DTK: Öcalan'ın özgürlüğü için mücadele en stratejik çalışmadır

DTK ara Genel Kurul Toplantısı sonuç bildirgesinde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, yaşamının ve sağlığının güvence altına alınarak, özgürlüğüne kavuşturulması mücadelesini en öncelikli ve stratejik çalışma temeli olacağı kararı alındı.

DTK ara Genel Kurul Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, yaşamının ve sağlığının güvence altına alınarak, özgürlüğüne kavuşturulması mücadelesini en öncelikli ve stratejik çalışma temeli olacağı kararı alındı. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ara Genel Kurul Toplantısı, Amed Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda gün boyu yapılan tartışmaların ardından son buldu. DTK Eşbaşkanları Leyla Güven, Hatip Dicle, BDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, KJA, Barış Anneleri Meclisi, HDP milletvekilleri, DBP Belediye Eşbaşkanları, DBP ve HDP'li siyasetçilerin yanı sıra çok sayıda delege ve halkın katılımı ile yapılan Kurul'da önemli kararlar alındı. Alınan kararlar, Kürtçe ve Türkçe olarak açıklandı. Sonuç bildirgesini HDP Ağrı Milletvekili ve DTK Başkanlık Divanı Üyesi Dirayet Taşdemir okudu. 

Taşdemir, Türkiye, Kürdistan ve tüm Ortadoğu'da son derece önemli siyasal ve toplumsal gelişmelerin yaşandığını hatırlatarak, "7 Haziran seçim sonuçları ve halk iradesine karşı gerçekleştirilen Saray darbesi ile birlikte, Türkiye bir savaş iklimine doğru adım adım sürüklendi. Bu savaş iklimi de pusuda bekleyen darbeciler için bulunmaz bir fırsat oluşturdu" dedi. 

Askeri darbe girişiminin, esas olarak halklara yapıldığını vurgulayan Taşdemir, "Askeri darbe girişiminin, son derece önemli siyasal ve toplumsal sonuçları olacaktır. Askeri darbe girişimini, Kürt sorunu başta olmak üzere her türlü toplumsal sorunun çözümü için, bir fırsata dönüştürmek mümkündür. Var olan durum mevcut kriz durumunu ve çatışmaları derinleştirecek, daha kapsamlı yeni askeri- siyasi darbelere davetiye çıkartacaktır" diye konuştu. 

Ara kurulda yapılan tartışmaların ardından okunan sonuç bildirgesinde şu kararlar açıklandı: "Kürdistan, Türkiye ve tüm Ortadoğu'daki gelişmeleri ve bu gelişmelerin ortaya çıkardığı siyasal ve toplumsal sonuçları kapsamlı tartışmış, Ortadoğu'da yeniden bir dizaynın kaçınılmaz olduğunu değerlendirmiş; Çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı bir toplumsal mozaiğe sahip Ortadoğu'daki tüm çelişki, çatışma ve savaşların ana kaynağının mevcut sömürgeci, Ulus devlet sistemi olduğu gerçeğinden yola çıkarak; çözümün de, Demokratik Ulus paradigması temelinde mümkün olduğu gerçeğine bir kez daha güçlü vurgu yapmıştır.

Ortadoğu'nun yeni konjonktürü ve dinamikleri, Kürt halkının mücadele birikimi ve örgütlülük düzeyi halkımızın bir statü sahibi olmasını ve Demokratik özyönetimle kendi kendini yönetmesini zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır.

Kürt sorunu başta olmak üzere, Türkiye'nin demokratikleşme sorunlarının barışçıl çözümünde Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın rolünün son derece önemli ve stratejik olduğu gerçeğinin altını çizerek; Sayın Öcalan'la, müzakerelere başlanmasını, demokratik ve barışçıl çözüm için hayati önemde görür. Sayın Öcalan'ın, yaşamının ve sağlığının güvence altına alınarak, özgürlüğüne kavuşturulması mücadelesini en öncelikli ve stratejik çalışması olduğunu bir kez daha teyit eder. Buna bağlı olarak, askeri darbe girişimi sonrasında, sayın Öcalan'ın yaşamı ile ilgili yaşadığımız kaygı ve endişelerimizin giderilmediği, aksine daha da arttığını belirterek, çok acil olarak, Sayın Öcalan'ın ailesi ve avukatları başta olmak üzere, bağımsız bir heyetin Öcalan'la görüştürülmesi çağrısını yineler.

Kürt sorununun, Kürdistan'ın tüm parçalarında demokratik çözümü için mücadelede Ulusal Birliğimizin demokratik temeller üzerinde kurularak, ortak paydalarda ortaklaşmasının, tüm Kürdistani yapı ve kurumların ertelenmez görevi olduğunu belirtir. Ulusal Kongre çalışmalarının tekrar başlatılması çağrısını yapar. 

Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Silopi, Yüksekova vb. İl ve ilçelerimizde sokağa çıkma yasaklarının kaldırıldığı açıklanmış olmasına rağmen, yasakların halen sürdürülmesini ve yıkımların devam ettirilmesini şiddetle kınar. Birleşmiş Milletlerin, yıkıma ve katliama uğratılan bu il ve ilçelerde, bağımsız insan hakları heyetlerinin inceleme yapmasının Türkiye tarafından engellendiği yönündeki açıklamalarının önemli olduğunu belirtir. Bağımsız heyetlerin söz konusu incelemelerde bulunması için girişimlerini sürdürmesi ve Türkiye devleti ve hükümetinin de bağımsız ve tarafsız heyetlerin inceleme yapmasına engel olmaması çağrısını yapar. Halkımızın yakılıp yıkılan evlerinin ve arazilerinin gasp edilerek kamulaştırılmasına, Terolar örneğinde olduğu gibi, mülteciler üzerinden şehirlerimizin demografik yapısının değiştirilmeye çalışılmasına karşı halkımızı duyarlı olmaya ve mücadele etmeye çağırır. Ayrıca, büyük bir yıkıma ve göçe zorlanan bu ilçelerimizdeki halkımızla dayanışmanın bütün halkımız ve demokrasi güçleri açısından ahlaki bir görev olduğunu belirterek, ülkedeki ve diasporadaki tüm halkımızı ve halkımızın dostlarını, Rojava Derneğinin başlatmış olduğu Kardeş Aile Kampanyasına destek vermeye çağırır. 

Askeri darbe girişimi sonrasında, gözaltına alınanlara karşı uygulanan insan hakları ihlallerine ve işkencelere karşı çıkar, darbe sorumlularının adil mahkemeler karşısında yargılanmasını ilkesel bir tutum olarak belirler.

Askeri darbe girişimi ile birlikte ilan edilen OHAL'i, insan haklarına ve Türkiye'nin demokrasi sürecine karşı bir müdahale olarak değerlendirir. OHAL'in derhal kaldırılması çağrısını yapar.
Milletvekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve belediyelere kayyum atama girişimlerini, halkımızın öz iradesine karşı faşizmin yasa dışı bir darbesi olarak değerlendirir, bu darbeye karşı direnişi meşru görür.

90'lı yılların faili 'meçhul' seri cinayet işleme politika ve uygulamalarının günümüzde tekrar uygulamaya konulduğu tespitini yaparak, Şırnak DBP il yöneticisi Hurşit Külter'in bu uygulama sonucunda katledildiği endişesini ve kaygılarını dile getirir. 

Hurşit Külter'in akıbetinin öğrenilmesi için, bütün ulusal ve uluslararası kamuoyunu, insan hakları ve sivil toplum kuruluşlarını duyarlı olmaya çağırır. 

AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte kadın ölümlerinin yüzde bin 400'lük artışını vahim bir durum olarak değerlendirmiş. AKP Devletinin faşizan tekçi ve eril zihniyetten kaynağını alan politikalarının buna sebep olduğunu vurgulamıştır. Bizler kongre bileşenleri olarak kadına karşı ideolojik olan bu saldırılar karşısında mücadele edeceğimizi beyan ediyoruz. Yine kadına yönelik tüm bu baskı ve katliam politikalarına karşı tüm kesimleri ortak direniş için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

3 Ağustos 2014 tarihinde IŞİD terör çetelerinin Şengal'de Êzidî halkımıza karşı gerçekleştirdiği katliamı bir kez daha lanetler, kaçırılan bütün Êzidî kadınların özgürlüklerine kavuşturulması için mücadele etme kararlılığını, güçlü bir biçimde teyit eder. 3 Ağustos'u Kadın Kırımı Ve Soykırıma karşı Uluslararası Mücadele Günü Olarak kabul eder. Şengal katliamının bir soykırım olduğu gerçeğinin, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilmesi çağrısını yapar.

KJA'nın başlatmış olduğu, "Önderliğime, Toprağıma, Özgürlüğüme Sahip Çıkıyorum" kampanyasını destekler, halklarımızı, demokrasi güçlerini ve uluslararası kamuoyuna da destek çağrısı yapar.
Rojava'da IŞİD terör çetesine karşı mücadelede şehit düşenlerin, cenazelerinin aileleri tarafından alınabilmesi için sınırdan geçiş konusunda, AKP hükümeti ve ilgili devlet yetkililerinin, kolaylık sağlamaları çağrısını yapar.

27 Temmuz 2016 tarihinde IŞİD terör çetesi tarafından gerçekleştirilen Qamışlo katliamını bir kez daha lanetler, IŞİD vb. terör çetelerine karşı mücadele kararlılığını yineler.

Kürdistan halkına ve Türkiye demokrasi güçlerine yönelik yapılan operasyon, baskı, yıkım ve vahşete karşı, bütün ulusal ve uluslararası kamuoyunu, ilerici -demokrat bütün kurum ve şahsiyetleri, yaşananlar karşısında duyarlılık göstermeye ve dayanışmaya çağırıyoruz.”