DOSYA

Kamulaştırmayı bir de Sur’un ‘Deli Amcası’na sorun

Mart ayından bu yana tarihin yok edilip, molozlarının Dicle Nehri kenarına döküldüğü Sur’un yüzde 82’lik bölümü “kamulaştırma” adı altında gasp ediliyor.

Sur'daki öz yönetimin savunmasını alan YPS/YPS-Jin üyeleri ile devlet güçleri arasında 2015 Aralık ayında başlayan ve 103 gün boyunca çatışmaların ardından Mart 2016’da devlet tarafından "operasyonlar bitti" açıklaması yapıldı. Ancak yasağın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ilçede çatışmaların yaşandığı 6 mahalledeki abluka ve bununla eş güdümlü olarak “kamulaştırma” adı altında büyük bir talan sürüyor. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan, kendine özgü tarihi dokusu ve evleri ile binlerce yıllık izlerin yer aldığı ilçedeki yıkıma karşı ne UNESCO ne de Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından bir önlem alındı. Tarihi taş yapılar yıkılarak hafriyatlar Sur’un yanından akıp giden Dicle Nehri kenarına dökülüyor. Dar sokakları, konağı andıran 2 katlı taş evleri, kiliseler, camiler, han ve hamamlar, tarihi yapılar ile eşsiz bir yapıya sahip ilçe büyük oranda dümdüz edildi. Molozları taşıyan kamyonlar peşi sıra ilçeye girip çıkıyor. Evlerinden edilen halk ise atalarından kalma değerlerinin kamyonla taşınmasını çaresizce izliyor. Yasaklı mahallelere çıkan tüm sokaklar tonlarca ağırlıktaki beton bloklarla kapatılıp, başında polisler 24 saat nöbet tutuyor. Tarihi ilçe şu anki durumu ile adeta açık cezaevine andırıyor. 

İLÇENİN YÜZDE 82’Sİ ‘KAMULAŞTIRILDI’

Devlet güçlerinin saldırının sona ermesinin hemen ardından 25 Mart’ta hükümet tarafından alınan 'acele kamulaştırma' kararı aldı Resmi Gazete’de yayınlandı. Karar sadece çatışmaların yaşandığı 6 mahalle ile sınırlı tutulmadı ve ilçenin yüzde 82’sini kapsayan kamulaştırmaya gidildi. Gasp gibi kararla ilçedeki 10 bin 846 yapı kamulaştırıldı. Bu yapılar arasında tarihi Hasan Paşa Hanı, Dört Ayaklı Minare, Meryem Ana Kilisesi, Sur Belediyesi binası, Cemilpaşa Konağı, Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Dicle Fırat Kültür Merkezi ve Dengbej Evi gibi yerler de bulunuyor. Bulunduğu konum itibariyle hükümetin ve yandaşlarının iştahını kabartan ilçedeki kamulaştırmaya AKP’lilere ait yapıların dahil edilmemesi de niyeti ortaya koydu. Örneğin 7 Haziran Genel Seçimi’nde AKP’den Amed Milletvekili adayı olan Abdurrahman Yakut’a ait araziye ve Gazi Caddesi üzerindeki Yakut Plaza’ya dokunulmaması dikkat çekti. Oysa söz konusu plazanın etrafındaki tüm alan kamulaştırma kapsamına alınmıştı. 

‘SADECE ŞEHİTLERİMİZ İÇİN BİLE OLSA TERK ETMEYECEĞİZ’

Zararlarının karşılanması bir yana dursun hak sahiplerinin gayrı menkullerinin gasp edilmesi on binlerce kişiyi mağdur etti. Bir yıldır evlerinden uzakta mülteci hayatı yaşayan ilçe sakinleri bir sonuç alamayacaklarına inansa da haklarının iadesi için hukuki süreci de başlatmıştı. Dabanoğlu Mahallesi’nde yasağın daha önceden kaldırıldığı Süleyman Nazif Sokak’taki müstakil evi kamulaştırma adı altında elinden alınmak istenen 70 yaşındaki Neze Sönmez, çocukluğunun bu evde geçtiğine dikkat çekiyor. Devletin gasp gibi kararını tanımadıklarını vurgulayan Sönmez, “Devlet bizi Sur’dan çıkarmak istiyor. Her tarafa karakol kurmuşlar. Bizi bezdirmeye çalışıyorlar. Her yerde silahlı adamlar geziyor. Evlerimizin karşılığında bize para ödemeyi teklif ediyorlar. Söylesinler bakalım evimizin yerini ne tutabilir? Bizler evlerimizden çıkmak istemiyoruz. Ne yapsalar da çıkmayacağız. Şehrin dışına göndererek, parayla bizi kandıracaklarını sanıyorlar. Ömrümüz geçti bu sokaklarda. Bir sürü kişi yaşamını yitirdi bu topraklar için. Sadece şehitlerimiz için bile olsa bu toprakları terk etmeyeceğiz” diyor.

