‘Tecride karşı siyasi irade eksikliği var’

ELDH Eşbaşkanı Urko Aiartza, “Abdullah Öcalan gibi siyasi mahpuslar için güçlü uygulama mekanizmalarının ve bunları uygulayacak siyasi iradenin eksikliği var” dedi.

URKO AIARTZA

ELDH Eşbaşkanı Urko Aiartza, Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecritle Nelson Mandela Kuralları'nın ihlal edildiğini belirterek, CPT gibi uluslararası kuruluşların tepkisinin yetersiz kaldığını, bunun da siyasi içerikli davalarda uluslararası insan hakları standartlarını koruma kabiliyetleri konusunda endişelere yol açtığını söyledi. 

Uluslararası alanda bin 500’ü aşkın avukat ve hukuk kurumu, 16 Eylül'de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için Türk Adalet Bakanlığına bir mektup gönderdi. Mektupta, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit altında rehin tutulan ve 43 aydır hiçbir haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'ın avukatlarıyla görüştürülmemesinin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekildi. Mektupta, başvurucu avukatların İmralı'ya gitmesi ve Abdullah Öcalan'ın avukat görüşünün sağlanması talep edildi. Başvurucular arasında yer alan Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları İçin Avrupa Avukatlar Birliği (ELDH) Eşbaşkanı Urko Aiartza, ANF’nin sorularını yanıtladı. 

Bir hukukçu olarak Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik uygulamaları nasıl yorumluyorsunuz?

Sayın Abdullah Öcalan'ın tutulduğu koşullar -özellikle de hem yasal temsiline hem de ailesine erişimine getirilen ciddi kısıtlamalar- uluslararası insan hakları standartlarının açık ihlalidir. Avukatlarının 13 yıl boyunca (2011-2024) kendisiyle yalnızca 5 kez görüşebilmiş olması, son derece endişe vericidir. BM Nelson Mandela Kuralları, mahkumlar ve yasal temsilcileri arasında düzenli iletişimin önemini vurgulamaktadır; bu, adil muamele ve savunmanın sağlanması için temel bir unsurdur. Ayrıca uzun süreli tecrit, ailesiyle görüştürülmemesi ve 43 ay boyunca iyi olduğuna dair herhangi bir somut kanıtın bulunmaması, uluslararası hukuk uyarınca işkence veya zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele anlamına geliyor. Özellikle Öcalan'ın siyasi önemi ve Türk devletinin siyasi mahkumlara yönelik tarihsel tutumu göz önüne alındığında endişe vericidir. Öcalan'ın durumu, uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle güvence altına alınan yaşam hakkı, avukata erişim hakkı ve insani muamele hakkının ihlalidir.

CPT ve bünyesinde bulunduğu Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu kurumlar, cezaevi koşullarının izlenmesi ve ülkelerin uluslararası yükümlülüklerine uymalarının sağlanması konusunda önemli role sahiptir. Abdullah Öcalan'ın hukuk ekibinin 43 aydır kendisiyle iletişim kuramadıklarını kamuoyuna açıklamış olması, CPT'nin müdahalelerinin etkinliği ve zamanlaması konusunda ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. CPT, geçmişte İmralı Adası Cezaevi'ni ziyaret etmiş ve koşulların sorunlu olduğunu kabul eden raporlar hazırlamıştır. Ancak durumda kayda değer bir değişiklik olmaması, bu örgütlerin Türk yetkililer üzerinde yeterli baskıyı kuramadığını düşündürmektedir. Dahası, uluslararası kuruluşların sessizliği ya da yetersiz tepkisi, siyasi mahkumların haklarının korunması ve uluslararası insan hakları standartlarına uyulması konusunda bir başarısızlık olarak yorumlanabilir. Öcalan'ın yasal temsile erişiminin ve ailesiyle görüşmesinin sağlanamaması, uluslararası izleme mekanizmalarının güvenilirliğini daha da zayıflatmakta, siyasi bağımsızlıkları ve siyasi açıdan hassas davalara müdahalelerinin etkinliği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.

Mandela Kuralları'nın uygulandığını düşünüyor musunuz, bunlar günümüz koşullarında yeterli mi?

Nelson Mandela Kuralları, mahkumlara yönelik muamele konusunda uluslararası kabul görmüş bir standart olarak, tıbbi bakıma erişim, yasal temsil ve uzun süreli tecrit veya işkencenin yasaklanması dahil olmak üzere insani muamelenin önemini vurgulamaktadır. Abdullah Öcalan'ın durumunda bu kuralların uygulanmadığı açıktır. Avukatlarına ve ailesine erişimine getirilen kısıtlamalar, sağlığına ilişkin endişeler ve uzun süre iletişim kurulamaması ile birleştiğinde, Mandela Kuralları'nın sistematik olarak ihlal edildiğini göstermektedir. 

Mandela Kuralları güçlü ve kapsamlı bir ilkeler dizisini temsil etse de özellikle siyasi açıdan hassas bağlamlarda uygulanması kritik bir zorluk olmaya devam etmektedir. Kuralların kendisi, mahpuslara yönelik muamele için asgari standartları belirleme konusunda yeterlidir; ancak sorun, özellikle Öcalan gibi siyasi mahpuslar için güçlü uygulama mekanizmalarının ve bunları uygulayacak siyasi iradenin eksikliğinde yatmaktadır. Uluslararası örgütler bu kuralları etkili bir şekilde uygulama kapasitelerini güçlendirmelidir.