Gazeteci Cudi: Şeddadê çetelerin çöküşünün sonudur

QSD’nin 3 hamlesini de izleyen gazeteci Sinan Cudi, Şeddadê’nin DAİŞ çeteleri için askeri, ekonomik ve coğrafik açıdan stratejik önemi olan yer olduğuna dikkat çekti.

QSD’nin 3 hamlesini de izleyen gazeteci Sinan Cudi, Şeddadê’nin DAİŞ çeteleri için askeri, ekonomik ve coğrafik açıdan stratejik önemi olan yer olduğuna dikkat çekerek, “DAİŞ’in devlet merkezi Rakka olabilir ama kalbi Şeddadê’dir” dedi. Şeddadê’nin alınması ile birlikte DAİŞ çetelerinin çöküşünün sonuna gelindiğini işaret eden Cudi, “Şeddadê’nin alınması ile birlikte Musul ve Rakka’nın da alınmasının önü açıldı”dedi.

Gazeteci Sinan Cudi, “Habur’un Gazabı” hamlesinin kısa sürede başarılı bir şekilde sonuçlanmasında Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) kararlı ve inançlı bir şekilde duruşunun önemli bir rol oynadığını belirtti. Cudi, halkın desteğinin de önemine dikkat çekti. Suriye sorunun çözümünde kimsenin QSD ve onun temsil ettiği siyasi iradeyi görmezen gelemeyeceğini anlatan Cudi, QSD’nin Şeddadê izlenimlerini ANF’ye değerlendirdi.

QSD, 3’üncü hamlesini, uluslararası alanda Suriye sorunun tartılışdığı ve arayışların oluduğu bir zamanda Şeddade’ye yaptı. Bu hamlenin gerekçesi neydi?

Şeddadê birçok açıdan stratejik önemi vardır. Birincisi Cizîr Kantonu’nun güvenliği açısından önemlidir. Derdezar-Hesekê-Rakka-Musul arasında kalan kilit bir noktadır. Birçokları DAİŞ çetelerinin merkezini Rakka olarak gösteriyor. Siyasi ve idare anlamda DAİŞ çetelerinin kendilerini yürütmesi anlamında önemli olsa da, askari ve ekonomik olarak aslanda merkezi Şeddadê’dir.

‘ŞEDDADÊ DAİŞ İÇİN ASKERİ VE EKONOMİK BİR ALAN’

Bugüne kadar Cizîr Kantonu ve Rojava’ya yönelik gerçekleşen saldırıların tümü Şeddad üzerinden örgütlendirildi. Şeddadê’nin yakınında bu hamle ile ele geçen ve ismi Çin şirketinde ele geçen kimyasal maddeler vardır. Bu fabrikada mayın yapımında kullanılan atölyeler vardır. Cizre bölgesindeki patlayıcı yüklü araçlar intihar saldırıları, yollara ve yerleşim yerlerine döşenen mayınların tümü burada yapılıyordu.

Şeddadê’nin hemen kuzeyinde Kezwan dağı vardır. Suriye’deki 3. büyük askeri kampı burada bulunuyordu. Binlerce savaşçıyı burada eğiterek alandaki saldırıları buradan yürütüyorlardı. Ayın şekilde Şeddadê’nin içinde de askeri eğitim merkezleri vardır. Yani Şeddadê Cizîr Kantonuna yönelik tüm askeri hareket komuta merkezi durumundadır.

Şengal ve Asuri esirlerinin buraya getirildiği ve kadınların buradan pazarlandığı söyleniyor?

Evet Şengal işgali sırasında da Şeddadê çök önemli bir rol oynadı. Komuta merkezi eğer başarılı bir eylem gerçekleştirmek istiyorsa hedef bölgesine yakın olmak zorundadır. Derezor, Rakka ve Musul coğrafik olarak alandan uzak yerlerdir. Orta ve güvenli bölge Şeddad’tır. Tüm bu özelliklerinden dolayı DAİŞ çeteleri için askeri anlamda çok önemli bir merkezdi.

Onun dışında bu alanda tüp dolum ve rafineri arıtma tesisleri ile elektirik tesisi vardır. Şeddad ile Hol arasında kalan bölgede DAİŞ çeteleri petrol ve gaz gelirlerinden elde ettiği ekononik gelir ile beslendiği temel bir bölgedir. Bu açılardan çeteler için Şedadê hem askeri, hem de mali açıdan en önemli merkezdi.

ŞEDDADÊ DAİŞ’İN KALBİDİR!

