KJK: Önderliğimizden haber alıncaya kadar eylemde olmalıyız

KJK: kadınlar, halkımız, tüm dostlarımız Önderliğimizin durumunun net anlaşılması için bu süreçte sürekli eylem halinde olmalıdır.

Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, 15 Temmuz gecesi Türkiye’de yaşanan darbe girişiminin Erdoğan’ın Saray politikalarının sonucu olarak ortaya çıktığını belirtti.

Kürdistan’da savaşı tırmandırarak, tek adam, tek rejim adı ile ördüğü totaliter rejimin devlet mekanizmalarında ak, kara ve yeşil faşist iktidar kanatlarının uzlaşı ve çıkar birliği temelinde Kürt varlığını inkar ve imha siyasetinde, kirli savaşın uygulayıcı gücü olan kesimin “Biz savaşıyorsak, siyaseti de biz yapmalıyız” pervasızlığıyla darbe mekanizmasını işletme ve sonuç almaya ittiğini vurgulayan KJK Koordinasyonu, “15 Temmuz 2015 darbe girişimi sonrası yaşanan durumları güncel gelişmeler ve sonuçlar üzerinden tartışmak son derece yetersiz ve saptırıcı bir yöntem olacaktır. Yaşanan olayların sonuçlarından ziyade tarihsel, sosyal, psikolojik nedenlerine bakmak çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Türkiye cumhuriyetinin kuruluş tarihi darbeler ve darbe girişimleri ile doludur. Bunun sebebi ise kuruluşundan bu yana anti demokratik, tekçi, oligarşik, komplocu, darbeci temelde şekillenmesinden kaynağını almaktadır. Farklılıkların yok edilmesi temel bir anlayış olarak oturtulmuştur. Bu temel de de Türkçü ve Sünni bir yapılanma esas alınmıştır. Kürtler, Ermeniler, Aleviler, ezilenler sürekli olarak bir kıskaç içinde soykırımlara tabi tutulmuştur. Bu aynı zamanda Türk halkının güçlenmemesi ve dış güçlere bağımlı kalması için de hegemonik güçlerin sürekli desteklediği ve teşvik ettiği bir durumdur” dedi.

‘GÜDÜK, BAĞIMLI BİR TÜRKİYE TOPLUMU YARATILMASI İÇİN UYGULAMALAR SÜREKLİ GELİŞTİRİLDİ’

Türk egemenlerinin Kürtleri ve diğer halkları soykırıma tabi tutarken, aynı zamanda sürekli olarak kendi halkına karşı da çeşitli boyutlarda operasyonlar düzenlediği, güdük, bağımlı bir Türkiye toplumu yaratmanın uygulamalarını sürekli geliştirdiğini de ifade eden KJK Koordinasyonu açıklamasında şunlara yer verdi: “Erdoğan ve AKP İktidarı 7 Haziran seçim sonuçlarını hazmedememiş seçim sonuçlarını boşa çıkartmak için ulusalcı, Ergenekoncu ve milliyetçi kesimlerle ittifak geliştirerek faşizm cephesini güçlendirmiş bu temelde 1 Kasım seçimlerine gidilmiştir. Bu faşist cephe demokratik Türkiye, özgür Kürdistan kazanımlarını darbelemek ve gelişen demokratik cephenin gücünü kırmak ve toplumu yeniden baskı altına almak için siyasi soykırım operasyonları başta olmak üzere askeri operasyonlar her yönlü devreye konularak darbenin baş aktörleri olarak yeni darbelerin geliştirilmesi için her türlü hukuksuzluğu ve gayri meşru yöntemleri olağanlaştırmış ve meşruluk kazandırmıştır.

AKP’nin ele geçirdiği devlet mekanizmaları ve kurumları bu temelde her türlü kanunsuz, hukuksuz yaklaşımı kendilerine hak görmüşlerdir. Bu temelde darbeci generaller Kürdistan’da savaştırılırken Erdoğan ve AKP yetkilileri büyük vurgunlar, yolsuzluklar gerçekleştirerek palazlandıkça palazlandılar. İktidar kendi içinde de iç çelişki ve çatışmalar yaşadı ve halen yaşamaktadır.

Darbeci mantık her zaman kendisine karşı darbe ve komplo yapılmasının zeminlerini de beraberinde yaratır, güçlendirir. Halk deyimi ile ‘Ne ekersen onu biçersin’ söylemi bu temel de yerini bulmaktadır. Demokratik olmayan diktatör rejimlerin yaşadığı süreçler hep bu şekilde birbirine benzer olmuştur.

Esasında önderimiz Abdullah Öcalan barış ve müzakere sürecinde gerçekleşen tüm görüşmelerde sürekli olarak bu konuda uyarmış, Kürt sorunu demokratik ve barışçıl yollardan çözülmezse darbe mekaniğinin sürekli olarak devrede olacağını, aktifleşeceğini ve bunun Erdoğan’ın tasfiyesi ile sonuçlanabileceğini belirtmiş, bu siyasetin kof ve etkisiz kalacağını tespit etmiştir.”

