El Şibili: DAİŞ'i askeri olarak bitirmekle yetinmeyeceğiz

Kuzey Doğru Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Ferhad El Şibili, DAİŞ’in askeri yenilgisinin ilan edilmesini herkesin heyecanla beklediğine dikkat çekti. El Şibili, DAİŞ'in yaydığı kültürle de mücadele edeceklerini söyledi.

Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Ferhad El Şibili, Dêrazor’da sürdürülen son hamle ile DAİŞ’in askeri olarak tümden yenilgisinin ilan edilmesine dönük adımın, Kobanê Direnişi ile başladığını söyledi. Başta Kürtler, Êzidîler olmak üzere tüm bölge halkları ile dünya halklarının büyük bir heyecanla DAİŞ’in askeri yenilgisinin ilan edileceği günü beklediğini söyleyen El Şibili, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kendisini Halifelik devleti olarak ilan eden DAİŞ’in askeri varlığının  sona erdirilmesi için verilen savaş son aşamasına geldi. Askeri olarak resmi bir şekilde yenilerek yok edilecek. Önümüzdeki günlerde QSD güçlerinden böyle bir ilan ve açıklamanın gelmesini bekliyoruz. Başta Kürt toplumu olmak üzere Rojava, Êzidî toplumumuz, Şengal ve dört parça Kürdistan'da yaşayan halk bu zafer açıklamasını bekliyor.  Dünya halkları ve insanlığın tamamı bu zaferin ilan edilmesini bekliyorlar. Çünkü DAİŞ’e karşı böyle bir zaferin elde edileceğini  hiç kimse beklemiyordu. Hiç kimse böyle bir zaferin elde edileceğine inanmıyordu. Yavaş yavaş zafere doğru gidiyoruz.”

'ZAFERİN ÖNCÜSÜ KÜRTLER'

DAİŞ’e karşı elde edilen ve ilan edilmesi beklenen askeri zaferin öncüsünün, tereddütsüz Kürtler ve Arap, Türkmen, Asuri, Süryani halkları arasında yapılan ittifak olduğunun altını çizen El Şibili, şöyle devam etti:

“Kürtlerin öncülüğünde, Kuzey Doğu Suriye halklarından Kürt, Türkmen, Arap, Süryani, Asuri halklarının ittifakı kazanıldığını da herkes biliyor ve görüyor. DAİŞ’nin vahşi, katliamcı, barbar ve terörist saldırıları sadece Kürtlere karşı geliştirilen bir saldırı değildi. Bölgenin tüm halklarına karşı geliştirilen bir saldırıydı. Bölgede yaşayan tüm halklar bu vahşi, barbar, terörist örgütten zarar gördü. Bölgenin tüm halkları DAİŞ’in korkunç zulmünü gördüler. Onun elinden büyük acılar çektiler. Irak ve Kuzey Doğu Suriye’nin tüm halkları DAİŞ’in zulmü ve çektirdiği acılardan paylarını aldılar. Onun için herkes bu zaferi büyük bir heyecan ve umutla bekliyor."

'ZAFERİN İLK ADIMI KOBANÊ DİRENİŞİ İLE ATILDI'

DAİŞ’e karşı zaferin, Kobanê’deki destansı direnişle bağına değinen El Şibili, şunları kaydetti:

"Zaferin ilk adımları destansı Kobanê Direnişi ile atıldı. Kobanê Direnişi bu zafere öncülük yaptı. Kobanê'nin destansı direnişine kadar DAİŞ ve ona destek verenler ile onunla iş birliği içinde olanlar saldırı pozisyonundaydı. Çok sayıda bölgesel ve uluslararası güç DAİŞ’in büyümesi ve yayılması için destek veriyordu. DAİŞ bir korku imparatorluğu haline getirilmişti. Yöneldiği yerde insanlar her şeylerini bırakıp kaçıyordu. Sadece sivil insanlar değil, sözde savaşan gruplar da aynı şeyi yapıyordu. DAİŞ bir yere saldırınca herkes orası gitti, ona karşı direnmenin mümkün olmadığını söylüyordu. Tam da böyle bir sırada Kobanê’de Kürt çocukları, kardeşlerimiz ona karşı destansı bir direniş gösterdi. Kobanê ve Kobanê’nin kahramanlarının direnişi; Gelhatlar'ın, Arinler'in, Destinalar ve daha yüzlerce kahramanın öncülüğünde gösterilen direniş DAİŞ’in yayılmasının sonunu getirdi. Bunun yanı sıra DAİŞ barbarlığı ile halklar üzerine saldığı korkunun sonunu getirdi. Kobanê Direnişi'nin başarısı DAİŞ’e karşı mücadelede yeni bir DAİŞ’e karşı direnmenin umut ve ona karşı başarı elde etmenin inancını yarattı halklarda. 

