Berjin’i katledenler yanıldı asıl Berjin ve Cizre kazandı; ‘Dik dur ve gülümse’

Cizre’nin gülen yüzü Berjin, kendisine dayatılan feodal ve geri zihniyetli kaleleri birer birer yıkarak yürüdüğü özgürlük yürüyüşünde en çok sevdiği kentte direnişin merkezi Cizre’de “Dik dur ve gülümse..." diyerek ölümsüzleşti.

Daha çocukluk yıllarında özgürlüğe sevdalanmıştı Cizre’nin gülen yüzü Berjin, kendisine dayatılan feodal ve geri zihniyetli kaleleri birer birer yıkarak yürüdüğü özgürlük yürüyüşünde en çok sevdiği kentte direnişin merkezi Cizre’de “Dik dur ve gülümse. Bırak zülüm altında neden hep gülümsediğini merak etsin zalimler” diyerek ölümsüzleşti.

AKP ve Erdoğan’ın Kürt halkının en meşru talebi olan öz yönetimlere karşı geliştirdiği soykırım politikalarına karşı Cizre’de direnirken, Sarayın paralı katilleri tarafından vahşice bodrum katında yakılarak katledilen Berjin Demirkaya, ardında Kürdistan’da direnen kadınların ve çocukların dillerinden hiç düşürmeyeceği bir yaşam ve direniş öyküsü bırakarak ölümsüzleşti. Berjin Erdoğan’a şu mesajı vererek ayrıldı aramızdan: “Erdoğan’ın unuttuğu bir şey var ‘Bizler yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz. Akan kanlarımız toprakta can bulur yeniden yeşeririz ve güzellik katarız insanlığa. Utandırırız yine katliama sessiz kalanları. Çünkü biz güneşe sevdalı ölüme gülerek gidenlerdeniz.”

NEWROZ’UN GÜZELLİĞİNDE DÜNYAYA GELİR…

Erzurum’un Tekman ilçesine bağlı Geçit Köyü’nde (Madrak) 26 Mart 1977 yılında Newroz’un yaşama saçtığı güzellikler ortasında dünyaya gelen Berjin, 6 çocuklu bir ailenin kızı olarak Serhat’ın asi ve inatçı kişiliğini üzerinde taşıyarak büyümeye başlar.

Feodal yapının yoğun bir şekilde kendisini hissettirdiği bir köyde babasının yurtsever kişiliğinden kaynaklı İlk Okulu dünyaya geldiği Madrak köyünde bitirmeyi başarsa da Berjin, köy yaşamının zorluklarından kaynaklı eğitim hayatını devam ettiremez.

Berjin, eğitim hayatına devam etme koşulları bulamasa da okumaktan ve kendisini geliştirmekten hiç geri bırakmaz. Daha çocuk yaşta babasının eve getirdiği kitapları alarak köyde bulunan tepelere çıkıp kitap okuyan Berjin, aynı zamanda babasının isteği üzerine her akşam Erivan ve Amerikan’ın sesi radyolarını dinleyerek olup bitenleri babasına aktarırmış.

DAHA ÇOCUKKEN ÖZGÜRLÜĞE SEVDALANIR

Okuduğu kitaplardan ve her gün dinlediği radyolardan küçük bir köyün dışında bir yaşamın var olduğu bilinciyle büyüyen Berjin, daha çocuk yaştayken köylerine gelen PKK gerillalarından çok etkilenir. Onların köye gelmesini her gün dört gözle bekleyen Berjin, gerillalara söylemek için hep türküler ezberlermiş. Bu anıları Berjin’in kardeşi Rüştü Demirkaya şu şekilde dile getiriyor: “Ben daha çok küçüktüm, gerillalara şarkı söylemek için ablam Berjin ile hep yarışırdık. Onun sesi çok güzeldi dinlediği türküleri hemen ezberler ve gerillalar geldiğinde onlara büyük bir sevinçle söylerdi.”

EMEĞİYLE KENDİSİNİ VAR ETTİ…

Berjin’in doğayı çok sevdiğini söyleyen kardeş Demirkaya, “Babam arıcılık yapardı. Onlarca arı kovanımız vardı. Babam çoğu zaman işi gereği köyde olmazdı, bütün arılara ablam bakardı. Berjin doğayla bütünleşmek için sabah uyanır uyanmaz arı kovanlarının olduğu yere gider burada hem kitap okur hem de arılarla ilgilenirdi” diye ekliyor.

