ANALİZ

Bab, Minbic, Halep ve son aşama

Artık tüm güçler tarafından Türkiye’nin, DAİŞ ile değil, Kürtler ve ittifak halindeki halklara karşı Suriye topraklarına girdiği ve işgal etmeye çalıştığı anlaşılmış durumda.

Suriye'deki iç savaşta son dönemece girildi. Bu durum, Suriye halkları, Suriye Rejimi, Suriye üzerine hesap kuran uluslararası, bölgesel ve Suriye’deki tüm güçler için de böyledir. Zira Halep, Bab ve Minbic çevresinde geliştirilen saldırılar ve direnişler, el değiştiren alanlar bunu gösteriyor. Yine dananın kuyruğunun kopacağı Bab’daki güçler arası karşı karşıya gelmenin verileri ve Rejimin Halep’teki ilerlemesi, Suriye’deki iç savaş ve sorunun çözümünün son dönemecine girdiğini gösteriyor.

DANANIN KUYRUĞU BAB'DA KOPACAK!

Türk ordusu ve çeteleri, 97 kilometrekarelik sınırı sözde korumak adıyla Cerablus'u işgal etti. ABD, Rusya, İran’ın onayı ile bu işgal oldu. Bu güçlerin onayı olduktan sonra Suriye Rejimi de sessiz kaldı. Her güç belli bir hesap içine girerek bu işgale onay verdi. Tüm güçlerin ortak noktası ise Halep üzerine kurulacak egemenlik hesabıydı. Ayrıca Kürtlerin diğer halklarla kurdukları ve giderek güçlenen ittifakıyla biraz daha kendilerine çekme amacını güttüler. Her üç güç de Türkiye’yi Halep’ten uzak tutmak için bu işgale onay verdi. Bundan dolayı Türkiye’ye sınır belirlediler. Cerablus tarafından 12 kilometre Ezaz’a doğru gittikçe 8 kilometreye düşecek kadar içeriye girmeye onay verdiler. Ancak bir de Türkiye’nin daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’ın hesabı vardı. O da "Halep dahil bölge bizimdir" hesabıydı. Kaldı ki, tüm açıklamalarında bunu dile getirdi. Türkiye bu hesabını gerçekleştirmek için durmadan daha içlere doğru indi. Öyle ki, 30 kilometreye varan yerlere kadar indi.
Halep üzerinde Putin ile RTE arasındaki trafiğin ardı arkası kesilmedi. Her görüşmede Putin, "Nusra Halep’ten çekilsin" dedi. RTE adeta "gereğini yaparız" gibisinden cevaplar verdi. Türkiye'nin ödünler vererek oynadığı oyun onu Bab’a kadar sürükledi. Tabii Türkiye oyun kuruculukla bu oyunu sürdürmeye çalışıyor. Ancak işin içinde Rusya ve İran da olunca oyun kuruculuğunun Türkiye’ye verilmeyeceği de açık. Gelinen noktayı bir halk deyimiyle ele alırsak; dananın kuyruğu kopacak! Ancak bundan kimlerin kâr ve zararla çıkacağı belli olmaz.

REJİM FIRSATI İYİ DEĞERLENDİRDİ

Açıktan Rusya, gizli kapalı kapılar ardında ise ABD ve İran ile Türkiye arasında bu pazarlıklar sürerken, Suriye Baas Rejimi bunu bir fırsata dönüştürdü. Halep’te silahlı gruplara karşı saldırıya geçti. Son 13 gündür neredeyse silahlı grupların elinde yer kalmadı. Rejim Halep’in YPG dışında kalan alanların tamamında denetimini kurdu. Ancak bunda Türkiye’nin faktörü olduğu da ortaya çıktı. Zira Putin ile RTE arasındaki "Nusra Halep’ten çıksın" trafiğinde, RTE’nin Nusra için "gereğine bakarız" söylemlerine her ne kadar Nusra resmi açıklamalarında "çıkmayız" dese de, pratikte çıktığı görülüyor. Zira eğer Nusra Halep’ten çıkmasaydı silahlı gruplar bu denli güçten düşmez, Rejim de kısa süre içinde bu kadar ilerlemezdi. ABD, Rusya, İran, Suriye ile Türkiye arasındaki bu ilişkiler, çelişkiler yumağından en çok faydalanan Rejim oldu. Zira Halep’in neredeyse tamamına yakınını ele geçirdi. Türkiye, Putin trafiği ile Halep üzerinde kurduğu hesabı gizleyerek ordusu ve çeteleriyle birlikte daha içlere doğru inerken, Halep’te kalan çetelerden desteğini çekti. Bu durum 4 yıldır her türlü desteği verdiği çeteleri nihayetinde sattığını gösterdi. Bunu Ehrar Şam, Fetih Halep sorumluları da dile getirmeye başladı. Bu durum aynı zamanda bu gruplar içinde de bir çelişki ve çatışmanın doğmasına neden oldu. Ehrar Şam iki gün önce sorumlusunu değiştirerek grubun başına Ebu Ömer’i getirdi. Gruplar arasındaki çelişkiler, onları Türkiye yanlısı ve karşıtı olarak ikiye bölmüş durumda. Aynı çalkantı gruplar arasındaki çatışmalarda kendini gösteriyor. Sultan Murat ile Feylak El Şam, Asifet Şimal ile Nurettin Zengi, Nusra ile bu gruplar arasındaki çatışmalar olarak da bu çalkantı ortaya çıkıyor. Türkiye bu planı, Kürtlerin ilerlemesi, kantonları birleştirmesinin önüne engel olmak ve Halep üzerindeki tarihsel amacını gerçekleştirmek için yürüttü. Oyununu, Bab ve son günlerde hızını almadan "Minbic'e de girer, YPG ve diğer gruplardan temizleriz" açıklamasını yapacak kadar ileri götürdü. 

