Kapattıkça daha güçlü geldiler

Türk devletinin saldırılarına 30 yıldır direnen “legal siyaset” yeni bir parti kapatmayla karşı karşıya. HEP, DEP, ÖZDEP ve HADEP’ten HDP’ye uzanan zorlu mücadelede partiler kapatıldıkça Kürt halkı ise özgürlük ve demokrasi mücadelesini daha büyüttü.

 Kuzey Kürdistan’da 1980’li yılların sonu ve 1990’ların başında kitleselleşen Kürt özgürlük hareketi Türkiye’nin siyasetinde de önemli gelişmeler yaratacaktı. Zira düzen partilerinin Kürt halkının artan özgürlük, demokrasi ve eşitlik taleplerine artık cevap veremez duruma gelmesi yeni siyasi oluşmaları da beraberinde getirecekti. Kürt halkının meşru haklarının yanı sıra ülkenin demokratikleşmesini, kadın haklarını, çoğulculuğu, çok kültürlülüğü, din ve vicdan özgürlüğünü en çok Türkiye kamuoyunun “Kürt partileri” olarak bildiği bu siyasi oluşumlar savunacak, bu amaçlar için mücadele edecekti.

“Kürtlerin legal siyaseti” dönemi olarak yakın tarihe geçecek bu süreçte başta vekiller, il başkanları ve yöneticiler olmak üzere Kürt siyasetçilerinin katledilmesi, binlercesinin cezaevine atılması, parti binalarının bombalanmasının yanında parti kapatmalar da çokça uygulanan bir “bitirme/tasfiye etme yöntemi” olacaktı.
Kürt halkının demokratik haklarını savunan, Kürt siyasetçilerinin dışında Türkiye ve Kürdistan’ın mozaiğini oluşturan birçok etnik ve dini gruptan vekillerin de içinde yer aldığı partilerin kuruluşunu tetikleyen süreç 14-15 1989 tarihlerinde Paris’te düzenlenen "Kürtler: İnsan Hakları ve Kültürel Kimlik" adlı konferans sonrası başladı. Aralarında Ahmet Türk’ün de bulunduğu 8 Sosyal Demokrat Halkçı Partili (SHP) parlamenterin sırf bu konferansa katılıp Kürt halkının yaşadığı sorunları anlatmaları ihraç edilmelerine neden oldu.

18 PARLAMENTERLE BAŞLAYAN SÜREÇ…


SHP’den ayrılan milletvekililer, Haziran 1990’da Halkın Emek Partisi’ni (HEP) kurdu. Genel Başkanlığını Fehmi Işıklar’ın yaptığı HEP, 20 Ekim 1991’de yapılan genel seçimlere SHP ile birlikte katıldı. Seçim mitingleri o yıllarda dalga dalga Kuzey Kürdistan’ın il, ilçe ve kasabalarında büyüyen serhildan havasında geçen HEP Amed, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Van, Muş ve Adıyaman’dan olmak üzere toplam 18 adayını seçtirmeyi başardı.

Ancak legal Kürt siyasetinin işi hiç de kolay değildi. '91 seçiminden hemen önce HEP’in Amed İl Başkanı Vedat Aydın 5 Temmuz 1991 günü Türk devletinin paramiliter güçleri tarafından evinden alınarak katledildi. 3 Kasım 1992 günü de bir başka HEP’li yönetici Türk devletine bağlı kontraların hedefi oldu. O gün Antep HEP İl Başkanı Abdulsamet Sakık hunharca katledildi.
HEP’in listesinden seçilen Kürt milletvekilleri ise daha meclisteki ilk günlerinde zorlu bir sınav verdiler. 6 Kasım 1991’de mecliste gerçekleşen yemin töreni sırasında HEP milletvekilleri Leyla Zana ve Hatip Dicle’nin ana dillerinde konuşma yapmak istemeleri HEP’e yönelik ilk ciddi linci de tetikledi. SHP, Süleyman Demirel’in liderliğindeki DYP ile koalisyon hükümeti kurunca, HEP’liler dışlandı ve 1992 yılının Mart ayında SHP’den istifa ederek Demokrasi Partisi'ne (DEP) geçtiler.

