GÖRÜNTÜLÜ

Wan'da yürüyüş: Kadınlar devlet ve ataerkil düzen tarafından katlediliyor

Wan'da kadınlar öncülüğünde Rojin Kabaiş için yapılan yürüyüşte, "Türkiye’de ve Kürdistan’da her gün bir kadın daha devletin, yargının, kolluk kuvvetlerinin ve ataerkil düzenin ihmalleri ve işbirliğiyle katlediliyor" mesajı verildi.

Wan Kadın Platformu ile Emek ve Demokrasi Platformu, 18 gün sonra Molla Kasım köyü sahilinde cansız bedeni bulunan Yüzüncü Yıl Üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş için Aydın Perihan AVM önünde bir araya gelerek, meşaleli yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş öncesi polis, kitleyi ablukaya aldı. Kadınların direnişi sonucu polis ablukası kırıldı, meşaleli yürüyüş Kent Meydanına kadar gerçekleştirildi. Yürüyüşte, “Rojin için adalet herkes için adalet, Rojin Kabaiş’e ne oldu” pankartının yanı sıra “Jin jiyan azadî”, “Kadına şiddete hayır” dövizleri ve Kabaiş’in kara kalemle yapılmış fotoğrafı taşındı. Kitle, “Jin jiyan azadî” ve “Katillere barikat kadınlara değil” sloganları eşliğinde alkış ve zılgıtlarla yürüdü.

'ÜLKE KADIN VE ÇOCUK MEZARLIĞI OLDU!'

Kent Meydanı’na varanlar burada açıklama yaptı. Star Kadın Derneği Üyesi Zeynep Tağtekin, “Ülke kadın ve çocuk mezarlığı olarak anılmaya,  kadınlar bu ülkede her gün güvencesiz bir yaşamın içine itilmeye devam ediyor” dedi. Rojin Kabaiş’in 27 Eylül’de daha iyi bir yaşamın kapılarını aralamak için üniversiteye kayıt olduğunu söyleyen Zeynep Tağtekin, “Bize yıllardır güvenli diye sunulan, kolluk kuvvetlerinin elini kolunu sallayarak gezdiği bir kampüsün sahilinde kayboldu Rojin. Kaybolduğu günün ertesinde STK'ların ve kadınların ısrarıyla başlayan arama çalışmaları Rojin'in kaybolması kadar soru işaretiyle doluydu ve biz kadınlar Rojin aranırken en fazla ‘Etkin soruşturma yürütülüyor mu?’ sorusunu sorduk. Çünkü önümüzde izlerinin kaybolmasına izin verilen Gülistan Doku, Narin gibi örnekler vardı. Ve bu ülkede kadınların ve çocukların kaybolması ne kadar kolaysa bulunması o kadar zordu” diye konuştu.

Bir kez daha kadın cinayetlerinin gölgesinde, karanlık tabloyu konuşmak zorunda kaldıkların ifade eden Zeynep Tağtekin, şunları söyledi:

“Türkiye’de ve Kürdistan’da her gün bir kadın daha devletin, yargının, kolluk kuvvetlerinin ve ataerkil düzenin ihmalleri ve iş birliğiyle katlediliyor. Kadına yönelik şiddet münferit olaylar değil, sistematik ve politik bir sorundur. Bu düzen, kadınları korumamakta ısrarcıdır çünkü kadınların hayatları üzerinden inşa edilen erkek egemen sistem ayakta tutulmak isteniyor. Kürdistan’da olağanüstü güvenlik önlemleriyle karşımıza dikilen sistem kadınları korumak söz konusu olduğunda bütün ikiyüzlülüğüyle karşımızda duruyor. Bu yüzden bugün buradayız ve çürüttüğünüz yasalardan ve yalnızca sisteminizi koruyan güvenlik güçlerinizden çok birbirimize güveniyoruz. Kadınların öldürülmesine, şiddet görmesine göz yumanlar, bu sistemin en büyük ortaklarıdır. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenememesinin nedeni; devletin, failleri koruyan cezasızlık politikalarıdır. Failler, mahkemelerde iyi hâl indirimleriyle ödüllendirilirken, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalar yok sayılarak kadınların yaşam hakları hiçe sayılmaktadır. Kadınları koruyan yasaların etkin bir şekilde uygulanmaması, her bir kadın cinayetinin faili olarak bu sistemi göstermektedir."

'KADINLARIN YAŞAM HAKKI POLİTİKTİR'

Kadınların yaşam haklarına kasteden bu ataerkil düzene karşı seslerini yükselttiklerini belirten Zeynep Tağtekin, “Bu mücadele sadece kadınların değil, özgürlüğü ve eşitliği savunan herkesin mücadelesidir. En başta yerel yönetimler kadınları hedef alan her türlü şiddete karşı sıfır tolerans politikası uygulamalıdır. Kadınları korumak, kolluk güçlerinin keyfine bırakılacak bir mesele değildir. Bu şehirde bir kadının canı tehdit altındaysa, bunun sorumlusu tüm sistemdir. Bu yüzden ilçelerinden, büyükşehire kadar belediyelerimiz şiddete uğrayan, tehdit edilen her kadının yanında olacak. Şiddet gören kadınlar için sığınma evleri, hukuki destek ve psikolojik danışmanlık hizmetleri artırılırken, kadınların ekonomik olarak bağımsız olabilmeleri için iş imkanları yaratılacak” şeklinde konuştu.

Kadınların yaşam hakkının, politik bir mesele olarak kabul edilmesi gerektiğini dile getiren Zeynep Tağtekin konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devletin ve yerel yönetimlerin görevi, kadınları koruyacak gerçekçi politikalar üretmek ve bu politikaları hayata geçirmektir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, bu coğrafyanın kaderi olamaz ve olmayacaktır. Yaşamın her alanında eşit, özgür ve onurlu bir şekilde var olabilmemiz için mücadele etmeye, meydanlarda ‘Gülistan Doku nerede?’, ‘Rojin Kabaiş’e ne oldu?’ demeye devam edeceğiz.”