FEODAL YAPIYA HİÇBİR ZAMAN BOYUN EĞMEDİ…

Köydeki feodal yapıya da hiçbir zaman boyun eğmeyen Berjin, kadının hiçbir zaman bir erkeğin egemenliği altında yaşamaması gerektiğini kendisine daha çocuk yaşta felsefe edinmiş bir yapıya sahip birisiydi. Ablası görücü usulü ile evlendirildiğinde bu duruma en büyük tepki yine Berjin’den gelir. Yine Berjin kendi özgür iradesiyle tanıştığı bir gençle nişanlansa da kısa bir zaman sonra ‘Bir erkeğin egemenliğinde yaşamak bana göre değil. Bir ilişki olacaksa özgür olmalı’ diyerek nişanı bozar.

Köy içerisindeki rahat ve özgür tavırları amcası dahil köydeki feodal zihniyete sahip olanlarda büyük tepki ile karşılansa da Berjin, doğru bildiği hiçbir şeyden asla vazgeçmeyerek bir yaşam mücadelesi verir. Kardeş Demirkaya bu durumu ise şu cümleler ile özetliyor: “Ablam çok inatçı ve asi birisiydi asla başkalarının istediği gibi bir yaşamı kabul etmedi. Yanlış gördüğü her şeye itiraz edecek bir yapıya sahipti. Biz bu tavırlarından kaynaklı ona hep ‘deli’ derdik. Köyde ilk pantolon giyen kadın belki de ablamdı. Bundan kaynaklı tepki alsa da hiçbir zaman doğru bildiğinden vazgeçmedi.”

İNANDIĞI FELSEFENİN PEŞİNE DÜŞEN BİR YAŞAM…

Yurtsever bir ailede büyüyen Berjin, köydeki yaşamın kendisini doyurmadığını dile getirerek 28 yaşındayken Tekman’da Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kuruluşunda yer alır. Uzun yıllar burada ve Erzurum’da siyasi çalışmalarda aktif görev alan Berjin, kendisine dayatılan feodal zihniyetli kaleleri birer birer yıkarak ilerlemeye başlar. Bir kadın olarak yaşadığı zorlukların farkında olan Berjin daha sonra kadın çalışmalarına girer ve büyük bir yoğunlaşmasını bu durum üzerine gerçekleştirir. Erzurum’da yürüttüğü siyasi çalışmalardan kaynaklı bir süreliğine tutuklanan Berjin, Erzurum cezaevinde bir buçuk yıl kaldıktan sonra adli kontrole tabi tutularak tutuksuz yargılanmak şartıyla serbest bırakılır. Dışarı çıkar çıkmaz siyasi mücadelesine kaldığı yerden devam eden Berjin daha sonra KJA içerisinde aktif olarak kadın çalışmalarına devam eder.

DİRENİŞ MEVZİLERİNE VE CİZRE’YE UMUT OLUR

 Muş, Mersin ve Diyarbakır’daki çalışmalarının ardından Cizre’ye giden Berjin kadın çalışmalarını burada devam ettirmeye başlar. Türk devletinin öz yönetim ilanlarına dönük soykırım politikaları başlamasına rağmen Cizre’de kalmayı tercih eden Berjin, bombalar altından Cizre sokaklarında ortaya koyduğu yaşam sevinci ve bir an olsun bile yüzünden eksik etmediği gülümseme direniş mevzilerinde saf tutanlara büyük bir umut ve moral olur.

Kanında bulunan virüsten kaynaklı sık sık tedavi olması gerektiği halde Cizre’yi asla terk etmeyen Berjin’in kimi zaman Cizre sokaklarında dilinden hiç düşürmediği özgürlük ve direniş türküleri kimi zaman ise Türk devletinin saldırılarına karşı evlerini terk etmek isteyen insanlar yönelik yaptığı konuşmalar, Cizrelilerde bir umut olur.

