Sol- sosyalist partiler: İttifaklar değerlendirilebilir

Sol ve sosyalist parti temsilcileri ilk turda aday çeşitliliğine vurgu yaparken demokrasi, özgürlük ile halkın çıkarlarının ön planda tutan bir çizgiye de işaret ediyor.

Türkiye erken seçim gündemini tartışırken özellikle mecliste grubu olan partiler ittifak anlaşmaları ve adaylarla gündemde. Peki, meclis dışındaki özellikle sol- sosyalist partiler erken seçim gündemini nasıl değerlendiriyor? AKP- MHP, CHP,  İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP’nin aday,  ittifak arayışları ve olası bir ikili turda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakışları ne?

ANF’nin sorularını yanıtlayan ESP, ÖDP, EMEP, Halkevleri, HTKP ve Başlangıç Kolektifi başkanları, eş başkanları ile sözcülerinin ortak yorumu AKP’nin erken seçime gitmesindeki tek sebebin artık ülkeyi yönetemiyor oluşu. Siyasi parti temsilcileri ilk turda aday çeşitliliğine vurgu yaparken demokrasi, özgürlük ve halkın çıkarlarının ön planda tutan bir çizgiye de işaret ediyor.

Erken seçim, cumhurbaşkanı adaylıkları ile ittifakları yorumlayan ESP, ÖDP, EMEP, HTKP, Halkevleri ve Başlangıç Kolektifi temsilcileri süreci şöyle değerlendirdi:

ÜLKEYİ YÖNETEMEDİKLERİNİ İTİRAF ETTİLER
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)- Alp Altınörs (MYK Üyesi):

Erken seçim karar kesinlikle AKP- MHP koalisyonunun ülkeyi yönetememe krizinin sonucudur. İktidardalar bütün devlet olanakları ellerinde, OHAL ilan etmiş durumdalar hatta o da yetmemiş savaş hali var; muhalif görüş bildiren herkes içeriye atıyorlar, yine muhalif basını ya tutuklamalarla ya kayyum atayarak kapatmaya ve kriminalize ediyorlar. Kendi mülkiyetlerinde olmayan yegâne basın grubu Doğan’dı onu da devletin olanaklarıyla satın aldılar. Ama bütün bunlara rağmen 2019’a kadar ülkeyi yönetemeyeceklerini itiraf ettiler. Dolayısıyla bu seçim koşullarında işçi sınıfı ve ezilenlerin de onları siyasi partilerinin de hızla örgütlenerek bir karşı hamle geliştirmesi gerekli. Koşullar elbette hiçbir zaman bizlerin istediği gibi değildi ama bu iktidarın da en zayıf olduğu dönem.

SIFIR BARAJ İTTİFAKI DEĞERLENDİRİLEBİLİR

Seçim ittifakları konusuna bakarsak, HDP’nin kendisi zaten bir seçim ittifakıdır yani ittifaklar zaten muhalefetin yaptığı bir şeydi. Tarihe baktığımızda iktidarların seçim ittifakı yoktur hatta bunu yasaklayan Adnan Menderes’tir 1957. Çünkü iktidar partileri hiçbir zamana muhalefetin seçimde iş bilirliği yapmasını istemez. Fakat şimdi MHP baraj altında kaldığı, AKP de yüzde 50’yi tutturamadığı için böyle bir yasa geçirmek zorunda kaldılar. Bu muhalefet partileri için de büyük bir avantaj. Örneğin CHP’nin sol kanadı diyebileceğimiz kesimden sıfır baraj ittifakı geldi. HDP’nin baraj sorunu yok elbette ama bu aynı zamanda milli bakiye sistemini de geri getirebilir. Yani bir partinin bir şekilde aldığı ama milletvekili seçiminde yaramayan oylar ittifaka yazılacaktır. Dolayısıyla burada sadece barajın aşılması bakımından değil, milli bakiye sisteminin getirilmesi bakımından da sıfır baraj ittifakı değerlendirilebilir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı bakımından zaten HDP’nin tutumu belli kendi adayını çıkaracak. Büyük ihtimalle de Selahattin Demirtaş olacak. Diğer partilerin de kendi adaylarını çıkaracağı görülüyor. Bizim burada üzerinde durduğumuz şey CHP’nin de kendi çizgisinde daha demokrat bir aday çıkartması gereğidir. Nihayetinde sağ bir aday göstereceklerse Meral Akşener’i göstersinler zira başka bir sağ aday gösterdiklerinde zaten tabanları İYİ Parti’ye oy verecek. Ama Meral Akşener de ikinci tura kaldığında Kürtlerden oy alamayacağı için nihayetinde bu Tayyip Erdoğan’a yaramış bir hamle olacak. Kürtler ikinci turda sandığa gitmediği sürece Erdoğan yüzde 50’yi geçiyor zaten. Bu anlamda HDP’nin adayının güçlü bir çıkış yapacağı yönünde düşünüyorum. İkinci turda da HDP’nin desteklediği bir aday kazanacaktır.

