Sendikalar 1 Mayıs’a giderken: OHAL kalkmalı

Sendikalar ve emekçiler Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs’ta alanlara çıkacak. Öncelikli talep ise OHAL’in kaldırılması, anti demokratik uygulamaların son bulması, adalet ve barış…

Türkiye bir yandan erken seçime giderken diğer yandan da işçi ve emekçiler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. Fakat 1 Mayıs’a günler kala daha önce Temmuz 2017’de iş dünyasına “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz” diye seslenen AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sözlerini tekrarladı ve “Tüm sanayi kesimine seslenmek isterim 7. OHAL dâhil bir fabrikada grev söz konusu mu?” dedi.

OHAL nedeniyle yasaklanan grevler, iş cinayetleri ve krizin faturasının emekçilere çıkarılacak olması sendikaların ana gündemlerinden. Türkiye’nin birçok yerinde alana çıkacak sendikaların ana talepleri ise; demokrasi, OHAL’in kaldırılması, adalet ve barış.

BUR REJİM DOĞRUDAN EMEK DÜŞMANI

ANF’ye konuşan KESK Eş Başkanı Aysun Gezen, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP’nin kendi darbesini örgütlediği ve bunu yaparken de yükselen tepkileri bastırmak, yeni rejimi kurarken toplumsal yapıyı dönüştürmek için önündeki engelleri temizlemek üzere güçlerini seferber ettiğini söyledi.

Erdoğan’ın grev yasaklarına ilişkin sözlerini hatırlatan Gezen şunları ifade etti: “AKP’li cumhurbaşkanı OHAL’i kullanarak ‘bir tane grev olan iş yeri bile bırakmadık’ dedi. Sermaye ve patronlar sınıfına kimin yanında durduklarını ve kimlerden destek istediklerini hatırlattı. Dolaysıyla bu rejimin doğrudan emek düşmanı olduğunu söylemek mümkün. 1980 darbesinde benzer bir sözü TÜTSİS (Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası) başkanı Halit Narin söylemişti: ‘Bugüne dek işçiler güldü artık gülme sırası bizde’ diye. Aynı zihniyetle AKP’li cumhurbaşkanı da OHAL’i hakkını arayan işçilere karşı kullandıklarını defalarca söyledi. Her türlü hukuksuzluğu getiren, anayasayı ve meclisi askıya alan iktidara karşı en önemli mücadele alanlarından biri OHAL’in kaldırılmasıdır.”

ARTIK OHAL’İN KALMASI DA YETMEZ

Gelinen aşamada OHAL’in kaldırılmasının da yetmeyeceğinin altını çizen Gezen, bu dönemde yaratılan ne kadar hukuksuzluk varsa hepsine karşı toptan bir mücadele verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu mücadele alanlarının başında KHK’lar ve ihraçlar geldiğini belirten KESK Eş Başkanı “İhraçların hepsi bir ön ve hukuki soruşturma olmaksızın doğrudan kurumlardan verilen isimlerle yapılır durumda. Bunun normalde hukuk çerçevesinde çözülebilecekken OHAL’in tercih ediliyor olması bunun kimin için seferber edildiğini gözler önüne seriyor” dedi.

BU TEPKİYİ ÖRGÜTLEMELİYİZ

“Bizler 1 Mayıs’a doğru giderken öncelikli talebimiz OHAL’in kaldırılması ve bu dönemde yapılan tüm hukuksuz uygulamaların düzeltilmesi, KHK ihraçlarının işlerine geri iadesi. Bunun için de toplumun tüm kesimlerini alanlara çağıran, AKP iktidarının 16 yıllık yıkımını anlatan bir çalışma içerisindeyiz” diyen Gezen, bu dönemde yaygın bir şekilde işyerlerinde bildiri dağıtımları, toplantılar, forumlar ve panellerle emekçilere çağrı yaptıklarını dile getirdi. Tabanda AKP’ye ciddi anlamda bir öfke olduğunu kaydeden Gezen sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP’nin ekonomiyi getirdiği noktaya, emekçilerin sefalete teslim edilmesine, geçim sıkıntısına karşı ciddi bir tepki var. Bu tepkileri örgütlemek üzere hareket ediyoruz. Demokratik, laik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz. 1 Mayıs’ın erken seçim öncesi de önemli bir durak olduğunu düşünüyoruz.”

