Tutuklu gazeteci Meşale Tolu'dan mektup var

ETHA çevirmeni gazeteci Meşale Tolu Bakırköy Kadın Hapishanesi'nden mektup gönderdi.

Gözaltına alınma anından tutukluğuyla ilgili yaşadıklarını aktaran Tolu, “Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel gibi bana da "Alman ajanı" muamelesi yapıldı. Alman devleti için çalıştığım, onların çıkarı için Türkiye'de bulunduğum iddia edildi. Hedef seçilmemdeki nedenlerin bu asılsız iddiaların olmadığını biliyorum. Devletin sansür politikasına karşı mücadele eden halkın haber alma hakkını savunan sosyalist bir basında çalışıyor olmam asıl nedendir” diye yazdı.

Duyarlılık ve dayanışma çağrısı yapan Meşale Tolu'nun mektubunun tam hali şöyle:

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nden merhaba

Adım Meşale Tolu Çorlu. Belki adımı "Alman ajanı" ibaresiyle duymuşsunuzdur, tıpkı Deniz Yücel'de olduğu gibi. Almanya'da doğdum, öğretmenlik okudum ve Türkiye'de özgür basın geleneğine sahip çıkan Etkin Haber Ajansı'na (ETHA) gönüllü muhabirlik ve çevirmenlik yapıyordum. Ta ki bir gece yarısı operasyonu ile 30 Nisan'da gözaltına alınana kadar.

1 Mayıs işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü arifesinde "önleyici" bir gözaltı kurgusu ile evime baskın gerçekleştirildi. Eşim de benzer gerekçeler ile 16 Nisan referandumuna günler kala gözaltına alınarak tutuklandı. Tutuklanmasından 3 hafta sonra aynı savcının talimatı ile bu kez benim için operasyon emri verildi. Evde sadece ben ve 2 yaşındaki çocuğumun olduğu bilinmesine rağmen şiddetli bir şekilde evime girildi. Özel harekat polisleri kapı açılır açılmaz beni yere yatırıp üzerime çıktı. Oğlum gürültüden uyanmış odada ağlıyordu. Kalkıp oğlumu sakinleştirmeme izin verilmezken bir özel harekatçı uzun namlulu silahıyla oğlumun bulunduğu odaya girdi. Evde küçük bir çocuğun olduğunu defalarca belirtmeme rağmen oğluma bu anlar yaşatıldı.

Evim kısa sürede dökülüp dağıtıldı. Bir kadın ve bir çocuğun yaşadığı eve neden böyle şiddetli girildiğini, ne bulmayı amaçladıklarını hala anlamış değilim.

Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel gibi bana da "Alman ajanı" muamelesi yapıldı. Alman devleti için çalıştığım, onların çıkarı için Türkiye'de bulunduğum iddia edildi. Hedef seçilmemdeki nedenlerin bu asılsız iddiaların olmadığını biliyorum. Devletin sansür politikasına karşı mücadele eden halkın haber alma hakkını savunan sosyalist bir basında çalışıyor olmam asıl nedendir. Muhalif gazeteleri, televizyonları ve radyoları kapatarak amacına ulaşamayan iktidar saldırısını gazetecileri, yazarları ve karikatüristleri tutuklayarak sürdürüyor. Ben de bu saldırılar kapsamında 6 günlük gözaltı süresinin ardından 6 Mayıs günü tutuklandım.

Bedenimizin tutsak ederek sesimizi kısmayı hedefleyenler büyük bir yanılgı içerisindeler. Nasıl Dicle Haber Ajansı (DİHA), Cumhuriyet gazetesi, Özgür Gündem, Birgün ve Evrensel gazeteleri baskılar karşısında susmadıysa, biz gazeteciler de susmayacağız. Yandaş medya tutsak gazetecileri görmezden gelse de, halkın haber alma özgürlüğünü savunan basın çalışanları birbirine ses olmaya devam edecektir. Gözaltına alınıp tutuklandığımdan beri bu gerçek umut taşıdı.

Türkiye'de tutsak edilen 159 gazeteciden biriyim. Asılsız iddialar, gerçek dışı suçlamalar nedeniyle 2 yaşımdaki oğlum ile birlikte hapishanedeyim. Oğlum bu durumu anlayacağı yaşa geldiğinde özgürlüğü savunduğumuz için özgürlüğümüzden edildiğimizi anlatacağım.

Tahmin edersiniz ki, hapishanede sansürü delme mücadelesi daha fazla önem kazanıyor. Bu açıdan durumuma duyarlılık gösterip gündemleştireceğinize inanıyorum.

Umutla, dirençle...

Meşale Tolu Çorlu

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi İstanbul