GÖRÜNTÜLÜ

'Heval Gulistan gerçeğin izinden yürüdü, gerçeğin kendisi oldu'

Katledilen Gulistan Tara'nın mücadele arkadaşı Gazeteci Stêrk Gulo, hiçbir şartta çalışmalarından vazgeçmeyen biri olduğunu, belirterek, "Hep gerçeğin izinden yürüdü, gerçeğin kendisi oldu" dedi.

GÜLİSTAN TARA

Silêmanî'de 23 Ağustos günü işgalci Türk devletinin saldırısı sonucu şehit edilen Gazeteci Gulistan Tara’yı, 23 yıllık mücadele arkadaşı Gazeteci Stêrk Gulo ANF'ye anlattı.

Gulistan Tara’nın yıllarca karşılık beklemeden sınırsız bir emek ve mücadele sahibi olduğunu ifade eden Stêrk Gulo, Kurdistan ve Kurdistan çocuklarına karşı sonsuz bir sevgi taşıdığını dile getirdi.

'ŞARTLAR NE KADAR ZOR OLURSA OLSUN VAZGEÇMEZDİ'

Stêrk Gulo, şunları dile getirdi: “2001 yılında Gulistan Tara arkadaşı tanıdım. Şehit Gurbetelli Ersöz Basın Akademisinin öğrencileriydik birlikte. İlk kez onu gördüğümde onda benim dikkatimi çeken ilk özelliği arkadaşlığa olan bağlılığıydı. Sade bir kadın, yaşamı seven, kendi toprağına ve ülkesine bağlı bir kadındı. Yaşamı seven, yaşamı mutlu yaşayan ve amaçları olan bir kadındı. Onunla arkadaşlık yapmak, yoldaşlık yapmak çok güzeldi. İnsan onunla arkadaşlık yaptığında zorlanmıyordu. Narin bir kadındı. Bazen insan ona olumsuz bir şey söylemek istediğinde onun o narin yapısı senin ona olumsuz bir söz söylemenin önünde engel oluyordu. Gönlü o kadar geniş bir kadındı, her şeyi kucaklayabilirdi. 

Gulistan Tara arkadaş Êlihliydi. Yurtseverliğin ve kahramanların yetiştiği topraklarda büyümüştü. Basın okulunun en başarılı öğrencilerinden biriydi. Gazeteci bir kadın olarak, duyarlı ve emekçi biriydi. Bir yazı yazdığında tüm dünya onun etrafında dönse yine de yazısından vazgeçmezdi. Yaşam şartları ve koşullar ne kadar zor olursa olsun Gulistan arkadaş çalışmasından vazgeçmezdi. Yaşamda gerçeğin arayışçısı olmayı kendisine öncelikli görev olarak görüyordu. Kürt halkının, Kürt kadının tarihinde yaşanmış her olayı araştırıyordu, bunları aydınlatmak istiyordu.

'HEP GERÇEĞİN İZİNDE YÜRÜDÜ, GERÇEĞİN KENDİSİ OLDU'

Gulistan arkadaşı 23 yıldır tanıyorum. Kurdistan'ın uzun ve durmadan akan dereleri gibiydi, Gulistan’ın bu uzun yolculuktaki yürüyüşü. Bir an bile durmadı ve hep gerçeğin izinde yürüdü. Bana göre Gulistan Tara gerçeğin kendisi oldu. Çünkü Kurdistan’da gerçeği ortaya çıkartmak çok zordur. Hele de bu yolculuğa başlayan bir kadınsa bu zorluk çok daha şiddetli oluyor. Çünkü düşmanın saldırıları hep kadına yönelikti. Hep gazetecilere yönelikti. Bu nedenle gazeteciliğe karşı olan saldırılar aynı zamanda bu gazetecilerin kalemine, kamerasına karşı yapılıyordu. Gulistan arkadaş bu saldırılara karşı bir kalkan olarak hep durdu. Kamerasıyla durdu tüm saldırılara karşı. Kadın davasını hep en önde tutmak istedi. Kurdistan’daki direnişin kadın boyutunu da öne çıkartmak istedi. Bunu bazen bir fotoğraf ile, bazen bir görüntü ile, bazen bir yazı ile yaptı. O kadar geniş bir ruhu vardı ki, her şeyi kucaklayabilirdi. İnsan Gulistan arkadaştan başta şunu öğreniyordu, ‘karşılığı olmayan ve karşılık beklenmeyen sınırsız bir emek.'

