Karayılan: Savaş sürüyor, kimse rehavete kapılmamalı

Medya Savunma Alanları’nda hala büyük bir savaşın yaşandığına dikkat çeken PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, kimsenin rehavete kapılmaması gerektiğini belirterek herkesi gerilla direnişini sahiplenmeye çağırdı.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV'nin 'Özel Programı'nda soruları yanıtladı. Söyleşinin ilk bölümünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi ve Medya Savunma Alanları’nda devam eden savaşı değerlendiren Karayılan, İsveç, Hollanda ve Danimarka’daki Kuran yakma olaylarına da değindi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır bir saldırı olduğunu belirten Karayılan, bu saldırının da psikolojik şiddet ve tecrit yöntemiyle yapıldığını ifade etti. Dört parça Kurdistan’da ve yurt dışında tecride karşı yapılan eylemlerin önemli ama yeterli olmadığını belirten Karayılan, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki işkence sisteminin kırılması için eylem ve etkinliklerin daha da güçlü bir şekilde devam etmesi gerektiğini söyledi.

Metîna, Zap ve Avaşîn başta olmak üzere Medya Savunma Alanları’nda devam eden savaşa ilişkin bilgiler paylaşan Karayılan, “Düşmanın Zap'tan kaçıp gittiğini söylemek doğru değildir ama her yeri işgal ettiler, her yere hakim oldular demek de yanlış. Tek bir gerçek var, şu an bir savaş var ve bu savaş sürüyor” diyerek kimsenin rehavete kapılmaması gerektiğini vurguladı.

İsveç, Hollanda ve Danimarka’da Kuran yakma olaylarına da dikkat çeken Karayılan, bu tür eylemleri şiddetle kınadıklarını belirtti. Bu olayların AKP-MHP rejiminin elini güçlendirdiğini kaydeden Karayılan, “Görünen o ki bu bir plan, AKP-MHP faşist rejiminin yeniden kazanması için yapılan bir plan. Bilhassa Kurdistan halkımız bunu bilmeli, Türkiye halkı bilmeli ki bu bir oyundur, uluslararası bir plandır, böyle bir plan kuruluyor. Herkes bunun farkında olmalıdır. Bu olayları yapanları bir kez daha şiddetle kınıyoruz” dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın, Stêrk TV'de yayınlanan söyleşisi şöyle:

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır tecrit devam ediyor. Kürt halkı da tecride karşı sürekli eylem halinde. Gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemde işgalci Türk devletinin Kuzey Kurdistan'a yönelik çok sayıda saldırısı oldu. Düşman kış koşullarından faydalanmak istedi ama birçok yerde boşa düştü. Cûdî, Gabar ve Besta'da çok çetin bir savaş yürütüldü. Bu savaşta arkadaşlarımız da büyük bir direniş gösterdi. Cûdî direnişinde şehit düşen Komutan Harun, Gabar direnişinde şehit düşen komutan Hogir ve Evrim, Besta direnişinde şehit düşen komutan Rojbîn Gever yoldaşlarımız şahsında tüm direniş şehitlerimizi saygı ve hürmetle anıyorum. Yine geçtiğimiz günlerde Türk devletinin saldırılarında 2 MLKP’li dost ve yoldaşımız şehit düştü. Öncü, komutan yoldaşlarımızdılar. Heval Ahmet Şoreş ve Fırat Newal’i saygı ile anıyorum. Heval Melsa Mûş’un geçen sene şehit düştüğü açıklandı. Zap direnişinde çok emeği geçti. Heval Melsa şahsında Zap direnişinin tüm şehitlerini anıyorum, anıları önünde saygı ile eğiliyorum. Kendilerine verdiğimiz sözü bir kez daha tekrarlıyoruz.

