Komployla soykırımı yeniden dayattılar

Önder Apo’nun elini, sözünü, fikrini, düşünce dağarcığını her insana ulaştırmaktan asla yorulmadan büyük bir inanç odağı olması, tehdit olarak görüldü. Komployla yeniden soykırımı ve köle-efendi düzenini dayattılar.

Önder Apo’ya düzenlenen Uluslararası Komplo, tüm özgür fikir ve düşüncelere karşı düzenlenmiş bir komplodur. Özgür düşünce bilincine karşı indirilmiş bir darbe girişimidir. İrade talanını, insan kıyımını, ırk ve toplumları bölüp parçalayan, yöneten sistemin hain bir pususudur. Uluslararası Komplo gerçekliği, lanetli beyinlerin birlikteliği ile oluşan egemen güçlerin kendi saltanatlarını rahat yürütebilmeleri için kraliyet saraylarında çevirdikleri dolap ve oyunların bir başka versiyonudur. Bu komplo ile amaçlanan emeller, insan iradesini tümüyle teslim alma ve kendisine karşı olabilecek her türlü fikir dünyasının üzerine bir karabasan gibi çöküp tümüyle beyinleri, yürekleri zehirleme girişimi temellidir. Kendi kurdukları dünya sisteminde en değersiz varlık olan insanı, kölelik sisteminde hapsetmek, hür fikir ve düşünceleri mahkumiyete sürmektir. Çıkan en ufak sesi hazmedemeyip gırtlağına yapışarak nefessiz, sessiz ve soluksuz bırakmaktır amaçları. İnsanı insan yapan özgünlükleri, asaletli duruşları, adaleti, ahlakı, onuru, kimliği, toprağı kendi emperyalist sistemine ters düştüğü için hiçleştirmek ve bitirmektir.

O MUAZZAM İNSANI YOK ETMEK İÇİN

Peki neden Önder Apo ve neden böylesi büyük, hain bir komplo? Önder Apo, sistem düzeninin tüm işleyiş ve beslenme kaynaklarını tespit eden en önde kişi olduğu içindir bu komplo. Önder Apo, devlet eliyle yürütülen politika ve siyasetin nasıl yürüdüğünü fark etmiş bir liderdir. Sermayedar devletler, insan yaşamını çürüterek, sunduğu şartlarla halklara “ölümü gösterip sıtmaya razı ettikleri” sistemin sunduğu yaşamın işleyişini fark ettiği ve bu düzeni bozarak büyük bir savaşı başlattığı için ona karşı böylesi acımasızca yöneldiler. Yılların çürümüş kalıpları ile kokuşan fikirlerini insanların ruhundan bedenine, yüreğine kadar sindiren emperyalist devletler, insanları ölü mezarlarından çıkarıp yeniden canlandırmasını kabul edemediler. Devletin kötülük saçan kara kök ağacına vurulan darbenin hesabını sormada hemfikirdiler. Bu cesareti göstermeye cüret eden o muazzam insanı yok etmek için türlü türlü baskı, işkence ve ölümlerle fikirlerinin filizlendiği her yere, her şeye saldırdılar. Gidebileceği hiçbir yerin ve güvenebileceği hiçbir dostunun dahi olamayacağını göstermek istediler. Bunun için her ülkeye el atarak gidebileceği her yolu kapatıp hain pusular kurdular. Bu şekilde onu nefessiz, kimsesiz, tek başına yakalamak istediler. Önder Apo’ya devletin tüm gücü ile saldırarak onu gittiği her kapının ona kapanacağını göstermek istediler. Unuttukları bir şey vardı; bütün devletler, ülkeler ve tüm sermayedar kapitalistler bile onu yok etmek için birleşiyorsa tek başına dahi olsa korkulacak, başa çıkılamayacak ve asla yok edilemeyecek kadar büyük, bilgece cesaretlerle donanmış, yıkılmaz bir insandır demekti.