Dört parça Kurdistan’a karşı ve özellikle Kurdistan’ın tüm çocuklarına karşı sınırı olmayan bir sevgi taşıyordu içinde."

'YAŞANANLARI KADINLARIN SESİYLE VE DİRENİŞİYLE YANSITTI'

Gulistan Tara'nın bir kadın gazeteci olarak Başûrê Kurdistan’da da büyük emekler verdiğine dikkat çeken Stêrk Gulo, şunları anlattı: "Hatta Soranca lehçesini bile öğrendi. Rojava Kurdistan’ında da bu devrimin gerçeğini yansıtmak istedi. Derik’ten Şehba’ya kadar hem yapılan saldırıları ve hem de bu saldırılara karşı buralarda nasıl bir direniş veriliyor? Bunu kadınların sesiyle, kadınların direnişiyle ve kadınların öncülüğünde nasıl geliştiğini vermeye çalıştı. Heval Gulistan ezilmiş bir halkın davasını tüm dünyanın gündemine taşımak istiyordu. Bunu da Kurdistan’daki gerçek ile birlikte göstermek istiyordu. O kadar büyük saldırılara rağmen, baskılara rağmen Gulistan arkadaş bu alanda basın çalışmalarında aralıksız emek vermeye devam etti. Kendi amacının haklılığına ve zafere ulaşacağına emin olan bir devrimci olarak, bu yürüyüşünde bize bunu kanıtladı.

Gulistan arkadaş halayı çok seviyordu. Bende çok seviyordum ve en son görüştüğümüzde bana, ‘halay çekelim’ dedi. Ben ona, ‘bu sefer yapamam, beni affet’ dedim. O halaya durduğunda, sanki var olan tüm zorluklar, acılar, kederler gidiyordu. Öyle bir atmosfer yaratıyordu, insan onun etrafında halay çekmek istiyordu. Tüm halaylarda hep halay başı olmak istiyordu. Hâlâ görüntüleri gözümün önüne geliyor, onun o ruhu etrafındaki tüm arkadaşları etkiliyordu. Araştırmayı çok severdi. Dört parça Kurdistan halkının tarihinde, Kürt kadınının tarihinde derinleşmek istiyordu. Bu nedenle hep en yakından takip ederdi, tanırdı ve sahip çıkardı. Eğer Kurdistan’da bir gazeteci gerçeği hep sahiplenip ve peşine düşüyorsa, bana göre basın alanında en emekçi olandır. Egemen güçlerin tüm basın organlarına karşı büyük bir ruh ile mücadele ediyordu. Bugün Kurdistan’da kadın mücadelesine dayanan büyük bir mücadele var ve Gulistan arkadaş bu ruhla çalışıyordu. Kadın özgürlük mücadelesinin bir direnişçisiydi. Aynı zamanda duygusal bir kadındı. Biz kendi içimizde ona, ‘bizim Gulêmiz’ diyorduk. Arkadaşlar arasında bizim Gulêmiz demedikçe tanımazlardı. Aynı zamanda tüm arkadaşların yüreklerinde yer edinmişti. Onun en güzel özelliklerinden biri de tüm arkadaşlarına yardımcı olurdu. Bir arkadaşın bir noktada zorlandığını fark ettiği esnada hemen yardımına koşardı. Gulistan kendisine ait değildi. O bizim Gulêmizdi. Hepimizin Gulê’siydi. O özgür basın içindi, ezilen bir halkın davası içindi, direnişçi kadınlar içindi. Bizim sesimiz ve rengimiz oldu. 23 yıllık arkadaşlığımız boyunca Gulistan Tara’dan çok şey öğrendik. Biz ondan gerçeğin peşinden çağlayan bir dere gibi aralıksız akmayı öğrendik. Özgür basın tarihinde Gulistan arkadaş büyük bir sütundur. Özgür basın tarihinde kadın basınında da en güzel renktir. Bu anlamda gerçekten basının Gulê’siydi.”

