Van’daki 1 Eylül mitinginde Güven’den ulusal birlik çağrısı

Van’da düzenlenen 1 Eylül mitinginde konuşan Güven, “Kürtlerin ileri gelenlerine, Kürtlerin değerlerine, Kürtlerin siyasi partilerine, bütün kazanımlarına, 4 parçada gelin ulusal birliğimizi gerçekleştirelim” dedi.

Van’da binlerce kişinin katıldığı 1 Eylül Dünya Barış mitinginde, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven birer konuşma yaptı.

Mitingde konuşan KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, halkların birlikte yaşaması için barış istemeye devam edeceklerini söyledi.

Türkiye’de darbelerin ardı arkasının kesilmediğini ve şimdi AKP’nin yarattığı sivil darbeyi yaşadıklarını belirten Bozgeyik şöyle konuştu: “Siyasetçiler cezaevine atıldı, işçiler işten atıldı, gazeteciler tutuklandı. Her gün bu faşizan politikalara tepki gösteren bizler gözaltına alınıyoruz. Anayasa bu iktidar tarafından rafa kaldırılmıştır. 2016 yılında seçilmiş halkın iradesine kayyum atayarak birçok belediye başkanını hapse attılar. Bugün kamuoyuna yansıyor, Diyarbakır’da, Mardin’de fıstık, kadayıf yiyenler işte 19 Ağustos’ta yine iş başına geçtiler. KESK olarak seçilmiş belediye başkanlarının göreve iade edilmesini bir kez daha beyan ediyoruz. Bizler Türkiye’de yaşayan Türkler, Aleviler, Ermeniler Diyarbakır’a sahip çıkmazsak, Van’a sahip çıkamazsak Ankara’ya sahip çıkamayız. Her yer sıkıyönetim, her köşede bir panzer ve insanlar sokağa çıkamıyor. Bizler bu barikatları, baskıları mücadele ederek aşacağız.”

Bozgeyik’ten sonra ise sahneye DTK Eşbaşkanı Leyla Güven çıktı. Güven’in konuşmasının satırbaşları şöyle:

“AKP-MHP faşist iktidarının en büyük korkusu da Rojava’dır. Rojava’daki kazanımları asla hazmedemiyor ve bunun karşısında doğru bir tutum sergileyemiyorlar. Kadın öncülüğünde Rojava’da gelişen devrim karşısında Türkiye çaresiz, başını nereye vuracağını bilmiyor. Bir gün Rusya’da bir gün Amerika’da. Gerçekten çok zor durumdalar. Orada halkımız bir devrim gerçekleştirdi. Biz Van’dan onlara şunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Diyoruz ki gelecekte siz Rojava’yı tanıyacaksınız. Başur’u nasıl tanıdıysanız Rojava’yı da tanıyacaksınız. Başka şansınız yok. Tanımadığınız takdirde kaybeden siz olacaksınız. Kaybeden Türkiye’nin demokrasisi olur, kaybeden birlikte yaşam ilkesi olur.

KÜRT İRADESİNİ KABUL EDECEKSİNİZ, BİN YILLIK KARDEŞLİK VAR

Bakmayın her gün birçok şey söyleniyor; "Bugün müdahale edeceğiz, yarın müdahale edeceğiz". Ne geçecek elinize? Velev ki müdahale ettiniz, oradaki kardeşlerimize müdahale ettiniz ne geçecek elinize? En büyük sınıra sahip olan kardeşlerimiz, oradaki komşularımız onların yerine DAİŞ gelseydi daha mı iyi olacaktı? Neden bunu kabul etmiyorsunuz? Edeceksiniz, siz Kürt iradesini Başur’da da Rojava’da da Bakur’da da Rojhilat’ta da kabul edeceksiniz. Başka şansınız yok. Bin yıllık kardeşlik var.

SAYIN BARZANİ’YE ÇAĞRI YAPIYORUM: ULUSAL BİRLİK İÇİN ÖNCÜLÜK EDİN

Bize düşen en önemli görev de bu konuda ulusal birliği sağlamaktır. Sayın Öcalan bu konuda yıllardır çağrı yapıyor. Ancak bu çağrılara bizler doğru temelde bir çözüm geliştiremedik ve cevap olamadık. Buradan, Van’dan bugün 1 Eylül vesilesiyle bir kez daha çağrı yapmak istiyorum. Kürtlerin ileri gelenlerine, Kürtlerin değerlerine, Kürtlerin siyasi partilerine, bütün kazanımlarına, 4 parçada gelin ulusal birliğimizi gerçekleştirelim. En başta da Sayın Mesut Barzani’ye sesleniyorum. Sayın Barzani, siz de Kürtlerin liderisiniz, gelin ulusal birliğimizi sağlayalım. 21’inci yüzyılda statüsüz olan Kürtlerin statü sahip olmaları ve kendi topraklarında özgürce yaşayabilmesi için, ülke bütünlükleri içinde çözüm geliştirebilmeleri için ulusal birlik gerçekleştirmemiz lazım. Sayın Mesut Barzani bugün görevde olmayabilir ama o da Kürtlerin bir lideridir. Onun için buna öncülük etmelidir.

