Ebu Steyf: Şeddadê’de DAİŞ çetelerine stratejik bir darbe vuruldu

Ceyş El Suwar Tişrin Cephesi Komutanlarından ve QSD askeri meclis üyesi Ebu Steyf, “Şeddadê, DAİŞ çetelerine indirilen stratejik ve taktik bir darbedir. DAİŞ çetelerini her geçen gün daha fazla yenilgiye uğratıyoruz” dedi.

Şeddadê’nin QSD güçleri tarafından özgürleştirilmesiyle DAİŞ çetelerine ve Türk devletine stratejik bir darbe vurulduğunu söyleyen Ceyş El Suwar Tişrin Cephesi Komutanlarından ve QSD askeri meclis üyesi Ebu Steyf, “Şeddadê, DAİŞ çetelerine indirilen stratejik ve taktik bir darbedir. DAİŞ çetelerini her geçen gün daha fazla yenilgiye uğratıyoruz” dedi.

Ceyş El Suwar Tışrin cephesi komutanlarından ve QSD askeri meclis üyesi Ebu Steyf ile Tışrin çevresinde son günlerde artan DAİŞ çetelerinin hareketliliği ve saldırılarını, 27 Şubat’ta yürürlüğe giren ateşkesi, Şeddadê’nin QSD güçleri tarafından özgürleştirilmesini, Halep’te yoğunlaşan çete saldırılarını ve Ezaz – Efrîn hattında Türk devletinin geliştirdiği saldırıları konuştuk.

Son günlerde Tışrin barajı ve çevresine yönelik çete saldırıları yoğunlaşmış görünüyor. Tışrin barajı ve civarındaki son durum nedir?

Hatırlanacağı üzere QSD güçleri olarak 23 Aralık günü halklarımızın da yoğun talebi üzerine Kobanê’nin güneyinde yer alan ve DAİŞ çetelerinin işgali altında bulunan alanlara yönelik özgürleştirme hamlesi başlatmıştık. 26 Aralık günü de gerek Kobanê’nin güneyinde yer alan köy ve mezralar gerekse de Tışrin barajı, beldesi ve çevresi güçlerimiz tarafından özgürleştirilmişti.

DAİŞ çeteleri son zamanlarda Tışrin barajı ve çevresinde saldırılarını yoğunlaştırmış durumda. DAİŞ çeteleri Tışrin barajı ve çevresini yeniden kontrolü altına almak istiyor. Tabi Tışrin barajı çok stratejik bir nokta. Kobanê, Mınbiç ve Cerablus’a açılan bir kapı niteliğinde. İktisadi olarak da çok önemli bir yer. Tabi bu nedenle DAİŞ çeteleri 26 Aralık günü kaybettiği Tışrin barajı ve çevresine saldırılarını yoğunlaştırarak tekrar işgal altına almayı amaçlıyor.

DAİŞ çeteleri son dönemlerde saldırılarını yoğunlaştırsa da savaşçılarımızın direnişi, iradesi ve kararlılığı karşısında kırılmaya devam etmiştir. Ancak DAİŞ çeteleri tekrar tekrar saldırı girişimlerinde bulunuyor. Savaşçılarımızın mevzilerine ağır silahlarla saldırılar, taciz atışları vb. girişimler bulunuyor. Ancak her denemeleri hüsranla sonuçlanıyor. Savaşçılarımızın direnişi, iradesi ve kararlılıkları karşısında hüsrana mahkumdurlar.

DAİŞ çeteleri için Suriye ve Rojava’da stratejik alanlar var. Örneğin Şeddadê, Raqqa, Mınbiç gibi. Bu stratejik alanlardan biri olan Şeddadê QSD güçleri tarafından özgürleştirildi. Bundan sonra ne olacak?

Şeddadê, DAİŞ çetelerine indirilen stratejik ve taktik bir darbedir. DAİŞ çetelerini her geçen gün daha fazla yenilgiye uğratıyoruz. Bu başarıda büyük fedakarlıklar sergileyen savaşçılarımızın başarısıdır.

