KJK: Erkek terörüne karşı mücadeleyi büyütelim

Son dönemlerde yoğunlaşan kadın katliamlarına dair açıklama yapan KJK, “Bu katliamlara karşı durmak için isyan çıkarılmalı” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu şunları belirtti:

“Beş bin yıllık erkek egemen zihniyetin kadın üzerinde geliştirdiği düşünsel, duygusal ve bedensel operasyonlar erkek egemenlikli tarihin seyrinde olduğu gibi bugün de tüm şiddetiyle insanlık dışı yöntemlerle devam etmektedir. Kadının bedeni, düşüncesi, duygusu her an tecavüz kültürüyle bir bombardıman altında tutularak kadının yaşamı var eden gücü, sesi ve rengi yok edilmek istenmektedir.

Ancak buna rağmen kadının ve halkların özgürlük, eşitlik ve adalet arayışlarında hiçbir zaman azalma olmamış tersine her geçen gün daha geniş demokratik kesimlere yayılarak özgürlük mücadelesi yükseltilmiş ve anlam kazanmıştır. Kadınların bu direnişi ve mücadelesiyle karşı karşıya kalan erkek egemen sistem toplumsal cinsiyetçiliği kışkırtarak, derinleştirerek insanlığı sömürü çarkı içine alarak adeta eritmeyi amaçlamaktadır. Özellikle toplumun öncü gücü kadın vurularak, katledilerek, işkenceye maruz bırakılarak, toplumsal yozlaşma hedeflenmektedir. Bu toplumsal yozlaşmayla Erdoğan kadın ve toplum üzerinde iktidarını daha fazla derinleştirmek ve süreklileştirmek peşindedir.

‘ORTAYA ÇIKARILMAMIŞ ONLARCA KADIN CİNAYETİ VAR’

İşte tam da bu zihniyete dayanan anlayışı durdurmak üzere mücadele eden ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ açıkladığı aylık şiddet raporuna göre Mayıs ayında tam 39 kadın katledilmiş, 38 çocuk cinsel istismara, 17 kadın cinsel şiddete maruz kalmıştır.

Yine yapılan son araştırmalara göre Türkiye ile BM’nin kadın cinayetleri konusunda açıkladığı verilerin birbirini tutmaması Türkiye’de ve Kürdistan’da gelişen kadın cinayetlerinin sayısının daha fazla olduğunu göstermektedir. Adını bilmediğimiz belki de onlarca kadın ve gün yüzüne çıkmamış kadın cinayetleri olduğunu elbette biliyoruz.

‘KADINLAR ERKEK TERÖRÜNE KURBAN EDİLİYOR’

İstanbul Kasımpaşa’da eşinin sistematik fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalan Birgül Çoban’ın katledilmesi, İzmir Ödemiş’te üç gün önce kaçırılan on yaşındaki Ceylin Atik’in bedeni karşı apartmandaki bir komşusunun evinde ölü bulunması, son süreçlerde kadın üzerindeki erkek terörünün geldiği düzeyi göstermektedir. İntihar ettiği öne sürülen onlarca kadından biri olan Yüksel Yavuz’un da sonunda erkek tarafından katledildiği görülmüştür.

Tüm bu yaşananlar eşinden şikayetçi olan kadınların sokaklarda adeta ibretlik olsun diye katledilmesi, çocukların sokaklarda kaçırılıp öldürülmesi, okul ve yurtlarda çocuklara cinsel istismarın gelişmesi tüm yaşanan katliamların altında yatan anlayış erkek egemen zihniyetten kaynağını almaktadır. Vefa Lisesi pansiyonunda kalan kız çocuklarını ve Boğaziçi Üniversitesi yurtlarında kalan kadın öğrencileri cinsel tacize maruz bırakan erkekler hakkında hiçbir hukuki takibin başlatılmaması Türkiye’deki adalet ve yargı sistemindeki hukuksuzluğun dibe vurmuş halini ortaya koymaktadır.

‘EGEMEN ZİHNİYET KADINI YOK SAYIYOR’

Batman’da onlarca erkeğin tacizine ve tecavüzüne maruz kalan kız çocuğunun AKP’li memurlar ve devlet görevlilerince oluruna bırakılması, sessiz kalınması, görmezden gelinmesi adeta bu tür durumları Kürdistan’da bilinçli yaydıklarını bir kez daha göstermektedir. Toplum bu olaylar karşısında kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmamalıdır. Kamuoyunda salt açıklamalarla yetinen, kınayan yaklaşımlar yerine kesinlikle tavır ve tutum almalı ve sert bir biçimde tepkesini göstermeli, bunu isyan gerekçesi yapmalıdır.

Ulus devletlerin başta olmak üzere erkek aklın saldırgan, hiçbir anayasayı, hukuku tanımayan, katliamlara varan teslim alma politikaları kadını yok saymaktadır. Gelişen aile içi şiddet ve kadın cinayetleri, çocuk istismarları kanun hükmünde kararnamelerle her gün yeni bir yasa çıkararak, sistem erkeğin katliamcı zihniyetini meşrulaştırmasını sağlamaktadır. Kadın nesneleştirilerek, ötekileştirilerek erkeğin istismarına en fazla açık olduğu süreci yaşamaktadır. Faşist Erdoğan’ın cinsiyetçiliği körükleyen politikalarıyla kadınların sokaklarda, otobüslerde, metrolarda, alışveriş merkezlerinde, iş yerlerinde tacize, tecavüze, işkenceye maruz kalmaktadır.

‘ÖNCÜ KADINLARIN ANISINA MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ’

Bu nedenle kadın üzerinde gelişen bu katliamlara, cinayetlere, taciz ve tecavüze karşı durmak için her türlü faşizan politikalarla mücadele etmeliyiz. Kadının yok edilmek istenen iradesini daha güçlü korumalıyız. Kadının aklıyla demokratik, kolektif ve komünal bir yaşamın inşasını geliştirebiliriz. Erkek aklın ikame etmek istediği yaşamın yerine kadının demokratik yaşam anlayışını hakim kılmalıyız. Kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, taciz ve tecavüzlerin alabildiğine sıradanlaştığı bu yaşam anlayışına ancak biz kadınlar örgütlü bir biçimde karşı durabiliriz. Kadın başta olmak üzere toplumsal direnişi kadının gücü ile geliştirmek için daha fazla mücadele etmeliyiz.

Kadın katliamlarına, cinayetlerine, cinsel istismarlarına karşı mücadele dini, inancı, kültürü, rengi, ırkı, kimliği ne olursa olsun ahlaki ve vicdani bir mücadele anlayışını gerektirmektedir. Bu özgürlük aşkı ve kararlığıyla mücadeleye sarılan şehit yoldaşlarımızdan Ayşe Deniz Karacagil, Çavre Soran, Avaşin Kütahya, Sterk Amed ve daha onlarca yoldaşımızın anısına sahip çıkmak erkek egemen zihniyetine karşı durmayı gerektirir. Bu anlamda yeni yaşamın inşasında ve örgütlenmesinde kadınlar olarak bir arada olmalı ve erkek aklın ürünü olan bu sisteme karşı mücadeleyi daha fazla yükseltmeliyiz.”