ÖLÜM SÜREKLİ ONLARIN ENSESİNDEYDİ

HEP cephesinde beklenen gelişme 14 Eylül 1993 günü yaşandı ve parti için kapatılma kararı verildi. HEP milletvekilleri, 2 Haziran 1992'de Özgürlük ve Eşitlik Partisi'ni (ÖZEP) kurarak bu partiye geçti, daha sonra 4 Haziran 1992 tarihinde ÖZEP tüzel kişilik olarak HEP'e katıldı. Yargıtay Başsavcılığı'nın HEP hakkında açtığı kapatma davası üzerine 19 Ekim 1992'de Mevlüt İlik başkanlığında Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) kuruldu. 3 ay sonra ise programında Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan görüşlere yer verdiği iddiasıyla 29 Ocak 1993'te ÖZDEP hakkında kapatma davası açıldı. Bunun üzerine siyaset yapmalarının engellendiğini düşünen parti yönetimi mahkeme kararını beklemeden ÖZDEP'i feshetti. Bu karar, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ulaşmadan, 23 Kasım 1993 tarihinde kapatma kararı verildi.

Kürt siyaseti ve demokrasi mücadelesi HEP, ÖZEP ve ÖZDEP’in ardından artık DEP’de devam edecekti. Ancak Türk devlet güçleri DEP'li vekiller, yöneticiler ve üyelerine yönelik her türlü saldırı ve cinayeti organize etmekten geri kalmayacaktı. Özellikle 1992-1994  yılları arasında Batman, Amed, Silvan ve Nusaybin gibi yerleşim merkezlerinde DEP’liler Türk devletine bağlı kontra ve paramiliter güçlerinin hedefi olacaktı. 2 Eylül 1993’te HEP Parti Meclis Üyesi Habip Kılıç, 4 Eylül 1993’te ise DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar ve Batman İl Yöneticisi Metin Can katledildi. Aynı günlerde DEP Genel Başkanı Yaşar Kaya da Ankara DGM tarafından tutuklanarak hapse konuldu.
DEP’e yönelik bu saldırılar Kürt legal siyasetini bastıramadığı gibi baskıların doruğa çıktığı 1993 yılının Eylül ayında, çeşitli partilerden 14 Belediye Başkanı DEP'e katıldı. Bunlar SHP'den 8, bağımsızlardan 2, ANAP, DYP, CHP ve DSP'den birer il belediye başkanı, diğerleri ilçe belediye başkanlarıydı. Cinayet ve tutuklamalarla DEP’in sindirilemeyeceğini anlayan Türk devleti 2 Aralık 1993 günü kapatma sürecini başlatma kararı aldı. DEP "Devletin ülkesi milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhinde faaliyetlerde bulunmak"la suçlanıyordu.

Ancak açılan kapatma davasının hemen ertesinde, 12 Aralık 1993 günü DEP coşkulu bir şekilde gerçekleştirdiği olağan kongresinde genel başkanlık koltuğu için Hatip Dicle’yi seçti. 1994 ise Kürt legal siyaseti açısından en zorlu yıllardan biri olarak tarihe geçecekti. O dönem Türk devletini yöneten odaklar, bu kez çareyi bombalı saldırılar tertiplemekte aradı. 18 Şubat 1994’te DEP’in genel merkezi bombalandı. Ankara’da buluna parti binasındaki asansöre konulan bomba Ekrem Akçakaya isimli DEP’linin canına mal oldu. Şans eseri yaşamı yitiren ve yaralanan sayısının fazla olmadığı bu saldırıda bütün işaretler kontrgerilla güçlerini gösteriyordu.

