KJA: Mezarlıklara saldırı, tüm insanlık ailesine yöneliktir

KJA, Kürdistan'daki şehitliklere saldırılara sert tepki göstererek, AKP'yi bu insanlık dışı uygulamalardan vazgeçmeye çağırdı.

Özgür Kadın Kongresi-Kongreya Jinen Azad (KJA) Halklar ve İnançlar Komisyonu, devlet güçlerinin şehitliklere yönelik saldırılarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
"7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde kararı verilen ve sonrasında tüm boyutları ile hayata geçirilen savaş konsepti içerisinde, İnsan Hakları Evrensel Hukuku’nu ve İslam Fıkhını ayaklar altına alan savaş suçları işlenmiş ve işlenmeye devam etmektedir" denilen açıklamada, "Kaygıyla belirtmek isteriz ki; canlılara ve doğaya karşı işlenen suçlar ve yaşanan hukuksuzluklar dışında, bu süreç içerisinde, ölü bedenlere yönelik sistematik ve sürekli artan bir saldırganlık da söz konusudur" diye kaydedildi.

'KAPANMASI ZOR TOPLUMSAL YARALAR AÇILIYOR!'

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"2015 yılının 11 Eylül - 23 Ekim  tarihleri arasında Ağrı, Muş/ Varto, Van/Çatak , Bitlis , Mardin/Nusaybin, Hakkari, Kars, Dersim, Diyarbakır/Lice, Siirt  ve Diyarbakır/Dicle’de  olmak üzere,  savaş koşullarında değişik tarihlerde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren örgüt üyelerine ait 11 mezarlık güvenlik güçleri tarafından bombalanmak sureti ile tahrip edilmiştir. Ayrıca örgüt üyelerinin toplantı yaptığı ve cephanelik olarak kullandığı ileri sürülerek mezarlıkların yakınında yer alan cami ve cemevleri de bombalanarak yerle bir edilmiştir.
Ulusal ve uluslararası hukuk sisteminde  bir insan öldükten sonra ceza/cezasızlık kategorisi ölen birey nezdinde ortadan kalkar. İslam dininde ise bir insan öldüğü zaman artık ceza ve mükâfat Allah’a aittir. İster dini, ister ulusalüstü insan hakları belgeleri ekseninden bakalım, ölüye yapılan işkence hiçbir şekilde kabul edilmez ve hatta mahkûm edilir. Bölge halkı tarafından  bizzat yapımında yer alınarak sahiplenilen, gerillaların defnedildiği mezarlıklar halkımızın hafızasının ve maneviyatının en önemli, en dokunulmaz parçalarıdır. Dolayısıyla güvenlik güçlerinin ölü bireyler ve mezarlıklar üzerindeki bu yıkıcı uygulamaları Kürdistan halkının dini duygularını, manevi bünyesini tahrip etmekte ve kapanması zor toplumsal yaralara yol açmaktadır.
Oysa Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için atılacak en önemli adımlardan biri olarak kabul edilen ve her ne kadar AKP tarafından sonlandırılmış olsa da  'Çözüm Süreci'nin de bir parçası olarak değerlendirilen 'Hakikat, Yüzleşme ve Adalet Komisyonu’nun' kurulması halinde, sonuç alıcı bir çalışma yürütülebilmesinin en önemli koşullarından biri mezarların açığa çıkarılması ve dolayısıyla inşa edilen mezarlıkların korunmasıdır.

'EVRENSEL HUKUK VE İSLAM FIKHINDA YASAK'