TECRİDE KARŞI EYLEMLER DAHA DA GÜÇLENDİRİLMELİ

Önder Apo'ya yönelik ağır bir saldırı var. Bu saldırılar psikolojik işkence ve ağırlaştırılmış tecrit yöntemi ile yapılıyor. Bu tecridin sadece bir şahsa yönelik olmadığını defalarca dile getirdik. Bu tecrit bir halka yönelik tecrittir. Kürt halkının özgürlüğüne, Kürt halkının geleceğine, Türkiye demokrasisine, hukuk ve adalete yönelik bir tecrittir. Yine bölge halklarına yönelik bir tecrittir. Bunu her zaman dile getirdik. Yani bu tecrit genel bir tecrittir; hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlüğün önündeki en büyük engeldir. Çünkü bu tecritle Kurdistan’da soykırım siyaseti sürdürülüyor. Bu kamuoyu, halkımız ve dostlarımız tarafından anlaşılmış durumda. Bundan dolayı son süreçte ciddi tepkiler de gösteriliyor. Bugün Türk devletinin ahlaksız ve adaletsiz siyasetine karşı bir mücadele yürütülüyor.

Hem dört parça Kurdistan’daki halkımız, hem yurt dışındaki halkımız, hem dostlarımız, hem insan hakları savunucuları, demokratlar dünyanın her yerinde tecride karşı tepkilerini ortaya koydular. Fransa ve Almanya’daki Avrupa parlamenterleri, yine Türkiye’deki vekiller tecride karşı eylemler yaptılar. Bu durum kamuoyu da oluşturdu. Elbette eylemlerin geldiği aşama iyi ama yeterli değil. Aslında geç bile kaldık daha erken yapılmalıydı bu eylemler. Dünya düzeyinde eylemler yapılıyor, İtalya’da bir konser düzenlenmişti, şimdi de İspanya’da yapıldı. Sahiplenme belli bir aşamada gerçekleşti ama dediğim gibi yeterli değil. Önder Apo üzerindeki bu uluslararası komplo zinciri ve işkence sisteminin kırılması için eylem ve etkinliklerin daha da güçlü bir şekilde devam etmesi gerekir.

ŞU AN SAVAŞ SÜRÜYOR, BİTMEDİ

Zap’ta ağır bir savaş var. Düşman bazı alanlardan çekilirken, birçok alanda da kimyasal silah kullanmaya devam ediyor. Zap’ta son durum nedir?

Bu soruya iyi cevap vermeliyim, çünkü şu an birçok söylenti var. Türk devleti, başarısızlığını gizlemek için hem programlar hem de açıklamalar yapıyor. Tartışmalar yürütülüyor. Kürtler tarafında da bazı yorumlar yapılıyor. Durumun iyi anlaşılmadığını görüyoruz. Düşmanın Zap'tan kaçıp gittiğini söylemek doğru değildir ama her yeri işgal ettiler, her yere hakim oldular demek de yanlış. Tek bir gerçek var, şu an bir savaş var ve bu savaş sürüyor. Bazı yorumlarda savaşın bittiği, artık durumun daha rahat olduğu söyleniyor ancak öyle değil.

Bu beraberinde bir rehaveti getirmiyor mu? Çünkü gerilla şu an ağır bir savaş yürütüyor.

Elbette hem rehavet yaratıyor hem de gerçekler anlaşılmıyor. Bu, bizim de eksikliğimiz olabilir. Biz de durumun iyi anlaşılmasını sağlayamamışızdır. Öncelikle şunu söyleyeyim. Bugün Kuzey'de yaşanan savaş her eyalette yaşanıyor. Ve şimdi Zap, Metîna ve Avaşîn'de yaşanıyor. Bu savaşı Türk devleti başlattı. Biz savunmamızı yapıyoruz. Siyasi çözüme inanıyoruz ama Türk devleti çözüm masasını devirdi ve bize saldırı başlattı. “PKK Irak topraklarını kullanıyor, Türklere saldırmaya gidiyor” gibi bir durum yok. 2012'den bu yana Güney Kurdistan'dan Türk devletine kimse tek kurşun sıkmadı. Türk devleti kendisi için Misak-ı Milli sınırını amaçlayarak Kürt halkının kazanımlarını işgal edecek bir konsept geliştirmiş ve bu temelde 2015-2016'dan itibaren Kuzey ve Güney Kurdistan'a yönelik saldırılar planlamıştır. Gerçek budur. Bize karşı tek taraflı bir saldırı var ve bizim savaşımız da kesinlikle bir savunma savaşıdır, Kurdistan topraklarını savunma savaşıdır, kutsal toprakları savunma savaşıdır. Bugün verilen savaş böyledir. Yani kimileri oraya buraya çekiyor ama işin aslı böyle.

