Öcalan Konferansında ekonomik işgale karşı komünal ekonomi tartışıldı

‘Abdullah Öcalan’ın Düşünceleriyle Ortadoğu’da Barış ve İstikrar’ Konferansı ekonominin inşası paneliyle devam etti. Panelde kapitalizmin ekonomik işgaline karşı komünal ekonominin geliştirilmesi tartışıldı.

Moderatörlüğünü Kürt Kadın Dışilişkiler Merkezi (REPAK) başkanı Meral Çiçek’in yaptığı ‘Ekonominin İnşası’ panelin ilk sunumu Hindistan Uluslararası Kalkınma Programı Araştırma Merkezi’nin müdürlüğünü yapan Leo Saldanha yaptı.

Leo kapitalist güçler tarafından dört parçaya bölünen Kürdistan gerçeğinde ekonomik ve ekolojik alanda da çok ciddi yıkımların yaşandığına dikkat çekti. Leo Saldanha kapitalist güçlerin ekonomik işgalinden etkilenen Kürdistan, Hındistan ve Yunanistan gibi ülkelerden de örnekler vererek, kapitalist güçlerin ekonomik kaynaklara sahip ülkelere yerleşerek, onları kendi çıkarları temelinde kullandığını söyledi.

Dünyada devreye konulan şiddetin kapitalizmin de yıkımına yol açacağını devamla belirten Saldanha, “Bizim çok ciddi yaşam projelerimizin olması gerekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun politikacılardan bir şey beklememek gerekiyor. Kürt halkı özgürlüğü için savaşıyor. Abdullah Öcalan ve diğer pek çok düşünür için, kapitalistler hayatın her alanında tahakküm kurmaya çalışıyorlar. Süleymaniye’ye baktığımızda içtiğimiz su bile buradan dışarıdan geliyor. Petrol üretiminin demokratik kararlar sonucunda olmadığını biliyoruz. Ortak bir mirası yaratmak ve güvenli bir gelecek yaratmak için ne yapmak gerekiyor? Uluslararası güçler Kürtlerin barışı ve huzuruyla ilgilenmiyor. Bu bölgenin kendisi için bir şeyler yapması gerekiyor” dedi.

Derin bir demokratik devrim ve yeni bir ekonomik sistemin kurulmasının temel şartlardan bir tanesi olduğunu da sözlerine ekleyen Saldanha, “Kürt halkının devrimi bununla desteklenmeli. Köyler yeniden inşa edilmeli. Yeni yapıların olması gerekiyor. Sürdürülebilir yerel üretimin desteklenmesi ve geliştirilmesi gerekiyor. Toplumların özgürleştirilmesine karşı çok da büyük bir korku var. dışarıdaki suya ya da üretime bağlı olmaması gerekiyor.”

Kapitalist sistemin sınırsız kaynaklar istediğini, yerel kaynaklara saygı duymadığını ve kendisi için kullandığını söyleyen Leo Saldanha, “Kapitalistler arkasında parçalanmış bir toplum bırakırlar, ortak mülkiyet olan kaynakları sömürürler ve o bölgedeki insanlara bir şey bırakmazlar.”

Son olarak ulus devlet sisteminin değişmesi gerektiğini savunan Saldanha, “Ulus devlet sisteminin değişmesi, kapitalist sistemin hakimiyetini yitirmesi anlamına gelecektir. Çünkü amacı kardır. Kaynaklardan rant sağlamak isteyenler rahatsız olacak. Huzurlu ve barışçıl bir gelecek için bu sistemin değişmesi gerekiyor. Bunu yaparken zihniyetimizi bazı şeylere kapatmamız gerekiyor. Bizim için en uygun geleceğin nasıl olacağını görebilmemiz için bazı şeyleri geniş görmemiz gerekiyor” dedi.

‘Komünal ekonominin inşası’ başlığıyla sunum yapan Bistanên Rojava komünal ekonomi projesi kurucularından Nahide Zengin, sömürü ve talanın en yaygın olarak kullandığı alanın ekonomik alan olduğuna işaret ederek, bu alan üzerinde yürütülen mücadeleyi de bir işgal olarak tanımladı.

Zengin, “Tüm soykırımların, köleleştirmelerin kaynağı ekonomik alandır. Ekonomik özerklik, ekonomik öz savunma iç içe olmak zorundadır. Bununla ekonomik alan üzerindeki talan son bulacak, ama bir yandan da yeniden inşa etmek gerekiyor. Korumak kadar yeniyi yaratmak öz savunma anlayışının temelidir. Ekonomi bilimini yeniden tanımlamak, komünal ekonominin temelidir. Bir komünün kuruluşu, bir diğer komününü kuruluşunu hedeflemek durumundadır. Kullanım değerini ifade eden ekonomidir. Değişim değerini ise ancak toplumsal ihtiyaç temelinde kabul eder. Ekonominin böylece yeniden inşa edilmesi gerekir.”

Demokratik komünal ekonominin, ekolojinin ve demokrasinin kadın özgürlüğüne dayandığını söyleyen Zengin son olarak şunlara yer verdi: “Komünal ekonomi, bireyin sürüleşmesini engellerken radikal demokrasi yoluyla özne nesne ayırımını engeller. Kadının toplumsal temelde yürüttüğü bütün işleri ekonomik faaliyet olarak ele alır. Toplumsal işbölümü temelinde ekonomi yeniden örgütlendirilirken, kadının toplumsal, sosyal, kültürel yaşamdan kopmasına izin vermez. Pazar ve piyasa anlayışına tezat olarak ihtiyaçların ve arzın örgütlendirilmesinde toplum örgütlerini sorumlu kılar. Pazarın tam anlamıyla demokratik, komünal ve kolektif olmasını esas alır.”