2 MART 1994 DARBESİ

Bombalı saldırıya tepki olarak aynı yıl yapılan yerel seçimlerden çekilme kararı alan DEP’e bu kez dönemin Türk devlet yöneticilerinin tabiriyle “meclisten yaka paça atma” süreci başlayacaktı. 2 Mart 1994'te Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, ve Şırnak bağımsız milletvekili Mahmut Alınak'ın dokunulmazlığı jet hızıyla kaldırıldı. Türkiye’nin siyaset tarihinde 2 Mart Darbesi olarak geçen kararın ardından Orhan Doğan ve Hatip Dicle meclisten çıkarken gözaltına alınacak, o görüntüler hafızalara kazınacaktı.

Sivil giyimli polislerin Dicle ve Doğan’ı zor kullanarak gözaltına alınmaları üzerine arkadaşları dışarı çıkmama kararı alarak mecliste sabahladılar. İki günlük eylemin ardından meclisten çıkan vekiller teker teker gözaltına alınırken, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Sedat Yurttaş, Selim Sadak, Mahmut Alınak, Hatip Dicle, Orhan Doğan "Vatana ihanet ve devletin hakimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya ve bu topraklar üzerinde müstakil bir devlet kurmaya yönelik eylem" suçlamalarıyla DGM’nin kararıyla tutuklandılar. Geri kalan diğer vekillerin bir kısmı ise Avrupa’ya çıkarak Sürgünde Kürt Parlamentosu’nun kuruluşuna öncülük ettiler.

HADEP'Lİ YILLAR EN ZORLUSUYDU…

Artık 11 Mayıs 1994 günü Murat Bozlak’ın genel başkanlığında kurulan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) mücadele bayrağını devralacaktı. Ancak resmi olarak HEP ve DEP üyesi 76 Kürt siyasetçinin katledilmesiyle yetinmeyen Türk devleti HADEP’in kurulmasına da bir cinayetle yanıt verdi. 2 Haziran 1994’te HADEP’in kurucusu ve Parti Meclisi üyesi Muhsin Melik şoförü Mehmet Ayyıldız ile birlikte gittikleri Urfa'da katledildiler.

Kürt legal siyaseti tarihinde tabelası en uzun asılı kalan parti olarak kayıtlara geçen HADEP, her türlü baskı ortamında girdiği 1995’teki ilk seçimde yüzde 4, 17’lik bir başarı elde etti. Genel başkanları Bozlak başta olmak üzere çok sayıda yöneticisi ve üyesi birçok defa gözaltına alınıp tutuklanan HADEP, seçimlere girmemesi için devreye konulan engellemelere rağmen Nisan 1999’da bir büyükşehir (Diyarbakır), 6 il belediyesi (Ağrı, Batman, Bingöl, Hakkari, Siirt, Van) olmak üzere toplam 37 belediye kazandı.

Halbuki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HADEP'in kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne partinin 18 Nisan seçimlerine katılmaması için de önlem alınmasını istemişti. Ancak Kürt halkı, bu girişime HADEP’e daha çok sahip çıkarak göstermişti. Çoğu Bakurê Kurdistan olmak üzere 1999’deki genel seçimlerde 34 milletvekili çıkarmasına rağmen yüzde 10 barajını aşamadığı için meclise giremeyen HADEP, Kürdistan’da birçok ilin belediye başkanlığını kazanınca devletin daha kapsamlı sindirme siyasetine maruz kalacaktı.

28 Haziran 1999 günü Ankara 1 Nolu DGM tarafından verilen cezaların Yargıtay tarafından onanması üzerine, HADEP Genel Başkanı Bozlak ve birçok parti yöneticisine siyasi yasak getirildi, 6 ay sonra da Amed, Siirt ve Bingöl belediye başkanları gözaltına alınarak tutuklandı. 25 Ocak 2001 günü ise HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış, çağrıldığı jandarma komutanlığına gittikten sonra, kendisinden bir daha haber alınamadı. İlçe Sekreteri Ebubekir Deniz de aynı konuyla ilgili jandarma komutanlığına gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı.