ASLA ENGELLENEMEZ, YOK EDİLEMEZ HAREKET

Önder Apo, başta Kurdistan toprakları olmak üzere tüm dünyaya kendisini tanıtacak fikirler ve projelerle ülke dışına çıkmaya karar vermişti. Her geçen gün büyütüp geliştirdiği PKK’yi tüm Kürt halkını ve ezilen halkları her türlü saldırıya karşı korumaları ve haklarını savunmaları için hazır bir potansiyele ulaştırmıştı. PKK, tüm halkların haklarını arama kapısı ve kurtuluş umudu olarak tüm insanlığa, Önder Apo tarafından armağan edilmişti. Tüm yaşam felsefesini, hakikat aşkını, fikir ve düşünce özgürlüğünü PKK bünyesinde ilmek ilmek dokuyarak işlemişti. Asla engellenemez, yok edilemez derecede sağlam temeller üzerine kurulmuş PKK’yi, yani özgür bir ordu sistemi düzeninde, kadın ve erkeğin ortak amaçları ekseninde hakları için savaşabilecekleri zeminleri yaratmayı başarmıştı. Bu temelde yönünü Avrupa ülkelerine verdi. Tabii Önder Apo daha bu yola çıkmadan önce yaşanabilecek birçok şeyi önceden öngörmesine rağmen bu ateşten yola çıkmanın dünya çapında nasıl bir evrensel değişime vesile olacağının bilinciyle bu yola atılmaya karar vermişti. Bu yol, büyük tehlikeler, büyük riskler arz etse de tek başına kalsa da ısrarla yürümeye devam edecekti. Kararlı olduğu bu yolda güvenmeyi ve insanları esas almayı asla ihmal etmeden kapitalist devlet çarkının temellerini çökertecek bir proje ile savaşmaya karar vermişti. Spartaküs misali hainliklerin puslu havasını soluyabiliyor ve olabilecekleri görüyordu. Asla pes etmeyerek, Kürt halkının ve kendisinin içerisinde olduğu durumu, halkın lehine büyük bir fırsata çevirmesini iyi planlayacaktı. Yarattığı bir fedailer ordusu ve fedai bir halk kitlesi, korumak için adım adım, şehir şehir kendilerini Önder Apo’nun mücadelesinde yeniden yaratmak için sokaklara dökülmüştü. Bu halk, bedeninde atan tek yürekti artık.

DAYATILAN KÜRTLÜK İNSANLIKTAN ÇIKMAYDI

İsyanların acı ve trajik bir şekilde sonlandırılmasından sonra egemen Türk devleti, tüm kirli emellerine ulaşmıştır. Kürt halkını uyanamaz, kıpırdayamaz, ses çıkartamaz bir şekilde üzerini betonlamış ve Kürt halkının ardında sadece sıradanlaştırılmış bir posa bırakmıştır. Yüce devlete boyun eğdirilmiş, düşüncesinde bile Kürt olmak hayal edilemez derecede karanlıklara hapsedilmiştir. Yaşanan soykırım tablosu, Kürt olmanın, bunu kabullenmenin bile devlet nezdinde kayıtsız, şartsız acılarla yüklü bir ölüm olduğunu göstermiştir. Katliam tablosundan ibaret olunamayacağını Kürt halkının bilincine çok iyi bir şekilde yerleştirmiştir. Korku, kara bir kâbus gibi her Kürt bireyinin ruhuna işlenmiştir. Bu korkulu yaşam gerçekliği Kürt halkına saatler, günler, yıllar, hatta yüz yıllarca yaşatılmıştır. Artık sağır, dilsiz, kör bir şekilde itaat ettirilen Kürt halkı fısıltılarla, kulaktan kulağa bile kendi ana diini konuşmaya mahkûm bırakılmıştır. Türk devleti faşist, milliyetçi, ırkçı bir Türk toplumu yaratıp, Kürt insanının emeğinden, alın terinden, toprağından besletmiştir. Kürt halkı onların kölesiymiş gibi muameleler sergilenmiştir. Kürt olmak utanılması, aşağılanması, hor görülmesi, kaçılması gereken, cahilce, görgüsüzce, insanlık dışı görüşlerin Türk toplumunda arttırılmasına vesile olunmuştur.

