Aileler, Türk devletinin katlettiği isimler için buluştu

İHD ve kayıp yakınları, Türk devlet güçlerince kaybedilen ve katledilen Selim, Hasan Örhan, Cezayir Örhan ve İsmail Ağaya için buluştu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 746’ncı haftasında, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kaybettirilenlerin ve katledilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartın açıldığı eyleme, kayıp yakınları ve dernek yöneticileri katıldı.

 İHD Amed Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Türkiye’de apaçık bir şekilde devlet şiddetinin uygulandığı bir süreçte olduklarını söyledi.

Zeytun, Cumartesi Anneleri'ne yönelik saldırıya da tepki gösterdi.

Ankara JİTEM davasında faillerin beraat ettirilmesine de değinen Zeytun, “Sayısız delile rapora rağmen dönemin sanıkları hakkında beraat kararı verildi" dedi.
Kayıp yakını Adnan Örhan ise baba, amca ve kuzeninin hikâyesini anlatarak, tüm arayış girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi. Baba ve amcasının kemiklerinin yıllar sonra toplu bir mezarda bulunduğunu aktaran Örhan, “Bölgede çok kişi kaybedildiği için birçok insanın arayışları sürdü. Bir parça kemik de olsa almak istedik. Karanlık güçler bu insanları alıp katlettiler” diye tepki gösterdi.
Bu haftaki eylemde 24 Mayıs 1994 yılında Amed’in Pasur (Kulp) ilçesi Çağlayan köyünde kaybettirilen Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın hikâyesi paylaşıldı. Kaybettirilenlerin hikayesini İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı okudu.
Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birliklerin, 6 Mayıs 1994 tarihinde Pasur ilçesi Deveboyu Mezrası’na baskın yaptığını hatırlatan Saçaklı, şunları söyledi:
“İmama ‘minareden köylülerin cami önünde toplanması’ için anons yaptırırlar. Askerler tarafından cami önünde toplanan köylülere evlerinin yakılacağı ama öncesinde eşyalarını toplamaları için izin verildiği söylenir. Ancak köylülerin eşyalarını taşıması tamamlanamadan evler ateşe verilir. 24 Mayıs 1994 tarihinde askerler tekrar köye gelir. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı götürürler. ‘Onları nereye götürüyorsunuz?’ diye soran ailelerine askerler ‘Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin’ cevabını verirler.

Salih Örhan, ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığına giderek kardeşlerini sorar. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş, söz konusu kişilerin Kulp'a götürüldüklerini söyler. Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüşür ancak Ali Ergülmez konuya ilişkin bilgisi olmadığını söyler.  Bölgedeki karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Cumhuriyet Başsavcılığına, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular da bulunur. Selim Örhan Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün’e ifade verir. Selim Örhan’ın anlattıkları karşısında çok sinirlenen savcı ‘Devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu nasıl iddia edebilirsin?’ diyerek onu azarlar.

Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın önce Serik Karakolu’na ardından Lice Jandarma Karakolu’na son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne dair tanıklık edenler olur. Ancak Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

 Tüm girişimleri sonuçsuz kalan Örhan ailesi, İHD Diyarbakır Şubesi avukatları aracılığıyla AİHM’e başvuru yapar. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM, Türkiye’yi Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak tazminata mahkûm eder. 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulunur. Cezayir Örhan’dan ise bir haber alınmaz.

 İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimlik tespiti çalışması yapılan Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp Savcılığı’na gönderilir. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye Savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verir. Aile ve İHD’nin altı yıllık arayışının ardından Örhan’lara ait kemiklerin, aynı toplu mezardan çıkan 6 kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşılır. Faillerin tespiti ve yargılanmaları için her ne kadar savcılığa başvuru yapılmışsa da dosyada etkin bir soruşturma yapılmamış ve dosya zamanaşımına uğramıştır.”


ÊLIH

Êlih’te ise İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 582’nci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde toplandı. Eyleme kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Êlih Şubesi üyeleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Êlih Şubesi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Êlih İl Örgütü ile Tutuklu Ailelerle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) katıldı.

 Bu haftaki eylemde 29 Mayıs 1994’te kaybettirilen Özgür Ülke gazetesi dağıtımcısı İsmail Ağaya’nın akıbeti soruldu.

 İHD Şube Yöneticisi Abdurezak Katmaz, şunları aktardı:

"20 yaşındaki İsmail Ağaya ailesi ile Batman’da yaşıyordu. Ağaya 90’lı yıllarda yaşanan ağır hak ihlallerini kamuoyuna taşıyan Özgür Ülke gazetesinin dağıtımını yapıyor,  ayrıca inşaat işçisi olarak da çalışıyordu. 29 Mayıs 1994 akşamı bir akrabasına uğramak üzere evden ayrıldı. Ancak ne akrabasının evine gitti ne de kendi evine geri döndü. Oğlunu arayan anne Müfide Ağaya, civarda yaşayan kadınlardan bir gencin sivil giyimli ve silahlı 3 kişi tarafından zorla otomobile bindirilerek kaçırıldığını öğrendi.

 Kadınlar, hava karardığı için yüzünü net olarak göremeseler de kaçırılan kişinin kot pantolon ve kot ceket giyen biri olduğunu belirttiler. İsmail evden çıktığında üzerinde kot pantolon ve ceket olduğu için annesi telaşlandı. Ailesi ve arkadaşları Merkez Polis Karakolu’na başvurdu. İsmail’i kaçıranların tespit edilmesini ve onun can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Ancak ailenin ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. İsmail’den bir daha haber alınamadı. Anne Ağaya arayışını ‘ömrüm oğlumu sormak için gittiğim karakollarda geçti."