MURAT BOZLAK’IN MÜCADELECİ DURUŞU

Anayasa Mahkemesi Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Mumin 13 Mart 2003’te HADEP’in, “terör odağı” haline gelmesi” gerekçesiyle, oybirliğiyle kapatıldığını açıkladı. HADEP’li yıllar en çok uzun yıllar partinin genel başkanlık koltuğunda oturan Murat Bozlak ile anıldı. 4 Ocak 2015’te yaşamını yitiren Bozlak, Türk devletine bağlı güçler tarafından suikast girişimiyle yaşamına kast edilen, cezaevine atılan, hukuksuz kararlarla siyaset yapması yasaklanan, ancak buna rağmen demokratik siyasette sürdürdüğü ısrarıyla Kürt halkının mücadele tarihine geçti.  

HADEP’in yerine ise 1997’de kurulmasına rağmen “aktif” hale gelmeyen DEHAP süreci start aldı. 7 Ekim 2002 günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) DEHAP’ın seçimlere girmesinin engellenmesi için başvuruda bulundu. 27 Ekim’de seçime bir hafta kala YSK, DEHAP’ın seçimlere katılmasına karar verdi. 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerinde HADEP, demokrasi ve emek güçleriyle birlikte DEHAP listelerinden seçime girdi. DEHAP, yüzde 6,23 oy alarak 50’nin üzerinde milletvekili çıkardı. Fakat yüzde 10 barajına takıldığı için meclise milletvekili gönderemedi.
DEHAP hakkında 2002'de Anayasa Mahkemesinde "örgütlenmesini tamamlamadan seçimlere girdiği" iddiasıyla kapatma davası açılırken, parti 19 Kasım 2005'te kendini feshetti. DEHAP'ın ardılı olarak siyaset sahnesine bu kez Demokratik Toplum Partisi (DTP) çıktı. 9 Kasım 2005 tarihinde kurulan DTP, Türkiye Cumhuriyeti ve Kürt legal siyasi tarihine eşbaşkanlık modelini kazandıran parti olarak geçti. İlk seçim deneyimini 2007’de yaşayan DTP, yüzde 10'luk seçim barajı dayatmasına karşı "Bin Umut Adayları" ile bağımsız girdiği bu seçimlerde 22 milletvekilliği kazandı.

Kürt milletvekillerinin kendi kimlikleriyle yıllar sonra meclise girmesine tahammül edemeyen Türk devletinin Yargıtay kurumu ise hemen harekete geçti. Yargıtay, 16 Kasım 2007'de DTP hakkında "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine eylemlerin odağı haline gelmesi" iddiasıyla kapatma davası açtı. Bu kapatma davasına da Kürt halkı DTP’ye daha fazla sahip çıkarak yanıt verdi. Mart 2009 seçimlerinde kazanılan belediyelerin sayısı 99’a çıkarken, Türk devleti bu zafer karşısında “KCK operasyonları” olarak adlandırdığı siyasi soykırım operasyonlarını devreye koydu.

Nisan 2009’de startı verilen operasyonlar sonucunda binin üzerinde üyesi, yöneticisi ve seçilmiş belediye başkanı tutuklanan DTP, 11 Aralık 2009’da Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Aynı gün eş genel başkanlar Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un da bulunduğu 37 kişiye 5'er yıl siyaset yasağı getirildi. DTP'nin meclisteki grubu da kapatma kararıyla düşünce İstanbul bağımsız milletvekili Ufuk Uras'ın katılımıyla grup kurmak için yeterli sayı olan 20 milletvekili, 2 Mayıs 2008'de mecliste Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) adıyla yeni bir grup kurdu.

