'Rojava Ortadoğu’da demokratikleşmenin adımıdır'

Rojava Devriminin yıldönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yayınlayan PAJK, devrimin Ortaoğu’da geri dönüşü olmayan bir demokratikleşme süreci başladığını ifade etti.

PAJK tarafından yayınlanan açıklamada Rojava Devrimi ile birlikte bölgede devrimci hareketlerin gelişme ve başarma şahsının arttığı ifade edilerek “bölgemizde yaşanan dengesizliğin ‘yeni nizam’adı altında daha da artması devrim mücadelemizin başarı olanaklarını daha da güçlendirmiştir” dedi.

Rojava’da hayatını kaybeden savaşçıların anıldığı açıklamada “her ulustan kadın ve erkeğin saf tuttuğu, Slavalar, Arin Mirkanlar, İvana Hoffmanlar, Paramaz Kızılbaş(Suphi Nejat), Alman Dılsoz(Kevin Jochim), ve Gelhat, Ebu Leyla ve yüzlerce yoldaşın canı ve kanı pahasına kazanılan bir değerdir Rojava devrimi. Bu kahramanları saygıyla anıyor,bağlılığın bir gereği olarak özgür, demokratik, sosyalist bir sistem inşa etme sözü veriyoruz” denildi.

Devrimin bir kadın devrimi olduğunu, PKK’nin 30 yıllık mücadelesinde ortaya çıkan kadın özgürlüğüne dayanan ideolojik felsefi düzey Ortadoğu topraklarının gerici çoraklarında bir vaha gibi göründüğünün belirtildiği açıklamada “bu ideolojik felsefi donanım sadece teorik bir çıkarsama olarak kalmadı yıllar içinde kadın örgütlenmesi, partileşme ve ordulaşma ile kendi öz örgütlülüğüne ve sistemine kavuştu. Kendi özgün kadın sistemini kuran Kürt kadın hareketi aynı zamanda bölge dokusuna nüfus etti” denildi.  

Açıklamada devamla şunlar ifade edildi: “Evinin kapısını geçemeyen Kürt kadını büyük özgürlük arayışı için Kürdistan dağlarına yüzünü döndü. Özgün kadın sistemi özgürlüğünün peşinden dağlara yürüyen her bir kadını yeni bir zihniyetle yeniden yarattı. Hem bir cins olarak kadın devriminin hem de tüm halkın özgürlüğü ve kurtuluşunun direngen savaşçılarına dönüştürdü. Bu muazzam dönüşüm kadınların direngenliğiyle ataerkil, cinsiyetçi erkek egemen zihniyeti yenilgiye uğrattı. Rojava kadın devriminin kökleri Kürt kadının 30 yıllık mücadelesindedir. Bu 30 yıllık mücadelenin damıtılmış en son hali ise Kürdistan Kadınlar Topluluğudur.

Rojava’da kadın örgütlenmesi kadın kurtuluş ideolojisi geleneğinin bir devamıdır. Onun prensipleri ve ideolojisi temelinde kendisini siyasi, sosyal, askeri ve ideolojik olarak örgütlemektedir. Bir yandan kendi topraklarını özgürleştirme, DAİŞ’in kara bayrağı ve kara ideolojine karşı cephe savaşı verirken, diğer yandan örgütlenme, ordulaşma ve kendi öz sistemini kurmaya çalışmaktadır. Hem savaş hem inşa sürecinin tüm zorluklarına rağmen kadın kurtuluş ideolojisinden vazgeçmemek başta Kürt kadınları olmak üzere Ortadoğu halkları ve diğer halklardan kadınların özgürlüklerine karşı duyulan bir sorumluluktur. Tüm kadınlar adına Kürt kadın hareketi ve savaşçıları bu iradeyi büyük bir fedakarlıkla yaşama geçirmeye kararlıdır. Birçok ülkeden kadınların yüzünü Rojava devrimine dönmeleri, devrimimizle dayanışmaları, hatta devrimimizin bir savaşçısı olarak gelip cephede savaşarak şehit düşmelerinin esas nedeni budur. Tıl Hamis cephesinde şehit düşen Alman-Afrikalı olan Ivana Hoffmann hem Rojava hem de kadın devriminin bir şehididir.