Şengal ve Habur bölgesinden kaçırılan kadınların pazarınında burada olduğu biliniyor. DAİŞ’in devlet merkezi Rakka olabilir ama kalbi Şeddadê idi. Coğrafik olarak Şeddadê Cizirê Kantonu’nun sınırları içinde olup buradan itibaren de çetelerin Derazor eyaleti başlıyor. Cizîr Kanton güvenliğini sağlamak açısından Şeddad alınmak zorundaydı. Coğrafik olarak Şeddadê’den sonra zaten çöl iklimi başlıyor.

Zamanlama açısından ise isminden de anlaşılacağı üzere “Habur’un Gazabı” bir intikam hamlesidir. Geçen yıl DAİŞ çeteleri Til Hemis hamlesine karşılık Til Temir’de Asuri-Suryani köylerine 21 Şubat’taki saldırının yıl dönümüne getirildi. Çetelerin saldırısında kaçırılan kadın ve kızların, yine katledilen insanların intikamını almak için bu isim ve zamanlamaya denk getirildi.

DAİŞ çetelerinin işgal ettiği yerlerde toplumun tüm katmalarına müdahele ediyor. Yöre halkının nasıl bir talebi oldu?

Şeddadê ile Hesekê arasında 65 km’lik bir mesafe vardır. Bu çete saldırısı öncesinde bu alanlar arasında yakın toplumsal-sosyolojik, ticari ilişkiler vardı. El Nusra ile başlayan ve DAİŞ ile devam eden işgal ile birlikte birçok kesim Hesekê’ye kaçmak zorunda kaldılar. Hol hamlesinden sonra yöre halkının bölgeyi çetelerden temizlemek için çok ciddi talepleri oldu. Hamle esnasında da halkın yaklaşımlarından da bunu gördük. Yöre halkı, köyler nerdedir, çeteler nerdedir gibi istihbari ve askeri anlamda çok ciddi katkılarlarda bulundu. Çünkü çetelerin bölgede kalmasını istemiyorlardı. Aslında DAİŞ çetelerinin bu topraklar üzerinden silinip atılması gerekliliğine inanan insanların talep ve yardımları sonucunda Şeddadê hamlesi başarılı bir şekilde sonuçlandı.

YÖRE HALKI EKMEĞİNİ, SUYUNU BİLE SAVAŞÇILARLA PAYLAŞTI

Yöre halkının talepleri görüntü ve haberlere kısmen yansıdı. Ama özellikle yöre halkının QSD savaşçılarına yaklaşımı nasıldı gözlememe inkanın oldumu?

Yöre halkı ekonomik olarak çok fakir. Çoğu çekirdek aile yapısına dayalı arazinin ücra noktalarında, köy ve tek tek evlerde yaşıyor. Hamle boyunca köylüler köylerinde ve savaşçılar hiç bu köylere hiç girmedi. DAİŞ ile işbirliği içinde kalanlar kaçmış, diğer halk ise köylerinde kalmıştı.

Birçok kez halkın QSD savaşçılarını önünü kestirek hoş geldin dediklerini, sıcak ekmeklerini paylaştıklarını, çay içmeye davet ettiklerine çoğu kez şahit oldum. Askeri güçler dışında da dolaştığımda da aynı duyarlılığı gördüm.

Köylerde zaten DAİŞ, eğitim ve okul diye bir şey bırakmamış. 22 Şubat’ta bir köye giderek, çocuklarla konuştuk. 9 yaşındaki bir kız çocuğu hamle önesindeki günleri kast ederek, “Sabah DAİŞ çeteleri geldi. Nasıl yaşamamız gerektiği, kadınların siyahları giyinmeleri gerektiğini ve benim de başımı örtünmem gerektiğini söylediler” dedi. O çocuk çeteler alandan temizledikten sonra başını tekrardan açtığın söyledi.

Yöre halkının dışarı ile bağlantıları da kısıtlanmıştı değil mi?

Çeteler işgal ettiği yerlerdeki halkın yaşamına her türlü kısıtlamayı getiriyor. Yöre halkı DAİŞ çetelerinin ne yapmak istediğini çok iyi biliyor. Ön yargılar da var, DAİŞ’ten etkilenen, etkisi altına giren kesimler ise QSD savaşçılarının yaklaşımlarını göründe doğalında ön yargıları kırılıyor ve destek sunuyor.