KÖLE-EFENDİ DÜZENİNE SON

Önder Apo, tüm bunlara son vermeye kalkıştı. Faşizm duyguları ile körleştirilen Türk halkından tutalım, üzerine beton yığınları kapatılmış köle Kürt’ü kendine getiren de Önder Apo’dur. Önder Apo, yepyeni yaşam olanakları ile her insan evladının Allah katından yer zeminin en ufak parçasına kadar eşit ve hür bir şekilde yaratıldığını tüm dünyaya kanıtladı. Bunun için birçok çetin savaşların sınavından geçerek hakikati ortaya koyma cesaretini gösteren en bilge insan olmayı başardı. Türk ve Kürt halkını incitmeden eşit, doğru bir yaşam standardının da oluşturulabileceğini, ortakça daha huzur verici bir yaşamın da mümkün olabileceğini gösterdi. Bunun için her fikirde, her paylaşımda, her anlayışta daha mütevazi ve kominal duygular ile yaşanacağını da gösterdi. Kürt halkına da kendisine ait bir varlık olduğunu kavratarak yeniden kendi kişiliğini bulma, kendini küllerinden yeniden yaratma ve özgürlüğünü elde etme imkanlarını yaratmaya sevk etti. Bu temelde Kürt halkında yarattığı ideolojik, felsefik düşünceler ile örgütleyip savaşabilecek bir hale getirdi. Tüm bunlar, emperyalist ve kapitalist güç odaklarının kalkınmasına darbe niteliğinde olduğu için, köle-efendi düzenine ters düştüğü için Önder Apo hedef olmaktan çıkamadı.

HALK, ÖNDERLİK ETRAFINDAN DAHA ÇOĞALDI

Önder Apo, kendinde yarattığı insan model tarzında insani duygu ve düşünce tarzını her insanda yaratmada kararlı olduğu için yoluna ne türlü haince pusular atılsa da yürümekten vazgeçmedi. İnatla, ısrarla, tutkuyla özgürlüğü yaşadı ve özgürlükten aldığı tadı her insan ile paylaşabilmenin yol ve yöntemlerine başvurdu. Elini, sözünü, fikrini, düşünce dağarcığını her insana ulaştırmaktan asla yorulmadı. Büyük bir inanç odağı olmasını sağladı. İşte bu odak, artık devlet güçlerinin en büyük tehdidi olduğu için komplocu güçlerin bir arada hainlik peşinde olan sahte dostların bir araya toplanmasına vesile oldu. Önder Apo durdurulmalıdır onlara göre, çünkü böyle devam ederse kendi sonlarının hızla yaklaştığını görmekteler. Bu dünya da asla yok edilemeyecek, önü alınamayacak, engellenemeyecek, yok edilemeyecek tek şey özgür düşüncedir. İşte 1999’da egemenler, Önder Apo’ya komplo kurup bu fikre engel olmak istedi fakat yarattığı fikir çoktan insanların hücrelerine işlemeye başlamış, insanların kan damarlarında dolaşarak ruhsal ve bedensel bir gerçekliğe dönüşmüştü. Bunun en gözde örneği; Önder Apo’nun ta kendisidir. Bunun içindir ki Önder Apo’yu 25 yıldır büyük bir tecrit sistemi ile İmralı’da esir tutmaktalar. Tecrit, esaret ve teslim alma oyun ve dolaplarının ipini kendi boyunlarına koyan güç merkezleri, bir kere daha Önder Apo’nun fikirleri ekseninde boşa çıkmaktadır. Komplo artık işlevsiz, etkisiz ve amaçladığı yok etme projesiyle alaşağı olmuştur. Komplo planı çürütülmüş ve halk, akın akın Önderlik etrafında daha çoğalmış ve özgürlüğe koşmaktadır.