ve asker, Ceylanpınar ilçe sınırları içinde bulunan öğrenci yurtlarına yerleştirildi.

TÜM BUNLARA RAĞMEN

Seçim süreci ve günü bütün bu yaşananlara; devletin bütün gücünü ve olanaklarını seferber etmesine rağmen AKP-MHP iktidarı, YSK ve AA’nın büyük manipülasyonuna rağmen fiilen kaybetti.

KAYYUM REJİMİNE SON

HDP’nin Kuzey Kürdistan’da en çok önemsediği konu, 'kayyum rejimi’ne son verip kayyum olarak atanan devlet memurlarını defetmekti. Bilindiği gibi OHAL gerekçesiyle yayınlanan 674 Sayılı KHK ile Cumhurbaşkanı’na belediyelere kayyum atama, valilere ise belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisi verildi. Bu KHK’ye dayandırılarak HDP’nin bileşeni olan DBP’den seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 itibarıyla el konularak kayyum atamalarına başlandı. 3 büyükşehir belediyesi olmak üzere, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyeye devletin memurları atandı. Buna paralel olarak Kürdistan’da kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edildi.

93 belediye eşbaşkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve sayısı binleri aşan parti il ve ilçe teşkilatlarında çalışan parti yöneticisi ve çalışanı rehin alındı. Son derece bilinçli, planlı ve Türk devlet kodlarına uygun olarak belediyelere atanan kayyumlar, yeniden Türkleştirme için seferber olarak sömürge hukukunun tetikçiliğini yaptılar. İşgal eder gibi büyük bir polis gücüyle girdikleri belediyelerde ilk işleri çok dilli belediye tabelalarını indirmek oldu. Belediye binaları karakollara çevrildi, Kürtlerin pek çok tarihsel ve kültürel değerine ve hafıza mekânlarına çeşitli saldırılar gerçekleştirildi. ‘Kayyum rejimi’ geçmişteki inkâr, asimilasyon ve imha politikalarının bir devamı olarak hüküm sürdü. Kayyumlar, belediye yetkilerini önemli oranda aşan yetkilerle donatılarak, ortak bir amaç çerçevesinde ve planlarını sistemli bir şekilde hayata geçirmeye çalıştı. Onların eliyle bir anlamda sömürge hukuku uygulandı. İşte HDP’nin seçim stratejisinin bir ayağı, buna son vermek, hatta başka belediyeleri de eklemekti. Bunun için Kürdistani ittifak da oluşturan HDP, başta Amed Büyükşehir Belediyesi ve kayyum atan tüm ilçeleri olmak üzere Mardin ve Van Büyükşehir ile AKP ve MHP’deki bazı belediyeler dahil, büyük oranda Kürt kentlerindeki belediyeleri aldı. Şırnak ve Dersim gibi demografisiyle oynanarak pilot uygulamalara başvurulan kentlerde ise HDP’nin istediği sonuçlar çıkmadı. Bu şekilde Bingöl, Bitlis ve Ağrı merkezleri ile Urfa ve ilçelerindeki belediyeler de gasp edildi.

METROPOLLERDE AKP-MHP’YE KAYBETTİRİLDİ

HDP’nin iki ayaklı seçim stratejisinin ikinci ayağı ise başta metropoller olmak üzere bazı Türkiye kentlerinde AKP-MHP iktidarına kaybettirmek üzerine kuruluydu. Bu stratejik akıl ile başta Türkiye kentlerinde Kürt halkı olmak üzere HDP’nin seçmenlerinin feraseti ve örgütlü disiplini birleşti ve önemli oranda sonuç verdi. Dün gece saat (TSİ) 24.00 itibarıyla Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, İstanbul gibi metropoller başta olmak üzere onlarca il/ilçe, HDP’nin desteklediği adaylar tarafından kazanıldı. AKP, iktidarının ana kaynağı olan ve 20 yıldan fazladır hüküm sürdüğü Türkiye’nin başkenti Ankara ve Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’u da kaybetti.

DİRENİŞ VE MÜCADELEYE DEVAM

Bu sonuçlar, Türk iktidarının önünde iki seçeneği yeniden sunuyor. Mevcut savaş konseptinde ısrar edebilir, ki hem Kürt direnişi hem de mevcut sonuçlar bunun sürdürülebilir olmadığını gösteriyor ama zorlayabilir. Hem kendi içinde hem de MHP ve Ergenekon ile kurduğu ittifakı muhafaza edemeyebilir. İkincisi; Kürt düşmanlığına dayalı savaş konseptinden vazgeçerek Batı blokuna yüzünü dönüp kendi sınırlarına çekilmeyi denemesi. Bu da ittifakını dağıtabilir ama yenilgisinin ılımlı olmasını sağlar. HDP ve bileşenleri ile Kürtler ise devam eden direniş hamlesini, bu sonuçlara göre yeniden ele alarak yeni hesaplaşma dönemine hazırlanır. Artık karşılarında kol kanadı kırılmış bir iktidar bloku var.