BDP, kapatılan 5 parti ve kendini fesheden bir partinin ardından Kürt halkının özgürlüğü savunan çizgide kurulan 7. parti oldu. BDP, özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın o yıllarda sıkça vurgusunu yaptığı yol haritasının önemli olduğunu ve bu yolda adımlar atılması gerektiğini savunuyordu. Her türlü baskı ve sindirme siyasetine karşı BDP 2011 genel seçimlerinde 61 bağımsız aday ile seçime girdi ve 6,58 oy oranıyla 36 milletvekili çıkardı.

7 HAZİRAN ZAFERİ VE 4 KASIM DARBESİ…


BDP, 2014’te adını Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak değiştirirken, milletvekilleri 2012’de kurulan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) katıldı. HDP ise yüzde 10’luk barajı geçen Kürt halkının desteklediği ilk parti olarak tarihe geçti. 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13,12 oy alan HDP, 80 milletvekili çıkardı. Kürt halkının ve Türkiye’deki demokrasi güçlerinin bu başarısı karşısında hükümet kurmak için yeterli çoğunluğu elde edemeyen Erdoğan rejimi MHP’nin desteğiyle erken seçim kararı aldı, ardından savaş konseptini devreye koydu.

7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihlerinde yaşanan ve “Türkiye’yi sarsan 5 ay” olarak geçen süreçte, Suruç ve Ankara Garı'nın önünde patlayan bombalara ve yaratılan korku iklimine rağmen HDP yüzde 10,7’lik başarıyı yakalayarak barajı geçti. AKP'nin teklif ettiği, MHP'nin desteklediği ve CHP'nin ise ''demokrasiye aykırı ama evet'' diyerek onayladığı milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması sonrasında HDP’ye yönelik yeni bir baskı konsepti hayata geçti. AKP, MHP ve CHP oylarıyla milletvekili dokunulmazlarının 2016 Mayıs ayında kaldırılmasının ardından 4 Kasım 2016 tarihinde aralarında eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 12 HDP’li vekil gözaltına tutuklandı.

BAŞKANI CEZAEVİNE GİRMEYEN PARTİ YOK

HEP’ten HDP’ye başkan veya eş başkanı cezaevine girmeyen parti ise yok. Feridun Yazar (HEP), Ahmet Türk (HEP/DTP), Mahmut Alınak (ÖZEP), Yaşar Kaya (DEP), Hatip Dicle (DEP), Murat Bozlak (HADEP), Mehmet Abbasoğlu (DEHAP), Tuncer Bakırhan (DEHAP), Aysel Tuğluk (DTP), Nurettin Demirtaş (DTP), Gültan Kışanak (BDP), Sebahat Tuncel (HDP/ DBP), Kamuran Yüksek (DBP), Figen Yüksekdağ (HDP) ve Selahattin Demirtaş (BDP/HDP) farklı tarihlerde değişik hapis cezaları aldılar. Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hâlâ cezaevinde.

KAPATILAN DİĞER SOL VE KÜRT PARTİLERİ

Parti kapatma davaları, 1961’de Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasıyla birlikte Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından görülmeye başlanırken, günümüze kadar Türkiye siyasetinde 25 parti bu kurum tarafından kapatıldı. Son yıllarda HEP, DEP, ÖZDEP ve HADEP’in dışında da sol cenahta veya lideri olan Kürt olan partiler kapatmadan nasibini aldı.

TKP ve TİP’in bazı eski kadrolarının 1990’da kurduğu Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) 1991’de, 1988’de kurulan Sosyalist Parti 1992’de, 1992’de kurulan Sosyalist Türkiye Partisi (STP) 1993’te, 1995’te kurulan Demokrasi ve Değişim Partisi (DDP) “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçladığı” gerekçesiyle 1996’da, Levent Tüzel başkanlığında 1996’da kurulan Emek Partisi (EP) 1997’de, 1997’de Şerafettin Elçi tarafından kurulan Demokratik Kitle Partisi (DKP) 1999’da kapatıldı.