Destê Şeş Tilî

Amed Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu (DBŞT), 4. Ebdurrehîm Rehmî Hekarî Kürtçe Oyun Yazma Yarışması’nda birincilik ödülü alan Menaf Osman’ın “Deste Şeş Tilî” (Altıparmaklı El) adlı oyununu sahneye hazırladı.

Amed Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu (DBŞT), 4. Ebdurrehîm Rehmî Hekarî  Kürtçe Oyun Yazma Yarışması’nda birincilik ödülü alan Menaf Osman’ın “Deste Şeş Tilî” (Altıparmaklı El) adlı oyununu sahneye hazırladı. Savaşın her kuşaktan insanın üzerinde yarattığı tahribatı anlatan, dört ayrı hikayeden oluşan oyunun prömiyeri yarın yerel saat 20:00’de DBŞT Sahnesinde olacak.
Altı yıl önce savaşta kaybettiği oğlunun ölümünü kabullenmeyen ve her gece rüyasında görerek, kendisini çağırdığı yere gidip bekleyen, umudunu yitirmeyen bir anne. Çatışma sırasında öldüğü zannedilerek,  arkadaşları tarafından apar topar gömülen ve üç gün toprağın altında kaldıktan sonra çıkan yaralı bir gerilla. Annesi sakat olduğu için yedi yıl önce kaybettiği oğlunun mezarına giderek sulaması ve ağlaması tembih edilen bir kız kardeş ve savaşta işlediği günahların ve korkularının peşini bırakmadığı bir ihanetçi.  
Savaşın yarattığı tahribattan payını alan, gerçeğe dayalı, dört ayrı hikayeden oluşan Destê Şeş Tilî adlı oyun, halen Antep Cezaevi’nde müebbet hükümlü Rojavalı Menaf Osman’a ait. Aynı zamanda ressam olan Menaf Osman’ın olağanüstü gerçekleri bir araya getirerek, yazdığı oyun bilinmeyen bir yerde geçiyor. 
Oyunu Hamlet, Çirokek Zivistane, Mem û Zîn, Xulamê Du Xudî, Mala Dînan gibi birçok oyunda oynadığı başrollerle tanınan DBŞT oyuncusu Yavuz Akkuzu yönetiyor. Oyuncu kadrosunda Leyla Batgi, Elvan Koçer, Kemal Ulusoy, Özcan Ateş ve Dicle Yavuz’un yer aldığı oyunda, Dicle Fırat Kültür ve Sanat Merkezi sanatçılarından Axîn Biro söylediği kilamlarla eşlik ediyor. Dil danışmanlığını yazar Dilawer Zeraq’ın 
yaptığı oyunun, kostümlerini İsmail Oyur hazırladı. Işık tasarımında Bayram Can’ın bulunduğu oyunun afiş tasarımı ise Bahar Demirtaş’a ait.
İlk yönetmenlik deneyimi olan Yavuz Akkuzu, Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde okurken Murathan Mungan’ın Taziye (Hawarî) adlı oyunuyla tiyatro yapmaya başladı. 12 yıldır DBŞT’de oyunculuk yapan Akkuzu, halen Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Tiyatro Tarihi ve Teorisi Bölümü’nde okuyor. 4. Ebdurrehîm Rehmî Hekarî  Oyun Yazma Yarışması’nda jürideyken oyunun metni olağanüstü birtakım gerçek hikayeleri buluşturduğu için Akkuzu’nun dikkatini çekmiş. Sanatçı,  “Çünkü o salt gerçeklik yani realist tiyatro artık bitti. Bu oyun da yeni dönem tiyatrosundan parçacıklar taşıyor. Gerçekle olağanüstüyü bir araya getirmesiyle, iyi bir reji için ufku geniş bir alan bırakmış oluyor. Çünkü sen istediğin şeyi tasarlayabiliyorsun. Realist tiyatro olduğunda  o mekanı gerçek bir mekana dönüştürmek zorundasın. Oyuncular  gerçek oynamak zorunda. Bu elbette ki her şeyi daraltan bir durum. Menaf Osman olağanüstü şeyleri de iç içe koyduğu, edebi ve şiirsel de olduğu için o alanı aşmıştı. Bu yüzden çok ilgimi çekti.” şeklinde belirtiyor.
 