‘BURADA DOĞDUM BURADA ÖLMEK İSTİYORUM’

Sönmez, torunlarının da kendisi gibi Sur’da büyümesini istediğini dile getiriyor kararlı cümlelerle. Sönmez, gasp kararına şu sözlerle dile getiriyor tepkisini: “Bizi yıllardır açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar. Sur’da yaşayanların çoğu fakirdir. Burasını zenginlere peşkeş çekmek için bizi buradan çıkarmaya çalışıyorlar. Herkes iyi bilsin ki Sur’u bırakmayacağız. Ben burada doğdum, burada ölmek istiyorum. Burada komşuluk ilişkisi iyidir. Çocuklarımız güvendedir. Bizim kültürümüzü bitirmek istiyorlar. Biz Surlular olarak bir aile olduk. Bizi ayırmasınlar.” 

İLÇELERİNDEN KOPAMADILAR

Sur’un yasaklı Dabanoğlu Mahallesi’nde büyüyen 20 yaşındaki Arjin Alınmaz da burada yaşayan herkesin aile gibi olduğuna dikkat çekiyor. “Aileyi bırakmak ne kadar zorsa Sur’u bırakmak da o kadar zordur” diyen Alınmaz, evlerinin şu anki durumunu bilmediklerini söyleyip, şöyle devam ediyor: “Çocukluğumuz yok ediliyor. Evimiz hala yasaklı bölgede. Orada neler olup bittiğini bilmiyoruz. Sur’a yakın bir yerde ev kiraladık. 7 kişi 2 odalı bir evde kalıyoruz. Sur’daki evimiz geniş, tarihi Sur evleriydi. Sur dışında yaşamak çok zor geliyor bize. Binada yaşamak bize göre bir şey değil. Komşuluk ilişkisi yok. Evinin dışında gidecek bir yerimiz yok. Biz evimizi sokağımızı görmek istiyoruz.” 

Devletin Sur’u ranta açtığına dikkat çeken Alınmaz, “Evimizin karşılığında başka semtlerden bize ev vermeyi teklif etti devlet. Bizler kabul etmedik. Şimdi de sürekli kabul etmemiz yönünde bizi sıkıştırıyorlar. ‘Parayı kabul etmezseniz evinizi zaten alamazsınız, ortada kalırsınız’ diyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar evimizi vermeyeceğiz” diye tepki gösteriyor. 

‘DELİ AMCA’ ŞİMDİ KIZACAK ÇOCUK ARIYOR 

Sur’da “Deli Amca” olarak tanınan Kadri Aydın (62) bu lakabın sokaklarında top oynayan çocukları azarladığı için kendisine takıldığını söylüyor gülerek. Şimdi çocukların top oynayacağı sokak bırakılmadığından hayıflanan Aydın, “Sur’u çok bozdular” diye başlıyor konuşmaya. Aydın, “Çocuklarımızı uyuşturucuya bulaştırmaya çalışıyorlar. Devlet gençleri burada diri diri öldürdü. Ama çocuklarımızı maddeye alıştıranlara göz yumuyor. Ölsek de ne devlete ne de uyuşturucu satıcılarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Sur’u terk etmeyeceğiz. Bizlere yaşam hakkı sunmuyorlar. Her şeyi bize çok görüyorlar. Onca canımızı aldılar. Şimdi de malımıza ve sağ çocuklarımıza göz diktiler. Sur’u boşaltmamızı istiyorlar. Kalsak bir dert, gitsek bir dert... Kalmak istiyoruz çıkmayacağız da ama çocuklarımızı maddeye alıştırıyorlar. Gitsek bu sefer ölürüz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Birileri bize yardım etsin” diyor. 

‘BAŞIMA ÇARPACAK TOPA BİLE HASRET KALDIM…’

Sur’un ‘Deli Amca’sı adeta soluk almadan sürdürüyor öfkeli konuşmasını: “Devletten gördüğümüz bu kadar zulüm yeter. Sokaklarda çocuklar top oynarken kızardım. Artık başıma çarpacak topun bile olmayışı canımı acıtıyor. Sessizlik ve ölüm kokuyor sokaklarımız. Devletin silahlarının kokusu sarmış bedenimizi ve evlerimizi. 90’larda bile bu kadar eziyet görmedik. Kamyonlarla sürekli hafriyat taşınıyor yasaklı mahallelerden. Can mı dayanır şahit olduklarımıza. Keşke ölseydim de son bir yılda yaşananlara şahit olmasaydım. Uykularımız kaçmış. Huzurumuz kalmamış. Devlet terk etsin artık Sur’u. Bize yaptıkları yetti ve arttı bile. Sürekli geceleri köşelerde gençleri sıkıştırıp dövüp gidiyorlar. Yaşananları unutmayacağız.”

 Yarın: Sur artık makette kaldı