2014 yılındaki fermanın ardından Êzidî toplumu, Şengal’deki özerk yönetimi kurarak, kendi sistemini inşa etmeye ve buna göre hareket etmeye başladı.
2014 yılının 3 Ağustos’unda, DAİŞ çetesi, KDP’nin desteğiyle Êzidî toplumuna karşı bir ferman gerçekleştirdi. Bu ferman sırasında birçok Êzidî katledildi, Êzidî kadınlar esir alınıp pazarlarda satıldı, bazıları da esir kamplarında yakıldı. Ferman sırasında herkes sessiz kalmıştı, çünkü Êzidî halkının topluca yok edilmesi hedeflenmişti. Ancak Önder Apo'nun perspektifiyle, Şengal’in DAİŞ çetelerinin elinden kurtulması için özgürlük savaşçıları devreye girdi ve Şengal’i bu fermanın etkilerinden kurtarmaya başladılar.
Önder Apo’nun fikir ve felsefesiyle şekillenen bir direniş, Şengal’i DAİŞ çetelerinden özgürleştirdi. Êzidî toplumu, kendi varlığını korumak için eğitim aldı, kendisini savunmak adına örgütlendi. Diğer taraftan ise kendi meclislerini ve örgütlenme yapılarını kurmaya başladılar.
Şengal’in özgürleştirilmesinin ardından, Êzidîler evlerini inşa etmeye başladılar ve savunma sistemlerini oluşturdular. Êzidî toplumu, demokratik öz yönetim anlayışını benimseyerek, Şengal’deki kendi yönetim sistemlerini kurdular. Bugün, bu demokratik yönetim modelinin 10. yılına girerken, Êzidî halkı kendi özgürlüğünü sürdürmek için sürekli olarak örgütlenmeye devam ediyor. Şengal’deki özerk sistemi içerisinde tüm uluslar yer alıyor.
Şengal Özerk Yönetim Konseyi Eşbaşkanı Rîham Hesen, özgürlük gerillaları ve Şengal’in kurtuluşuna dair şunları söyledi: “Seron Apo ve onun gerillaları dışında herkes Şengal’in yok olmasını istiyordu. Serok Apo’nun gerillaya Şengal’in kurtarılması ve özgürleştirilmesi çağrısıyla büyük bir direniş oldu ve Şengal özgürleştirildi. Şengal’in DAİŞ çetelerinden kurtarılmasında, Kürdistan’ın özgürlük gerillalarının ve Êzidî kadınları ile gençlerinin büyük katkısı oldu. Şengal, Serok Apo’nun düşünce ve perspektifleriyle özgürleştirildi ve onun fikir ve perspektifiyle Şengal’de Özerk Yönetim kuruldu.”
‘ÖZ SAVUNMA HER CANLININ HAKKIDIR’
Rîham Hesen, kendini savunmanın ve örgütlemenin her canlının hakkı olduğunu söyleyerek, “Bu çözüm projesi, tüm zor durumda kalan halklar içindir. Êzidî halkının her alanda kendini savunması ve ilerleyebilmesi için Şengal’de özerk yönetim kuruldu. Ezîdî halkı birlik ve beraberlik sayesinde 74 fermanın etkilerinden kurtulabileceğini gördü. Bugün, Êzidî halkı bir kez daha şunu ispatladı ki, devletler onlara yardımcı olmasa da, kendi yaşamlarını savunabilirler. Uluslararası devletler şimdi bu projeyi tartışıyor. Hepsi kendi çıkarı için çalışıyor ve halkların durumu göz ardı ediliyor. Bu proje, tüm halklar için bir çözüm yoludur. Her canlının kendi yaşamını savunma hakkı vardır ve biz, Êzidî halkı olarak bu hakkı savunuyoruz. Bu bizim de hakkımızdır. Bizim için, Êzidî kadınları, gençleri ve Êzidxan’ın güvenlik güçleri, bu savunmayı sağlayacak güce sahiptir.”