 'HER BİRİMİZ YÜREĞİMİZDE BİR GULÎSTAN VAR ETTİK'

Gulistan Tara gibi kadınların hiçbir zorluğu dinlemeden yürümeye devam ettiklerini ifade eden Stêrk Gulo, bu nedenle bu kadınların, tüm Kurdistan ve Ortadoğu kadınlarının tarihinde büyük bir yere sahip olduğunu söyledi. 
Stêrk Gulo, şöyle devam etti: “Birçok zaman halkların özgürlük mücadelesi tarihinde büyük kahramanlar çıkıyor. Bu kahramanlar canları ile, kalemleriyle, kameralarıyla ve kalpleriyle o halkı temsil ediyorlar. Gulistan arkadaş hem kalbiyle hem kamerası ve kalemiyle bize ait oldu, bir halka ait oldu. Bu nedenle biz özgür basın çalışmalarındaki tüm arkadaşlar kendi yüreklerimizde bir Gulistan var ettik. Her birimiz onun bir özelliğini yüreğimize yerleştirdik. Bu aynı zamanda işgalciliğe ve işgalcilere karşı her birimiz için büyük bir tecrübe büyük bir tavır ve büyük bir ruh oluyor.

'ŞEHADETİ İŞGALCİLERE ÖFKEMİZİ BÜYÜTTÜ'

Gulistan arkadaşın şehadetini ilk duyduğumda bende oluşan ilk his, işgalcilere karşı kin ve nefretimin çok daha büyümesi oldu. Bizim için Gulistan arkadaş ve Behdinan'da bugün mücadele veren kadınlar, mücadele içinde büyük bir yere sahip olan kadınlardır. Bu kadınlar mücadele içinde davamızı daha da yükselttiler. Tüm zorluklara rağmen durmadan ilerlediler. Bu Kürt kadınların tarihinde, hatta tüm Ortadoğu kadınlarının tarihinde büyük bir yere sahiptir. Bu kadınlar hiçbir zorluğu tanımadan ve geri adım atmadan direndiler. Senin varlığını, rengini, her şeyini yok etmek isteyen bir düşmana karşı amansız mücadele ettiler. Gulistan arkadaş Kürt halkına karşı yürütülen inkâr ve imha politikalarına karşı mücadelenin gerçeği oldu. Kurdistan’da özgür kadının gerçeğini yok etmek isteyen politika ve siyasete karşı direniş gerçeği oldu. Herkesin bugün özgür basını susturmak ve gerçekleri örtbas etmek istediği bu dönemde hakikatin sesi oldu. Şehadetiyle de bu gerçeği bir kez daha bize gösterdi. Yaşamı akıcı ve anlamlı yaşadı. Şehadetiyle de tüm dünyada bu anlamlı yaşamıyla ses getirdi. Biz hep onu bizim Gulêmiz biliyorduk. Ama şehadetiyle birlikte Bakûr’da, Başûr'da, Rojava’da ve Avrupa’da kadınların tepkilerini görünce anladım ki Gulê artık sadece bizim değil, tüm Kürt halkının Gulêsi olmuş. Bu da basın alanında hepimiz için büyük bir onurdur. Gulistan Tara gibi arkadaşların, bu kahraman duruş, uzun ve aralıksız yürüyüşleri, kararlılık ve ısrarlarıyla, fedailikleriyle kendilerini var etmeleri biz kadınlar için büyük bir mutluluktur.