Yeni bir alan, sınırlar çizilmemiş ve sisli bir havada savaçılar ilerliyordu. Araçlarla bir köye girdiğimizde önümüzü kesen gençler yönümüzün olduğu yerin DAİŞ elinde olduğuna yönelik uyarılarda bulundu. Biraz da olsa halk senden rahatsız ise ya kaşırmaz ya da seni tehlikeye yönlendirebilir. Yöre halkı DAİŞ çetelerinden o kadar bezmiş olmalı ki, bir an önce ondan kurtulmak için QSD savaşçılarını kucakladı. Başka bir köyde kadınların ağlama ve yakarışları vardı. DAİŞ çetelerinin çocuğunu yaralı, hasta hali ile yataktan kaldırıp görütrüklerini ‘Şeddadê’de bulsanız bana oğlumu getirin’ diye QSD savaşçılarına derdini anlattı. Bölge halkı QSD savaşçılarının bu bölgede ilerlemesine hoşnut memnun. Bu DAİŞ etkinliğinin bulunduğu tüm alanlar için geçerlidir.

‘İVANA’NIN MEVZİ ARKADIŞI ŞEDDADÊ’DE İDİ’

Şeddadê’de QSD’nin 3. hamlesinin kısa sürede başarılı olmasında halkın desteğinin yanı sıra savaşçıların kararlığı sonuca nasıl etkiledi?

QSD savaşçılarının kararlığılı elbette sonucu çok ciddi anlamda etkiledi, hatta sonucu belirledi. Hamle başlamadan önce 16 Şubat’ta hazırlıklarını izliyorduk, savaşçılar ön saflarda olmak için kendini dayattı ve adeta bir yarış içinde oldular. DAİŞ çetelerini bu topraklardan temizlemek için mühtiş bir irade, güç ve talep vardı.

QSD savaşçılarının ciddi bir bilinç ve motivasyonu söz konusuydu. Hamlede Hesekê-Til Temir bölgesinin ve çoğunluğu Arap kökenli savaşçıları takip ediyordum. Geçen yıl DAİŞ çetelerinin saldırdığı Hesekê-Til Temir yöresinde mevziilerde olan savaşçılardı. Alman asıllı MLKP savaşçısı İvana Hoffmann şehit düştüğünde yanında olan bir savaşçı ile haritada köyleri koruyan ve yanında onlarca şehit veren savaşçılarla karşılaştım. Bunlar gibi hepsi inançlı ve intikam dolu bir şekilde hamleye katılıyorlardı. QSD savaşçılarının birçoğu savaş içinde yaşamış ve acıyı bellek yaparak hamleye katılıyorlardı. Bu saldırıların nerden geldiğini ve bu acıların nereden giderileceğini de iyi biliyorlardı. Onun için QSD savaşçıları DAİŞ çetelerinin olduğu bir alanda bir gecede tam 15 km ilerleyek alanı çetelerden temizledi.

Daha öncesi açıklamalarda DAİŞ çetelerinin çöküşe gittiği belirtilmişti, Şeddadê hamlesi ile DAİŞ efsanesi yok olmaya doğru mu gidiyor?

DAİŞ çeteleri Kobanê yenilgisi ile çöküşe doğru gittiğinin tespitlerini yapılmıştı. Şeddadê hamelesi ile bu sonlandırıldı. “Habur’un Gazabı” hamlesinde çok müthiş bir askeri taktik sergilendi. DAİŞ’in en zayıf olduğu noktalardan vuruldu. Tahmin edilmeyecek yerlerden tüm gece boyunca savaşçılar yürüdü. 2. gece QSD güçleri Şeddadê’ye ulaştığında bazı çete gruplarının operasyonun başladığından bile haberleri yoktu, gaflette yakalandı. Kobanê zaferinden sonra yıl boyunca YPG ve QSD’nin geliştirdiği hamle ve operasyonlarla DAİŞ çeteleri çok büyük kayıplar verdi, askeri anlamda da kapasite ve kabiliyetini yitirdi.

Dikkat edilirse Şeddadê özgürleştikten sonra Musul operasyonu gündeme geldi. Daha öncede Hol özgürleştiğinde Şengal özgürleştirme operasyonu başlamıştı. Strajtejik yol kavşağı olan Şeddadê’nin alınması Rakka ve Musul operasyonları için müthiş biz zemin oldu. Dikkat çekmek açısından Kobanê özgürleştiğinde YPG Komutanlığı “Kobanê kent merkezinde DAİŞ’ın aldığı bu yenilgi çöküşün başlangıcıdır” diyordu.

