GÖRÜNTÜLÜ

Tunç, ‘Teslimiyet bizim için ihanettir’ demişti

Kürdistan, Mehmet Tunç ile yol arkadaşlarının verdiği direnişi yüzyıllarca unutmayacak…

Cizre’de 1992 yılında Newroz ateşi etrafında özgürlük halayına duran Botan halkı, toplu katliam ve infazlara rağmen geri atmıyor. Ağrı Dağı’nda uygulamak istedikleri ‘Kürdistan burada meftundur’ tezi devletin katmerleşmiş yüzüne tokat gibi çarpan Cizreli kadınların zılgıtları ile Newroz ateşini harladı. Serhildan ile uyanan Cizre sokaklarında Newroz ateşi etrafında kitleselleşen kalabalık, yüzü maskeli sınırsız yetkisi olan JİTEM unsurlarının ateş yayılımına maruz kalıyor, taradıkları halk, fırsat buldukça yaktıkları ateş etrafında tekrardan toplanıyor.

Bu kez panzerlerle kalabalık grupların üzerine dalan kar maskeli timler, devlet adına ‘terör’ estirmeye ant içmiş adeta. 1992 Cizre serhildanında onlarca kişi katlediliyor, yüzlerce kişinin vücuduna saplanan kurşunlarla panzerlere sürükleniyor. Gerçek yüzünü gösterdiği karanlık yapı olan JİTEM unsurların barbarlığına karşı halkı tekrardan toplayarak direniş halayına davet eden Cizreli Berivan, yüzü maskeli timlere; ‘biz size can pahasına artık boyun eğmeyeceğiz’ diyerek parmak sallıyor. Devletin Cizre halkına uyguladığı vahşetin belgesi olan birkaç fotoğraf karesi ile birkaç dakikalık video görüntüsü oluyor.

4700 yıllık tarihi olan kadim kentin çocukları, tarihte olduğu gibi, istila ve katliamlara karşı çağın Dehaq’larına karşı Demirci Kawa’nın özgürlük meşalesini elden bırakmıyor. Kölelik zincirlerini parçalamakta kararlı olan Cizre halkına karşı devlet, tarihte olduğu gibi tekrar on binleri hatta yüz binleri katletmeyi göze almıştı. JİTEM unsurları tarafından yurtsever ve direnişin öncülerine karşı suikast eylemlerini günden güne çoğaltıyordu. Serhildan sonrasında insan avına meşhur ‘toros’ araçları ile çıkan eşkalleri belli olan bu karanlık unsurlara bir de gazete manşetlerinden “Aman sağduyu”, “Bayram değil isyan”, “Bir polisimizi göstericiler linç etti” gibi atılan gazete başlıklarının yanı sıra, devlet yetkililerinin olaylara karşı suçlayıcı ifadeler kullanan açıklamalarda bulunması adeta yaşanan katliama provokatif bir davetiye çıkartıyordu.

Yüzlerce çocuğu anne ve babasız bırakan Türk devletinin özel timleri olan JİTEM unsurları Botan halkının direnişin karşı 10 yıl dayanabildi. Kürt halkının varlığını yok etmek amacıyla sahneye çıkan Ergenekoncular, görevini yerine getirmedikleri gerekçesiyle farklı iddialarla teker teker cezalandırılmıştı.

Devlet, 90'lı yıllarda Cizre'de uyguladığı politikayı bugün ölümleri yasalarla meşrulaştırılarak yapıyor. ‘Özel güvenlik’ yasasını çıkartan AKP hükümeti, aylar öncesinde katliamların yapılacağı sinyallerini vermişti. 1990’lı yıllarda Cizre’de hemen her evde katledilen bir ya da birden fazla katledilen aile fotoğrafları asılı bulunurken, duvarda asılı bu fotoğraflara bakan çocuklar, babasının, ağabeyinin, dayısı veya amcasının üzerine yakılan ağıtlarla büyüdü. 2000’lı yılların yeni nesli ise, ‘toplumsal olaylarda’ yer aldığı gerekçesiyle hemen her evde bir ya da birden fazla çocuk veya genç, cezaevine konulduğu ilgili kurumların yaptığı saha çalışması ile ortaya çıkıyor. Özcesi bölgede Kürt siyasal hareketinin ve Kürt halkının 'öz yönetim' ilan etme çalışmalarının etkisini kırmaya çalışma amacı taşıyan bu provokasyon girişimlerinde yarlardır Cizre'de toplu infaz cinayetleri işleniyor. Savunmasız genç ve çocuklar öldürülüyor. Kutsal kitaplara göre, yeryüzünde yaşanan felaketten sonra Hz. Nuh’un gemisinin Cudi Dağı’nda karaya oturduğu ‘Cennet Kent’ olarak bilenen Cizira Botan’da kendi tarihine yakışır yeni bir tarih yazıyor.

On binlerce asker ve polislerle Cizre’yi kuşatma altına alan devlet, ‘özgürlük sevdamızdan bizi alıkoyamazsınız’ diyen Cizre halkı, aylardır eşsiz direniş içerisinde tarihin sayfalarında yerini aldı. Cizreli Berivan’dan sonra Cizre’nin yurtsever halkına öncülük eden Cizre Halk Meclisi Mehmet Tunç, kamuoyuna seslendiği her seferinde, “biz Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin çizgisinden geliyoruz. Teslimiyet bizim için ihanettir. Kimse bizim teslim olmamızı beklemesin” sözleri ile belki yüzyıllarca unutmayacak tarihi sözlerin altına imzasını attı.

Söylediği her sözün arkasında sonuna kadar Mehmet Tunç, ölümsüzler kervanına katıldı… Mehmet Tunç, ANF’ye verdiği bir röportajında “AKP’nin faşist yapısına bağlı güçleri mahallelerimize girmelerine müsaade etmeyeceğiz. Belki onların kullandığı silahlar bizim elimizde yok, ancak onları çifte, sopa, kazma kürek ile kovalayabiliriz ama girmelerine asla izin vermeyeceğiz bedeli ne olursa olsun onlar artık istedikleri gibi bize zulüm edemeyecekler. Ama bir elimizde taş, sopa varsa diğer elimizde de zeytin dalı bulunuyor. Ya inkar politikalarından vazgeçer gelir Kürt halkı ile uzlaşıyı sağlarlar yada direnişimizle karşılarlar” demişti.

Kürdistan, Mehmet Tunç ile yol arkadaşlarının verdiği direnişi yüzyıllarca unutmayacak…

Mehmet Tunç’un ANF’ye verdiği söyleşiyi yeniden paylaşıyoruz.