Jineoloji Akademisi Üyesi Aliye Osman, Kuzey ve Doğu Suriye'de jineoloji çalışmalarının devrimle birlikte başladığını belirtti.
ANF'ye verdiği demeçte, jineolojiyi bir bilim olarak toplum düzeyinde nasıl ele aldıklarını ve bu çalışmaların getirdiği sonuçları anlattı.
Kuzey ve Doğu Suriye’de Jineoloji çalışmaları ne zaman ve nasıl başladı?
Rojava’da jineoloji çalışmaları kurum olarak 2017 yılında ilk başta Efrîn’de başladı. Ancak kurumlaşmadan önce de jineoloji çalışmaları kapsamında faaliyetlerimiz vardı. Bu faaliyetlerin içinde Jineoloji derslerinin verilmesi ve bunun yanında Kuzey ve Doğu Suriye çerçevesinde jineoloji araştırma çalışmaları vardı. Yani devrimle birlikte aslında bu çalışmaların başladığını söyleyebiliriz. Zaten jineolojinin kendisi araştırmaya dayanır. Bu araştırmalar toplumu kapsayarak yapılır. Toplumun genel sosyolojisi, sorunları ve tarihiyle birlikte ele alınarak araştırılır. Burada esas hedef, toplumdaki sorunları çözme ve bu temelde toplumda aydınlanmayı sağlamak. Bunun için ilk başta o toplumun sosyolojik yapısını, toplum içinde var olan cinsiyetçiliği çözebilmek ve mevcut aile yapısını anlamak, tanımak gerekiyor. Bu temel üzerinden yaklaşıldığında hangi eğitim yöntemiyle toplum içinde bunu geliştirebileceği daha iyi tespit edilebilir. Bu temelde Kuzey ve Doğu Suriye kapsamında geniş araştırmalarımız oldu. Bu araştırmalar çerçevesinde kitap düzeyinde bazı materyaller çıktı. Bu şekilde çalışmalar yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Bununla birlikte kurumlarımızın sayısı da artmaya başladı. Ancak başta da belirttiğim gibi jineoloji çalışmaları ilk başta Efrîn’de geliştirildi, fakat Efrîn’in işgal edilmesiyle birlikte halkın Şehba ve Haleb’in Şêxmeqasûd mahallesine göç etmesinden sonra bu çalışma Şehba’da devam etti. Şimdi Şehba’dan Halep’e ve Dêrik’e kadar jineoloji çalışmalarını yürüten kurumlar var. Tabii her kurumun kendi isteğine bağlı araştırma konuları oluyor. Çünkü Rojava sosyolojik olarak karma bir yapıya sahip. Birçok farklı etnik, din ve kültüre sahip halkların yoğunlukta yaşadığı bir bölge. Bu anlamda her bir bölgede oluşturulan jineoloji kurumları, oranın sosyal yapısına göre çalışmalarını yürütüyor. Bunun yanında zaman zaman tüm kurumların ortak araştırma konuları ve planlamaları oluyor. Bu da tüm kurumların ortak tartışmaları çerçevesinde bilimsel ve toplumsal boyutta çalışmalarına dayanıyor.
Neden ilk Efrîn’de başlatıldı?
Kurumlaşmaya doğru giden süreci açmak ve neden Efrîn’de başladığını kısaca şöyle ifade edebilirim: Jineoloji çalışmalarının ilk süreci Efrîn ile başladı. O dönemde Şehit Nagihan Akarsel bu çalışmayı yürütüyordu. Ş. Nagihan Akarsel, binlerce kadını eğitti ve örgütledi. Ayrıca onlarca aile ile görüşmeler yaptı. Efrîn’deki çalışmalar denilince akla ilk gelen isim Ş. Nagihan Akarsel’dir. Efrîn’de kadın kurumları, örgütlenmesi ve eşbaşkanlık sistemi gibi çalışmalar yapılmıştı. Bu anlamda, Jineoloji çalışmalarını başlangıç olarak orada başlatmak verimli sonuçlar ortaya çıkaracaktı. Çünkü toplumda buna yönelik bir altyapı oluşturulmuştu. Birçok şehit arkadaşımızın da burada çok fazla emeği vardı. İlk merkez orada oluşturulmuştu. Efrîn’de o dönemde oluşturulan belgeler, bize bir tarihi kaynak niteliği taşıyor. Orada yapılan araştırmalar, yürütülen çalışmalar ve kadın hikayeleri gibi birçok çalışma, o dönemde büyük ölçüde kitaplaştırıldı. Bugün tüm bu çalışmalar, bizim için oldukça zengin bir kaynak olarak kaldı. Sonrasında Dêrik’te merkezler oluşturuldu ve ardından Tebqa, Minbic, Kobanê ve Hesekê’de jineoloji merkezlerinin kurulması süreci başlatıldı. Merkezler ya da kurumlar oluşturulmadan önce, her bölgede ya da şehirde bunun altyapısı oluşturuluyordu. Bu, gerek kurum çalışmalarını yürütecek kadroları eğitmek, gerekse kadınları eğitmek gibi eğitim çalışmalarını içeriyordu. Kısacası, merkezler oluşturulduktan sonra değil, öncesinde tüm örgütsel ve eğitim çalışmalarıyla hazırlık yapılmıştı.