Bu iki arkadaşın şehadeti öyle bir süreçte gelişti ki, tüm Kürt düşmanlarının birleşmeye çalıştığı bir döneme denk geldi. Böylesi bir konsepte başta basını sessizleştirmek istiyorlar. Zaten işgalci Türk devletinin yetkilileri Kurdistan devriminin yok olabilmesi için ilk başta birinci derece gücü olan kadının yok olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyorlar. ‘Onların fedai gücü yok olmalıdır’ diyor. Bu yaklaşımlarını kendi basın organlarında utanmadan ve korkmadan söylüyorlardı. En son Türk devletinin SİHA’larıyla Süleymaniye’de Seyid Sadiq’ta basın arabasına yönelik gerçekleştirdikleri bu saldırı, kuşkusuz bazı ittifakların sonucunda gerçekleştirildi. Ankara’nın, Irak ve KDP ile yaptığı ittifaklar sonucu gerçekleştirildi. Türk devleti bölgede stratejik konumunu kaybetmek istemiyor. Bana göre artık kaybediyor. Bu nedenle basın alanına yönelik bu kadar barbarca saldırıyor. Bugün Bakûrê Kurdistan’a bakın, bir kişi gerçek ile ilgili tek bir söz söylese, tek bir cümle yazsa ya da tek bir görüntü yayımlasa hapishanelere atılıyor ve on yıllarca ceza alıyorlar.

Türk devleti basından korkan, basını susturmaya çalışan ve hiçbir şekilde basın özgürlüğünün olmadığı devletlerin başından geliyor. Bu nedenle bu arkadaşların hedef alınması bu ittifakın planlarından biriydi. Bugün Başûrê Kurdistan'da kim gerçeği dile getirirse yok etmek istiyor. Oysa Türk devletinin bölgede işlediği savaş suçlarını teşhir etmek için, tüm gazetecilerin ve basın kurumlarının yönünün oraya verilmesi gerekirdi. Türk devleti Başûr’da dağları ateşe veriyor, köyleri boşaltıyor, dağlarda kimyasal silah kullanıyor, her gün savaş suçlarını işliyor. Tüm bunların dünya kamuoyunun gündemine taşınması için gazetecilerin desteklenmesi gerekirken, tam tersine bu gazeteciler Türk devletinin hedefi haline getiriliyor. Bugün Türk işgalci devletinin Kurdistan’da yaptığı gibi gazeteciler kimseyi öldürmemiştir, kimseyi yerinden ve yurdundan etmemişlerdir. Erdoğan İsrail’i Filistin halkını yok ediyor ve gazetecileri öldürüyor diye eleştiriyor. Oysa kendisi Kurdistan’da yaptıkları en büyük ahlaksızlıktan daha ötedir.

  'KDP ŞEHADETLERİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR'

Gulistan arkadaşımız bir program için yola çıkıyor ve Çetir sorumlusu Mustafa Xelil’in de dediği gibi iç ihanetin desteğiyle Türk devletinin hedefi oluyor. Zaten KDP’nin yayın organları hâlâ bu arkadaşlarımızı silahlı kişiler olarak vermeye devam ediyor. YNK’nin bazı sorumluları ve birçok kurum çıkıp onların gazeteci olduğunu teyit etmelerine rağmen, hâlâ KDP aynı şeyi söylemeye devam ediyor. Elbette Irak’ın bunda sorumluluğu büyüktür. Çünkü bu uçaklar Irak hava sahasını kullanıyorlar. Eğer Irak hava sahası bu uçaklara açılmışsa ve sivil insanlar, kadınlar, gazeteciler katlediliyorsa bunda onların da büyük payı vardır. Bu ilk kez olmuyor tabii, bundan önce Jineoloji okulu üyesi ve Gazeteci Nagihan Akarsel vuruldu, sonra direnişçi bir mücadele kadını olan Zelal Zagros hedef alındı. Bu saldırıların tek bir amacı var, yükselen ve büyüyen kadın mücadelesini yok etmek. Biz her geçen gün durmadan büyüyen kadın mücadelesine karşı elbette saldırıların olacağını biliyoruz. Türk devleti bu nedenle başta özgür basını susturmak istiyor. Şimdiye kadar işgalci Türk devleti gazetecilere yönelik birçok saldırı gerçekleştirdi. Dağ alanında, Rojava devriminde ve diğer birçok alanda gazetecileri katletti. Fakat tüm bu saldırılar çoğaldıkça, özgür basın alanı daha da genişliyor.

