Seyit Evran ve 'Dağların Sırrı'

Seyit Evran'ın "Dağların Sırrı" adlı kitabı, Kürt Özgürlük Mücadelesi gerillalarının günlük yaşamını ve mücadele ruhunu derinlemesine ele alarak, savaşın ve dayanışmanın etkileyici bir betimlemesini sunuyor.

DAĞLARIN SIRRI

Seyit Evran, 2006 yılında kendi içsel yolculuğuna çıkmaya karar verdiğinde, yüreğinde bir ateş taşıyormuşçasına yollara koyuldu. Bu ateş, sıradan bir yaşamın ötesine giden bir arayışın alevleriyle onu doğanın kollarında kaybolmaya ve yeni hikayelerin peşine düşmeye teşvik ediyordu. Dağların heybeti, yaşamın gerçek anlamını bulma yolundaki adımlar haline gelmişti. Her sabah yeni bir serüvene uyanarak, ayak bastığı toprakların ve aşık olduğu dağların bir parçası oluvermişti. Kürt Özgürlük Mücadelesi gerillasının, doğanın sunduğu her bir detay ruhunu besliyor, düşüncelerini şekillendiriyordu. Özgürlük arayışında yer alan insanların gözlerinde gördüğü azim, kalemine dökülerek anıların tohumlarını atıyordu.

SEYİT EVRAN’IN İÇSEL YOLCULUĞU

Özgür dağlarda bir ömür denecek kadar uzun zaman geçirdiği günler, tırmanışlar, geceleri ateş başında geçen sohbetler, birlikte paylaşılan umutlar, hepsi birer birer zihninde şekilleniyordu. Elindeki kalemi bir silah gibi kullanarak, savaşın acımasız gerçeklerini ve birlikteliğin tatlı anlarını kâğıda dökmeye başlıyordu. Anılarının her biri, sadece kendine ait bir hikâye değil; gerillanın destanı, halkın direnişi ve doğanın gücü olarak kaleminden dökülüyordu. Yaşadığı her anı, savaşın nefes kesen ritmi ve doğanın sessizliği içinde bulma çabasıyla yansıtıyordu.

Gerilla anılarını bir gözlemci, bir hikâye anlatıcısı gibi, ama her anın içinde yaşadığını hissettirerek kaleme almış. Her kelimeyle hem savaşın acımasız yüzünü hem de gerillanın ruhunun derinliklerini yansıtmış. Bazen bir çiçek açarken, bazen bir bulutun ardında kaybolurken, bazen de yaşanan acılarda direnirken anıların içinde bulmuş kendini.

“Dağların Sırrı” adlı kitabında Seyit Evran, “Benden önce çok gazeteci geçti bu dağlardan, bu dağ yollarından, bu gölge düşen vadilerin derinliklerinden. Ben onların izlerinin üzerinden yürüyecek olan bir takipçiydim sadece. Bu dağ yollarında dedemin ayak izlerinin üzerinden yol alarak, onların izlerini sürüyordum. Onlar; omuzlarında silahları, sırtlarında umut dolu çantaları, ellerinde kitapları, yüreklerinde aşk ve özgürlük sevdalarıyla bu dağ yollarında ilerliyorlardı. Gurbetelli Ersöz, Mehmet Şenol, Nalan Alıcı, Enver Polat, Behzat Erarslan, Eren Polat, Adil Denk, Hatice Demir, Gülistan Yalçın, Halil Dağ (Uysal), Mazlum Erenci ve daha niceleri, kelle koltukta, sokak sokak dolaşarak, tek tek kapıyı çalıp Özgür Gündem, Özgür Ülke, Yeni Politika gazetelerini dağıtan özgür dağıtımcılar işte bunlardı. Bazıları benden önce geçmişti bu yollardan, bazılarıyla birlikte durmaksızın yürüyorduk. O yüzden yapmak istediğim şey aslında çok da yeni değildi. Yapmak istediğim, onların yarım bıraktıklarını tamamlamaktır” diyor. Bu duygu ve düşünceyle bir savaş muhabiri olarak gerilla noktalarını birer birer gezmiş, gerilla anılarını yazmış 2006 yılında. 

Kar, gökyüzünden beyaz bir örtü gibi yağarken, rüzgârın narin dansı serin bir melodi oluşturuyor. Seyit Evran, kalemi ve defteriyle soğuk havayı hiçe sayarak ilerliyor. Ayakları beyazın derinliklerinde kaybolurken, zihninde gerillaların anıları canlanıyor; sığınakların sıcaklığı, yoldaşlarının gülümsemeleri, bir yudum çayın özlemi... Her anı, her hatıra, yazması gereken hikayelerin çığ gibi büyümesine neden oluyor.