Jineoloji çalışmaları kapsamında neler yapıyorsunuz?
Jineoloji çalışmaları ve bu kapsamda toplum içinde geliştirilen eğitim çalışmaları sadece kurumlarla sınırlı kalmıyor elbette. Üniversiteler de bu çalışmayı müfredata dahil ederek hem öğrenciler hem de öğretmenler bu kapsamda eğitim görüyor. Tabii başta ders olarak okullarda ve üniversitelerde verilebilmesi için öğretmenler belirli eğitimlerden geçiyor. Jineoloji, ahlaki ve politik bir toplumun yaratılması hedefi üzerinde çalışmalarını yürütüyor. Bu anlamda, temel olarak toplumu var olan cinsiyetçi zihniyet ve geleneklere karşı eğitmek ve aydınlatmak gerekiyor. Bunun temelinin en sağlam atılabileceği yer elbette okullar. Ayrıca, jineoloji üniversitemiz de var. Başta akademi olarak başlayan bu çalışmamız, şimdi dört yıllık bir üniversite olarak eğitimlerine devam ediyor. Zaten üniversitelerde de jineolojinin ayrıca bir ders olarak verildiğini ifade etmiştik.
Kuzey ve Doğu Suriye ve özellikle Ortadoğu gibi bir yerde böylesi bir çalışma yürütmenin sonuçları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Rojava ve Ortadoğu kadınlarının jineolojiye önemli düzeyde bir ilgisi var. Bunun nedeni ise, kadınlar jineolojide derinleştikçe ya da anlamaya başladıkça kendilerini de tanımaya ve anlamaya başlıyor. Yine gerek toplumsal gerek aile gerekse de kişilik olarak yaşadıkları sorunların hem temel nedenini görüyor hem de bu sorunlara nasıl çözüm bulacaklarını anlıyorlar.
Özellikle Arap kadınları tarafından jineolojiye olan ilgi daha büyük. Çalışmaya yönelik talepleri oldukça fazla. Jineoloji çalışmalarına dahil olduklarında ve anlamaya başladıkça onlardaki ilgi kat be kat artıyor. Çünkü yaşadıkları sorunların temel nedenini, nereden kaynaklandığını fark ediyorlar. Toplumsal yaşamda, aileden bireysel ilişkilere kadar yaşanan temel sorunun nereden kaynaklandığını görebilmek için öncelikle zihniyette bir değişim, bakış açısında aydınlanmanın sağlanması gerekiyor. Onlar da bunu fark ettiklerinden bizden jineoloji derslerinin daha fazla verilmesini talep ediyorlar. Yaşadıkları her şeyin çözüm yolunun adeta reçetesi olarak görüyorlar diyebilirim.
Jineoloji'yi bir kadın bilimi olarak ele alıyor ve bu temel üzerinde örgütlülüğünü kuruyorsunuz. Bunun dünyada bir ilk olduğunu belirtmek gerek. Peki, bu bilimin toplumdaki yansıması nasıl oluyor?
Jineoloji, kadın bilimidir, toplum bilimidir, özgür eş yaşamın bilimidir ve demokratik, ahlaki, politik bir toplumun bilimidir. Bu nedenle, jineolojiye kadın bilimi dediğimizde, bunu dar anlamda sadece kadını ele alarak tanımlamak yanlış olur. Burada evren, toplum ve yaşamın kendisi söz konusu. Ancak bu bilimin esasını kadın bakış açısıyla ele almak önemli; topluma ve doğaya kadın aklıyla bakmaktır. Kadın, hep bilimden uzaklaştırıldı; erkek aklıyla oluşturulan bir bilim gerçeği ortaya çıkarıldı. Bizim yeniden aydınlanacak bir topluma ihtiyacımız var ve bu aydınlanmayı kadın gücüyle gerçekleştirmek istiyoruz. Bu nedenle, jineoloji sadece kadını ele alan bir bilim değildir; burada toplumun tamamı kendi gerçeğini görür. Başlangıçta, toplumda buna karşı olumsuz tepkiler ortaya çıktı. "Neden bir kadın bilimine ihtiyaç duyuluyor?" şeklinde yaklaşımlar ya da görüşler dile getirildi. "Neden Önderlik jineolojiyi önerdi?" ve "Neden bizim yaşadığımız bu dönemde jineoloji önemlidir?" gibi sorular soruluyor. Ancak içine girdikçe, anladıkça ve özellikle bugün yaşanan tüm toplumsal sorunların, toplumlar üzerinde sürdürülen hegemonyanın temelinde kadının köleleştirilmesinin yattığını fark ettikçe, bu bilim, kendisiyle birlikte bir aydınlanmayı da getiriyor.