HDP HÂLÂ KİLİT PARTİ KONUMUNDA

HDP açısından şunu da belirtmek gerekli meclis grubu bu dönem çok fazla bedeller ödedi. HDP bakımından milletvekilliği hiçbir zaman makam mevki yeri olmadı her zaman mücadele alanıydı. Geçmişten bugüne elbette vekillerimiz birçok bedel ödedi ama hiçbir zaman bu dönemki kadar ağır bedeller yaşanmamıştı. Eş başkanların vekillerin tutuklanmasından birçok vekilliğin düşürülmesine kadar. Ama tüm bunlara rağmen HDP’yi dağıtamadılar ve bugün yine kilit parti konumunda olmaya devam ediyor. 28 Şubat döneminde örneğin Refah Partisi bir çırpıda tarumar olmuştu. Ama birçok baskının ve şiddetin uygulandığı HDP, dağılmıyorsa şunu herkesin kabul etmesi gerekli; HDP artık Türkiye siyasetini kalıcı bir çizgisidir. Öte yandan HDP ile yan yana gelmekten duyulan korku aslında siyasetten kaçıştır. Aynı zamanda iktidara duyulan korkunun da bir ürünüdür. CHP dokunulmazlıklarla ilgili bu tutarsız tavrı almamış olsaydı bugün daha ileri bir seviyede olacaktık. İYİ Parti ile bir dayanışma sergileyip demokrasinin önünü açtığı iddia ediliyor, daha evvel bu dayanışma ve tutumu dokunulmazlıklarda gösterseydi bugün HDP eş genel başkanları ve milletvekilleri dışarıda olacaktı ve ayrıca bugünkü iktidara karşı da güçlü bir muhalefet yapılabilecekti. Zira bugün HDP ile yan yana olmak onurdur bunu bütün muhalefet partilerinin iyi değerlendirmesi lazım. Bizler ESP olarak tüm imkânlarımızla HDP’yi büyütmeye yoğunlaşacağız. Ayrıca HDP dışındaki anti- faşist, demokratik, sosyalist, komünist bütün ilerici güçleri HDP ile omuz omuza yürüyüp ortaklaşama davet ediyoruz.

 İLK TURA HAYIR’IN ÇEŞİTLİLİĞİ YANSISIN

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) - Alper Taş (ÖDP Başkanlar kurulu Üyesi):   

ÖDP olarak 10-11 Mart’ta genel kongremizi yaptığımızda zaten erken seçime dair stratejimizi belirlemiştik. Herkesin birinci turda en güçlü adayı ile seçime katılması ve seçimin ikinci durağa taşınması muhalefetin stratejisi olmalı bizce. İlk turda ortak ve çatı adayı gibi arayışlar Recep Tayyip Erdoğan’a galibiyeti vermektir demiştik o zaman da. Bu seçim 16 Nisan referandumunun bir nevi devamı şekillinde gelişiyor bu yüzden Hayır’ın çeşitliliğinin ilk tura yansısın.

İKTİDARIN EVDEKİ HESABI ÇARŞIYA UYMUYOR

Baskın seçimin esas nedeni zaten ülkeyi yönetememeleri, iflasa sürüklediler Türkiye’yi. Tepetaklak baş aşağı giden bir ülke tablosu ortaya çıkardırlar. Her alanda bu böyle sadece ekonomide de değil. Dış ve iç politikada, ekonomide ahlaki değerler ve toplumsal çürüme bağlamında da aynı durum söz konusu. Yani Türkiye bir toplum olmaktan çıktı onu paramparça ettiler. Birleştirici herhangi bir şeyleri de kalmadı. Savaş stratejisi yaparak tabloyu düzeltebilir miyiz siyasetinin de sonuna geldiler. Buradan da yol alamayacaklarını gördükleri için doğa olarak zararın neresinden dönersek kardır diyerek baskın seçim yapmak istediler ki muhalefeti hazırlıksız yakalayan bir anlayışla. Aslında aleyhlerinde olan durumu lehlerine çevirmeyi planladırlar ama evdeki hesap çarşıya uymuyor şu an gördüğümüz kadarıyla.

MUHALEFETİN ARİTMETİK BİR İTTİFAK YAPMASI GEREKLİ

Cumhurbaşkanlığı seçimi için her kesim en güçlü adayıyla taşıyabilecekleri tüm insanları sandığa taşıması ve sandıkta yüksek bir katılım yaratarak, yine sandık güvenliğini de gözeterek AKP- MHP’den oluşan bu faşizm cephesini sandıkta da yenmemiz gerektiğinin düşündük. Zaten bu nedenlerle ortak aday arayışını yanlış bulduk. Milletvekilleri konusunda da ittifaklar düşünülebilir politik yaklaşımlardan bağımsız olarak çünkü öyle bir seçim yasası getirdiler ki ittifakı zorunlu kılıyor. İttifak yapmazsanız aritmetik olarak daha azla yetinmek zorundasınız. Muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimi dışında da aritmetik bir ittifak yapması mümkün, bu konuşulmalı tartışılmalı diye düşünüyoruz.