GERİLLALARIN İÇ DÜNYALARINA YOLCULUK

Seyit Evran’ın "Dağların Sırrı" kitabı, gerilla yaşamını ve gerilla yoldaşlarının günlük yaşantısını derinlemesine ele alan bir eser. Gerillanın temel yaşam pratiklerinden toplumsal ilişkilerine kadar birçok yönüyle yalnızca bir savaşçı kimliğini değil, insani duyguların ve dayanışmanın da ne denli önemli olduğunu vurguluyor. Gerillanın yemeği, çayı, uykusu gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra, yürüyüşleri ve günlük aktiviteleri üzerinden yoldaşlık ilişkilerini ve dayanışmayı ortaya koyuyor. Seyit Evran, yaşamı betimlerken kullandığı derin duygusal dil ile okuyucuyu gerillaların dünyasına yaklaştırıyor. Kitabının dili ve anlatım tarzı dikkat çekici; sade bir dille yazılmış olsa da derin bir anlam katmanına sahip olayları ve durumları etkili bir şekilde aktarıyor. Okuyucuya gerillaların iç dünyalarına dair bir pencere açarak, mücadelenin yalnızca fiziksel bir savaş olmadığını, aynı zamanda toplumsal boyutlarının da bulunduğunu hissettiriyor.

Seyit Evran, "Dağların Sırrı" adlı eserinde dağları, bir ressamın fırçasından tuvale yansıyan renkler gibi, üzerinde yaralı bir tarih barındıran tablolara dönüştürüyor. Kitapta dağlar sadece coğrafi formlar olarak değil, geçmişin derin izlerini taşıyan, hayallerin ve mücadelelerin mekânı olarak betimleniyor. Dağlar, savaşların yankılandığı, simgelerin inşa edildiği yerler haline geliyor.

Her bir dağın zirvesinde ve ormanın derinliklerinde yankılanan sesler, geçmişin izlerini fısıldıyor. Gerillanın sesi olarak dağları kelimeleriyle saran Evran, savaşların ateşiyle şekillenen bu dağların insanlığın en temel duygularını barındırdığını gösteriyor: sevda, acı, direniş ve umut.

Okuyucuyu yalnızca doğal güzelliklerle baş başa bırakmıyor; aynı zamanda bu güzelliklerin arkasındaki direniş hikayelerini de açığa çıkarıyor ve derin bir düşünceye daldırıyor. Gerillanın sesi olarak geçmişin karanlık tünellerinde kaybolmuş dillerin ve anlatıların izini sürüyor. Kelimeleriyle dağların ruhunu açığa çıkarırken, okuyucunun içsel bir yolculuğa çıkmasına olanak tanıyor.

"Dağların Sırrı", okuyucuyu derin bir sorgulama ile baş başa bırakıyor. Dağların sırrı nedir? Savaşların, mutlulukların, hüzünlerin, acıların, direnişin ve mücadelenin gölgesinde insan ruhu nasıl ayakta kalabiliyor?

Seyit Evran’ın "Dağların Sırrı" adlı eserinde, edebiyatın derin ve çarpıcı dokusuyla Kürt özgürlük mücadelesine dair etkileyici bir anlatım sunuluyor. Kitap, dağların küçük koçer kızı Şehit Çiçek Kiçi’nin yaşam öyküsü aracılığıyla, kadınların toplum içindeki yerinin yeniden tanımlanmasında oynadığı rolü çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Şehit Çiçek Kiçi’nin yaşam öyküsüyle, mücadele eden kadının cesareti ve özverisi gözler önüne serilirken, okuyucu bu hayata sürükleniyor. Benzer bir derinlik, "Dağın Çocukluğundan Cudi’nin Komutanlığına" başlıklı anı yazısında da bulunuyor. Burada Şehit Adil Bilikê ile kurulan diyaloglar, yaşam mücadelesinin ne denli çetin olduğunu gözler önüne sererken, bir komutan olarak Kürt Özgürlük Mücadelesi içerisindeki mücadelesinin ne kadar belirleyici olduğunu da hissettiriyor. Seyit Evran’ın kalemi, Kürt Özgürlük Mücadelesindeki gerillaların direnişine hayranlıkla yaklaşırken, bu direnişin derin kaynağına da iniyor. Bu eser, sadece bir savaş hikayesi değil, insanın hayata karşı verdiği varoluşsal mücadelesini de gösteriyor.

SEYİT EVRAN’IN MİRASI

Hayata veda etmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Seyit Evran’ın sesi hâlâ kulaklarımızda çınlıyor; azmi ve kararlılığı ise yüreklerimizde yankılanıyor. 22 Eylül 2023’te geçirdiği kalp krizi nedeniyle aramızdan ayrılan Evran, geride bıraktığı miras, mücadele azmi ve anılarından derlenen "Dağların Sırrı" ile anılmaya devam edecek. Kalemi, gerilla anılarının derinliklerinde yankılanan cesaret dolu hikayelerle doluydu. Bu eser, yıllar boyunca geçirdiği zorlukların ve kahramanlıkların izlerini taşıyor. Bir kitabın ötesinde, bir inancın, bir mücadelenin ve bir ruhun yansımasıydı. Yürekten bağlı olduğu bu hikâyeleri kaleme alırken, dağların sırlarını, özgürlük aşkını ve direnişin özünü yansıtan bir destan oluşturmayı arzuluyordu. Ancak, bu hayalini tamamlayamadan aramızdan ayrıldı. Yoldaşları, Seyit Evran’ın "Dağların Sırrı" kitabını basarak onun mirasını yaşatmaya devam etti. Her bir sayfa, Seyit Evran’ın ruhunun hâlâ bizimle olduğunu ve ideallerinin, hayallerinin mücadele arkadaşları aracılığıyla yaşatıldığını haykırıyor.