Mizan Online ajansının aktardığına göre, Tahran'ın batısındaki Elborz eyaletinin yargı başkanı Hüseyin Fazeli-Harikandi, "Ön soruşturma sırasında Daryuş Mehrcuyi ve eşinin boyunlarına aldıkları çok sayıda bıçak darbesiyle öldürüldüklerini tespit ettik" dedi.

Film yapımcısının akşam 21.00 sularında kızı Mona'ya bir mesaj göndererek onu başkentten yaklaşık kırk kilometre uzaklıktaki büyük bir kasaba olan Karaj'daki evlerine yemeğe davet ettiği belirtildi.

Mona bir buçuk saat sonra eve vardığında anne ve babasının boyunlarında ölümcül yaralar bulunan cesetleriyle karşılaştı.

Kültür Bakanı Muhammad-Mehdi İsmaili yaptığı açıklamada "bu üzücü ve acı verici olayın koşullarının açıklığa kavuşturulmasını" istediğini söyledi.

Etemad gazetesi film yapımcısının eşiyle yaptığı bir röportajı yayınladı ve eşinin kısa bir süre önce bir kişi tarafından tehdit edildiğini ve evlerine zorla girildiğini söylediğini yazdı.

Fazeli-Harikandi, "Mehrjui ailesinin villasına yasadışı bir şekilde girilmesi ve eşyalarının çalınmasıyla ilgili herhangi bir şikayette bulunulmamıştır” dedi.

Bu çifte cinayetin koşulları pazar günü de gizemini korurken, henüz herhangi bir gözaltı olmadığı belirtiliyor.

83 yaşındaki Daryuş Mehrcuyi, 1979 İslam devriminden önce ve sonra sansüre maruz kaldığı altmış yıl boyunca yönetmen, yapımcı ve senarist olarak İran sinemasının en büyük temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyordu.

1969'da İran sinemasındaki yeni dalganın ilk filmlerinden biri olan ve 1971'de Venedik Film Festivali'nde Jüri Ödülü kazanan İnek'i yönetti. Eşi 54 yaşındaki Vahideh Muhammadifar da senarist ve senaryo yazarıydı.

8 Aralık 1939'da Tahran'da doğan Daryuş Mehrcuyi, İran'a dönmeden önce Amerika Birleşik Devletleri'nde felsefe eğitimi aldı ve burada bir edebiyat dergisi çıkardı.

1966'da James Bond filmlerinin bir parodisi olan ilk filmi Diamant 33'ü yayınladı.

Gav (İnek-1969), Ağayê Hallu (Mr. Naive-1970), Dayereh mina (The Cycle-1974) ve Hamun (1990) gibi sosyal boyutu güçlü filmler yapmaya devam etti.

 Daryuş Mehrcuyi, 1979 İslam devriminden sonra birkaç yılını Fransa'da geçirdi ve burada Le Voyage au pays de Rimbaud adlı belgesel-dramayı yönetti.