İSİMLER ÜZERİNDEN GİDEN BİR TARTIŞMA DOĞRU DEĞİL

Emek Partisi (EMEP) - Selma Gürkan (Genel Başkan): 

Şimdiye kadar ittifak tartışmaları salt Erdoğan karşısında hangi ismin aday gösterileceği üzerine yürütüldü. Sadece isimler üzerinden ilerleyen tartışmaları doğru bulmuyoruz. Parlamentoda bulunan ve onların etrafında kümelenen muhalefet partilerince sürdürülen tartışmalar, ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların çözümüne dair bir platform ortaya konularak; bu platform etrafında mücadele ortaklığına dayanan bir birliktelik üzerine kurgulanmış değil. Olması gereken AKP, MHP ve dışardan BBP ittifakının siyasal programının karşısında; demokrasi, barış ve emek güçlerinin, başkanlık rejimin reddederek sembolik cumhurbaşkanlığı, kuvvetler ayrılığını, seçim ve siyasi partiler yasasının demokratik düzenlemelerle değiştirilmesini de içeren demokratik bir anayasa sözüyle halkın karşısına çıkılacak bir platform. Bu platform etrafında ortaklaşacak adayla seçime girme seçeneğinin oluşturulmasıydı ama bu olmadı. Sistemin siyasal güçleri o seçenek bu seçenek üzerine tartışarak bir sonuç çıkarabilir ama bu sonuç birikmiş ve çözüm bekleyen toplumsal sorunlara derman olamayacağı açıktır. O zaman mevcut seçenekler içerisinde demokrasi mücadelesini geliştirecek en doğru seçenek üzerinde bir tercihin ortaya konulması gerekir. Emek Partisi bu sınırlı seçenekleri değerlendirerek 1 Mayıs sonrası karar organlarını toplayarak nihai kararını verecek.

HDP'NİN DIŞARDA TUTULARAK BU TARTIŞMANIN YÜRÜTÜLMESİ DOĞRU DEĞİL

HDP uzun süredir parlamentoda ve siyasi iktidar tarafından bazen muhalefetin de dâhil olduğu parlamento faaliyetlerinde dışlama ve siyasette sınırlama girişimleri yeni değil. Ancak gelinen yerde  "Sıfır baraj ittifakı" olarak tanımlanan ve mevcut koşulları dikkate aldığımızda makul bir seçenek olduğu halde HDP'nin dışarda tutularak bu tartışmanın yürütülmesi doğru değil. Zaten demokratik olmayan seçim sistemi son müdahalelerde aslında tam bir garabete dönüşmüş durumda. Seçim barajı ittifak düzenlemesi ile iyiden iyiye oy dağılımının adaletsizce sonuçlanmasını sağlayacak hale getirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yanı sıra her ne kadar işlevsizleştirilmiş olsa da demokratik bir siyasal dönüşümün olanaklarını geliştirmesi bakımından parlamento seçimleri önem arz etmektedir. Beklenmese de HDP'nin baraj altında kalması siyaseten hangi partiyi veya ittifakı güçlendirir üzerinden bakılsa bile HDP'yi dışarda bırakan bir tartışmanın doğru olmayacağı görülecektir. Yanı sıra HDP'nin de parlamento dışında kalan partilerin, emek, meslek örgütlerinin, mücadele güçlerinin birleşeceği, ortaklaşacağı bir seçeneği ortaya çıkarma konusunda gerekli çabayı layıkıyla ortaya koyduğunu söyleyemeyiz. Elbette çağrıları var ama kastımız somut adımlar atarak mücadele güçleriyle bir platform etrafında ortaklaşmanın sağlanması için bir çalışmadır.

YETER Kİ DOĞRU ADIMLARI ATALIM

Tam da bu nedenle ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların emekçi sınıflardan, halktan yana demokratik temelde çözüm olanaklarını içeren bir platformla seçime girerek egemen olan siyasal anlayışın dışında demokratik bir seçeneği, halkın iradesini esas alan seçeneği ortaya koymak gerekir. Ayrıca seçim sürecini salt sandıklarda kazanma değil, aynı zamanda demokrasi için mücadele süreci olarak da ele almak gerekir. Demokrasinin, barışın, halk güçlerinin kazanmasının olanakları vardır, yeter ki bizler doğru adımı atmaktan geri durmayalım.