Yangının tanığı kadınlar: Askerler yardıma gelen halkı engelledi
Askerlerin yangından etkilenen köylere yardıma gelen halkı engellediğini söyleyen kadınlar, “Köylerimize ne su veriliyor ne elektrik. Yıllardır bu eziyeti çekiyoruz” dedi.
Askerlerin yangından etkilenen köylere yardıma gelen halkı engellediğini söyleyen kadınlar, “Köylerimize ne su veriliyor ne elektrik. Yıllardır bu eziyeti çekiyoruz” dedi.
Çinar ve Şemrex’te (Mazıdağı) çıkan yangının üzerinden iki hafta geçti ancak bölgedeki etkileri ve halkın yası devam ediyor. Köylerde elektrik sorunları hala devam ederken, içme suyu olmaması da ayrıca büyük sorun teşkil ediyor.
Tobînî köyünde yaşayan kadınlar, yangından sonra yaşananları anlatarak, köylerde yaşanan su ve elektrik sorununa dikkat çekti.
GÜNLERDİR ELEKTRİK VE SU YOK
Fikriye Çelebi, yangından bu yana bu kadar felakete rağmen köye su verilmediğini söyleyerek, “Günlerdir su yok, elektrik yok. Bir aydan fazladır sularımızı kesiyorlar. Bu hak mıdır? Tüm topraklarımızın arasından elektrik direkleri geçiyor. Hepimiz de gördük yangının direklerden çıktığını. Çıkıp anız yakıyorlar dediler ama anız falan yok. Gözümüzle gördük tellerden kıvılcım attığını. Suçu bize atmasınlar. Günlerdir elektrik yok, su yok. Başka köylerden su getirip içiyoruz. Tüm elektrikle çalışan eşyalarımız bozuluyor. O kadar çok elektrik kesip bırakıyorlar ki artık eşya dayanmıyor. Bir sene içinde dört kere buzdolabımı tamire gönderdik. Televizyonumuz yandı, yeni televizyon aldık. Tankerle su getiriyorlar; diyorlar, ‘içmeyin hayvanlarındır.’ E biz ne yapalım, ne içelim? Yeğenim tanker suyu içtiği için zehirlendi, hastaneye kaldırdık geçen ay. Bu çocuklar temiz su göremiyor. Seçim zamanı gelip oy için dolaşmayı biliyorlar ama seçim bitti mi kimse köylerde ne yaşanıyor, umursamıyor. Bu saatten sonra kimse gelip oy moy istemesin. Önce bizi bu zulümden kurtarsınlar” diye ifade etti.
ASKERLER YOLU KAPATTI
Fatma Buğdaycı, normal şartlarda köyde yaşamadığını, yangından sonra köye geldiğini belirtti. Buğdaycı, amcasının ve kuzeninin yangında yaşamını yitirdiğini ifade ederek, “Yangın çıktığında akrabalarımız bizi arayıp yardım istedi, biz de tanıdığımız herkesi aradık. İlçede kaldığımız için hemen çıktık geldik. Biz geldiğimizde ortada hala ambulans itfaiye yoktu. Kızım Antalya’dan ambulans ve itfaiyeyi aramıştı. İtfaiye de ambulans da, ‘ne yapalım, gidip biz de mi yanalım’ diye cevap vermişlerdi. Biraz daha erken gelselerdi belki şu an amcam da, oğlu da yaşıyor olacaktı. Yardıma gelmek isteyen halkı bile engellediler. Askerler yolu kapatıp kimsenin gelip yardım etmesine izin vermedi. Yazık değil mi bu hale geldik” diye sordu.
KÜRT’ÜZ DİYE YANARAK ÖLELİM Mİ?
Yıllardır köyde elektrik ve su sıkıntısının yaşandığını ifade eden Ayten Aktay, “Bir yılda üç tane buzdolabım bozulmuş. O kadar çok elektriği kesip bırakıyorlar ki, artık hiçbir şey dayanmıyor. Yangın günü de sabah elektrik kesilmişti. Akşama kadar kaç kere aradık bırakmadılar. Sonra birden bıraktılar ve elektrik geldiği gibi direk tellerinden kıvılcımlar attı. O akşam rüzgar da çok fazla vardı. Normalde o kadar büyümezdi ama o kadar şiddetli bir rüzgar vardı ki, beş dakikada yangın iki köye daha ulaştı. İtfaiye geç geldi, askerler yolu kapattı, köyün içine gelmelerine izin vermediler. Mahsus yaptılar. Mahsus izin vermediler. Burada ölüp gitmemizi istediler. Gençlerimiz perişan oldu burada. Yardıma gelmek isteyen halka da izin vermediler. Bazıları çevre köylerden gelip yaralıları hastaneye götürmek istedi onları da engellediler. Yasımız hala devam ediyor. Çocuklarımızın psikolojisi bozuldu. ‘Oh olsun’ diyenler olmuş. Kürt’üz diye yanarak ölelim mi? Bu mudur bize layık gördükleri? 15 kişi verdik toprağa, hiç mi vicdanları sızlamıyor? Neden kimse bir şey yapmadı, yapmıyor? Biz daha ne kadar bu eziyeti çekeceğiz” ifadelerini kullandı.
EMEĞİMİZ KÜL OLDU
Hüsniye Çelebi ise şunları ekledi: “Eşim muhtardır, biz çok iyi biliyoruz. Yıllardır elektrik için dilekçe veriyoruz ama kimse gelip ilgilenmiyor. Seçimden seçime gelip görünüp gidiyorlar. Seçim olmadı mı akıllarına gelmiyoruz. Yangında bile bize yardım göndermediler. Helikopter sabah her şey bittikten sonra geldi. Gece gelseydi o yangın daha erken söndürülürdü, bu kadar insan bunca hayvan ölmezdi. Gece o kıyamette gelmeyen helikopter sabah neye geldi? Biz hakkımızı helal etmiyoruz. Elektriği çok kesiyorlar, suyu kesiyorlar. Bize de yazık günahtır. Bütün ekinler yandı. Onca emeğimiz kül oldu. Yazık günahtır. Bütün su boruları yandı. Kaç milyonluk zararı var köylerin? Geçim kaynağımız sadece tarım ve hayvancılıktır. Ne tarım kaldı ne hayvan kaldı.”