Zindan direnişi 150. gününde: Tutsaklar kararlı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük tecridin kaldırılması ve özgürlüğü için yürütülen zindan direnişi 150. gününde.

Cezaevlerinde 27 Kasım’da süresiz-dönüşümlü olarak başlatılan eylem, 30'uncu grup ile devam ediyor.

AKP-MHP iktidarı, zindan direnişi başladığından beri tutsaklara dönük baskı ve saldırılarını da artırdı. Sudan sebeplerle koşuş baskınları, disiplin cezaları, infaz yakmalar yaygınlaşırken, tutsakların limon, tuz, şeker alımları da engelleniyor.

Tutsaklar 150 gündür her türlü saldırıya rağmen geri adım atmadı. Eylemlerinin başından beri kısıtlı imkânlarla, çoğu kez engellenen mektuplar ve aileleri aracılığı ile kamuoyuna seslenen tutsaklar, tecrit kaldırılmadan açlık grevini sonlandırmayacağını vurguladı.

KÜRT HALK ÖNDERİ: DEVLET ÇOK TEHLİKELİ DAVRANIYOR

Kürt halkı tecridin kırılması ve Kürt Halk Önderi'nin özgürlüğünü isterken, Türk iktidarı tehlikeli ve ciddiyetsiz davranmaya devam ediyor. Kürt Halk Önderi Öcalan, 25 Mart'ta kardeşi Mehmet Öcalan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşme, Kürt Halk Önderi'nin konuşmasını sürdürdüğü esnada kesildi.

Mehmet Öcalan, konuşmayı anlatırken, Kürt Halk Önderi'nin şunları söylediğini aktardı:
“Bu yapılanlar için hem sen hem de devlet yanlış yapıyor. Nedeni şudur; bir yıldır hiçbir şekilde görüşme yok. Bu yapılanlar ne devlet hukukunda ne de başka bir hukukta yer alıyor. Senin gelmen yanlış ve çok tehlikeli. Devlet de çok tehlikeli. Bu doğru bir şey değil. Bir görüşme olacaksa hukuksal çerçevede olmalıdır. Bir yıl sonra kendi istekleri üzerine telefonla görüşme yaptırmak olmaz. Bu asla kabul edilemez. Bu aynı zamanda çok tehlikelidir. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Avukatlarımın buraya gelerek benimle görüşme yapmasını istiyorum. Bu hukuki bir şeydir. 22 yıldır buradayım. Bu sorun gelecekte nasıl olacak? Bu sorun ancak hukukla çözüme kavuşturulabilir. Neden buraya gelmiyorlar? Şayet bir görüşme olacaksa bu avukatlarla olmalıdır. Çünkü bu durum hem siyasi hem de hukukidir.

Benim için hiç kimsenin açlık grevinde ve zindanlarda ölmesini istemiyorum. Bunu daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum. Buna gerek de yok. Bu çok ağır bir şey. Bunu göz önüne almanız gerekiyor."

Tutsaklar, Kürtler ve demokratik kamuoyu, bu görüşmeyi tecridin son bulması olarak görmek bir yana, derinleştirildiği şeklinde yorumladı. Özellikle görüşmenin aniden kesilmesi büyük kaygı ve tepkilere yol açtı, tutsaklar ise direnişlerini sürdürmeye devam etti.

'MİLYONLAR ABDULLAH ÖCALAN'A ÖZGÜRLÜK İSTİYOR'

HDP de görüşmenin yarıda kesilmesi üzerine açıklama yaptı. Parti Sözcüsü Ebru Günay, “İmralı’da ne oluyor" diye sorarken, şu açıklamayı yaptı: "Yapılan telefon görüşmesi kaygıları gidermemiş, aksine arttırmıştır. Newroz alanlarında milyonlar Öcalan’a artık özgürlük istiyor. Newroz ateşiyle ülkeyi aydınlatanlar Sayın Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda bütün dünyaya ilan ettiği çözüm iradesine sahip çıktı."

HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, “Herkes İçin Adalet” kampanyası kapsamında 31 Mart tarihinde Mardin’de gerçekleştirilen “Halkların İradesi İçin Adalet” forumunun sonuç bildirgesinde de tecride dikkat çekti. Bildirgede, "İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecrit uygulaması bugün ülkeyi daha büyük felaketlere ve karanlıklara sürüklemektedir" denildi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) heyetlerinin “Faşizme karşı örgütlenelim” şiarıyla düzenlediği ziyaretlerde de ilk gündem İmralı tecridi oldu. Halk ve siyasetçiler, tecridin kırılması için mücadeleyi büyütme üzerine görüşmeler yaptı, mesajlar verdi. DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, “Abdullah Öcalan biziz. Bu tecrit bize uygulanıyor" dedi.

Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği'nin (MATUHAY-DER), 30 Mart’ta yaptığı 2. Olağan Kongresi'nde de tecride tepki vardı. Kongredeki mesajlarda, başat gündemin tecridin kırılması olması gerektiğine dikkat çekildi.

TUTSAKLARDAN PROTESTO VE DİLEKÇE

Bu arada cezaevlerinde açlık grevi direniş devam ederken, tutsalar her yöntemi kullanarak tecridi protesto etmeyi de sürdürüyor. Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki tutsaklar, telefon görüşmesinin kesintiye uğratılmasını, aileleriyle sadece 4 dakikalık telefon görüşmesi yaparak protesto etti.

Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde rehin tutulan kadın siyasetçilerden Sebahat Tuncel de tecridin sonlandırılması için Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazdı. 23 Mart’ta gönderilen dilekçede, "Çözümsüzlük siyaseti, tecrit ve izolasyon politikası devam ettikçe kriz daha da derinleşmeye devam edecektir” dedi.

AVRUPA, KENDİ DEĞERLERİNE DE SAHİP ÇIKMIYOR

İmralı tecridi devletlerin kirli işbirliklerini de açığa çıkarıyor. Demokratik değerlere sahip çıkmayan Avrupa devletleri ve kurumları, Kürt Halk Önderi'ne evrensel hukuk da ayaklar altına alınarak tecrit uygulanmasına sessiz kalıyor.

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), İmralı tecridine dair raporlar yazsa da raporlarının yerine getirilmesi için somut girişimlerde bulunmuyor. Yine Avrupa devletleri ve kurumları, CPT'nin raporlarının hayata geçirilmesi, Türk devletinin uluslararası sözleşmelere uyması için görevini yerine getirmiyor; ekonomik vb. çıkar ilişkileri neticesinde AKP-MHP iktidarının suçlarına göz yumuyor.

MAXMUR VE YUNANİSTAN

Maxmûr Kampı’nda İmralı tecridine karşı kadınlar öncülüğünde 18 Aralık’ta açlık grevi eylemi başlatıldı. Şehit Aileleri Derneği’nde sürdürülen eylem, 129. gününde.

Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda kalanların açlık grevi eylemi de 112. gününde devam ediyor. Kamptaki açlık grevi, Devrimci Gençlik Hareketi (TCŞ-Tevgera Ciwanên Şoreşger), Avrupa'da Kürt Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Kurdistan a Ewropa) ve Navenda Çanda Kürdistan (Kürt Kültür Merkezi) öncülüğünde yürütülüyor.