‘KATLİAMLAR KÜRT HALKININ DİRENİŞİ İLE BOŞA ÇIKARILDI’

En son gerçekleşen darbe girişimi ile tüm bu gerçeklerin bir kez daha ortaya çıktığını da belirten KJK Koordinasyonu “Erdoğan’ın Kürtleri inkar ve imha ederek başkanlık sistemini getirme hayaline karşılık Kürtler kendilerine karşı uygulanan soykırım politikalarına büyük bir direniş ile cevap verdiler. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın ve gerillanın öncülüğünde teslim olmadılar ve tüm halkımızı kapsayacak katliamları durdurmayı direniş politikası ile boşa çıkardılar. Kürdistan’da ki; bu başarısızlık, gerillanın güçlü direnişi ve eylemlilikleri ile yaşanan asker, polis kayıpları TC devletinin savaş güçlerinde ciddi bir moralsizlik, yılgınlık geliştirmiştir. Türk askeri, polisi gerillaya karşı savaşamaz durumdadır. Türk devleti özel savaş yöntemleri, özel savaşın yönettiği medya ve basın kuruluşları ile zor bela ayakta kalabilmektedir. 15 Temmuz darbesi esasen yenilgili Türk ordusunun kendi egemenlerine yönelmesidir. Savaşın rantından pay kapma bunun için kavga etme mücadelesidir. Kürt gerillaları karşısında iradesi kırılmış olan ordunun bitiş hikayesidir. Kürtleri soykırımdan geçirme konusunda birbiri ile yarışan darbeci-komplocu güçlerin iktidar, rant kavgasıdır.

Kürtlere soykırım uygulayan bu faşist güçler bu savaşı yürütürken aynı zaman da büyük bir hararetle hak arayıcılığına girdiler. Yolsuzluk, hırsızlık, vurgunculuk yaparak halkın sırtında yaşayan Erdoğan ve onun AKP sine karşı bir nefret ve öfke seli halinde yönelim gerçekleştirdiler. Darbe ve komplo mantığı ile örülü Erdoğan ve hükümeti bu defalık kellesini sıyırsa da demokratik siyasete yönelmediği oranda başka darbecilerin hedefi haline gelecek ve hayalini kurduğu sultanlık ve hanedanlık her daim korku ve kabus saltanatı olarak varlığını sürdürecektir. Bu devlet ve hükümet artık kendi gölgesinden bile korkar hale gelmiştir” dedi.

‘GENERALLERİN TEMEL AMACI, RANT VE PARADAN PAY SAHİBİ OLMAKTI’

Yine katliamcı zihniyetin en somut temsilcileri olarak generallerin 15 Temmuz darbesini başarı ile tamamlayıp, 19 Temmuz Rojava devriminin ilan ediliş gününe de bir katliam mesajı vermek istediklerini belirten KJK Koordinasyonu açıklamasına şöyle devam etti: “Çünkü bu generallerin temel amacı, planlamaları iktidarı ele geçirerek, rant ve paradan pay sahibi olmak ve bu temel de Kürtlere karşı soykırım politikalarını çok daha pervasız yürütmekti. Şimdi mevcut durumda ise Erdoğan ve hükümeti bir yandan devlet kurumları, kadroları içinde temizlik operasyonları yaparken diğer yandan kadınların, Kürtlerin, Alevilerin, sosyalistlerin, sol- demokrat kesimlerin imha, soykırım hesaplarını derinlikli gerçekleştirmek istemektedir.

‘DARBE GİRİŞİMİ İLE ÖNDERLİĞİMİZİ DÜŞÜNCELERİN PRATİKLEŞME DÜZEYİ HEDEFLENDİ’

Tüm bu gelişmelerin içinde önderliğimizin yürüttüğü siyasetin ve ön görülerinin ne kadar isabetli ve yerinde olduğu artık herkesçe kabul edilen bir husus olmaktadır. Önderliğimizin siyasal, sosyal gelişmeleri değerlendirme biçimi, Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümüne ilişkin geliştirdiği demokratik ulus, demokratik özerklik çözümünün ne denli doğru olduğu bir kez daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmıştır. Dolayısı ile dünya ve Ortadoğu açısından, Türkiye açısından önderliğimizin duruşu, düşünceleri son derece stratejiktir. Türkiye de son dönemde yapılan sivil darbe ve başarısızlıkla sonuçlanan 15 Temmuz darbesinin ortak hedefi önderimiz Abdullah Öcalan’ın düşünceleridir. Bu düşüncelerin pratikleşme düzeyidir. Bu yönü ile de önderliğin yaşamı, güvenliği, sağlığı sürekli bir tehdit halindedir. Önderliğimiz sürekli sistematik olarak yaşamı açısından bir tehdit altında iken en son yapılmak istenen askeri darbe girişimi ile de yaşanan bu tehlikenin boyutu daha üst boyutlara tırmandırılmak istenmiştir. Yaşanan bu son darbe girişiminden sonra önderliğin yaşamına ilişkin kaygılarımız son derece artmıştır. Ailesi, avukatları heyetler ile direkT görüşme oluncaya kadar önderliğin sağlık, güvenlik, yaşam koşullarının ne durumda olduğunu bilemeyiz. AKP hükümetinin ve TC devletinin Önderliğimize karşı yanlış tutumları kesinlikle Türkiye’nin Iraklılaşmasını ve topyekün kaybedişini beraberinde getirecektir. Kadınların ve halkımızın, dostların bu konuda ki hassasiyeti herkes tarafından çok iyi bilinmektedir.