Öte yandan savaş nasıldı, şimdi nasıl gidiyor? Bildiğiniz gibi üç yıl önce Heftanîn'de başladı ve bir yıl sürdü. Yani 2020 yılı. Ve 2021 ve 2022'de Türk devleti Avaşîn, Zap alanlarına ve Metîna’nın bir bölümüne işgal saldırıları başlattı. Buna karşı direnişe geçtik. Bu direnişle Başûrê Kurdistan topraklarını koruyoruz. Eğer korumasaydık, Garê’den, Maxmur’a ve Şengal’e kadar Kurdistan topraklarını işgal edeceklerdi. Askerlerini ve Başîka’daki güçleri birleştirmek istedi. Plan buydu. Şimdi neden Başîka'dan çekilmiyor? Irak devletinin birkaç yıl önce talep etmesine rağmen çekilmiyorlar. MİT’i gizlice Kerkük’e yerleştiriyor. Önlerinde bir plan var. Bu planı 'terörle mücadele ediyoruz' adı altında saklıyorlar. Gerçek bu. Bu mücadelede çok büyük bedeller ödedik. Bu herkes tarafından görülmeli. Savaş halen devam etmektedir. 2022'de düşman Zap bölgesini tamamen işgal etmek istedi. Bunun için geldi. Ancak Zap'ın batısında düşman tek bir gerilla mevzisini bile ele geçirmedi. Tek bir pozisyon bile tutamadı. Tek bir tüneli bile kapatamadı. Bu yüzden yerleşemedi, kendine bir nokta seçip bütün kuvvetini oraya yığmak zorunda kaldı.

ÇEMÇO VE SÎDA’DA ŞU AN SAVAŞ VAR

Girê FM dediğimiz bir yer var Zêvê köyünün arkası. Türk devleti şimdi gücünü oraya konuşlandırmak istiyor. Yolu getirdi, tankı da getirdi. Oraya yerleşmek istiyor. Üç tepe tutmuşlar. Ama orada biz de varız, arkadaşlarımız var. Şehit Munzur Tepesi var, orada savaş var şimdi. Burası Türk devletinin yerleşmek istediği bir yer, arkadaşlarımız izin vermiyor, engel oluyor. Türk devleti o arkadaşlara karşı her türlü silahı kullanıyor. Gire FM'de kıyasıya bir mücadele yaşanıyor. Yani Zap'ın batısında Türk devleti etkisizdir, başarısız olmuştur. Orada hakimiyet kurmak istiyor ama başaramıyor. Batı tarafında Metîna var. Metîna ve Girê Hakkari’yi kapatmış ama arkadaşlarımız da oraya yakın. 25 Kasım'da arkadaşlar bir hamle başlatarak düşmana ağır darbeler vurdu. Düşmanın orada kalıp kalamayacağı kısa sürede belli olacaktır. Orada da başarısız oldular ama savaş hala devam ediyor. Zap'ın doğu tarafını da kuşatamadı. Fakat Avaşîn’den Şeladizê’ye kadar bir zincir oluşturmak istiyor. Orada Girê Mamreş tepesi var, Kurêjahro'nun sonudur. Düşman şu an tüm ağırlığını Avaşîn’in yanındaki hat’a vermiş durumda. Çemço'da ve Sîda köyünde şu an savaş var.