26 Ocak’ta Kabonê kurtuldu, 21 Şubat’ta Til Hemis hamlesi başladı. 7 günde Til Hemis ve Til Berak alındı. Mayıs başında Rubar Qamişlo Hamlesi ile Kızwan dağı, Mebrükü, Siluk, Grê Spi ve Sirin gibi yerler çetelerden alındı. Ardından Hesekê çetelerden temizlendi, Hol ve Tişrin hamleleri ile de çetelerin neredeyse kafa adamlarının büyük bir kısmı imha edildi. Son hamlede şunu gördük DAİŞ çeteleri askeri taktikleri yitirdiği ve sadece patlayıcılara yöneldiğini gördük. Bu savaş gücünü yitiren bir güç ve ordunun tekniğe yönelim halidir.

Patlayıcı taktikleri de etkisizleşince zaten DAİŞ çeteleri çok fazla tutunamıyor. Çeteler Hol hamlesinde 40 civarında patlayıcı araç ile saldırı yaptı. Bu hamlede de 15-20 patlayıcı araç saldırısı düzenledi. Hamlenin kapsamını anlayan DAİŞ çeteleri Derazor ve Rakka’dan da büyük bir takviyesi yaptı. Temel amaçlarını çember içinde kalan üyelerini kurtarmaktı. Ancak dün arama tarama çalışmalarında 33 çete cenazesi daha ele geçti. Bu hamlede de yüzlerce çete öldürüldü. DAİŞ tüm gücü ile direniyor, ama QSD’nin dinamik gücü karşısında tutunamıyor.

Şeddadê’de çeteler insanlık suçu işlediğine dair güçlü kanıtlar var. Buna dair neler gördün?

Şehir merkezinde halen birçok mayın ve patlayıcı tuzakları var. Türk devleti dahil çetelere yardım eden güçlere ilişkin bazı haber ve belgeler de yayınlandı. Şeddadê’de neler oldu sorusu alanda yapılacak olan çalışma ve araştırmalar sonucunda belli olacaktır. Evet, orada çeteler insanlık değerlerine yönelik çok ciddi suçlar işledi. Burdan çıkardıkları petrolü Türk devletine satarak, silah aldı. Bu vb. tüm soruların cevapları önümüzdeki süreçte netleşeceğine inanıyoruz.

Çeteler geride bıraktığı alanda binlerce mayın bırakmış. Halkın yaşamını büyük bir risk altına alıyor. QSD savaşçıları bunları sürekli temizlemekle meşgul ancak halen büyük bir tehlike oluşturduğunu söylemek mümkündür.

Bu hamlenin demokratik Suriye ve bölgenin geleceği açısından, siyasi ve askeri olarak ne anlama geliyor?

QSD kendisini ilan ettiği bildirisinde, “QSD tüm Suriye halklarının savunmasını üstlenen” örgütleme olarak tanımlamış. Hedefini de tüm DAİŞ ve çete gruplarının etkinlik alanları olarak belirlemişti. Çeteler için stratejik Şeddadê’nin alınması bu hedefteki ilerlemenin göstergesidir. Askeri açıdan Cizîr bölgesi artık güvendedir diyebiliriz. İkincisi DAİŞ çetelerinin özellikle Türk devletine sattığı petrolün kaynağı kurutuldu. Maddi ve mali anlamda DAİŞ çetelerine büyük bir darbe vuruldu. Üçünsü Derazor ve Rakka gibi bölgelerin lojistik ve alt yapı gibi malzemelerin karşılandığı merkez artık yoktur. Şeddadê’nin alınması bu bölgelerinde zayıflatıldığı anlamına geliyor. Irak ve Suriye arasındaki kilit nokta DAİŞ’ten alınmış oldu. Irak ya da Rakka’da DAİŞ çetelerine yapılabilecek hamlenin önü açılmış oldu. Bölge halkı rahat bir nefes alacak. Bundan daha huzurlu bir sonuç beklememek gerekir.

Siyasi anlamda da sonuçları olacaktır. 3. Cenevre toplantısına MSD bileşenleri ile Kürtler çağrılmamıştı. Artık şu bir gerçek bu kadar askeri başarı elde etmiş bir gücü görmezden gelmek demek Suriye’de savaşın devamı istemek demektir. Bir yıl içinde yaşanan savaş ve sonuçları adil bir keşilde ele alınırsa kimin DAİŞ ile savaştığı net görülecektir. Bu da Suriye’nin geleceği açısından çok önemli bir adımda atılmış olacaktır.