Bu açıdan tüm kadınlar, halkımız, tüm dostlarımız Önderliğimizin durumunun net anlaşılması için bu süreçte sürekli eylem halinde olmalıdır. Önderliğimiz, siyasi duruşu ve tutumu yine derin çözümleme ve analizleri ile halkların başına sürekli olarak bela edilen darbelerin gelişmesini engelledi. Toplumu korudu. Bu askeri darbenin bu biçimde palazlandırılıp büyümesinde Önderliğimizle görüşmelerinin kesilmesi, düşüncelerinin kamuoyu ile paylaşılmasına izin verilmemesinin de büyük rolü olmuştur. Önderliğimizin devlet ve tüm kamuoyuna yansıtılan görüşmeleri olabilse idi bu tarzda askeri bir darbe kesinlikle gelişemezdi. Türk devleti bu darbe mekaniği içinde kalmazdı. Darbenin bir sebebi de önderlik görüşmelerinin gerçekleşmemesi ve önderliğimizin sürekli mutlak tecrit altında tutulmasıdır.”

‘TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ ÖNDERLİK İÇİN HASSASİYET GÖSTERMELİ’

Tüm bu gelişmeler değerlendirildiğinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaşamı, koşullarının tam olarak anlaşılması gerektiğini de belirten KJK Koordinasyonu, kadınların, Kürt halkını, Aleviler ve tüm ezilenlerin bu süreç içerisinde Öcalan’ın yaşamının savunulması noktasında en üst boyutta bir duyarlılık, hassasiyet göstermesi gerektiğini de vurguladı.

“Önderliğimiz için eyleme kalkmak, duyarlılık göstermek aynı zamanda soykırımcı katliamcı zihniyete karşı en büyük öz savunma ve direnişin gerçekleşmesi anlamına da gelmektedir. Önderliği savunmak, eylemsellik içinde olmak aynı zamanda soykırım politikalarına karşı kadınların, halkların, ezilenlerin öz savunmalarını da yapmaları anlamına da gelmektedir. Dolayısı ile içinden geçmekte olduğumuz zamanın tahlilinin herkes tarafından doğru ve yeterli yapılması ile tarihi direniş tavrı içinde olmamız her zamankinden daha fazla hayatiyet arz ediyor” diyen KJK Koordinasyonu, başta kadınlar, gençler olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin daha fazla direniş, örgütlülük ve eylemsellik içinde olması ve birbirine kenetlenmesinin şart olduğuna da dikkat çekti.

“Tüm halkımız kadınların ve gençlerin öncülüğünde önderlik etrafında güçlü bir birlik çemberiyle sürekli bir ayaklanma ruhu içinde olabilmelidir” diye devam eden KJK Koordinasyonu şunları belirtti: “Gerilla kendi üzerine düşeni büyük bir fedakarlık ve cesaret ile yerine getirmektedir. Bunun tamamlanması gerekir. Kadınlar, gençler, halkımız, tüm dostlarımız bu temel de yaşanan siyasal gelişmeleri güçlü bir şekilde okuyarak direnişi ve yaşamın her alanında devrime katılımı yükseltmelidir. Herkes yapabileceklerinin en azamisini yapmalıdır. Şimdiki katılım ve duruşumuz tarihidir ve önümüzdeki günleri, yılları ve halklarımızın, ezilenlerin kaderini belirleyecek bir karakterdedir. Erdoğan’ın ne yaptığına değil, biz nasıl mücadele edeceğiz. Özgürlük ve demokrasiyi nasıl kazanacağız? Bunun tutumu ve duruşu içinde olabilmeli ve sürekli bunu örgütlemeli ve geliştirmeliyiz. Önderlik ve gerilla mücadelesi, şehitlerimiz etrafında yekvücut olmamız, direnişimiz, önderlik düşünceleri etrafında yaşamımızın tüm boyutunu inşa etmemiz bize tarihi başarıların yolunu açacak ve daha güçlü kazanımlara doğru götürecektir. Başarı direnenlerin ve kendi sistemlerini bu kaos ortamında kurabilenlerin olacaktır. Bu temelde zafer kadınların ve Kürt halkının olacaktır.”