Kürtler sevgili başkanlarını hiç unutmayacak!

“Ölebiliriz ama asla teslim olmayacağız. Şehadete yürüyoruz, gururluyuz, siz de bizimle gurur duyun!”

“Ölebiliriz ama asla teslim olmayacağız. Şehadete yürüyoruz, gururluyuz, siz de bizimle gurur duyun!”

Bir halk önderin, direnişçi bir öncü, son sözleri olarak böyle vasiyette bulundu geride kalanlara.

Özgürlük ruhunun nelere kadir olduğunu görmek için Spartacus’e kadar gitmeye gerek yokmuş.

Halk kahramanları hep kitaplarda olmuyormuş, eski çağlarda kalmamışlar. Yaşıyorlar ve aramızdalar.

Tarihin bilmem hangi çağlarına, kaç yüz yıl öncesine, kaç on yıl öncesine gitmeye gerek yokmuş.

Bütün bunları anımsamak için bugün olup bitenleri görmek, anlamak yeterliymiş. Yeter ki doğru bakmasını, görmesini, anlamasını bilelim.

Mezopotamya’nın direniş geleneği sürüyor. Demirci Kawa sadece ilk halkaydı, zincirin son halkası Mehmet Tunç oldu.

Mazlum Doğan’ın, Seyit Rıza’nın baş eğmezliğine yeniden şahit olduk.

Sözlerinden alıntılar yaptığımız, fotoğrafları, simgeleri, sözleri duvarları süsleyen kahramanların birer insan olduğunu ve insanların inanınca nelere kadir olduğunu yeniden gösterdi bize…

Mehmet Tunç.

Ölüme, kendi deyimiyle şehadete Deniz Gezmiş gibi gururla, kararlıca ve korkusuzca yürüdü.

“Geliye Zilan’ın bir benzeri burada yaşanabilir” diyecek kadar öngörülü, ‘’Biz şehit düşsek de bu mücadele devam edecek” diyecek kadar inançlı ve kararlıydı.

Kürt tarihine, insanlık tarihine, direnenlerin hanesine unutulmaz notlar düştü.

Ve Kürtlere öncülüğün nasıl yapılacağını/yapılabileceğini gösterdi Mehmet Tunç.

Öncü olmanın, en önde yürümek olduğunu gösterdi.

En iyi direnmenin, en kararlı direnmenin yolunu göstermekle kalmadı, bu yolda tereddütsüzce yürüdü.

Halk önderi olmanın nasıl olduğunu gösterdi.

Kahramanlığın, cesaretin, inandığı değerler uğruna ölmenin ölümsüzlük olduğunu yeniden hatırlattı hepimize.

Kahramanların geçmiş çağlarda kalmadını gözler önüne serdi.

Direnişe, kararlılığa, inanca ve geride kalanlara dönük verdiği mesajlarla Kürtlerin ve direnenlerin gönlünde taht kurdu.

Umutsuzluk taşımadı hiç, ölüme giderken bile geride kalanlara ‘diz çökmedik, teslim olmayacağız’ mesajı verdi.

Son konuşmalarında, “Biraz sonra şehadete yürüyeceğiz, gururluyuz. Siz de bizimle gurur duyun!” diyordu.

Mehmet Tunç, sadece Cizre’nin değil yeni bir karakter kazanan Kürt direnişinin sembol ismi oldu.

Halk öncülüğünün sembolü oldu.

Kendi deyimiyle “Botan’ın yıkılmayan ve asla yıkılmayacak kalesi Cizre” O’nunla, O da direnişle özdeşleşti.

Böyle bir miras bıraktı Kürt çocuklarına.

Tavrı, duruşu, sözleriye hepimizi derinden etkileyen, çıplak elleriyle ve bedeniyle faşizme geçit vermeyen Mehmet Tunç ve yoldaşları, Kürtlerin mücadele tarzında bir dönüm noktası oldular.

Baş eğmez duruşuyla Seyid Rıza’nın, son nefesinde verdiği birlik ve mücadele mesajlarıyla Qazi Muhammed’in, ‘Direniş zafere, teslimiyet ihanete götürür’ keskinliği ve düsturuyla Mazlum Doğan’ın, ölüme meydan okuyan tavrıyla Denizlerin hala yaşadığını, ruhlarının hendeklerin ardındakilerle birlikte olduğunu, miraslarının Kürdistan’da büyütüldüğünü Mehmet Tunç’la yeniden öğrendik…

Kürt çocukları, O’nun ve yoldaşlarının direniş destanıyla büyüyecek.

Botanlı anneler, babalar Cizre’nin çocuklarını O’nun vasiyetiyle yetiştirecek, büyütecek ve faşizme meydan okuyacak.

Cizreliler bundan böyle daha gururlu ve faşizme öfkeli bir şekilde ‘Cizreliyim’ diyecek.

Ne Cizre’liler ne de Kürtler sevgili başkanlarını asla unutmayacak.