290 GÜN OLDU, GERİLLA DÜŞMANIN YERLEŞMESİNE İZİN VERMİYOR

Bakın dokuz buçuk ay oldu. Ayrıca hesapladım, 290 gün tamamlandı. Türk devleti ne yapmak istiyor?  Mervanîs, Werxel, Çemço, Sîda ve Şeladizê’nin arka tarafında bir zincir oluşturmak ve oraya yerleşmek istiyor. Ancak gerilla düşmanın Çemço, Sîda ve etrafına yerleşmesine müsaade etmiyor. Şu an orada çok şiddetli bir savaş var. Oraya yolu getirdiler, tankları, topları özellikle Çemço alanına getirdiler. Türk devleti Çemço alanının tamamına sınır karakollarından havan topu atıyor. Zaman zaman uçaklar tarafından, tanklar tarafından vurulmakta. Her türlü silahla saldırmakta ama 290 gündür oradaki kahraman yoldaşlarımız direnmeye devam ediyor. Düşmanın alana yerleşmesine izin vermiyorlar. Ayrıca Şehit Doğan, Şehit Botan ve Şehit Felat mevzileri de orada bulunmaktadır. Düşman tank, obüs ve kimyasal silah olmak üzere her türlü silahı kullanıyor. Çemço alanına gidemedikleri için kimyasal silah kullanıyorlar ama şimdiye kadar tünellere yaklaşamadılar bile. Uzaktan saldırıyorlar. Şehit Botan ve Şehit Ferhat alanlarına, özellikle de Şehit Botan alanına her gün 10-15 defa kimyasal silah ile saldırıyorlar. Türk devleti o alanı düşürmek için bütün imkanlarını kullanıyor. Böyle büyük bir savaş var orada.

KURDİSTAN’IN HER ALANINI SAVUNACAĞIMIZIN SÖZÜNÜ VERDİK

Şunu söylemeliyim; oradaki arkadaşlar ne zaman isterlerse çantalarını alıp çıkabilirler. Yani önlerinde bir engel yok ama onlar topraklarını, Güney Kurdistan topraklarını savunmak istiyorlar. Onlar Kurdistanlı çünkü. Biz Kurdistan’ın her alanını savunacağımızın sözünü verdik. Düşmanın işgal etmek istediği her yerde direneceğiz. Bu direniş, Türk hükümeti karşısında Kurdistan bölgesel hükümetinin, Kürt siyasetinin ve Irak hükümetinin elini güçlendiriyor. Eğer bu direniş olmasaydı Türk devleti Misak-I Milli hattında durur, kimseye de kulak vermezdi. Fakat bugün herkese muhtaç. Çünkü direniş karşısında yenildi, çünkü iki yıldır Zap’ı işgal edemedi. Orada bir savaş var ve savaşanlar da yabancı değil Kurdistanlılardır. Güney Kurdistan’dan da birçok arkadaş var bu savaşta. Komutan Berfîn Sara Süleymaniyeli, Komutan Zerdeşt Pîranşehîr Ranyalı, Komutan Delal Şoreş Süleymaniyeli. Heval Egîd Kurdistan Xaneqînli, heval Şaho Qendîl Seyîdsadiqli. Heval Helmet Viyan, mesela şehit Viyan Soran’ın akrabasıdır. Heval Viyan Süleymaniyeli fedai eylem yapan arkadaşımızdı. Yani burada direnenler bu ülkenin, bu toprakların çocuklarıdır. Dört parça Kurdistan’dandırlar. Ve sıradan bir direniş sergilemiyorlar, her türlü yasak silaha karşı büyük bir irade ile mücadele ediyorlar, etmeye de devam edecekler.

İÇ İÇE SAVAŞIYORUZ, DURUM BU

Bu kışın ortasında Türk devleti istediği başarıyı elde edemedi ve operasyonu sonlandırdı. Kamuoyuna da ‘Zap zincirini tamamladık’ açıklamasını yaptılar. Oysaki yalan, öyle bir şey yok. Şu an tüm gücünü Girê FM’e yerleştirmek ve arkadaşlarımızı orada imha etmek istiyor. Girê FM ve Avaşîn’de çok çetin bir savaş devam ediyor. Türk devleti ve AKP-MHP hükümeti kamuoyuna yalan söylüyor, gerçekleri gizliyorlar. Operasyonun bittiğini söyleyerek ölümlerini de gizlemeye çalışıyorlar ama her gün askerleri ölüyor. 'Başarılı olduk' dedikleri yerde, mesela Zap'ın batı yakasında düşman cenazelerini bırakıp kaçtı. Orada cenazelerini alamadılar ve yakıp gittiler. Kısacası Türk devleti yenildi, bu doğru. Fakat yaşanan durumu hafife almamak lazım çünkü savaş hala devam ediyor ve bazı alanlar kapalı. Hala Türk askerleri ile iç içe savaşıyoruz. Durum budur.