QSD çatısı altında yer alan Ceyş El Suwar güçleri olarak halklarımızdan gelen talep doğrultusunda hareket etmeye devam edeceğiz. QSD güçlerine demokratik bir Suriye özlemi içerisinde olan ve çete gruplarının zulümlerinden kurtulmak isteyen bölge halklarından yoğun talep var.

Ceyş El Suwar güçleri olarak Mınbiç’te ve El Bab’ta yaşayan halklarımızdan gelen talepleri değerlendiriyoruz. Herhangi bir karar alınması durumunda gereken neyse yapılacaktır.

Mınbiç, DAİŞ çeteleri için çok stratejik bir yer. Bizim içinde çok stratejik bir yer. DAİŞ çeteleri, Rojava topraklarına özellikle de Kobanê’ye yönelik saldırı girişimlerini Mınbiç ve Cerablus üzerinden yürütüyor. QSD güçlerine yönelik hemen hemen her gün saldırı girişiminde bulunuyorlar.

Mınbiç’te, DAİŞ çetelerinin büyük bir nüfusu söz konusu. Burası çoğunlukla DAİŞ emirlerinin yaşadığı bir bölge. Şeddadê’nin QSD tarafından özgürleştirilmesi ile birlikte Mınbiç’in DAİŞ çeteleri için önemi daha da arttı.

DAİŞ çeteleri için Raqqa’dan sonraki en önemli yer Mınbiç. Bütün örgütlenmesini, askeri, ideolojik çalışmalarını burada yapıyor. Tabi bu alandan da gerek Kobanê’ye yönelik gerekse de Tışrin barajı ve çevresine yönelik yeni saldırı planları yapıyor. Tabi biz DAİŞ çetelerinin her türlü saldırısına karşı koyabilecek güçteyiz.

Ve çetelerden darbeler yemek yerine darbeler atmayı esas alıyoruz. Bu yönlü de hazırlıklarımız her zaman olduğu gibi var.

ABD ve Rusya arasında yapılan anlaşmalar 27 Şubat’tan itibaren geçerli olan bir ateşkes kararı alındı. QSD olarak meşru müdafaa hakkınızı saklı tutarak ateşkese bağlı kalacağınızı bildirdiniz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Tabi sizin de söylediğiniz gibi uluslararası bir karar alınması durumu söz konusu. QSD olarak biz de bu karara katıldığımızı söyledik. Ateşkese meşru müdafaa hakkımızı saklı tutarak bağlı kalacağımızı ifade ettik.

Ateşkesten umutlu olduğumu söyleyebilirim. Böylesi bir süreç halklarımızın katledilmesini, yerinden ve yurdundan göç etme durumunu ortadan kaldırabilir.

Ateşkesin demokratik Suriye ve yeniden inşa için ön açıcı bir adım. Bu amaçla biz de ateşkese uyacağımız söyledik. Bu çerçevede de savunma pozisyonuna geçmiş bulunuyoruz. Ancak DAİŞ, El Nusra gibi çete gruplarına yönelik mücadelemiz devam etmektedir.

Peki, ateşkes kapsamı dışında tutulan DAİŞ, El Nusra vb. çete grupları ateşkes durumunu fırsat bilerek kimi alanlarda ilerlemek ister ve bu amaçla da saldırı geliştirirse ne olur?

QSD genel komutanlığımız açıklamasında bu duruma değindi aslında. DAİŞ, El Nusra vb. çete gruplarına karşı ateşkes pozisyonu içerisinde olmayacağımız ifade ettik.

DAİŞ, El Nusra vb. çete gruplarına yönelik mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bu tutumumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmemiz söz konusu dahi olamaz.

Türk devletinin devletinin uzun zamandır Girê Spî ve Kobanê’ye yönelik saldırıları söz konusuydu. Şimdi de görüyoruz ki Ezaz ve Efrîn hattında QSD güçlerine yönelik, özellikle de sivilleri hedef alan saldırılar gerçekleştiriyorlar. Türk devletinin devletinin El Nusra ve Ehrar û Şam gibi çete gruplarını koruduğu görünüyor. Bu konu da neler söylemek istersiniz?