ÖLÜMÜ GÖZE ALARAK CİZRE’DEYDİ

Botan’ı özellikle Cizre’yi her fırsatta çok sevdiğini dile getiren Berjin, Kürt kadınlarının ve gençlerinin zılgıtları arasından günden güne Cizre’de yükselen direnişin hep ön saflarında yer alır. Berjin’i Türk devletinin soykırım politikaları hiçbir zaman ger adım attırmaz. Üzerlerine yağdırılan bombalar altında yaşama umutla tutunan Berjin, direnişin ilerleyen günlerinde hasta annesini arayarak ‘beni merak etme anne ben iyiyim’ diyerek bir yandan da annesine umut olur.

Kardeş Rüştü Demirkaya, Berjin ölümü göz alarak Cizre’deydi diyerek Berjin’le yaptığı konuşmalarda Berjin’in kendisine söylediklerini şu şekilde özetledi “Ablam burada devletin saldırıları olsa da büyük bir direniş var. Kadınlar, çocuklar herkes sokaklarda direniyor. Herkes Cizre için ses çıkarmalı. Kimse bizim teslim olmamızı beklemesin biz direneceğiz gerekirse şehit olacağız. Ölmeyi göze aldık biz.”

‘ERDOĞAN’IN UNUTTUĞU BİRŞEY VAR BİZ ÖLSEK DE’

Berjin Demirkaya 22 Temmuz’da sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda Kürt halkına karşı katliam emrini veren Erdoğan’a karşı yaptığı paylaşımda şehit düşseler de asıl kazanın kendileri olacağını ve direnişin hep süreceğinin mesajını şu şekilde veriyor “Erdoğan’ın unuttuğu bir şey var ‘Bizler yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz. Akan kanlarımız toprakta can bulur yeniden yeşeririz ve güzellik katarız insanlığa. Utandırırız yine katliama sessiz kalanları. Çünkü biz güneşe sevdalı ölüme gülerek gidenlerdeniz.”

SARAYLAR SALTANATLAR ÇÖKER BİR GÜN…

Yine sosyal medya hesabından “Saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zülüm biter. Menekşeler acar üstümüzde, leylaklar da güler. Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır, birde yarınlar için direnenler…” Nazım Hikmet’in mısralarını paylaşan Berjin, bu mısraların tamda Botan’da can bulduğunu söyler.

Berjin’in en önemli yaşam sloganıydı gülmek. “Dik dur gülümse. Bırak zülüm altında neden gülümsediğini merak etsin zalimler hep” diyerek Cizre’nin sokaklarında hep gülerek direndi ve gülerek ölümsüzleşti.

ÖZGÜRLÜĞE SEVDALANDIĞI TOPRAKLARDA BİR DEVRİMLE SONSUNZLUĞA UĞURLANDI

Berjin’in bodrum katında yakılarak katledilen bedeni geçtiğimiz gün Berjin’in doğduğu topraklarda Tekman’ın Geçit Köyünde yani arıcılık yaptığı, küçük yaşlarda tepesine çıkıp kitap okuduğu, özgürlük türküleri söylediği köyde, özgürlük sloganları eşliğinde toprağa verildi.

Asiliği ve inatçılığı ile hiçbir zaman Tekman’daki ve kendi köyündeki feodal yapıya boyun eğmeyen Berjin, kadınların mezarlığa bile gitmesinin yasaklandığı bir yerde kadınların omuzlarında özgürlük sloganları ile sonsuzluğa uğurlandı. Berjin hem direnirken hem de yakılmış bedeninin içine sığdırıldığı birkaç metrekarelik bir tabutun içerisinden bir devrim yaparak geçti aramızdan.

DİK DUR GÜLÜMSE…

Berjin’in gülümseyen yüzü ve dilinden düşürmediği özgürlük türküleri Cizre’nin ve Kürdistan’ın sokaklarında yankılanmaya devam ediyor. Berjin, gülen yüzü ve direngen Kürt analarının zılgıtları eşliğinden geçti aramızdan. “Dik dur gülümse. Bırak zülüm altında neden hep gülümsediğini merak etsin zalimler.”

Şimdi sormak gerekir insanlıktan çıkmış soykırımcı bir devlet mi yoksa Berjin ve Cizre’mi kazandı? Cevabı nerde mi bu sorunun cevabı bugün Sur’da, Cizre’de, İdil’de ve Kürdistan’ın dört parçasında direnen kadınların ve çocukların dillerinden düşmeyen özgürlük türkülerinde…