ANALİZ

Özyönetim direniş ruhu özgürlüğün güvencesidir…-Hüseyin Ali

Bir halkın özgür yaşamını sağlatacak olan, kesinlikle özgür yaşam için ortaya koyacağı fedakarlık düzeyidir. Bir halk özgürlüğü kazanacak kadar fedakarlık düzeyi ortaya koymazsa özgürlüğü hak edemez.

AKP iktidarının Dolmabahçe Mutabakatı’nı ve 7 Haziran seçimlerini yok sayması, 24 Temmuz’da topyekün savaş başlatması karşısında Kürt halkının özyönetim ilanları yapması üzerinden bir yıl geçti. Kürt halkı AKP’nin demokratik siyasal yollardan Kürt sorununun çözümünde adım atmaması üzerine kendi çözümünü ortaya koymuştur. Demokratik topluma dayalı olarak tüm toplumsal yaşamını örgütleyerek özgür ve demokratik yaşamını sağlamaya yönelmiştir. Böylece Kürdistan’da gerçekleştirilen yerel demokrasi temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açmak istemiştir. Buna karşı Türkiye’nin soykırımcı sömürgeci egemen güçleri, demokrasi güçlerine her zaman saldırdıkları gibi Kürdistan’daki bu demokrasi hamlesine de saldırmışlardır.

Bu saldırının siyasi ve psikoloji ortamı bir yıl sürekli sağlanmaya çalışılmıştır. Her yerde asayişi sağlayacağız denilerek Kürt halkının sokağında, mahallesinde kendi toplumsal sistemini örgütlemesine saldırılacağı ortaya konulmuştu. Zaten Ahmet Davutoğlu, Kürt halkına karşı savaşın hazırlanması emrini bir yıl önce kendisinin verdiğini göğsünü kabartarak söylemiştir. İşte Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamına karşı yapılan bu saldırıya Kürt halkı özyönetim ilanlarıyla cevap vermiştir.

Kürt halkı soykırımcı sömürgecilerin şu kadar gücü var diyerek bu saldırıya teslim olacak değildi. AKP iktidarının çözümsüz politikalarını seyredecek değildi. Özyönetim direnişiyle tarihsel bir hamle yapmıştır. Bu, Kürt halkının son 40 yıllık mücadele çizgisinin yeni bir aşamaya vardırılması olmuştur. Bir nevi şehirlerin 15 Ağustos hamlesi başlatılmıştır. Önder Apo çizgisinde Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı hiçbir zaman karşımızdakiler güçlü, biz zayıfız diyerek saldırılar karşısında direnmekten kaçınmamıştır. Önder Apo, “karşımızdakiler güçlü, bizim elimizde onların imkanları yok” diyerek direnmemenin teslimiyeti kabul etmek olduğunu her zaman vurgulamıştır. Teslimiyet her zaman Mazlum Doğan’ın dediği gibi ihanet kapısının aralanmasıdır.

Kürt halkı çözümsüzlük ve teslimiyet dayatması karşısında tabii ki boyun eğmeyecekti; direnerek kazanacaktı. Saldırılar ne kadar ağır olursa olsun özyönetim direnişlerinde kazanan Kürt halkının özgürlük iradesi olmuştur. Kürt halkının direniş iradesini yükseltmesi, özgürlüğün ve demokratik yaşamın kazanılması anlamına gelmektedir. Kürt halkı saldırılar ne olursa olsun özgür yaşam iradesini ortaya koyacağını ve direneceğini bir daha kanıtlamıştır. Bir halk saldırının gücü ne olursa olsun direniş iradesi ortaya koyarsa hangi güç onu özgür ve demokratik yaşamdan alıkoyabilir?

Bir halkın özgür yaşamını sağlatacak olan, kesinlikle özgür yaşam için ortaya koyacağı fedakarlık düzeyidir. Bir halk özgürlüğü kazanacak kadar fedakarlık düzeyi ortaya koymazsa özgürlüğü hak edemez. Dolayısıyla Kürt halkı soykırımcı sömürgeciliğe karşı tarihi bir direniş göstererek özgürlüğü hak eden bir halk olduğunu göstermiştir. Türk devletinin asayişi sağlama adına irade kırma saldırısı direnişsiz kabul edilseydi ne bugün ortada Kürt Özgürlük Hareketi kalırdı, ne de halk bir daha uzun süre ayağa kalkma iradesi gösterirdi. Bu nedenle herkes Kürt halkının bu tarihi kararını ve yarattığı büyük sonuçları doğru anlamalıdır.

Bu halkın mücadelesine günlük bakanlar ya kapitalist modernitenin etkisinde kalanlardır, ya da bir halkın özgür yaşamı nasıl kazanacağını anlamayanlardır. Teslimiyet ya da soykırımcı sömürgecilikle barışık yaşamayı Kürt halkının önüne bir seçenek olarak koyanlardır.

Şu bilinmelidir ki, Kürt şehirlerine atılan her top ve bomba en başta da soykırımcı sömürgeciliği vurmuştur. Soykırımcı sömürgecilik bu saldırısıyla kendisinin Kürdistan’daki sonunu yakınlaştırmıştır. Zaten Cizre’yi, Sur’u, Şırnak’ı ve Nusaybin’i yıkanlar Ankara’yı, İstanbul’u ve Meclisi de bombalamışlardır. Böylece Kürt şehirlerini bombalamanın ne sonuç verdiği daha iyi görülmüştür. Biz darbeden önce de bu bombalar soykırımcı sömürgeciliğin başına düşen bombalar demiştik. Nitekim bu savaşın başlatılması ve Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılması Türkiye’nin yakılıp yıkılmasına dönüşmüştür. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste derler. Kürt’ün ahı ahaste aheste değil, çok hızlı biçimde çıkmaktadır.

Kürt direnmezse bu soykırımcı rejim kendini sorunsuz yürütür ve Kürtler üzerindeki soykırımı engelsiz tamamlar. Sessiz biçimde soykırımın tamamlanmasına göz mü yumulacak, yoksa direnilerek bu sistem çökertilip Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü mü sağlanacaktır? Kürt halkı 12 Ağustos özyönetim ilanı ve saldırılar karşısındaki direnişiyle ikinci seçeneği pratikleştirmiştir. Direnilerek kazanılacağını bir daha ortaya koymuştur.

Kürt halkı özgürlüğü direnerek kazanacaktır. Hiç kimse Kürt halkına teslimiyet ve sessizlik vaaz edemez. Haaa! zarar görürsünüz, eviniz barkınız yıkılır diyerek teslimiyeti öneremez. Zaten soykırımcı sömürgecilik zulümle, tehditle her zaman bunu yapmaktadır. Kürt halkı bu tehditlere boyun eğmemiş; acı çekerim, zarar görürüm diyerek direnme konusunda geri durmamış; böylece Kürt’ün özgürlük ve demokrasi mücadelesinde dev bir adım daha atmıştır. Nasıl ki 1990’lı yıllarda büyük bedeller ödeyerek özgürlük ve demokrasi mücadelesinde büyük kazanımlar elde ettiyse, özyönetim direnişleriyle de büyük kazanımlar elde etmiştir. Herkes özyönetimleri böyle bilmelidir. Bu temelde özyönetim direnişinin büyük komutanları Çîyagerleri, Axînleri, Xebatkarları ve İslamları bir daha saygı ve minnetle anıyoruz.

Onların özgürlük tutkusu Kürdistan’ı özgürleştirecektir.

Kaynak: Özgür Gündem