Kobanê zaferinin yarattığı temel üzerine, Kobanê’nin özgürleştirilmesinden sonra Girê Spi özgürleşti. Girê Spi özgürleştikten sonra Minbic halkı kendisini örgütleyip, YPG ve YPJ güçleri ile el ele vererek Minbic’i özgürleştirdi.  Minbic'den sonra Tabqa ve Reqa halkı QSD’ye yaptığı kitlesel katılımla DAİŞ’in başkenti olan Reqa özgürleştirildi. Bugün de Dêrazor özgürleşmek üzeredir."

'EN TEHLİKELİ PLANI TÜRKİYE YÜRÜTÜYOR'

Kobanê Direnişi ile DAİŞ’in yenilgiye uğramaya başladığı görülünce uluslararası ve bölgesel güçlerin, Suriye, Kuzey Doğu Suriye üzerine yeni planlar yapmaya başladığını belirten El Şibili, DAİŞ’in askeri olarak yenilgisi netleştikçe planların da netleşmeye başladığını söyledi.

En tehlikeli, saldırgan ve işgalci planların çete ve terörist gruplarla Türkiye'nin yaptığını ifade eden El Şibili, şöyle konuştu:

“Yapılan bu planlardan en tehlikeli olanı Türkiye’nin planıydı. Türkiye ve yanında yer alan bazı ülkelerin planında DAİŞ’in uyuyan hücrelerini harekete geçirerek saldırılar gerçekleştirmek vardı. Bunun yanı sıra DAİŞ içinde yer alan ancak onun içinde yer almamış gibi kendisini gösterip ondan ayrılmış gibi kendisini gösteren farklı isimlerle kendilerini adlandıran gruplar ortaya çıktı. Türkiye bu grupları  güçlendirip hazırlamak, DAİŞ’in yerine geçirmek için çalıştı. Bu grupların başında Doğu Türkistan İslami Birlik Partisi geliyor. Bu grupta yer alan çetelerin hepsini Türkiye Doğu Türkistan’dan getirdi. Önce Laktiye taraflarında kullandı. Sonra parti olarak adlandırdı. Rusya ile Halep başta olmak üzere Suriye konusunda anlaştıktan sonra Latkiye çevresinden çıkarıp İdlib, Efrîn, Cerablus, Bab, Ezaz taraflarına getirdi. Horasan, Huras ul din vb. daha birçok isimle kendilerini adlandıran gruplar, söylediğimiz gruplar içinde yer alıyor. Türkiye şimdi bu grupları bir yerde toplayıp, besleyip büyütüp onlarla başta Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar olmak üzere Suriye genelinde siyasetini sürdürmek istiyor. Adını saydığımız grupların hepsi uluslararası güçler tarafından DAİŞ’in uydu grupları olarak kabul edilip, terörist olarak ele alınıyor. Ancak Türkiye hâlâ bunlardan vazgeçmiş değil. Bunlara açık bir şekilde sahip çıkıyor. Türkiye Efrîn işgalini de bu gruplar ve bunlara benzer daha birçok grupla gerçekleştirdi."

'TÜRKİYE'NİN DAİŞ'E DESTEĞİNE DAİR YENİ BELGELER VAR'

El Şibili, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yakalanan ve teslim olan DAİŞ emirleri ile savaşçı çeteleri Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği desteğe ilişkin çok ciddi itiraflarda bulunuyorlar. Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği desteğe ilişkin bu kişilerin yanında ciddi bilgi ve belgeler mevcuttur. Bu çetelerin yaptıkları itiraflar ve ele geçirilen belgelerin bir bölümü basına da yansıdı. Yansıyan ve yansımayan Türkiye’nin verdiği destek, çetelerin her tarafından Türkiye’ye rahat bir şekilde gelip, Türkiye’de bir süre kaldıktan sonra ellerini kollarını adeta sallayarak Suriye ve Kuzey Doğu Suriye’ye geçişlerine ilişkindir. Bunu DAİŞ çeteleri ve eşleri geldikleri şehir, hava yolları, kaldıkları yer isimleri, geçiş noktalarını da söyleyerek itiraf ettiler. DAİŞ’in askeri olarak yenilgiye uğratılmasından sonra şimdiye kadar uluslararası güçlerin Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği desteğe bu belgelerin de ortaya çıkmasından sonra artık göz yummayacaklarına inanıyoruz. Bununla DAİŞ’in askeri olarak yenilmesinden sonra Türkiye ile olan ilişkilerinin sorgulanmaya başlaması için yeni bir süreç olacağı düşüncesindeyiz.

EŞ, ÇOCUK VE ESİRLER NE OLACAK?

Dêrazor’daki son hamleden önce elimizde 46 ülkeden 800 ile 1000 arasında DAİŞ çetesi tutukluydu. Yaklaşık 800 eşleri ile 1500’ün üzerinde çocukları vardı elimizde. Bu sayı son hamle ile birlikte giderek arttı. 