Bu kesinlikle Kurdistan Özgürlük Gerillaları için büyük bir başarıdır. Ancak herkesin bilmesi gerekir ki bu kolay değil, büyük fedakarlıklarla elde ediliyor. Bu da Önder Apo'nun çizgisinin bilinciyle, fedai ruhla ancak başarılabilir. Yine profesyonelce savaşmakla, taktik, yöntem ve strateji yürütmekle başarılır. Bu yeni bir stratejidir ve tüm dünya için bir örnektir. Sıradan bir durum yaşanmıyor. Bugün Kürt kızları ve erkekleri burada büyük bir iradeyle tarihi bir savaş veriyorlar. Bu tarihi direnişin kazanılması için başta Başûrê Kurdistan halkımız olmak üzere dört parça Kurdistan’daki halkımızı bu direnişe sahip çıkmaya, onları yalnız bırakmamaya, destek vermeye çağırıyoruz.

Bir röportajınızda, “Oradaki askerler ya gidecek ya da hepsi orada ölecek” demiştiniz. O askerlerin durumu ne oldu? Tam olarak nereye gittiler?

Doğrudur, o cümleyi Girê Amediyê'de, yani Sêgîrî köyünün yukarısında bulunan askerler için söyledik. Çünkü o dönem KDP güçleri de kendilerini konumlandırmıştı. O vesile ile gündeme getirdik. Aslında oradaki konumlanmaları askeri standartlara göre zayıftı. Orada sonuç alamayacakları belliydi. 7-8 ay boyunca arkadaşlarımızla savaştılar. Herhangi bir sonuç alamadılar. Arkadaşlarımız onlara çok ağır darbeler vurdu, çoğu öldürüldü. Arkadaşlar cenazelerini buldular, hatta basına yansıdı. Burası Sergelê’ye yakın, Kanê, Amediyê köylerine yakın. Komuta gücümüzün kanaatine göre, oradaki düşman gücünün tamamı yok edilebilirdi. Biz yapamayacağımız hiçbir sözü söylemeyiz. Bu bir hakikattir. Arkadaşlar düşmana vurdukça düşman da daha fazla kayıp vereceğini gördü ve korktu. Sanırım 11 Kasım günü savaş uçaklarıyla o bölgeyi vurdular. Sergelê köyünün yukarısını ve tüm bu bölgelere hava saldırıları düzenlediler. O saldırı sırasında kaçtılar. Kaçacaklarını biliyorduk. Bu yüzden bu durumun özeleştirisini veriyoruz, düşmanı ya yakalamalı ya da sağ bırakmamalıydık. Bunun imkanı da vardı. 'Ya gidecekler ya da ölecekler' ifadem bir gerçekti. Bazıları öldü, bazıları kaçtı. Bu şekilde sonuçlandı.

Besta'da bir savaş var. 6 kadın gerilla şehit düştü. Nimet Encu isimli bir kontra da cezalandırıldı. O kontra Kurdistan gerçekliğinde neyi ifade ediyor? Kimi temsil ediyor?

