Devrim ateşinin Dêrik'te yandığı gün: 21 Temmuz

İlk kıvılcım 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de çakıldı. Rojava Devrimi 21 Temmuz’da Dêrik, Efrîn olarak devam etti. 21 Temmuz 2012, Rojava Devrimi tarihine Dêrik’in özgürleştiği gün olarak geçti.

Dêrik'in özgürleştiği 21 Temmuz 2012'yi anlatan Hecî Çeto, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın perspektiflerinden yararlandıklarını belirtti. Çeto, "21 Temmuz'dan başlayarak 3 gün içerisinde rejimi Dêrik’te 6 noktada hapsettik. Artık tüm yönetim halkın eline geçti. Halkımız kendi yaşamını kendi düzenlemeye başladı” dedi. 

Tunus’ta başlayan, daha sonra Libya, Mısır ve Suriye’ye yayılan, 'Arap Baharı' olarak adlandırılan süreç, Suriye’yi bugün bile içinden çıkılamayan bir krize soktu. Suriye’yi harabeye dönüştüren ve Suriye halklarını yıkımın eşiğine getiren yangın, Rojava'da PYD ve 2011 yılında kurulan TEV-DEM’in müdahalesiyle devrim ateşine dönüştü. 

İlk kıvılcım 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de çakıldı. Rojava Devrimi 21 Temmuz’da Dêrik, Efrîn olarak devam etti.  21 Temmuz 2012, Rojava Devrimi tarihine Dêrik’in özgürleştiği gün olarak geçti.

Derîk’te başlayan devrim hamlesine ve hazırlık sürecine bizzat katılan Dêrik Bölgesi PYD Meclisi Üyesi Hacî Çeto, 21 Temmuz'a ilişkin değerlendirmelerde bulundu...

2‘MÜCADELEYE KAZANDIRILMIŞ BİR HALK VARDI’

Hecî Çeto, tüm Rojava’da olduğu gibi Dêrik’te de devrimin temel zeminini Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yürüttüğü çalışmalardan aldığını ifade ederek, şunları söyledi: “Rojava halkında bu çalışmalar özellikle Önderliğin çalışmaları sonucu önemli bir mücadele bilinci ve kültürü oluşmuştu. Kürt Özgürlük Hareketi'ne katılımlar yaşanmış ve şehitler olmuştu.  Rojava’da yüzlerce şehit ailesi vardı ve çalışmalara katılıyorlardı. 2003’te PYD’nin kuruluşuyla birlikte rejimin tüm baskılarına rağmen kitle daha fazla örgütlü hale geldi ve kitlede bir hareketlenme oldu. Bu Derîk açısından da böyleydi. 2004 Qamişlo Serhildanları sürecinde en kitlesel kalkışlardan biri Derîk’te yaşandı ve 2 şehidimiz oldu. 2004 sonrası rejimde çok özel politikalar uyguladı. Çok ciddi baskılar yapıldı. Yüzlerce insan tutuklandı, katledildi.”

‘ARAP BAHARI İLE HAZIRLIKLARA BAŞLADIK’

PYD’nin kuruluşu ve Qamişlo Serhildanı ardından rejimin tüm baskılarına karşın PYD’nin gizli de olsa çalışmalarını aksatmadan yürüttüğünü dile getiren Çeto, devrim temel hazırlıklarının ise 2010 yılında başlayan ve Arap Baharı adı verilen süreçle birlikte başladığını söyledi. Bu doğrultuda Dêrik Bölgesi’nde de devrim hazırlıkları yapmaya başladıklarını kaydeden Çeto, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önderliğin savunmalarında perspektifler netti. Yani gelişmeleri tahmin etmekte ve ona göre hazırlanmakta önemli ipuçları veriyordu. O zaman biz de hazırlıklar kapsamında ilk olarak şehit aileleriyle toplantılar yapmaya başladık. O süreçte gerçekten Kürtlüğe, mücadeleye en fazla bağlı olanlar, tehlikeleri en fazla göze alanlar onlardı. O zaman Dêrik, Girkê Legê ve Rimelan hepsi ' Dêrik Eyaleti' olarak adlandırılıyordu. 2010 yılında Suriye’deki ilk geniş toplantı olarak Derîk'in Koçera bölgesinde Şehit Aile Kurumu'nun 1. Konferansını gerçekleştirdik. Bu toplantıda PYD olarak halkla genel Ortadoğu’daki ve Suriye’deki durumu yine gelişmelerin hangi noktaya gelebileceğini tartıştık.  Bizim bu gelişmelere bir taraf olmamızın Kürt halkının çıkarları açısından bir faydası olmayacağını anlattık. Şehit Aile Kurumu da her yerde örgütlendi. Yekitiya Star örgütlülüğünü genişletti.  Aslında diyebiliriz ki bu konferansla birlikte TEV-DEM de artık yavaş yavaş kuruldu. Artık sürekli bir sistem kurmak için köylerde, mahallelerde toplantılar yapıldı. Gece gündüz durmak yoktu.”

