Cumartesi Anneleri'nden çağrı: Çocuklar ve 1915 ile yüzleşin!

Cumartesi Anneleri, devleti ve toplumu gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeği ile yüzleşmeye çağırdı. Anneler, 24 Nisan 1915’te Ermeni aydınlara dönük yaşatılanlara da dikkati çekti.

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sorma ve faillerinin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydan’ında 630’uncu kez bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfiller ile 24 Nisan 1915’de tehcirle gönderilip kendilerinden bir daha haber alınmayan Ermeni aydınlarının ve çocuk yaşta kaybedilenlerin fotoğraflarının bırakıldığı, “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.

'OĞLUMUN SU İSTEYEN SESİ KULAKLARIMDA'

Eylemde, 22 yıl önce 12 yaşında kaybedilen Davut Altunkaynak’ın annesi Hayat Altunkaynak’ın gönderdiği mektup okundu. Davut Altunkaynak'ın 12 yaşında bir çocuk olduğunu dile getiren Hayat Altunkaynak, “Bizi gözaltına alıp Dargeçit Jandarma Taburu’na götürdüler. Birkaç gün sonra beni bıraktılar, Davut orada kaldı. Bir daha ondan haber alamadık. Ben orada Davut’a yapılan işkencelere tanık oldum, Küçük oğlumu askıya astılar. Askıda ‘Anne bana su ver’ diye inlemesine tanık ettiler. 22 yıldır oğlumun su isteyen sesi kulaklarımdan, işkencedeki hali gözlerimden hiç gitmedi. 22 yıldır beni de bu sonsuz işkenceye mahkum ettiler” diye konuştu.

Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 21 yıllık ortak mücadelesi sonucunda Davut’un kemiklerini bir mağaradaki kuyuda bulduklarını söyleyen Altunkaynak, mektubunda şunları da aktardı:

“21 yıl bir gün çıkıp gelirse diye beklediğim, sevdiği yiyecekleri dolabımda sakladığım küçük oğlumu bir mağaranın dipsiz kuyusunda buldum. Mahkememiz devam ediyor. Mahkemenin sonucunda faillerin cezalandırılmasını istiyorum. Yarın 23 Nisan Çocuk Bayramı’dır. Erdoğan dünyadaki çocukları sarayında topluyor. Ama Doğu’da çocuklar katlediliyor. Ama bizim çocuklarımızın katilleri korunuyor, ödüllendiriliyor. Dünyadaki çocuklar sarayda ağırlanıyor ama biz, çocuklarımızı öldürülüp mağaralara, kuyulara atılmış vaziyette buluyoruz. Benim 12 yaşındaki çocuğumun suçu neydi? Bayram kutlaması yerine işkencehaneye götürülen küçük yavrum ne yaptı bu devlete? Bizim çocuklarımızın günahı neydi? Kürt olmak mı? Kürt coğrafyasında yaşamak mı? Devlete söylüyorum bizim çocuklarımız Kürt olmasaydı yaşıyor olur muydu? Onlar da Sarayda ağırlanır mıydı? Buradan devlete sesleniyorum bizim çocuklarımızın failleri meçhul değil, belli olan failleri yargılansın ve cezalandırılsın. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda çocuklar öldürülmesin diyen sesimizi duyun.”

'LEKELİ REFERANDUM!'

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklama yapan Derya Gazioğlu ise, referandum sürecinin hile iddialarıyla lekelendiğini belirterek, “Türkiye siyasi iradenin ve yargının işbirliğiyle ‘kanuni haksızlıklar devleti’ olmaktan, iktidarı elinde bulunduranın her istediğini yapabileceği ‘kanunsuzluk devleti’ olmaya doğru yol almaya başladı. Bu nedenle 630’uncu haftamıza insan haklarına, demokrasiye ve hukuka yönelik bu saldırıların durdurulmasını talep ederek başlıyoruz” diye konuştu.

KAYBEDİLEN ÇOCUKLAR VE ERMENİLER

Türkiye’nin toplumsal uzlaşı ve barışın sağlanması için hakikatiyle yüzleşmesi gerektiğini söyleyen Gazioğlu, “630. Haftamızı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesinde gerçekleştiriyoruz. 23 Nisan vesilesiyle bir kez daha devleti ve toplumu gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeği ile yüzleşmeye çağırıyoruz” dedi. Bu ülkede çocukların devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınarak ordu ve emniyete ait binalarda vahşi işkencelerden geçirilerek kaybedildiğini aktaran Derya “Çocukların gözaltında kaybedilişi savcılık fezlekelerinde, mahkeme tutanaklarında ve AİHM kararlarında detaylı bir biçimde yer alsa da iç hukukta sonuçsuz bırakıldı. Tunceli Mirik Mezrası’nda ailesiyle birlikte kaybedilen 3 yaşındaki Dilek Serin, Mardin Dargeçit’te kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, Şırnak’ta kaybedilen 12 yaşındaki İlyas Diril ve kaybedilen 25 çocuğun akıbetlerinin açıklanması ve adaletin sağlanması talebimiz karşılıksız bırakıldı” diye konuştu.

Gazioğlu, 24 Nisan 1915 tarihine de dikkat çektiği konuşmasında, şunları dile getirdi: "630. Haftamızı aynı zamanda 24 Nisan öncesinde gerçekleştiriyoruz. 24 Nisan 1915 tarihinde İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey’in emriyle İstanbul’da 250 Ermeni aydın evlerinden gözaltına alındı. Gözaltına alındıkları andan itibaren başlarına geleceklerden hükümetin sorumlu olduğu bu insanların çoğu Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi. Gözetim altında tutulan bu insanlardan 174’ü jandarma ve polis eşliğinde ıssız vadi ve ormanlara götürülerek katledildi. Açıkta bırakılan bedenleri doğanın yok etmesine terk edildi. Bir mezar taşları bile olmadı. Resmi kayıtlardaysa ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı.”

Gazioğlu, bundan 102 yıl önce kaybedilen Ermeni aydınlarının bugün hâlâ insanlığın kanayan yarası olduğunu, bu yaranın kapanabilmesi için devleti gerçekle yüzleşmeye çağırdıklarını söyleyerek, “Bugün bir kez daha gözaltında kaybedilen çocuklara ve İstanbullu Ermeni aydınlara sesleniyoruz. Sizi unutmadık, unutmayacağız” dedi.