Şüphesiz günümüzün Kürt ihanetini temsil ediyordu. Ancak önce şunu söylemek gerekir. Goyî aşireti Botan ve Kurdistan’ın birçok aşireti gibi devrimimizde ağır yükler taşımıştır. Çok sayıda şehitleri var. Heval Mehmet Goyî, Serbest Goyî, Berxwedan, Bêrîtan, Rojhat gibi savaşımızda komutanlık yapan yüzlerce kahraman var. Son olarak heval Evîn Encu ve öncesinde Cesur Roboskî. Yani sayamayacağımız kadar kahramanlar var. Son bahsettiğiniz savaşta 6 kadın arkadaş şehit düştü. Bu arkadaşların arasında Delîla Goyî yani Evîn Encu da vardı. Goyî aşireti genel olarak yurtsever bir aşirettir ve savaşımıza katılmıştır, birçok komutanı ve kahramanı vardır. Hala yaşayanlar da var, şehit düşenler de var. Fedai Sara Tolhildan Goyî, Apocu militanlığın belirtisidir. Goyî aşireti çok büyük değerlere sahip bir aşirettir. Fakat Kurdistan toplumunun bir gerçekliği var. Bir yerde ne kadar güzel ve değerli bir şey varsa, bunun yanından kötü bir şey de vardır. Yani ihanet de var. Şüphesiz bütün korucuları ihanetçi olarak görmüyoruz ama bu korucular arasında halkına gerçekten ihanet edenler var. Nimet Encu da onlardan biriydi. Roboskî ve Bêceh köyü birbirine yakın iki köy. Roboskî katliamından sonra doğrusu kimsenin Türk devletine ajanlık yapmamasını umut ediyorduk. Silahın olabilir ama ajanlık yapma. Bu kişi hakkında bildiğimiz kadarıyla ajanlıktan kurtulması için arkadaşlar bir süre üzerinde durmuşlar. Fakat ajanlığı bırakmıyor hatta daha fazla ihanet ediyor. Bu şahıs Türk devletine çok fazla hizmet etmiştir. Bu yüzden Türk devleti buna sahip çıkıyormuş gibi bir senaryo yazıyor. Aslında hiçbir Kürt’ü sevmiyorlar ancak halkına ihanet eden Kürtleri seviyorlar. Bu ölen şahıs da böyle biriydi. Şimdi ihanet eden Kürtler, gerçekten çok kötü ihanet ediyorlar. Kürtler çok cesur ve yürekliler ama düşmanın koltuğu altına giren ihanetçiler de var. Düşman onları övdüğünde kendilerinden geçiyorlar. Yani bir general, ihanetçinin sırtını sıvazladığında adeta sarhoş oluyor. Daha önce de söylemiştim; ihanetçi Kürt bir “aferin”e 7 kantar bok yer. Generalin biri sırtını sıvazladığında gider onunla 7 kantar bok yer.

YANINDA İHANETÇİ KÜRTLER OLMAZSA BU DÜŞMAN BİZE SALDIRAMAZ

Yani Kürt’ün ihanetçisi bu kadar kötü oluyor. Nimet Encu da onlardan biri. Sadece düşmanın önünde operasyonlara gitmiyordu, aynı zamanda ajanlık da yapıyordu. Özellikle Başûr tarafında, Heftanîn, Metîna’da onun aracılığıyla düşmana bilgi veriliyordu ve arkadaşları şehit ediyorlardı. Özellikle bu şehadetlerden 2 şehadet bizim için çok önemli ve anlamlıydı. Heftanîn’de heval Savaş Maraş ve yanındaki 4 fedai arkadaş, yine Metîna komutanı heval Têkoşer Şemzînan ve onunla birlikte olan yoldaşlarımız bu kişinin eliyle şehit edildiler. Başûrlu bazı kişiler de bu ihanette yer aldı. Goyî ve Bêceh halkımız bu gerçeği bilmelidir. Çocukları daha gençtir, babalarının halkına karşı nasıl suçlar işlediğini bilmiyorlar. İnanıyorum ki büyüdüklerinde anlayacaklar. Yanımda liste var; Enculardan 18 şehidimiz, kahramanımız var. Sadece soyadları Encu olanlar... Kurdistan’da böyle bir gerçeklik var. Bir aşiretten bu kadar kahraman, cesur, yürekli çıkıyor, diğer taraftan da böyle hain, işbirlikçi çıkıyor. 

