Cizreliler ‘göçertme’ planını boşa çıkarttı

Devletin halkın öz yönetim iradesini sergilediği Kürt kentlerine dönük geliştirdiği saldırılarda planladığı “göçertme” Botan’da tutmadı.

Devletin halkın öz yönetim iradesini sergilediği Kürt kentlerine dönük geliştirdiği saldırılarda planladığı “göçertme” Botan’da tutmadı. Şırnak'ın Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinden göçe zorlanan halk, Türkiye metropolleri yerine Kürdistan'da kalmayı tercih ederek, soykırım saldırılarını da boşa çıkarttı. Cizre'den göç etmek zorunda kalan ve Kumçatı'ya yerleşen binlerce kişi, tekrar topraklarına döneceklerini belirterek, yasağın kalkmasını beklediklerini ifade ediyor ve "Cizre Kürtlerin diyarıdır, size yar olmayacaktır" diyor.

AKP’nin Kürtleri tasfiye etmek için 2014 yılının Eylül ayında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'na hazırlattığı ve 2015 yılında hayata geçirdiği "Çöktürme" isimli soykırım planının devlet için en önemli parçalardan olan ve en az 300 bin insanın göçertilmesinin hedeflendiği planın "göçertme" ayağı Botan’da tutmadı. Sıkıyönetim saldırılarında devlet güçlerin binlerce asker, polis ve tanklarla saldırdığı Şırnak'ın Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde saldırılarla göçe zorlananlar, zorla Türkiye metropolleri yerine kentlerinin çevre köyleri ile beldelerini tercih ederek devletin soykırım planını boşa çıkardı.

Devletin beklentinin aksine Cizre, Silopi ve İdil'de göç edenlerin yüzde 90'ı Türkiye metropolleri yerine Kürdistan'da kalmayı tercih etti. Büyük bölümü Şırnak merkez, Uludere, Beytüşşebap, Güçlükonak gibi ilçeler ile Dêrgul (Kumçatı) ve Kasrik beldeleri ile köylerine yerleşenler, "Topraklarımıza döneceğiz, davamızdan da vazgeçmeyeceğiz" diyor. Saldırılar sonrası sonrası Silopi'den göç etmek zorunda kalarak Dêrgul beldesine yerleşen binlerce kişi, ilçede yasağın kısmi olarak kalkmasının ardından geri dönerken; hala beldede bulunan binlerce kişi de topraklarına dönmeyi bekliyor.

Yasaktan önce Cizre'de maden mühendisi olan Ahmet Durak (29), devletin 1990'lı yıllarda da köylerini yakarak kendilerini göçerttiğini, bugün ise hendek ve barikatları bahane ederek şehirlerini harabeye çevirdiğini söyledi. Durak, "Bu savaşın sebebi olarak hendekler gösterildi. Ama 1990'lı yıllarda bizler köylerde yaşıyorduk. O zaman da gelip köylerimizi yaktılar. O zaman da hendek mi vardı. Bunlar Kürtleri katletmenin bahanesi" dedi.

"Kesinlikle Cizre'den, yurdumuzdan vazgeçmeyeceğiz" diyen Durak, devletin asıl planın Kürt yurtseverliğinin yoğun olduğu yerlerdeki insanları göçerterek, Kürt halkını tasfiye etmek olduğunu kaydetti. Kürt halkının bu oyunu görerek, Kürdistan dışına göç etmediğini belirten Durak, şunları dile getirdi: "Kafalarındaki düşünce budur. Ama Cizreliler bu oyunu görerek bu oyuna gelmedi. Ama bu düşünceyi kafalarından çıkarsınlar. Biz topraklarımızı kaybetmeyeceğiz. Mesela bizler şimdi Dêrgul'deyiz. Buranın nüfusu 3 katına çıkmış. Hepsi Cizreli. İnsanlar göç ederek metropollere gitmedi. Burada kaldılar ve yasağın kalkmasını bekliyorlar. Bizler Cizre'ye dönmeyi bekliyoruz. Orada bir çadır bile kursak, orada kalacağız ve topraklarımızı onlara bırakmayacağız."