Kadın ve erkek ölü bedenlere yogun işkence yapıldığı, çıplak bir şekilde teşhir edildiği, askeri araçlara bağlanarak şehrin sokaklarında, meydanlarında hakaretler yağdırıldırılarak sürüklendiği ve görüntülenerek sosyal medya üzerinden paylaşıldığı utanılası günlerden geçmekteyiz. Geçmiste  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’nin benzer konularla ilgili  mahkumiyet hükmü bulunmasına ragmen, ölülere işkence ve soyarak teşhir etmede ısrar edilmesi açıktır ki, sonuçları bilinerek gerçekleştirilen insanlık dışı uygulamalardır. Evrensel hukukta bu saldırılar 'Ölüye saygısızlık, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama, kişinin hatırasına hakaret' suçları kapsamında degerlendirilir.  İslam fıkhında ise ‘müsle’ denen bu uygulamalar katiyyen yasaklanmış ve lanetlenmiştir.
Cenazeler işkenceden geçtikten sonra otopsi için hastaneye getirildiklerinde de işkence devam etmektedir. Otopsi tarafsızca yürütülmezken, cenazeyi almaya gelen ölü yakınlarına manevi ve fiziki şiddet uygulanmaktadır. İslam fıkhında en azılı düşmanların dahi cenazeleri ve törenleri haremdir, yani dokunulmazdır.  Tüm bu hususlar TCK’nın düzenlediği  77. ve 94. madde kapsamında da açık insanlık suçu ve işkence olarak tanımlanır. TCK’nın 130. maddesi “Kişinin hatırasına hakaret” başlığı altında ölümle birlikte “kişi” olmaktan çıkan “ölüyü” cezai himayenin konusu yapar, bir kimsenin öldükten sonra hatırasına hakareti ve ölünün cesedini ve kemiklerini almayı ya da zarar vermeyi cezalandırır. Ayrıca ölülerine saygılı olan devletler, din hürriyetine karşı işlenen suçlarda da, ölüyü, cezai himayenin konusu yapmaktadır."
"Bazı cenaze törenlerine defin sırasında dahi örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle müdahale edilmesi, mezarlıkların ve ibadet yerlerinin tahrip edilmesi, savaş hukuku ve dini hüküm temelli, tüm itirazlara rağmen ısrarla sürdürülmektedir" vurgusunda bulunulan açıklamada, şöyle devam edildi: Halkımızın özellikle kutsal saydığı günlerde camilere, cem evlerine ve mezarlıklara akın ettiği bilindiği halde, Kurban Bayramı’nda ve Aşura Günleri’nde dahi mezarlıklara yönelik saldırılar sürmüştür. Yüzlerce anne, baba ve kardeş mezarları başında kutsallık atfettikleri dini ibadetlerini yaşayamamıştır. Saldırı gerçekleştirilen bölgelerde devletin kolluk güçleri kutsallara ve halkın değerlerine açıkça hakaret eden duvar yazıları yazmıştır. 'Ölünüzü dirinizi, her gün birinizi, bir gün hepinizi' şeklindeki son derece faşist söylem, bugün bilfiil pratiğe dökülmektedir."

'SALDIRI TÜM İNSANLIK AİLESİNE'

38 Dersim Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin kemiklerinin de bulunduğu Dersim'deki mezarlık  ve içinde bulunan cemevinin bombalanmasının, Dersim Katliamı’nın bir devamı olduğunun belirtildiği açıklamada, "Devletin düşman olarak kabul ettiği insanların mezarlarına karşı sergilediği bu şiddet, barış sürecini kesintiye uğratan hükümetin açıkça bir gaflet hali içinde olduğunu göstermektedir. Mezarlıklara yönelik bu saldırılar ulusalüstü insan hakları belgelerinde, İslam, Hristiyan, Yahudi, Alevi, Ezidi ve tüm diğer inançlarda büyük bir insanlık suçu olarak kabul edilmektedir. Din, inanç ve insaniyet karşıtı, belgelenmiş bu suçlar karşısında ne bağımsız ve tarafsız yargı ne de Diyanet İşleri Başkanlığı gereken cevabı vermiştir.  İnsanlığın ortak değerleri olarak kabul edilen mekanların imha edilmesi yalnız Kürdistan halklarına değil, tüm insanlık ailesine dönük bir saldırıdır" denildi.

AKP VE DEMOKRATİK ÇEVRELERE ÇAĞRI

KJA, açıklamasının sonunda şu çağrıları yaptı: "İnsan olma ve insan kalma mücadelemizdeki ısrarımızı bir kez daha ortaya koyuyoruz. AKP hükümetine hiçbir din ve inançta yeri olmayan; hukuki, ahlaki ve vicdani olmaktan uzak, manevi değerlere dönük bu şiddet politikasından bir an önce vazgeçme çağrısında bulunuyor; 'İnsan temel hak ve özgürlükleri ile insandır' sözünü hatırlatıyoruz. Tüm demokratik çevre ve duyarlı kesimleri insani değerleri korumak ve savunmak amacıyla bir arada ve dayanışma içerisinde olmaya davet ediyoruz."