DAİŞ sorunu sadece Kuzey Doğu Suriye ve Suriye sorunu değil. DAİŞ sorunu uluslararası bir sorundur. Dünyanın her yerinden gelip DAİŞ’e katılmışlar. Bu kişilerin işledikleri suçlar var. Barbar, vahşi bir örgüt olan DAİŞ’ten aldıkları bir kültür var. O yüzden patlamaya hazır bir bomba yada mayın gibidir bu kişiler. Bundan dolayı bölge ve dünyanın diğer ülkeleri üzerine tehlike oluşturuyorlar. DAİŞ’lilerin ülkelerine vatandaşlarını almaları için çeşitli dönemlerde çağrılarımız oldu. Ancak şu ana kadar bu çağrımıza ciddi bir cevap verilmiş değil ne yazık ki. Uluslararası güçler ve DAİŞ’lilerin vatandaşı olduğu ülkeler tarafından elimizde tutuklu bulunan bu DAİŞ’lilere ilişkin bir çözüm bulunmalı. Ya DAİŞ’lilerin mensupları oldukları ülkelerin vatandaşları olan bu DAİŞ’lileri götürüp yargılamaları gerekir yada uluslararası düzeyde tanınan mahkemelerle bu suçluların Kuzey Doğu Suriye’de yargılanmaları gerekir. Bu suçlular ve ciddi suç potansiyeli taşıyan kişilerin sorumluluğunu yalnız başımıza taşımamız mümkün değil. Birincisi, elimizdeki bu büyük sayıya göre cezaevlerimiz yok. İkincisi, cezaevine koyamayacağımız kadın ve çocuklar için özel kamplar gerekiyor. Konulacak bu özel kamplarda güvenliklerinin sağlanması, kontrol altında tutulması gerekir. Ayrıca bunların uzun süre kalması beraberinde daha başka sorunları getirecek. Bütün bunların düşünülmesi gerekir. Böyle kampların yapılması, güvenlik sisteminin kurulması ciddi masraf gerektiriyor. Bizim buna gücümüz yok. Bütün bunlar cevap bekleyen sorulardır. Bizim görüşümüz uluslararası düzeyde bir çözüm bulunması gerektiği yönündedir. Bu sadece bir görüş değil, aynı zamanda bir taleptir. Ülkelere, çete ve terörist, barbar bir örgüte de bulaşmış olsalar da elimizdeki vatandaşlarınızı alın, diyoruz.”

'RUSYA NEDEN ACELE ETTİ?'

DAİŞ’li esir çeteler arasında çok sayıda Rusya uyruklu çetenin olduğunu ancak Rusya'nın vakit kaybetmeksizin çeteleri resmi bir şekilde aldığını belirten El Şibili, “Sadece Rusya esir aldığımız gibi vatandaşlarını alıp götürdü. Tabii Rusya’nın aceleyle bunları alıp götürmesi beraberinde bazı soruları da getirmiyor değil. Sorulardan biri, 'acaba Rusya DAİŞ ile olan ilişkilerinin açığa çıkmaması için mi bunlar aldı' sorusudur. Diğer bir soru ise 'Rusya bunları başka yerlerde kullanmak için mi alıp götürdü' şeklindedir" diye konuştu.   

'DAİŞ'İN ETKİLERİYLE DE MÜCADELE EDİYORUZ'

DAİŞ’in sadece zulüm yapmadığı, barbar ve halklar arası düşmanlığı geliştiren çok tehlikeli bir kültür de bıraktığını ifade eden Kuzey Doğru Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Ferhad El Şibili, şunları da dile getirdi:

“DAİŞ’in askeri olarak bitirilmesinden sonra DAİŞ’ten kalanlarla mücadele etmemiz gerekecek. DAİŞ’in askeri olarak bitirilmesi DAİŞ’in biteceği anlamına geliyor. Askeri olarak her yerde oluşturup bıraktığı çok sayıda uyuyan hücreleri var, onlar kalıyor. DAİŞ’in her yere dağıtıp, yaydığı bir kültür var. DAİŞ’in ideolojik olarak etkileyerek kendisine bağladığı kesimler var. DAİŞ halklar arası bir düşmanlık kültürü oluşturarak yaydı. Zulüm ve baskı kültürünü oluşturup yaydı. Bunlara karşı ciddi bir mücadele vermemiz gerekiyor. Ayrıca çok sayıda suçsuz olup kendisinden etkilenen insanlar var. Bunlar için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bunlarla beraber DAİŞ arkasında çok ciddi tahribatlar bırakarak askeri olarak yok ediliyor. Bütün bunlarla 2012 yılından bu yana mücadelesini verdiğimiz, geliştirmek istediğimiz Demokratik Ulus Sistemi projesi ile mücadele ediyoruz. Sistemimiz demokrasi, halkların kardeşliği, bir arada barış içinde birbirine saygıyı içeriyor. Sistemimizde her halk, kültür ve grup kendi tarihi, kültürü ve kimliği ile temsilini bulacak. Ancak böyle demokratik, kardeşlik, bir arada yaşama felsefesine dayalı bir sistemle DAİŞ ve ona destek verenlerle mücadele edilebilir."