Devletin soykırım saldırılarıyla kimlik bilinci olan her bir insanın dünyanın bir yerine dağıtmayı hedeflediğine vurguda bulunan Vasfiye Kalkan (30) da "Cizre'yi onlara yar etmeyiz" diyerek şöyle konuştu: "Devlet bize yaptığı saldırılarla her birimizi dünyanın bir ucuna dağıtmaya çalıştı. Bize toprağınızdan ve çocuklarınızdan vazgeçin diyorlar. Ama bizler ne toprağımızdan ne de gençlerimizden vazgeçmeyceğiz. Bizler davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Yasağın kalmasını bekliyoruz. Yasak kalkar kalkmaz aynen topraklarımıza döneceğiz. Cizre'yi onlara yar etmeyiz. Bunu kafalarından çıkarsınlar. Cizre Kürtlerin diyarıdır, devlete yar olmayacaktır."

Kalkan, hiçbir zaman davalarından vazgeçmeyeceklerini belirterek, "Topraklarımıza döneceğiz, davamızdan da vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadara da bu uğurda mücadele edeceğiz. Kesinlikle toprağımızı terk etmeyeceğiz. Gider Cizre'mizin toprağında yaşarız ama onun TOKİ'lerine yerleşmeyiz. TOKİ'leri başını yesin. Evlerimizi yaktılar, malımızı mülkümüzü talan ettiler. Bizler onlara oy vermediğimiz için bunu yapıyorlar. Ama ne yaparsan yap sana oy da vermeyeceğiz. Davamızdan da vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu.

8 çocuğu ile birlikte Cizre'den çıkmak zorunda kaldığını söyleyen Azize Güven (42) de Cizre'den başka yurtlarının olmadığını dile getirerek, "Evlerimizi tanklarla toplarla taradıktan sonra çocuklarımız alarak çıkmak zoruna kaldım. 8 çocuğum var. Evlerimizi viraneye çevirmişler. Hepsini ateşe vermişler. Ama olsun bizler yine de toprağımıza döneceğiz. Memleketimizi bırakmayacağız. Birazcık da idare edebilirsek döneceğiz. Bizin gidecek başka yerimiz yok" diye konuştu. Güven'in eşi Asker Güven ise "Yasak kalkar kalkmaz oraya döneceğim. Yerimizi yurdumuzu nasıl bırakalım? Burada akrabalarımızın yanına geldik yasağın kalkmasını bekliyoruz" dedi.

Beldelerine saldırıların ardından 2 binin üzerinde Cizrelinin göç etmek zorunda kaldığını ve daha önce de Silopi'den göç edenlerin olduğunu söyleyen HDP Kumçatı Belde Eşbaşkanı Ekrem Güler, yasağın kısmi olarak kalkmasıyla birlikte Silopililerin döndüğünü Cizrelilerin ise topraklarına dönmek için gün saydığını söyledi. Kürt halkının bu tür katletme ve göçertme politikalarına yabancı olmadığını hatırlatan Güler, "Tarihte de Kürt halkına yönelik bu tür katliamlar oldu. Katledilmeler, zindana atılmalar, BOTAŞ kuyularına atılmalar Kürt halkının yabancısı olduğu bir şey değil. Şimdi beldemizde 2 binin üzerinde Cizreli var. Saldırılar başlayınca buraya göç ettiler. Cizre'deki yasağın kalkmasını bekliyorlar" dedi.

Kürt halkının devletin göçertme oyununa gelmediğine işaret eden Güler, şunları söyledi: "Halkımız, ‘Burası bizim toprağımız. Atalarımızın toprağı.Bizi parça parça da etseler bizler o topraklara yeniden döneceğiz’ diyorlar. Devlet Cizre'nin Kürdistan'ın kalbi olduğunu biliyor. Orayı tasfiye ederek tüm Kürdistan'ı tasfiye etmek istedi. Ama halk bu oyuna gördü ve bu oyuna gelmedi. Bunun için de Kürdistan dışına göç etmedi. Mesela Cizre'den göç edenlere bakalım çoğu Dêrgul, Şırnak, Kasrik, Uludere, Beytüşşebap, Güçlükonak ve köylerine yerleşmiş durumda. Buralara göç etmeyenler ise yine Kürdistan'ın diğer illerine göç etti. Ama bu kalıcı bir göç değil, geçici bir göçtür. Herkes yasağın kalkmasını bekliyor. Bir çadırda dahi olsa kendi topraklarında yaşayacaklar. Bunu dile getiriyorlar."