Türk devleti Rojava şahsında aslında tüm Suriye halklarına düşmanlık yapıyor. AKP/Erdoğan devleti demokratik bir Suriye istemiyor. Bu nedenle her zaman başta DAİŞ, El Nusra ve Ehrar û Şam gibi çete gruplarına askeri, istihbarat ve lojistik destek sağlıyor. Bunu istikrarlı bir şekilde yapıyor.

QSD güçlerinin Ezaz ve Efrin hattında ilerleyişi Türk devletini oldukça rahatsız etti. El Nusra, Ehrar û Şam vb. çete gruplarının işgali altında olan bu hat, her ne kadar çete grupları için nefes aldıkları bir havalandırma borusu olsa da, esas itibariyle Türk devletinin nefes alabildiği bir havalandırma borusudur.

AKP/Erdoğan devleti ve çete gruplarının adeta şah damarı olan bu hatta QSD güçlerinin ilerlemesi şah damarlarına atılan bir darbedir. Bu bölge Türk devleti ve çete grupları için ayrıca iktisadi bir önem taşıyor. Suriye’deki tarihi eserler, mazot, petrol vs. talan edilen ne varsa bu bölge üzerinden Türkiye’ye oradan da diğer ülkelere aktarılıyor.

Tabi AKP/Erdoğan devleti, QSD güçlerinin şah damarına attığı bu darbe ile çılgına döndü. Ve QSD güçlerinin mevzilerine, özellikle de sivil halka yönelik ağır bombardımanlar gerçekleştirdi. AKP/Erdoğan devleti bu bombardımanları ile El Nusra, Ehrar û Şam vb. çete gruplarına ateş desteği de sağlamış oldu. Bunu tüm dünya gördü.

Girê Spî’de DAİŞ çetelerinin bir saldırısı oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Geçtiğimiz gün DAİŞ çetelerinin Girê Spî’ye yönelik düzenlediği saldırı ciddi bir meseledir. Uluslararası güçler dahi bu saldırının Türkiye topraklarından Girê Spî’ye gönderilen çeteler tarafından yapıldığını söylüyor.

DAİŞ çetelerinin bu saldırısı Türkiye toprakları içerisinden gelerek gerçekleştirilen bir saldırı ve katliam provasıdır.

Sizin de hatırlayacağınız gibi bunu daha önce Kobanê direnişi sürecinde de yaptılar. 29 Kasım 2014 günü Mürşitpınar sınır kapısını ele geçirmek istediler. Bu saldırıyı da Türkiye toprakları üzerinden gerçekleştirdiler. O dönem YPG/YPJ güçleri sınırın Türkiye tarafından saldıran çetelere etkili cevaplar vermiş hatta sınırın öte tarafında DAİŞ çetelerini yok etmiştir.

Yine daha öncelere gidecek olursak 2013’teki Serekaniyê savaşı döneminde de Türk devleti sürekli olarak çeteleri bu şekilde topraklarımıza soktu. Türkiye sınırları içerisinden Rojava’ya saldırttıkları çeteler ile bizi darbelemeye çalışıyorlar.

AKP/Erdoğan devleti bu saldırıları ile Suriye’de ateşkesi de kabul etmediğini ortaya koyuyor. Çünkü ateşkesin çıkarlarına hizmet etmediğini görüyor.

Halep ve çevresinde El Nusra, Ehrar û Şam vb. çete gruplarının saldırılarını yoğunlaştırdığını bilgileri var. Özellikle de Şêx Meqsud mahallesine yönelik ağır bir saldırı var. Bu saldırıları nasıl yorumluyorsunuz? Halep’in özelde de Şêx Meqsud mahallesinin önemi nedir?

Sizin de iyi bildiğiniz gibi Şêx Meqsud mahallesi 4 yıldır çetelerin kuşatması ve ambargosu altında. El Nusra, Ehrar û Şam, Ehrar Suriye, Sultan Murad Tugayı gibi çete grupları Mayıs ayından bu yana Şêx Meqsud mahallesine yönelik saldırılarını artırmış durumda.

