Yönetmenler Mustafa Diyar Demirsoy ile Mehmet Ali Gündoğdu’nun Kürdistan’da işlenen 'faili meçhul' cinayetleri konu alan “Adressiz Sorgular” filmi Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan sonra Danıştay 10. Dairesi’nin de engeline takıldı.
ZEYNEP KURAY
İSTANBUL
Salı, 7 Temmuz 2015, 11:54
Yönetmenler Mustafa Diyar Demirsoy ile Mehmet Ali Gündoğdu’nun Kürdistan’da işlenen 'faili meçhul' cinayetleri konu alan “Adressiz Sorgular” filmi Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan sonra Danıştay 10. Dairesi’nin de engeline takıldı.
Kürt sorununun çözümü çerçevesinde 'faili meçhul' cinayetlerin araştırılmasına yönelik bir Hakikatler ve Adalet Komisyonunun kurulması beklentisi hakimken, bu cinayetleri sorgulayan “Adressiz Sorgular” filmi hakkında yargının peş peşe verdiği kararlar devletin hiç de yüzleşmeye hazır olmadığını gösterdi.
Adressiz Sorgular filminin 10 yıldır izleyiciyle buluşamadığını belirten filmin yönetmeni, senaristi ve başroloyuncusu Mustafa Diyar Demirsoy, çekimler başladığı andan itibaren devlet baskısının hiç eksik olmadığını söyledi. Gözaltına alınan ve kaybedilen bir Kürt yurtseverin hikayesinden yola çıkarak Kürdistan’da işlenen faili meçhul cinayetleri konu alan filmi çekmek üzere 2004 yılında memleketi Urfa-Suruç’a gittiğini anlatan Demirsoy, o dönemden bu yana yaşanan sancılı süreci şöyle aktardı: "Urfa ‘da konaklamak istediğimiz hiçbir otel devlet korkusundan kapılarını açmadı. O nedenle İstanbul’da olan film ekibinin konaklaması için Suruç’ta üç boş ev kiraladım ve dört beş köy dolaşarak yatak yorgan gibi eksikleri tamamlayabildim. İnsanlar kendi evlerinden yemek pişirip bize getiriyordu. Çekimler boyunca bizi rahat bırakmayan sivil polisler sürekli oyuncuları taciz ediyorlardı. Bir daha piyasada iş bulamama kaygısıyla üç kameraman seti terk etti. Bizzat emniyet mensupları beni Suruç çarşısında çevirerek herkesin ortasında ‘Bu filmi çekmeyeceksin’ diye tehdit etti. Ancak her şeye rağmen biz filmi çektik."
DEVLETİ ELEŞTİRMEK 'TERÖR' SAYILDI
İstanbul ‘da montajı zorluklarda tamamlanan filmin gösterime girmesi için 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Sinema Genel Müdürlüğü’ne onay için başvuruldu. Ancak 1 yıl sonra verdiği cevapta Kültür ve Turizm Bakanlığı, filmlerin ve sinema eserlerinin değerlendirilme ve sınıflandırılmasına ilişkin usul ve esaslar hakkındaki yönetmeliğin 11. maddesine göre; sinema sanatına özgü dil ve yöntem ile meydana getirilmediği, kamu düzeni ve anayasadaki diğer ilkelere uymadığı gerekçesiyle istenen onayı vermeyi oy birliğiyle reddetti. Bu kararın iptali için Ankara 7. İdare Mahkemesi’nde dava açılsa da itiraz reddedildi. Bilirkişi raporuna dayandırılan reddin gerekçesi şöyleydi: "Filmde bölücü terör örgütünün ve ayrılıkçı mücadele biçiminin propagandası yapıldığı, etnik ırkçılık ve ayrımcılık unsurlarına yer verildiği, o bölgede gerçekleştirilen faili meçhul ölümlerin devletin eseri olduğu yaklaşımı sergilendiği, terör örgütünün mücadelesinin meşrulaştırılarak devletin hep hukuka aykırı tutum ve davranış içerisinde gösterildiği…"
Bu ret kararını temyiz etmek için 2010 yılında Danıştay 10. Daire’ye başvuran Demirsoy ve avukatı Murat Nas’a Ocak 2015’de verilen cevapta, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ve İdare Mahkemesi’nin gerekçelerinin haklı bulunduğu ve verdikleri kararların onaylandığı bildirildi.
'KATLİAM VE CİNAYETLER SÜRÜYOR'
Oyuncuların birkaç kere gözaltına alınıp bırakıldığını ve kendisinin de bu filmin ardından iş bulamadığını söyleyen Demirsoy, davayı Anayasa Mahkemesi'ne taşımaya hazırlanıyor. Demirsoy, bu ülkede ortada olan faillerin cezalandırılmadığı gibi cinayetleri sorgulamanın da yasaklandığını vurguladı. Roboski Katliamı'nı, Bingöl’de HDP’nin seçim aracını kullanan kişinin 30 kurşun ile katledilmesini ve Amed'de cinayetlerin işlenmesini hatırlatan Demirsoy, bu zihniyetle barışın gelmesinin zor olduğunu söyledi.