DAİŞ erkek egemen zihniyetin bir başka biçimidir. DAİŞ barbarlığının uygulamaları hem sistematik hem de bir ideolojiye dayanmaktadır. Erkek egemen zihniyetin ve feodalizmin günümüzdeki en pervasız, en aşırı ve en iğrenç biçimidir. Kadınları hak ve özgürlükleri olan insani varlıklar olarak görmemesini, kadına biçtiği sadece erkeğin seks kölesi olma anlayışını tarihsel köklerinden almaktadır. Sadece kendisi gibi olmayan değerleri yıkmakla kalmamakta; siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel bir düzende kurmaya çalışmaktadır. Kurmak istediği barbar düzen; baskı, korku, sömürü, kölelik, güç ve tahakküme dayanmaktadır.

Rojava’da DAİŞ’in temsil ettiği ideoloji ve dünya görüşüyle Kürt özgürlük hareketinin temsil ettiği ideoloji ve dünya görüşü savaşmaktadır. İki ideoloji, iki dünya görüşü ve iki gelecek vizyonu kadınlar açısından da kadın özgürlüğü ya da kölelik anlamına gelmektedir. Şu açıktır ki, hiçbir vahşet ve barbarlık, 30 yıllık deneyimimiz ve kazanımlarımızdan sonra bize köleliği kabul ettiremez. Rojava devriminde kadınlarımızın fedai ruhla savaşı sürdürmesinin temel dayanağını siyasi geleneklerimizde ve bunun üstünde yükselen kazanımlarımızda aramak gerekir.

Erkek egemen anlayış ve sistem  Rojava kadınlarına başka bir alternatif bırakmamıştır. Hem DAİŞ zulmü hem yerleşik gerici, feodal anlayışlar kadının özgürlüğü için savaşmasını zorunlu kılmıştır.

Meşru savunma; bir yaşam biçimidir. Kadınların kendisini, değerlerini, amaçlarını ve hayallerini her türlü saldırıya karşı korumasıdır. Devletlerin ordularının adını duyduklarında dahi hemen mevzilerini terkeden askerlerinin yanında YPJ savaşçılarının kahramanlıkları dillere destandır. Bu destanın kaynağında kadın kurtuluş ideolojisi yatmaktadır.

Rojava devrimi hala sürmektedir. Bu bir süreçtir ve binyıllardır devam eden gelenek ve zihniyetin kalıntılarıyla birlikte yok etmek elbette zaman alacaktır. Her şeye rağmen özgürleştirilen topraklarda sıcak savaşla birlikte yeni yaşamda filiz sürmektedir. Rojava kadın devrimi sadece öz-savunma üzerine kurulmuş değil. Toplumsal yapının dönüşümü de pratik olarak ilerlemektedir. Demokratik özerklik temelinde kapitalist moderniteye karşı alternatif bir yaşam inşa edilmektedir. Açık olan bir şey var ki kadınlar hem Rojava hem de Ortadoğu topraklarında özgür bir yaşamın inşa sürecinin temel özneleridir. Ve hem burjuva devrimler  hem ulusal devrimler sonrası eve gönderilen kadınların kaderini paylaşmayacakları kesindir. Çünkü kadın kurtuluşu yönünde inşa ettikleri sistem, örgütlenme ve kurumlaşma buna izin vermeyecektir. Kadının öz savunmasının temel taşı olan kadın ordulaşması, kadın özgürlük mücadelesi için fedaice savaşarak şehit düşen şehitlerimiz, kadın akademileri, kadının siyasi yaşama eşit katılımının anayasal güvence altına alınmış olması ve daha da önemlisi kadınların geleceklerine dair hangi yolda ilerleyeceklerine dair net bir programa sahip olmaları siyasal, toplumsal ve askeri alanda elde ettikleri kazanımlardan sonra eve geri dönmeyeceklerinin somut delilidir.

Kobanê döneminde ortaya çıkan enternasyonal sahiplenmeye şimdi de ihtiyaç var. Rojava’yı sahiplenmek insanlığı sahiplenmektir ve her insan Rojava devrimini sahiplenerek yeni ve alternatif bir yaşama olanak sunacaktır.”