HİKAYE HER YERE ULAŞIYOR
 
Oyunun bilinmeyen bir yerde geçtiğini aktaran Akkuzu, “Karakterlerin Kurmanci adları var ama bu yer her yer olabiliyor, bu hikaye her yere ulaşabilir. Salt Kürdistan’da geçiyor diye okunmayabilir. Her ne kadar Kürdistan’da oynasak da, örneğin Kolombiya’daki savaşı yaşamış biri bu oyunu izlediğinde kendi zeminine çekebilecek bir seviyede” diye anlatıyor. Gerçek hikayelerden etkilenerek yazılan oyunun, organik bir bütünlüğü olduğunu söyleyen sanatçı,  “Bir de ihanetçi var. Yaşanan acılara sebep olan. Yani direkt olarak şehit olan gerillanın sebebi değil belki ama genelde zaten bu savaşın, çatışmanın sebebidir. Onun vicdani muhasebesini yapıyor. Tabi bu muhasebeyi yaparken bunu tam olarak açığa çıkartıp, bir dönüşüm yaşamamış biri. Sebep olduğu insanların hikayesini anlatıyla görüyoruz. Ama ‘evet bu adam bu kız kardeşin abisinin şehit olmasına neden olmuştur, annenin oğlunun şehit olmasına neden olmuştur’ demiyoruz. Ama genellersek evet, küçük bir hata bile bir şekilde insanların yaşamını noktalamasına devam ediyor”  sözleriyle ifade ediyor.  
 
İHANETLE YÜZLEŞME
 
Oyunda ihanetçi karakterini canlandıran oyuncu Kemal Ulusoy, “Savaşın bir ayağı da kendi içindeki ihanettir” diyor. Oyunun dinamizmini arttıran sahnelerde ortaya koyduğu performansla karakterinin hakkını veren Ulusoy, ihanetle yüzleşmeyi canlandırıyor. “O itirafla yüzleştiği noktadır. İşte zor olan odur. Orada bir kabus yaşıyor. Korkularının ve yaptıklarının peşinden dolaştığını hissediyor. Bir taraftan da ‘madem onlar sevdiklerinden hatır isteyemeden gitti, ben de gitmeliyim’ diyor.  Ancak bunları itiraf ederken, öbür dünyada da onu kabul etmeyeceklerini, yüzüne tüküreceklerini, o dünyada da yerinin olmayacağının kaygısını taşıyor. O korkuyu yenmek isterken, bir yandan da ihaneti devam ettiriyor” şeklinde duygularını ifade ediyor.
Oyunda oğlunun ölümünü kabullenmeyen anneyi canlandıran Leyla Batgi, oynadığı karakterden çok etkilendiğini söylüyor. Batgi, “Acılı bir karakter. Sürekli oğlunu rüyasında görüyor. Oğlu ona ‘ Anne buradayım’ diyor ama o gidene kadar o hayali kayboluyor. Hayal ediyor, umut ediyor”. Karakterin kendisini önce çok korkuttuğunu anlatan oyuncu, karakteri seyirciye geçirebilmeyi sağlamak için çaba sarf ettiğini söylüyor. 
Oyuna hazırlanırken çocuklarının fotoğraflarını taşıyan Şırnaklı annelerden etkilendiğini ifade eden Batgi, “Aslında biz bu karaktere çok yabancı değiliz, etrafımızda benzer anneler o kadar çok ki. O kadınlar o kadar acılı ki o acıyla, umutla, sabırla çocuklarını bekliyorlar tıpkı cumartesi anneleri gibi.”