ÖZERK YÖNETİMDE HERKESİN YERİ VAR
Rîham Hesen, öz yönetimin önemini vurgulayarak, bunun sadece Êzidî halkı için değil, tüm halklar için geçerli bir model olduğunu belirtti. Rîham Hesen, devamla şunları söyledi: “Bu dönemde, halkın en büyük iradesi, özerk yönetimin kurulmasıdır, çünkü halk kendi iradesiyle bu yapıyı inşa etti. Özerk yönetimi konuştuğumuzda, biz halkın iradesini tanımlıyoruz. Özerk yönetim içinde, Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) kendi çalışmalarını sürdürüyor ve birçok örgütlenmesi var. Tüm kadınlarla işbirliği yapıyor ve kendilerini örgütlüyorlar. Aynı zamanda, öz yönetim içinde kadınların eğitim projeleri de bulunuyor. Ayrıca, Êzidî gençleri ve onların gençlik örgütleri de bu yapının önemli bir parçası. Özerk yönetim içinde, büyükten küçüğe herkes kendi yerini bulabiliyor, kendi örgütlülüğünü kurabiliyor ve eğitim alabiliyor. Sadece Êzidîler değil, Şengal’de Şii, Arap ve diğer farklı halklar da yaşıyor. Bu yüzden özerk yönetim, tüm halkların inançlarına ve kimliklerine saygı göstererek herkese destek veriyor. Her halkın, kendi iradesini elde etme hakkı vardır. Bunun gerçekleşmesi için, özgürlüğün sesini duyurmak ve öz yönetimi savunmak gerekir. Her kim özgürlüğü tanımak isterse, özerk yönetim içinde kendine bir yer bulabilir.”
‘HER DAİM GERÇEĞİN PEŞİNDE OLACAĞIZ’
Rîham Hesen, özgürlük mücadelesinin ardılı olacaklarını söyleyerek, “Biz, binlerce şehit verdik ve çok büyük zorluklarla bu noktaya geldik. 2014 yılında Êzidî toplumuna yönelik ferman, büyük bir yıkım yarattı ve çok sayıda insan katledildi. Ancak o günden bugüne kadar, Türk devletinin saldırıları devam ediyor ve öncülerimiz hâlâ hedef alınıyor. Êzidî toplumunun öncülerinden Seît, Dîndar, Dişwar, Çeko, Mam Zekî gibi isimler, halkımızın iradesinin ve temsilcilerinin simgeleri oldular. Biz Êzidî halkı olarak her zaman bu özgürlük mücadelesinin yanında duracağız ve özgürlük için bu yolu terk etmeyeceğiz. Eğer özgür yaşamak istiyorsak, bu yolda ilerlemek zorundayız çünkü bu mücadele halkımızın zaferinin tek yoludur. Bugün, YJŞ, YBŞ ve Êzidxan Asayiş Güçleri, sadece Êzidî toplumunu savunmakla kalmıyor, aynı zamanda Irak halkını da savunuyorlar. Bizim güçlerimiz, sadece Êzidî halkını korumakla kalmıyor, aynı zamanda tüm halkların özgürlüğü için de mücadele ediyor” ifadelerine yer verdi.
‘TÜRK DEVLETİ DAİŞ’İ EĞİTTİ’
Rîham Hesen, DAİŞ çetelerinin 2014 yılındaki Êzidî halkına yönelik saldırılarında Türk devletinin desteğini vurguladı ve şunları söyledi: “2014 yılının 3 Ağustos’unda, DAİŞ çeteleri Êzidî toplumuna karşı saldırılar düzenledi. Aynı zamanda, DAİŞ’in eğittiği ve yönlendirdiği güçler, Şengal’e yönelik saldırılarda Türk devletinin desteğini aldı. Ancak, Şengal’i özgürleştirenler HPG ve YJA-Star gerillalarıydı. Şu an, Şengal, YJŞ, YBŞ ve Êzidxan Asayiş Güçleri tarafından korunmaktadır. Bu direniş, bizleri bir arada tutan bir güçtür, çünkü bizler, Irak halkı olarak kendimizi tanımlıyoruz. Çalışmalarımızı, düşmanlarımızın kirliliğiyle topraklarımızda bir adım dahi atmalarını engellemek için sürdürüyoruz.”
Türk devletinin Irak’taki egemenlik hedeflerine yönelik saldırılarına dikkat çeken Rîham Hesen, “Türk devleti, Şengal’e yönelik stratejik bir hedef güdüyor. Şengal, onlar için çok önemli ve stratejik bir bölge. Eğer Şengal, o dönemde kurtarılamasaydı, bu strateji de başarısız olacaktı. Çünkü, eğer Şengal Türk devletinin eline geçseydi, Şengal’den başlayarak, tüm bölgeye müdahale etme imkânı bulacaklardı. Bu yüzden, Irak’taki tüm güçlerin ciddi bir şekilde birleşmesi gerekiyor ve halkımızı savunmak için güçlü bir direniş göstermelidir” dedi.
