Tuncel: SADAT MİT’e mi bağlı, Saray’a mı?

DBP Eş Genel Başkanı Tuncel, Lice'de 34 köylünün yakılmak istenmesiyle ilgili adı geçen 'SADAT' için, "Bu örgüt kime bağlı; MİT'e mi bağlı, Saray'a mı bağlı" diye sordu.

DBP Eş Genel Başkanı Tuncel, Lice'de 34 köylünün yakılmak istenmesiyle ilgili adı geçen 'SADAT' için, "Bu örgüt kime bağlı; MİT'e mi bağlı, Saray'a mı bağlı" diye sordu. Tuncel, faşizmin kader olmadığını belirterek, direnişi büyütme çağrısında bulundu.

Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İlçe Örgütü tarafından Şeyh Davut Yalçınkaya Halk Evi'nde halk toplantısı düzenlendi. Toplantıya DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, DBP ve HDP yöneticilerinin yanı sıra halk da yoğun olarak katıldı. Toplantının başında, öz yönetim direnişinde yaşamını yitirenlerin anıldı.

'SADAT KİME BAĞLI?'

Tuncel, tarihi bir süreçten geçtiklerini, zorluklarına rağmen önemli olanın, bu süreci halkla birlikte yaşamı yeniden inşa etmek olduğunu söyledi. Zilan'dan Dersim'e, Roboskî'den Cizîr'e devletin politikalarının değişmediğini, AKP'nin de benzer politikalarla hareket ettiğini, her gün insanların katledildiğini kaydeden Tuncel, Lice'de 34 köylünün yakılmak istendiğini hatırlattı. Tuncel, şunları söyledi: "SADAT diye bir örgütten söz ediliyor. Bu örgüt kime bağlı MİT'e mi bağlı, Saray'a mı bağlı? Hükümet bu soruların cevabını vermiş değil. Her gün yargısız infazları sürdürüyorlar. Savaşında bir kuralı vardır ama AKP bu kuralı da ihlal ederek savaşı sürdürüyor. Buna karşı biz barış ve demokrasi mücadelesini büyüteceğiz."

'NEYİ GİZLİYORLAR?'

Nusaybin ve Şırnak'ta 3 Haziran'dan bu yana "pperasyon bitti" açıklamalarına rağmen neden 'yasağın' sürdürüldüğünü, aynı durumun Gever'de de yaşandığını ve 40 gün boyunca evlerin yıkıldığını söyleyen Tuncel, şöyle devam etti: "Devlet yasağı sürdürerek ve halk ile sivil toplum kuruluşlarına açmayarak yıkım gerçekleştiriliyor. Zorunlu göç politikasına karşı halkımız direniyor. Halkımız Kürdistan'ı terk etmedi. Çadırlarda yaşam alanları oluşturdular, halkımız topraklarını terk etmedi. Bu da direnişin başka bir adıdır. 'Yasağı' sürdürerek Nusaybin'de neyi gizliyorlar? Şırnak'ta 'yasağı' neden kaldırmıyorlar? Üstelik Şırnak'ta korucuların döndüğü yönünde bilgiler var. Devlet kendine yakın olanlara izin veriyor ancak halka açmıyor. Biz bunun hesabını soracağız. Sen kalk savaş suçu işle, Kürt gençlerini diri diri yak, kadınların bedenlerini teşhir et, sonrada sürecin sorumluğunu utanmadan Kürt halkına yükle."

HURŞİT KÜLTER NEREDE?

DBP Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter'in kaybedilmesine de dikkati çeken Tuncel, "Gözaltında kayıplara yabancı değil bu ülke. Cumartesi Anneleri yıllardır kayıpların akıbetini soruyor. 'Bizim dönemimizde faili meçhul bulamazsınız' diyenlerin döneminde kaç kişi kaybedildi. Sağ aldılar sağ istiyoruz. Akıbeti hakkında bilgi dahi vermiyorlar. İçişleri Bakanlığı'nın gündeminde bile yok. Bütün bunlar AKP'nin savaş politikalarının bir parçasıdır" dedi.

'SURİYELİLERE DEĞİL, AKP POLİTİKALARINA KARŞIYIZ'

Suriyelilere vatandaşlık politikalarının da anayasa tartışmalarının referanduma götürülmesinin planlarının devamı olduğuna işaret eden Tuncel, böyle bir dönemde vatandaşlık tartışmalarını yürütülmesinin dikkat çekici olduğunu kaydetti. Tuncel, şunları dile getirdi: "Türkiye eğer mülteci yasasını hayata geçirirse, mültecilere her türlü hak tanınıyor. Savaş bitince de ülkelerine geri dönebilecekler. Yapılması gereken yapılmazken, birden bire Suriyelilere vatandaşlık tartışmaları başlatıldı. TOKİ'lere yerleştirmeyi düşünüyorlar. Nusaybin ve Şırnak'taki halkı zorla göç ettirip, Suriyeli vatandaşları yerleştirmeyi planlıyorlar. Kürdistan'ın demografik yapısı değiştirilmek isteniyor. Savaş masasında derin planlar oluşturuldu. Suriyeliler de Türkiye'nin destek verdiği savaş politikalarından dolayı yerlerinden göç etmek zorunda kaldı. DAİŞ'e bağlantıları belgelendi. Biz Suriyelilere karşı değiliz. Kampları, IŞİD merkezi haline getiren, Suriye savaşına destek veren politikalara karşıyız." 

'BÜYÜK SORUMLULUKLARIMIZ VAR'

Tuncel, AKP politikaları nedeniyle Türkiye halklarının güvenliğinin tehlikeye girdiğini ve her an nerede bombanın patlayacağının belli olmadığını söyleyerek, tüm bunlara karşı halkların özgürlüğü için mücadele etme sorumluluklarının olduğunu belirtti. Tuncel, şu değerlendirmeyi de yaptı: "Bu bizim kaderimiz değil. Faşizm karşısında direnişi birlikte büyüteceğiz. Barış umudu Kürdistan'da, bütün halklar yönünü Kürdistan'a ve Rojava'ya dönmüştür. Bütün halklar kadın öncülüğünde devam eden Rojava direnişine yüzünü çevirmiş durumda. Kürdistan'daki başarı tüm halkların ortak mücadelesinin sonucudur. Bu mücadele Türkiye halklarının geleceğini şekillendirecek. Umut varsa mücadele vardır. Onların son dönemi, şimdi bizim zamanımız. Çok bedel verdik, zorlu bir süreçten geçiyoruz ama mücadeleyi büyüterek faşizmi yıkmanın zamanıdır. Bu tarihi süreçte halklarımızın lehine gelişmesi için bize çok büyük sorumluluklar düşüyor."