‘REJİMDEN ÇOK PDKS VE ENKS ZORLADI!'

Çeto, 15 Mart 2011’de Suriye’de rejim karşıtı ilk gösteriler başladığında Derîk halkında bir kafa karışıklığı yaşadığını söyleyerek, bu süreçte 2010’dan beri yürütülen devrim hazırlıkları nedeniyle kafası en net olan kesimin PYD’nin örgütlü kitlesi olduğunu dile getirdi. Suriye’de gösterilerin başlamasının ardından Derîk’te de yer yer gösterilen olduğunu ama çok bilinçli gelişmediğine işaret eden Çeto, şöyle devam etti:

"O zaman PDK’ye bağlı güçler ve partiler de kendilerini Suriye muhalefetinin bir parçası olarak tanımlıyorlardı. Bizim de bütün Kürtlerle ortak görüş oluşturma, birlikte hareket etme istemimiz vardı. Çok net hatırlıyorum; bizim Dêrik 'te gerçekleştirdiğimiz ilk eylemde bizim kitlemiz sadece 73 kişiydi. Biz her cuma günü sokağa çıkıyor, eylem yapıyorduk. Bu eylemlerde Önderlik, şehitler, Kürt halkının özgürlüğü ve Rojava devrimine ilişkin sloganlar atıyorduk. Biz sokağa çıktığımızda bizimle eş zamanlı olarak PSKS ve ENKS tarafından kurulan ama bağımsız gibi davranan örgütler de sokağa çıkıyorlardı. Fakat Kürtlüğe dair hiçbir sloganları yoktu. 'Özgür Ordu' sloganlarını atıyorlardı. Bize kitleye, Suriye muhalefetine katılma dayatması yapıyorlardı. Bazen bazı gençleri örgütlüyorlardı. Bunlar bizim eylemlerimizde provokasyon geliştirip bizimle rejimi hazır olmadığımız bir çatışma içerisine sokarak gücümüzü ezdirmeye ve böylece genel kitleyi Suriye muhalefetine katmaya çalışıyorlardı. O süreçte en fazla onlardan dolayı zorlandık."

‘ARTIK DEVRİMİ BAŞLATMAYA HAZIRDIK’

KDP’ye bağlı partiler ve daha sonra bunların oluşturduğu ENKS’nin tüm çabalarına rağmen devrim hazırlıklarının, örgütlenmelerinin ve örgütlü kitlelerinin giderek büyüdüğünü vurgulayan Çeto, şunları ifade etti:

"O süreçte bizim kitlemiz giderek büyüyor, ama ENKS kitlesi küçülüyordu. Devrim başladığında hemen hemen Dêrik halkının yüzde 50’si PYD kitlesi olarak devrime aktif katıldı. Tartışmalarımız, örgütlenmemiz, halkı ikna etmemiz kitlemizi artırıyordu. Bir diğer yandan ise rejimin yaşanan çatışmalar sonucu zayıflaması halktaki rejim korkusunu azaltıyordu. 2011 yılından itibaren diğer örgütlenmelerle birlikte öz savunma birliklerini oluşturmaya ağırlık verdik. Yani biz artık devletin ve farklı güçlerin de bir karışıklık, provokasyon yapmasını bekliyorduk. Faili meçhuller ve farklı saldırıların olabileceğini düşünüyorduk. Artık her mahalle ve köyde öz savunma birlikleri oluşturuluyordu ve bunlar kendi mahallelerinin savunmasını yapıyorlardı. Aslında YPG’nin temeliydi, diyebiliriz.” 

Çeto, 19 Temmuz devrimi başlamadan 15-20 gün öncesinde bu devrime hazır olduklarını ifade ederek, “Bu süreçlerde TEV-DEM yönetimi olarak biz hepimiz bir araya gelip bu konuda bir toplantı yaptık. Yine YPG güçleri de ayrı bir toplantı gerçekleştirdi. Tüm bu çalışmalarda, toplantılarda Huseyin Çawiş de büyük rol oynadı. Örgütlenmede de büyük katkısı oldu. Planlamaya göre halk çalışmalarında olanlar, örgütlü kitlemiz devletin sivil kurumlarının etrafını tutacak ve devlet güçlerinden oradan çıkmasını isteyecekti. Rejimin askeri yerlerini ise YPG ve milis örgütlülüğümüz kuşatacaktı” diye konuştu.