KOBANÊ RUHU İLE BİRLİKTE, YENİDEN KAZANANALIM

Biz DTK olarak bir deklarasyon yayınladık birkaç gün önce. Çağrı yaptık dedik ki; dünyanın her yerinden bu konuda kayyıma karşı bir irade var. Biz bu iradenin açığa çıkması için Kürdistan’ın bütün parçalarına çağrıda bulunuyoruz. Gelin birlik olalım, beraber olalım ve birlikte mücadelemizi sürdürelim. Kobanê ruhuyla birlikte yeniden yeniden kazanalım. Başarabiliriz arkadaşlar.

ZÜLKÜFLERİ, AYTENLERİ SELAMLIYORUM

Ben de bir Kürt kadını olarak, belki de başka çözüm bulamadığım için, demokratik siyasette ısrar etmemize rağmen bir çare bulamadığımız için tecride karşı açlık grevine başlamıştım. Benim sesimi en çok zindanlar duydu. Zindanlardan 3500 arkadaşımız katıldı bu kervana. Gene Van'ın iki vekili Tayip Temel ve Murat Sarısaç vekilim ve ayrıca Dersim Dağ vekilim katıldı. Bu yolculukta 9 arkadaşımızı şehit verdik. Sizin şahsınızda Zülküfleri, Aytenleri saygı ile selamlıyorum.

SAVAŞTA ISRAR KAZANMAZ

"Olmaz" diyorlardı. Benimle görüşmeye gelen heyetler, "Siz yanlış yaptınız, adım atmayacaklar" dediler. Ama hepiniz gördünüz, Barış Anneleri alanları terk etmedi. Barış Annelerine el kaldırdılar, cop kaldırdılar ama anneler asla pes etmedi. Alanları terk etmediler. Bin kere selam olsun Beyaz Tülbentlilere. 8 yıllık avukat yasağı kaldırıldı arkadaşlar. Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit en azından avukat boyutu ile kalktı. Peki, ne oldu? İlk görüşmeyi hatırlayalım arkadaşlar. Sayın Öcalan ilk görüşmede şunu söyledi, “Ölmek değil yaşamak, yaşatmak lazım dedi. Bizim için önemli olan yaşatmak” dedi. Her gün ölen gençler için kahrolduğunu söyledi. 7 maddelik bir deklarasyon yazdı gönderdi. Hayata geçmesi çok mümkündü. Ama maalesef savaşta ısrar edenler bunu duymazlıktan geliyor. Sayın Öcalan son görüşmede de bir haftada sorunu çözeceğini söyledi. Bu çok kıymetli. Evet çözebilecek güce de sahip. Kürt halkı Sayın Öcalan'ın söylediklerini önemser. Dolayısıyla geç olmadan bu barış gününde tekrar çağrı yapıyoruz. Savaşta ısrar kazandırmaz. Barışa dönmemiz lazım ve Sayın Öcalan bu konuda en önemli aktör.

URFA VALİSİ’NE ÇAĞRI YAPIYORUM: CEYLANPINAR İLE İLGİLİ GÖRÜŞMELERİMİZİN KAYITLARINI AÇIKLASIN

2015 yılında hepimizin hafızasında kalan bir olay olmuştu. 2015'te Sayın Öcalan önemli bir çağrı yaptı ve bütün halklar nefes aldı. Savaş bitiyor mu? diye herkes umutlandı. O tarihten sonra Ceylanpınar’da iki polis öldürüldü. O dönem bu iki polisin neden öldürüldüğünü kimse doğru düzgün anlamadan, devlet dedi ki bu polisleri PKK öldürdü. 72 uçağını aynı saatte kaldırdı, savaş başlattı. Biz o zaman "Bu araştırılsın" dedik. Ben o zaman Urfa Milletvekiliydim. İşkence yapıldığı iddialarına ilişkin emniyet müdürünü aradım. Dedim ki, "Müdür bey işkence olduğuna ilişkin bilgiler geliyor. Bu konu çok ciddidir. Buna siz emniyet müdürü olarak kayıtsız kalamazsınız, bir şeyler yapın”. Bunu dediğimde emniyet müdürü, “Polisimizi öldürenlere çiçek mi uzatacaktık" deyince; kendisine işkenceyi kabul ettiğini söyledim. Urfa Valisini aradım. Valiye, "Emniyet müdürünüz işkence yapıldığını kabul ediyor" dediğimde Vali bana, "Bu aslında adli bir vakadır. 2 gün önce olmuştur. 3 polisin arasındaki husumettir, biz araştırıyoruz. Siyasi bir yanı yoktur. Gerekli cevabı emniyet müdürüne vereceğim” dedi. Peki ne oldu? O zaman bunu söyledim, hiçbir basın bunu işlemedi. Neden? Çünkü savaş çıkarılması gerekiyordu. Çünkü HDP ciddi bir kazanç elde etmişti. HDP 80 vekille Parlamento’ya gitmişti ve savaşseverler bundan ürkmüştü. Sesimizi duyuramadık, yeniden söylediğimde dönemin valisi şu anda inkar ediyormuş. Ben de kendisine çağrı yapıyorum her şey kayıt altındadır, bizi 24 saat izliyorsunuz. Buyurun açın arşivleri. Açsın ses kayıtlarını, çıkarsın kamuoyuna sunulsun. Bu çağrıyı yapıyorum. Savaş örgütleyenler minareyi çalan kılıfını hazırlar misali kılıfı hazırladılar. Bu polisleri öldürdüğü iddia edilenler beraat ettiler. Şu anda hala faili aslında belli ama faili meçhul gibi yansıtılmaya çalışıyor.

