İnançlar konferansı tüm kirli hesapları yerle bir etti

Ortadoğu ve Suriye’de yoğunlaştığı ve bunun üzerinden kirli siyasi hesapların yapıldığı bir süre Rojava’nın Amude kentinde gerçekleşen inançlar ve kültürler konferansı halklara çölde vaha gibi umutlar vermeye başladı.

Dini ve etnik milliyetçiliğe dayalı savaş ve çatışmaların Ortadoğu ve Suriye’de yoğunlaştığı ve bunun üzerinden kirli siyasi hesapların yapıldığı bir süre Rojava’nın Amude kentinde gerçekleşen inançlar ve kültürler konferansı halklara çölde vaha gibi umutlar vermeye başladı. İslam, Hıristiyan ve Êzidî, Alevi inançlarından din alimleri, akademisyen, aydınların yanı sıra çok sayıda barış ve demokrasi yanlılarının kendi inanç ve kültürel kıyafetleri ile katıldığı konferans siyasi ve ideolojik mesajlarını yanı sıra bir kültürel mozaiğini oluşturdu. 

Cizirê Kontun onun tüm şehirleri, Kobanê ve Afrin kantonlarından temsilcilerin katıldığı dinler arası diyalog konferansı Rojave Suriye halklarının birlikte yaşamasının şimdi den en büyük teminatı haline geldiğini söylemek abartılı olmayacak. Yüz yıldır bu coğrafya da ulus devlet zehrini etnik milliyetçilik damarı ile topluma enjekte ederek halklara büyük acılar yaşattı. 20.yy’ın vebası olan etnik milliyetçilik üzerinden ulus devlet inançlar, halklar ve kültürel değerler arasında geliştirdiği düşmanlıklar ve yarattığı uçurumlara rağmen Ortadoğu’nun üç büyük dinini bir araya getirerek toplumsal demokratik ve barış zemini yaratmak öyle sanıldığı gibi kolay olmasa gerek. 

Kürt Halk Önderliği çağın vebası olarak değerlendirdiği usul devlet ve bunun dayandığı etnik milliyetçiliğe karşı demokratik ulus ve inançlar arası Medine sözleşmesinin güncellenmesi gerektiğinin mücadelesini verdi. Öcalan’ın felsefesine dayanan bu yaklaşım ile inanç kültürel mirasların birbiri ile ilişkilenip diyalogunu geliştiren, dinler ve inançlar birer çelişki değil, bir zenginlik olarak görüp birlikte yaşamanın arayışına giren bir inançlar ve dinler topluluğunun böylesi bir süreçte konferans tarihi adım devrimsel bir gelişme değil de nedir? 

KONFERANS İLKLERE İMZA ATTI

Amude’nin en büyük salonunda yapılan inançlar konferansı birçok açıdan ilklere sahne oldu. Medine sözleşmesi olarak bilinen ve Hz. Muhammed döneminde Medine’deki halkların ve inanç gruplarının birbirlerini kabullenme ve ortak yaşam paydasında oluşturulan sözleşmenin dışında tarihte eşine az rastlanan bir dinler ve inançların birlikteliğine rastlamak çokta görünen bir durum değildi. Konferans içinde pratik olarak gelişen ve gerçekten tarihte ilk olan örneklere işaret edeceğiz ama konferans boyunca Mesihi, İslami ve Êzidî inancından konuştuğum birçok kişi bu birlikteliğin ortaya çıkardığı manevi yöne dikkat çekti. 