ÖNCELİKLİ TALEPLERİMİZ DEMOKRASİ, BARIŞ VE ADALET

Çalışma hayatının AKP iktidarı tarafından bitirilme noktasına geldiğini ifade eden DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Kanber Saygılı ise her şeyin tek adamın ağzından çıkacak sözlere göre şekillendiğini söyledi: “Akşam edilen bir cümle ertesi sabah yasa haline geliyor. Hem toplumsal hem de çalışma hayatımız kısaca KHK’larla yönetiliyor.”

AKP iktidarı boyunca artan iş cinayetlerine dikkat çeken Saygılı, işçilerin hemen hemen her gün bu cinayetlere kurban gittiğini fakat bunun yanında firma ya da patronların adının bile geçmediğini dile getirdi. Sendikalaşmanın ve işçileri örgütleyebilmenin baskılar yüzünden çok daha zor olduğunu kaydeden Saygılı “Abartı gibi duracak ama neredeyse deveyi hendekten atlatmak gerekiyor sendikalaşmak ve işçileri örgütlemek için. Hem büyük bir baskı var hem de işiler açlık sınırının da altında ücretlerle yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor. Dolaysıyla çalışma yaşamımızdaki sorunların üst üste yığıldığı bir dönemde 1 Mayıs’ta alanlara çıkacağız” dedi.

Saygılı öncelikli taleplerinin ise toplumun tüm kesimlerini de ilgilendiren demokrasi, barış ve adalet olduğunu söyledi.

AMED’DE GAZETECİLER İLK KEZ 1 MAYIS’TA YÜRÜYECEK

Bu yıl ilk kez 1 Mayıs’ta Amed’de Türkiye Gazeteciler Sendikası pankartı arkasında yürüyecek gazeteciler adına konuşan TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, basının her geçen gün iktidar tarafından daha fazla baskı altına alındığını; medyadaki tekelleşme senaryosunun son çivilerinin de tabuta çakıldığını ifade etti. “Gazetecilik bu ülkede adeta can çekişir hale gelmiş durumda. Bu koşullarda her gün arkadaşlarımızın gözaltına alındığı ya da tutuklandığı haberlerini duyuyoruz. Böyle bir ortamda gazetecilerin Diyarbakır’da ilk kez yürüyor olması bizim açımızdan tarihi bir önem taşıyor” diyen Mahmut Oral, Amed’de hâlâ görevini yapabilen bir avuç gazeteci kaldıklarını ve ilk kez emekçilerle yürüyecekleri için de heyecanlı olduklarını belirtti.

İKTİDAR ELİNİ BASINDAN ÇEKMELİ

Daha önce hep görev için mitinglerde bulunduklarını kaydeden Mahmut Oral, bir hatırlatma da yaptı ve “Elbette Diyarbakır’da bu gazetecilerin ilk yürüyüşü değil, daha önce öldürülen meslektaşları için 1992 yılında yürünmüş. Öte yandan bu vesileyle o dönem bölgede görev yaparken katledilmiş ve susturulmaya çalışılmış meslektaşlarımı saygıyla anıyorum” dedi.

Taleplerini “İktidar ile onun toplumu dizayn etme aracı olarak kullandığı havuz medyasının gazetecilik ve meslektaşlarımızı terörist söylemiyle yaftalamalarına karşı sesimizi yükseltmek istiyoruz. Özellikle son dönemlerde örgüt üyeliği hatta bir adım daha ileri giderek devlete ve millete karşı ihanete, casusluğa varabilecek suçlamalar var. Bizler iktidarı, hukuku sırtımıza vurulacak sopa olarak kullanmaktan vazgeçmeye davet ediyoruz” şeklinde ifade eden TGS Amed Temsilcisi Mahmut Oral, gazetecilik özlük haklarına da değinerek öncelikli taleplerinin sendikalaşmanın yeniden gazetecilerin gündemine girmesi olduğunu söyledi ve ekledi “Çünkü 1990’lardan bu yana gazeteciliğin içi önce sendikasızlaştırılarak boşaltılmaya çalışıldı. Örgütsüz olan gazeteciler patronun baskısına dayanamadı önce sendikalarını kaybettiler daha sonra da editöryal bağımsızlıklarını. Böylelikle Türkiye basınını yüzde 98’i havuz medyasına dâhil oldu. Biz buna dur demek için alanlara çıkıyoruz. İktidarı artık basından elini çekmesi, gazeteciliğin suç olarak görülmemesi ve tutuklu olan meslektaşlarımızın bir an önce serbest bırakılması için.”