21 TEMMUZ GÜNÜ NELER YAŞANDI?

Haci Çeto, Rojava Devrimi, 21 Temmuz günü başlayan hamleyi ise şöyle anlattı:

"19 Temmuz günü Rojava Devrimi’nin ilk kıvılcımı Kobanê’de çakıldı. 21 Temmuz günü sabah 07.30-08.00 arasında biz artık planlamamızı devreye koyduk. Bizim örgütlü kitlemiz harekete geçti. Halk devrimiydi. Şehirde planlamamıza göre dağıldık. Her grup 2-3 rejim merkezini kuşatacak ve devletten çıkmasını isteyecekti. Muhalifler gibi yakıp yıkmayı veya kan dökmeyi hedeflemiyorduk. Sadece kendi bölgemizi korumak ve özgürleştirmek istiyorduk. Rejim güçlerine bu doğrultuda çağrılar yaptık.  Kuşatma ve çağrılarımız karşısında sivil kurumlar direnmediler. Fakat bazı siyasi ve askeri merkezlerde çağrılarımıza karşın bir direniş gelişti.  BAAS siyasi merkezi -ki bütün bölgeyi kontrol ediyordu-, 'teslim olmuyoruz' deyip ilk mermiyi patlattılar. O zaman YPG devreye girdi. Ve 2 saate yakın çatışma yaşandı. Kitle dağılmadı. Ama her şey YPG’nin kontrolündeydi.

Saat 11.00 civarlarında askeri müfrezenin olduğu yerde çatışmalar başladı. Burada BAAS rejiminin özel güçleri kalıyordu.  3 güne yakın burada çatışma oldu. Bir de istihbaratlarının olduğu merkezde çatışma yaşandı, onlar da hemen teslim olmadı. 3 güne yakın direndiler. Sonuç itibarıyla Dêrik  şehrindeki 6 nokta dışında her yer rejimden temizlendi. Kalan noktalarda da siyasi, askeri ve istihbarat merkezleri vardı. Zaten bütün güçlerini de buralarda topladı. O süreçte Girke Lege ve Rimelan’a müdahale etmedik. Bu süreçte bir de şehit verdik. Bawer Dêrik arkadaş ilk gün şehit oldu. Dêrik’in Rojava Devrimi sürecindeki ilk şehididir, kendisini saygıyla anıyorum.

‘REJİMİ TÜMDEN ÇIKARMAYI SONRAKİ AŞAMAYA BIRAKTIK’

Rejim çıkardığımız tüm güçlerini bir noktada topladı. Askeri gücümüz yeterli gelmiyordu. Yine hava saldırıları gerçekleştirip şehirlerimizi Suriye şehirlerine çevirmesini istemiyorduk. Böyle tamamladık.  Artık onlar artık bu 6 noktada kaldılar, biz de kendi yerlerimizde. Ama rejimi kuşatma altında almıştık. Artık hiçbir şeyimize karışamıyordu. Yemek ve sularını kesmedik. Fakat dışarı çıkıp yiyecek vs. ihtiyaçlarını karşılayacak kişilerin sabit ve belirli kişiler olması koşulunu koyduk. Çünkü böyle yapmasaydık istihbaratçıları sokaklarımıza ve kitlemizin arasına girip provokasyon yaratacaktı. Aslında daha ilk hamlede devlet kalmadı. Sadece 6 noktada, o da hapsolmuş bir biçimde kaldı."

'HALK KENDİ YAŞAMINI KENDİ ÖRGÜTLEMEYE BAŞLADI'

Dêrik Bölgesi PYD Meclisi Üyesi Hecî Çeto, ilk hamleden sonra güçlerinin ve kitlelerinin giderek büyüdüğünü, 3 ay sonra ikinci bir hamle başlatılarak kalan rejim güçlerinin de Dêrik’ten çıkarıldığını söyleyerek, değerlendirmesini şöyle bitirdi:

"21 Temmuz günü başlayan ilk aşamanın elde ettiği başarı, giderek örgütlenmemizin büyümesini beraberinde getirdi. İlk aşamada sayısı 200-300 civarında olan YPG güçlerinin sayısı yaklaşık 4000’i aştı.  Yine sokak sokak savunma komiteleri oluşturduk. Kendi nöbetlerimizi tutmaya başladık. Artık Dêrik’te devlet kalmamıştı ve yaşamsal ihtiyaçların tümünü kendimizin karşılaması gerekiyordu. Bunlar için komiteler kurduk. Dêrik’te yaşayan diğer halkları ziyaret ettik. Suriye’nin durumunu, devrimimizin ilke ve amaçlarını anlattık. Bütün bunlar bir gelişim yarattı.

İlk hamleden 5-6 ay sonra ikinci hamle başladı. Bu defa hamleyi YPG güçleri ve milis güçleri yürüttü. Bu ikinci operasyon sonucunda Dêrik tümden özgürleştirildi.”