Son 1 – 2 aydır da saldırılarını yoğunlaştırmış durumdalar. Bu çete grupları kuşatma ile halkımızı korkutmak, ambargo ile de “açlıkla terbiye etme” politikası uyguluyor. Tabi uluslararası normlar ele alındığında büyük bir insanlık suçudur.

İnsanlarımız günlük yaşamsal ihtiyaçlarını dahi zor karşılıyor. Mahallede sağlık malzemeleri sıkıntısı her geçen gün artıyor. Buna rağmen halkımız direnişinden bir adım dahi geri adım atmış değildir. Gerek halkımızın gerekse de savaşçılarımızın moralleri en üst seviye de.

Şêx Meqsud her ne kadar büyük bir saldırı altında olsa da büyük bir direniş sergiliyor. YPG/YPJ güçleri, Ceyş El Suwar güçleri çetelere karşı direnişini sürdürüyor. Bugün Şêx Meqsud mahallesinde verilen direnişin Kobanê’deki direnişten eksik bir yanı yoktur. Aynı irade ve kararlılık ile çete gruplarının saldırılarına karşı konuluyor.

Halep ve çevresinde belirli bir ilerlememiz de söz konusu. Birçok nokta çetelerden alınmış durumdadır. Daha önce gerek rejim güçlerinin hava saldırıları gerekse de çete gruplarının saldırıları nedeniyle bir kademe geri çekilen savaşçılarımız şu an Eşrefiye mahallesinde tekrar eski pozisyonuna gelme başarısı göstermiştir.

Yine bildiğiniz gibi Halep tarihten bu yana hep ticaret yolu olarak kullanılmıştır. Bu nedenle Halep’in sadece askeri ve siyasal anlamı değil, iktisadi anlamı da vardır. Halep’in önemi esas olarak da buradan geliyor. Rejim Halep ve çevresinde ilerlemek istiyor. Tabi çete grupları da bizi yok ederek Halep’te alan genişletmek ve prestij kazanmak istiyor.

Halep’te çete gruplarının uygulamak istediği tüm planların sahibi AKP/Erdoğan devletidir. Çete grupları tüm talimatları AKP/Erdoğan devletinden alıyor. Yani diyebiliriz ki El Nusra, Ehrar û Şam, Ehrar Suriye, Sultan Murad Tugayı gibi çete gruplarının maskesi altındaki AKP/Erdoğan devleti ile Halep ve çevresinde çatışıyoruz.

Sizin aracılığınız ile şunu da belirtmek istiyorum: Halep direnişinde ölümsüzleşen değerli yoldaşlarımızı saygı ile yad ediyoruz. Onların anısına bağlı kalacak, onların izinden yürüyecek tüm Suriye ve Rojava topraklarını çete gruplarından temizleyeceğiz.

AKP/Erdoğan devletinin Suriye ve Rojava topraklarına yönelik saldırılarına devam etmesi ve olası bir işgal girişimi durumunda cevabınız ne olacak?

AKP/Erdoğan devleti güçlerimizi provoke ederek kendisine cevap vermemizi istiyor. Ve bu durumu kullanarak bunu Suriye ve Rojava topraklarını işgal gerekçesi yapmak istiyor. Tabi güçlerimiz AKP/Erdoğan devletinin bu ayak oyunlarına gelmiyor. Bunu sindiremedikleri içindir ki saldırılarını yoğunlaştırıyorlar.

AKP/Erdoğan devleti şimdilerde de QSD güçlerini, YPG/YPJ güçlerini terörize etmek istiyor ve bununla da Suriye ve Rojava topraklarını işgal etmek istiyor.

Ceyş El Suwar güçleri olarak AKP/Erdoğan devletinin Suriye ve Rojava topraklarına yönelik olası bir işgal girişimine karşı sonuna kadar direniriz. Sadece AKP/Erdoğan devleti de değil, kim olursa olsun Suriye halklarının talebi olmaksızın, Suriye halklarına rağmen böylesi bir işgal girişiminde bulunmak isteyenler karşılarında çelikten bir irade bulacaktır.