‘ŞENGALLİLER LALEŞ’E GİDEMİYOR’
Rîham Hesen, Êzidî halkının yaşadığı zorlukları ve özellikle Laleşa Nûranî’ye gitmelerinin engellenmesine işaret ederek, “Şu anda yüzlerce Êzidî, Irak’ın zindanlarında tutuklu. Birçok kişi ise Irak’taki bölgelerden geçip Laleşa Nûranî’ye gidemiyor, çünkü bu insanlar, düşmanlarının baskısı altında ve özgürlüklerine kavuşmaları engelleniyor. Şengal’deki direnişin ardından, birçok Êzidî genci Başûrê Kurdistan’a gitmeye çalıştı ancak hala zindanlarda tutuluyorlar. Êzidî kadınları, Başûrê Kurdistan’a gitmeye çalışırken kayboluyor, ancak oradaki hükümet sorumluluklarını üstlenmiyor, bu kadınları sorgulamıyor ya da onlara yardımcı olmuyor” diye belirtti.
Rîham Hesen, “Êzidî halkı birlik olursa tüm saldırıların üstesinden gelebilir. Êzidî halkı olarak umudumuz, sonunda bu fermanların ve kirli siyasetlerin sona ermesidir. Halkımız ‘fermanlar sona erdi’ rehavetine kapılmamalıdır. Var olan politikalar nedeniyle hâlâ fermanların tehlikesi devam ediyor. Birliğimiz bugün ordumuz, meclisimiz ve öz yönetim yapılarımızın olmasını sağladı. Önder Apo’nun fikir ve felsefesi, bugün halkların tüm sorunlarına çözüm sunan bir yol haline geldi. Bizim örneğimiz, özgürlüğü, eşitliği ve adaleti arayan tüm halklar için bir umut kaynağıdır” diye konuştu.
‘BU FERMAN GÖRÜLMELİ VE TANINMALI’
Rîham Hesen, fermanların Irak tarafından tanınması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “Dünya biliyor ki, Êzidî halkına yönelik ferman, DAİŞ çeteleri tarafından gerçekleştirildi. Fermanları ve saldırıları birbirinden ayırmalıyız. Çünkü fermanla amaçları, Êzidî halkını kökünden bitirmekti. Binlerce Êzidî kadını ve çocuğu katledildi, satıldı, erkekler öldürüldü. Şu anda hala birçoğunun akıbeti bilinmiyor. QSD ve Rojava’daki Êzidî halkı, DAİŞ’in elindeki Êzidîleri kurtarmak için büyük çaba harcadı. Onlara bir kez daha teşekkür ediyoruz. 16 ülke bu fermanı gördü ve tanıdı. Ancak Irak, bugüne kadar bu fermanı tanımadı ve halkımıza kendi projelerini hayata geçirme imkânı vermedi. Sürekli olarak halkımızın iradesi engelleniyor. Birçok kez, diplomatik temsilcilerimiz ve öz yönetim yetkililerimiz, Irak’taki yetkililerle görüştü, ancak fermanın tanınması için bir adım atılmadı. Eğer ferman tanınsaydı, bu konuya ilişkin davalar açılabilir ve suçlular cezalandırılabilirdi. Ancak Irak, kendi suçlarını kabul etmiyor ve bugün hâlâ Êzidî halkına yönelik soykırımın sorumluluğundan kaçıyor. Bu fermanları tanıyan devletler ise bizim için bir şey yapmadılar. Herkes biliyor ki, DAİŞ, KDP’nin desteğiyle Êzidî halkına saldırdı. KDP bir kez daha, geçmişte olduğu gibi, Şengal’e destek vermedi ve Êzidî halkını yalnız bıraktı. Bu gerçeklerin gizlenmesi için, her yıl 3 Ağustos’ta fermanlar hakkında konuşuluyor ve sürekli olarak maddi konularda tartışmalar yapılıyor. Ama biz Êzidîler olarak şunu söylüyoruz: Biz, maddi çıkarlar peşinde değiliz, bizim tek amacımız, haklarımızı elde etmek ve özgürlüğümüzü kazanmak. Biz, halkımızın yok olmasını istemeyen ve kimseye boyun eğmeyen bir halkız. Eğer birileri halkımızı yok etmek isterse, biz buna asla izin vermeyeceğiz. Biz, örgütlülüğümüzü güçlendireceğiz.”