Bu konferansın gerçekleşmesi hangi esaslara dayanıyor soruma farklı inançtan insanlar Kürt Halk Önderliği Abdullah Öcalan’ın felsefesi ve inançlara getirdiği özgürlük tanımlamasını getirmeleri tesadüf olmasa gerek. ‘Kimsenin başaramadığını Öcalan başardı’ cevabını konferans alanında bir Seyda, Patrik ya da Şexten almak zor değildi. Konferansta yaşanan birçok ilklere dönersek…

Hemen hemen tüm inançların kadını en az erkek gerisinde tutan yaklaşımlarına rağmen Amude’de gelişen ve felsefesini Öcalan’dan alan inançlar topluluğu kadını geride değil erkek ile yan yana hatta başköşeye oturttu. Genelde görmeye alıştığımız eril inanç guruplarının sayısal üstünlük ve bir erkek şahide iki kadını eş gören yaklaşımları gerçeğine rağmen divandaki 6 üyenin üçü farklı inançtan kadınlardan oluştu. 

DİNİ İNANÇLAR ŞİDDET VE FARKLILAŞTIRMAYA KARŞI BİRLİKTELİĞİNİ İLAN ETTİ 

Divanın hemen arkasındaki pankartta sembol olarak benimsenen cami, kilise ve Laleş’i yan yana ve aynı derecede yer aldı. Konferansın sembolü cami barış, sağ tarafındaki kilise sevgi, sol tarındaki Laleş ise adalet olarak simgelemesi konferansın gücünü ve taşıdığı misyonu da gözler önüne seriyordu. 

Konferansa katılan delegeler Til Temir, Kobanê, Newroz kampı, Şengal ve Efrîn gibi çatışma bölgelerinin acılarını yaşamış olanların katılımı ve konferansta inançların birlikteliği ve toplumsal alandaki ortak yaşama dair duygularını anlatmaları konferans salonun ayrı bir motif ve gerçeğini gösteriyordu.

Egemen ve siyasi inanç gruplarının geliştirmeye çalıştığı şiddet ve farklılaştırmaya karşı İslam, Hıristiyan, Êzidî ve Şia, Alevi inançları birlikte barış, sevgi ve adalet içinde yaşam kararlığını verdi. Farklılaşmanın bir zenginlik olduğu ayrı inançların toplumsal dokuyu canlı tuttuğu konferansın ortaya çıkardığı gerçeklerden biriydi. 

Konferansa Til Temir’de çete zulmüne uğrayan Asuri-Süryani inancı ile Şengal’de aynı çete zihniyetin zulmüne uğrayan Êzidî kadın ve erkekleri yan yana oturdu, ayrı inançtan ama ortak barış demokratik değerler etrafında bir araya geldi. Bunlara Hesekê, Tirbesipiyê, Efrîn ve Kobanê’de çete zulmüne uğrayıp şehit veren Arap, Kürt, Alevi ve Şia mezhebindeki diğer halk ve inanç grupları da dahil oldu. 

KONFERANS TARİHİ BİR EŞİĞİ AÇIYOR! 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı savunmalarında demokratik ulus ekseninde tüm inanç ve kültürlerin yan yana gelerek ve ortak değerler etrafında birleşerek ancak var olan kaos ve çelişki ortamından kurtuluşun mümkün olduğunu belirtiyor. Amude’de yan yana gelen inanç sahipleri Suriye ve Rojava için bu umut kapısını araladı. Verdikleri mesajlar, aldıkları kararlar bu umudun yaşama şansını oldukça geliştirdiğini söyleyebiliriz. Öcalan , “Değişim vardır bitirir, değişim vardır tarih yaratır” diye bir tespitte bulmuştu. Bugün yan yana gelen inanç ve alimler Ortadoğu ve Suriye’nin içinden çıkabilmek için toplum arasında açılmış olan uçurumlardan birisinin üzerine köprüler atarak büyük bir değişimin de başlangıcını oluşturdu.

Bugüne kadar dini inançları kullanarak toplumu bir birine kırdırtan egemen kirli güçlere inançların yan yana gelmesi ve ortak gelecek belirlemesi suratlarında büyük bir tokat gibi patlayacağı açıktır. Zira egemen ve kirli güçlerin tüm planlarının bu konferans ile tersine döneceğini şimdiden söylemek yerinde olacaktır. Bu gerçeklikten hareketle dinler arası gelişen bu değim ve diyalog tarihi bir adımdır ve sonuçları da tarihi olacaktır.