BURASI KÜRDİSTAN VE BİZ KÜRDÜZ

Bu eylem çizgisi devam edecek. Bu tarzda demokratik çerçevede bizler eylemlerimizi her gün büyüterek bu konuda haklılığımızı dünyaya kanıtlamak zorundayız. Neden? Çünkü şu ana kadar bize dayatılan fiili OHAL var, her ne kadar OHAL olmasa da Kürdistan’da hep olan budur. Ben daha önce Van'a gelmiştim, burada söylediğimiz her şey bize fezleke olarak geri geldi. Onlardan birisi de Kürdistan’dı. Biz Kürdistan demeye devam ediyoruz, çünkü buranın adı Kürdistan biz de Kürdüz. Bu konuda biz haklıyız ve meşru bir mücadele yürütüyoruz.

KİMSE KAYYIMA SESSİZ KALMAMIZI BEKLEMESİN

Bu ülkenin cumhurbaşkanı 15 Temmuz gecesi telefondan seslenmişti ve halkı sokağa çağırmıştı. Peki, biz halkımızın büyük bedellerle kazandığı belediyelere kayyım atanmasına seyirci mi kalacağız? Asla. Kimse bizden bunu beklemesin. Demokratik çerçevede her gün sokakta, her gün eylemde olacağız. DTK olarak da şiddet içermeyen her tür eylem konusunda ısrar edeceğiz.

ÇEKİN TOMA’NIZI, POLİSİNİZİ; BAKIN HALK NASIL GELECEK

Bugün kadın arkadaşlar buraya bir yürüyüş gerçekleştirdiler, onları kutluyorum, saygı ile eğiliyorum önlerinde. Yürüyerek geldiler. Yürüyebiliriz, bu gücümüz var. Diyorlar ki “Halk artık bu partiyi benimsemiyor ya da halk korkmuş, halk sinmiş”. Ben de diyorum ki çekin TOMA’nızı, polisinizi, bizi halkla baş başa bırakın, bakın halk nasıl gelecek. Van’da daha demokratik olan ortamlarda yüzbinler akmıştır alanlara. Bütün Kürdistan’da öyledir. Kimse Kürtlerin iradesini “sindiler, korktular” diye yaftalayamaz. Kürtler korkmaz. Korkup itaat etmiş olsalardı bugün zaten bu noktada olmazlardı.

KAYYIM GASPTIR, KAYYIM KADIN DÜŞMANIDIR

Tertip komitelerine “kayyım demeyeceksiniz” denmiş. Kayyım diyoruz, kayyım gasptır, kadın düşmanıdır. “Darbe demeyeceksiniz” demişler biz “darbe” diyoruz. Bu yapılan bir darbedir, doğruyu söyleyeceğiz. “Saray demeyeceksiniz” demişler, neden Saray’dan rahatsız oluyorlar? Biz Saray diyeceğiz, orada bir saray ve kendisine inşa edilen bir ortam var. Orada daha ne kadar oturabilir onu halklar bilir.

ÖYLE BİR KAZANACAĞIZ Kİ, SONU MUHTEŞEM OLACAK

Eşbaşkanlık çizgisi bizim mor çizgimizdir. Kürt kadınları Rojava’da olduğu gibi bütün dünyada elde ettiği her şeyi korumasını da bilir. Bu vesileyle Van halkına, kadınlara, gençlere sesleniyorum, siz her zaman elinizden geleni yaptınız. Bu sefer gene biz kazanacağız. Öyle bir kazanacağız ki sonucu muhteşem olacak.”

Güven'in konuşmasının ardından miting Mikail Aslan'ın konseriyle sona erdi.