Dünya kadınlarının ve özellikle feminist grupların bu çalışmaya yönelik ilgileri, ele alış tarzları ve genel olarak bakış açıları nasıl oluyor? Tabii Ortadoğu’daki kadın hareketleri de buna dahil.
Ortadoğu’nun birçok ülkesinde jineoloji bilim olarak kabul ediliyor. Arkadaşlarımız Tunus, Mısır, Lübnan ve birçok ülkede konferanslara, seminerlere ve toplantılara katılıyor. Şu anda var olan bilim, maalesef dünyada en çok hegemonik sistemlere hizmet ediyor ve bu durum, toplumda var olan sorunların daha da derinleşmesine neden oluyor. Bilim, toplumdan uzaklaştırılarak, hatta topluma zarar veren bir durum haline getirildi. Ancak jineoloji, toplum ile gelişerek toplumla ortaya çıkan bir bilimi temsil ediyor. Kadın, kendini araştırarak, kendini tanıyarak ve kendi öz benliği üzerinde kendini ve tarihini inşa ediyor. Örneğin, arkadaşlarımız Kenya’da bu çalışmaları yaptıkları zaman, Kenyalı kadınlar, "Biz artık kendi tarihimizi, kendi gerçeğimizi kendimiz araştırıp ortaya çıkaracağız. Dışarıdan birilerinin gelip bizi anlatmasına ve tarihimizi yazmasına ya da erkeklerin bizi bize anlatmasına ihtiyacımız yok. Biz bunu kendimiz yapacağız" demişlerdi. Ayrıca, Avrupa’nın birçok yerinden enternasyonal ve feminist kadınların ziyaretleri oluyor ve tartışmalar gerçekleştiriliyor. Onlar da bugün jineoloji biliminde kendi gerçekliğini görüyor. Onlara en çekici gelen, bizim özgürlük felsefemiz. Önderliğin felsefesi çerçevesinde geliştirilen bu felsefe, dünyanın birçok yerinde etkisini gösteriyor. Özellikle son yıllarda "Jin Jiyan Azadî" felsefesi çerçevesinde kadınların dünyanın birçok yerinde bir araya gelmesi, en son Hindistan’da bunun ortaya çıkması, bize şunu gösteriyor: Özgürlük arayışı olan her kadın bugün "Jin Jiyan Azadî" sloganını haykırıyor. Aslında şunu ifade etmek gerek: Yüzünü özgürlüğe çeviren kadınlar ve toplumlara çözümün yol haritasını sunuyor.
Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye toplumunda bu çerçevede nasıl bir değişimi sağladı?
Şöyle bir durum var: Elbette toplumlarda değişim bir günde gerçekleşecek bir şey değil. Var olan sistemlerin toplum üzerinde uyguladığı tahakküm ve hegemonyanın yarattığı büyük bir tahribat var. Bugün toplum üzerinde çok ciddi bir özel savaş mevcut; özellikle bizim kendi toplumumuz buna her gün maruz kalıyor. Ancak genel olarak toplumların kendi karakterlerinin bir gerçeği var. Çok aşırı baskıya, şiddete ve çeşitli sindirilme politikalarına maruz kaldığında, toplumlar aslında bir savunma mekanizması da geliştiriyor. İçine kapanabilir ve kendisini kilitleyebilir. Ortadoğu gibi toplumlarda ise bu durum daha şiddetli yaşanıyor.
Bizim toplumumuz bir taraftan kendisini bu sisteme karşı içe kapatmaya çalışırken, diğer taraftan teknoloji ve internet yoluyla yürütülen özel savaş politikalarının etkisinde kalıyor. Biz böylesi bir toplumda değişim yaratmaya çalışsak da çeşitli fikirlerin yayılmasına da tanık oluyoruz. Fakat toplumun sürekli olarak kabul ettiği ve geliştirmeye çalıştığı yöntemler, sorunlara çözüm olabilen yöntemlerdir. İnsanlar ancak kendi gerçeğini, özünü, eşitliğini ve özgürlüğünü sağlayan yöntemleri kabul eder. Çünkü insanın, doğanın ve hatta evrenin her zaman bir özgürlük arayışı vardır. Ne kadar farklı yöntemler kullanılsa da toplum doğru ve çözüm odaklı olanı fark ettiğinde yönünü hep oraya verir. Jineoloji de topluma bunu göstermeye çalışıyor.