Düşman bu şahsı pohpohluyor, bu da Besta’da arkadaşlarımızın hareket halinde olduğunu fark ediyor ve operasyon başlatıyorlar. Çatışmalarda YJA Star güçlerimiz, heval Evîn Goyî, heval Silav Faraşîn, heval Rojbîn Gever komutasında 2 gün boyunca direniyorlar. Daha sonra şehadete ulaşıyorlar. Şehit düşen 6 arkadaş da partimizin şehir kadrolarıydı. Bu kahraman şehitlerimizi saygı ile anıyorum. Onlar devrimimizin öncüleridir. Çok büyük bir direniş göstererek şehit düştüler.

Aynı savaş Gabar'da iki kez, Cûdî'de ise iki gün üst üste yaşandı. Bu esnada düşman Botan'a birçok saldırı yaptı. Ama böyle hainlerin eliyle yaptı. Şunu bilmeliyiz ki bu düşman bizi asla tek başına yenemez. İhanetçi Kürtler yanlarında olmazsa, onlara yardım etmezse düşman bize saldıramaz. Kürtler artık halkına ihanet etmemelidir. Kana susamış düşmanın yanında yer almayın, ajan olmayın. Ajanlıkla cesur olmazsınız, insan olmazsınız. İhanetçi olmayın. Artık ulusal birliğimizi kurmamız gereken bir dönemdeyiz. Bu topraklarda özgür yaşamayı hak ettik artık. Çünkü aramızdan bu kadar cesur, kahraman ve yiğit çıktı.

Son günlerde İsveç, Hollanda ve Danimarka’da ilginç olaylar oluyor. Kendilerini sağcı ve faşist olarak tanımlayan bazı kişiler Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ı yakıyorlar. Bu şekilde Müslüman halkına hakaret etmek istiyorlar. Fakat gerçekte bu tür olaylar ne için organize ediliyor? Bu olayların perde arkasında neler var?

Her şeyden önce Kuranı Kerim'i yakmak İslam alemi için tamamen aşağılayıcı, saygısız ve ahlaksız bir saldırıdır. Bu tür eylemleri şiddetle kınıyoruz. Bu tür eylemleri yapanların kimler olduğuna bakılmalı. Irkçı ve faşistler. Bir plan gibi görünüyor. Önce İsveç'teydi, sonra Hollanda'da ve en son Danimarka'da yaşandı. Bağlantılarının ne olduğu tartışma konusudur. Ancak bu durum şüphesiz AKP-MHP faşist rejimine hizmet ediyor. AKP-MHP rejimi Türkiye'yi mahvetti, savaş çıkardı, Kürt karşıtlığı ve çelişkiler yarattı. Bu anlamda Türkiye'de hiçbir şey bırakmadılar. Hukuk yok, demokrasi yok, ekonomik kriz var, halk aç. Şimdi seçim aşamasındalar. Bu faşist rejimin yapacağı hiçbir propaganda kalmadı. Sadece 2 şey var. Biri milliyetçilik ve ırkçılık. Hep milli olduklarını söylüyorlar. İkincisi, İslam dininin istismar edilmesidir.

Avrupa'daki faşistler gidip Kuranı Kerim'i yaktıklarında bu AKP-MHP rejiminin elini güçlendiriyor. 'İslam'ın savunucuları’ ve 'Türk Milletinin savunucuları' gibi gösteriyorlar kendilerini. 'Bize saldırıyorlar, Avrupa'da bize saldırı var' diyorlar. Yani bu olaylar AKP-MHP faşist rejimine hizmet ediyor. Bağlantıları nedir, nasıl bir sistem var o ayrı bir tartışma konusu. Bununla ilgili bazı şeyler söyleyebilirim. İnsanlar da bunu biliyor. Ancak görünen o ki bu bir plan, AKP-MHP faşist rejiminin yeniden kazanması için yapılan bir plan. Bilhassa Kurdistan halkımız bunu bilmeli, Türkiye halkı bilmeli ki bu bir oyundur, uluslararası bir plandır, böyle bir plan kuruluyor.  Herkes bunun farkında olmalıdır. Bu olayları yapanları bir kez daha şiddetle kınıyoruz.