İRAN SAHNEYE ÇIKTI

Suriye iç savaşında İran baştan beri taraftı. Suriye Baas Rejimi tarafıydı. Şam, Hama, Humus’taki üsleri ile Selimiye, Kuseyr, Latkiye, Tartus’taki askeri taburlarıyla her zaman Suriye iç savaşında yer aldı. Ayrıca Halep çevresindeki Nubul ve Zehra kasabalarındaki yöneticileriyle Suriye savaşında yer aldı. Bunun yanı sıra Lübnan Hizbullahı eliyle baştan beri Suriye’nin çeşitli yerlerinde etkinliğini kurmak istedi. Birçok yerde de etkili oldu. Ancak İran, Kahire, Moskova ve Riyad’daki resmi toplantılar dışında hiçbir zaman Suriye’deki varlığını açık etmedi. Son dönemlerde Rusya ile Türkiye arasındaki pazarlıklar açıkça yapılmaya başlayınca İran resmi bir şekilde sahneye çıktı. Bu pazarlıkların sürdüğü sırada İran şu ana kadar "Bin askerimiz Suriye’deki çatışmalarda yaşamını yitirdi" açıklaması yaptı. İran, verdiği bedele dikkati çektiği bu açıklamasında, kendisinin içinde olmadığı hiçbir pazarlığın tutmayacağı, pazarlık yapanlarla savaşmak dahil her şeyi göze alacağının mesajını verdi. 

TÜRKİYE BİR TAKTİK SONUCU SURİYE'YE SÜRÜLDÜ

Bu sırada Türk ordusu ve çetelerinin Minbic'in batısı, Bab’ın doğusunda Minbic Askeri Meclisi'nin DAİŞ’ten temizlediği köy ve kasabalara saldırıları sürüyordu. Türk savaş uçaklarının kullanıldığı bu saldırılarda şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Tam da bu sırada Türk ordu güçleri ile çetelerine Kofer köyünde hava saldırısı yapıldı. Rejim ve Rusya arasında bu saldırı gerçekleşmişti. Ancak daha sonra Rusya "ABD yaptı" dedi. Suriye Baas Rejimi de kendilerinin yapmadığını söyledi. Bu tartışmalar sırasında Halep ile Efrîn arasında kalan Zerha nahiyesi bir hava saldırısına uğradı. Önce "Türkiye yaptı" denildi. Ardından Rusya uçaklarının olduğu yönünde bilgiler yayıldı. Rusya yaptığı açıklama ile bir yanlışlık olduğunu söyledi. Zehra’da İran hedef alınmıştı. Bu tartışmalar içinde yapılan hiçbir şey yanlışlık ve tesadüflerle olmaz. ABD ile Rusya, İran ve Baas rejimi Türkiye’yi bir taktikle Suriye topraklarına sürdü. Son dönemde yaşanan gelişmelere göre; ya Türkiye ile uzlaşıp onu planlarına dahil edecekler, yada ona karşı bir tutum ve tavır almaya gidecekler. Rusya, Halep’e yaklaşmaması şeklinde işbirliği yapıyor. Ayrıca ABD’ye karşı Suriye’de etkinlik kurmak için Türkiye’yi yanına çekmeye çalışıyor. Ancak Türkiye’yi yanına çekmek için uyguladığı taktik ve verdiği tavizler İran ve Rejim ile sorunlar yaşamasına neden olabiliyor. Bu durum önümüzdeki günlerde daha fazla netleşecek, kartlar daha fazla açık oynanmaya başlayacak gibi görünüyor. 

REJİM, TÜRKİYE'YE KARŞI SESİNİ YÜKSELTİYOR

Baas Rejimi her ne kadar Cerablus’un işgaline başta ses çıkarmadıysa da zaman zaman Türkiye’nin topraklarından çıkması yönünde açıklamalar yaptı. BM nezdinde şikayetlerde bulundu. Ancak Halep’te kuracağı denetimi düşünerek önceleri sadece bir iki açıklamadan ibaret ses çıkardı. Son günlerde Halep’te denetimi kurdukça sesini daha fazla yükseltmeye, üst perdeden çıkarmaya başladı. Türkiye’nin topraklarının derinliklerine inmesine sessiz kalmayacağını söylemeye başladı. Türkiye’nin Bab, Minbic'te ısrar etmesi durumunda Türkiye ile savaş dahil her şeyi göze alacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Halep, Bab çevresinde bunun örnekleri de yaşandı. 

KARTLAR DAHA AÇIK OYNANACAK

Tüm bu gelişmeler ve veriler üzerinden, Suriye iç savaşında 5 yıldan beri yaşananların son aşamasına gelindiğini söylemek mümkün. İran, Rusya, ABD, Türkiye ve Kürtlerin de içinde olduğu bir bölge savaşıyla yada Kürtlerin de irade olarak yer aldığı, Türkiye’nin geriletildiği bir çözüm de olsa Suriye’deki iç savaşta son aşamaya gelindiğini söylemek yerinde olur. Zira bundan öte kullanılacak ne argüman ne gizli kapaklı bir plan ve politika kaldı. Her güç artık açık bir şekilde kartlarını oynamaya başladı. Önümüzdeki dönemde bu kartlar daha açık oynanacak. 
Zira Türkiye’nin Şehba, Bab ve Minbic çevresinde hedefinin DAİŞ değil, Kürtler olduğu artık bariz bir şekilde ortaya çıktı. Artık tüm güçler tarafından Türkiye’nin, DAİŞ ile değil, Kürtler ve ittifak halindeki halklara karşı Suriye topraklarına girdiği ve işgal etmeye çalıştığı anlaşılmış durumda.