'HİÇBİR SALDIRI KURDİSTAN'DAKİ HAKİKATİ DURDURAMAZ'

Gulistan Tara arkadaşın Rojava’da eğittiği onlarca öğrenci var. Bu öğrenciler onun şehadetinden sonra hiçbir zaman hakikatin izini bırakmayacaklarına dair söz verdiler. Biz kalemimizle ve kameralarımızla direnmeye devam edeceğiz. Kurdistan’da böyle bir hakikat vardır. Ne öldürme ne saldırı ve ne de sessizleştirme politikaları bu gerçeği Kurdistan’da durduramaz. Bu anlamda bugün büyük bir sevgi, coşku ve irade ile bu hakikat çizgisinde yürüyen öğrenciler Kurdistan’ın hakikatini temsil ediyor. Onlarca kadın gazeteci başta Gurbetelli Ersöz ile başlayan bu mücadele Gulistan Tara ve onun izinde giden Hêro Bahadîn ve onun gibi yüzlerce kadın bu çizgide yürüyor. Artık Kurdistan’da bu gerçeklik inkâr edilemez. Tüm kadın gazetecilerin ve özgür basın emekçilerinin bu gerçeğin peşinde olacaklarına olan inancım sonsuzdur. Bu gerçeği tüm dünyada yaymadıkları sürece, özgür basın emekçileri bu çizgiden vazgeçmeyeceklerdir.

  'TÜM DÜNYA SORUMLULUK ALMALI'

Biz tüm kadın gazeteciler de suçluların yargılanması için davacıyız. Uluslararası insan hakları kurumları, gazetecilerin haklarını savunma kurumlarının bu görevlerini yerine getirmeleri gerekir. Arkadaşlarımıza karşı yapılan tüm bunlar çok kirli ve ahlak dışıdır. Biz bu gerçeğin tüm dünyaca bilinmesini istiyoruz. Bu iki arkadaşın şahsında ortaya çıkan gerçeklik esası üzerine, özgür basının özgürce çalışmalarını yürütmesidir. Bugün KDP basın organları işgalci Türk devletinin Kurdistan’da yaptıklarını çarpıtıyor ve özgür basını susturmak istiyorlar. Ancak, Türk devletinin gazetecileri susturma politikası başından itibaren iflas etmiş bir politikadır. Bugün hapishanelerde de gazeteciler seslerin dünyaya duyuruyorlar. Dağda da seslerini duyuruyorlar ve devrimin içinde de seslerini duyuruyorlar. Bu iki arkadaşımızın şehadeti önünde korkmadan ve geri çekilmeden ileriye dönük daha da büyük adımlarla ilerleyeceğiz. Her geçen gün Kurdistan’da gerçeklik daha büyük bir aşk oluyor. Bugün Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn’in aşkı, Kurdistanlaştı. Onların izinde ilerlemek de bizim tarihi bir görevimizdir, vicdani bir görevimizdir. Kadın olarak bizim görevimizdir. Kadınlar olarak, hep birlikte bu yolda ilerleyecek ve onların izinde yürüyerek binlerce Gulê ve Hêro yetiştireceğiz."