Hesekê: Kürt gençleri düşmana hayatı cehenneme çevirmeli

YPG Efrîn sözcüsü Brûsk Hesekê: Efrîn'e yönelik tehlike gittikçe büyüyor. Önemli olan ayaklanmak ve eylem gerçekleştirmek. Özellikle Kürt gençleri düşmana hayatı cehenneme çevirmelidir.

İşgalci Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Efrîn'e yönelik saldırıları 51 günü geride bıraktı. YPG Efrîn sözcüsü Brûsk Hesekê, YPG/YPJ'nin direnişini kıramayan Türk devleti saldırılarına ilişkin ANF'ye konuştu. Efrîn kantonun yaklaşık 2 aydır devletlerarası büyük bir komploya karşı direndiğine dikkat çeken Brûsk Hesekê, Türk, Rus ve İran tarafından hazırlanan ve yürütülen komploda Amerika'nın da kısmen yer aldığını vurguladı. Hesekê, Türkiye, İran, Rusya ve ABD'nin Kürt halkını, Efrîn coğrafyasını kendi siyasi, devlet ve şahsi çıkarlarına kurban etmek istediğinin altını çizdi.

'EFRÎN SAVAŞI DEVLETLER ARASI BOYUTTADIR'

Türk devletinin 50 bine yakın çete ve özel kuvveti ile en gelişmiş teknik ve F-16 savaş uçaklarının desteğiyle Efrîn'e saldırdığını söylen Efrîn sözcüsü Brûsk Hesekê şunları belirtti: "Türk devleti, DAİŞ, El Nusra, Türkistan ve Ceyş El Hur gibi selefi, radikal ve El Kaide bağlantılı çeteleri ile teknik gücünü de kullanarak 51 gündür Efrîn’e saldırıyor. 7 yıl önce öz savunma amaçlı kurulan ve şimdiye kadar bu doğrultuda mücadele eden YPG/YPJ güçleri, amacına uygun bir şekilde kendisin, toprağını ve halkını koruyor. YPG/YPJ Türk devleti ve çetelerinin saldırılarına karşı şu an Efrîn'i koruyor ve Efrîn’e girme girişimlerini engelliyor. Bize karşı, Efrîn'in genç kadın ve erkeklerine karşı savaşan ordu ve devletler sadece bir veya iki taneden oluşmuyor. Saldırı ve yürütülen savaş, ancak devletler arası görülebilen boyuttadır. Anlaşılan düşmanın gözünde o kadar büyük bir güce ve misyona sahibiz, 50 bine yakın çete ve özel kuvveti ile en gelişmiş teknik ve F-16 savaş uçaklarının desteğiyle bize saldırıyor. Biz bir ordu değiliz, biz savunma gücüyüz ve toplumumuz ile beraberiz.

'DEVLETLERİN SESSİZLİĞİ KUŞKU YARATIYOR'

Devletlerin saldırılara karşı sessizliği ciddi kuşkuların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Kendisine 'demokratik devletiz, insan haklarını üstün tutuyoruz' diyen devletler ile Amerika'nın öncülüğünde teröre, DAİŞ, El Nusra'ya karşı kurulan koalisyonda yer alan devletler, bizlere saldırılan çeteler DAİŞ ve El Nusra olmalarına rağmen sessiz kalıyorlar. Bir türlü bozulmayan bu sessizlik, 'acaba bu saldırılar, bir toplumun soykırıma uğratılması, kültürel soykırıma tabi tutulması bu devletin hoşuna mı gidiyor' soru ve endişesini akıllara getiriyor. Bu ciddi bir konu. Toplumu değiştirmek için o toplumu fiziken yok etmek gerekiyor. Toplum kökten yok edildiğinde, soykırıma uğratıldıktan sonra onun yerine istediğin toplumu yaratabilirsin. Türk devletinin Efrîn'e saldırısının ilk amacı budur.

'EN GELİŞMİŞ TEKNİĞE KARŞI DİRENİYORUZ'

Bize ulaşan bazı bilgilere göre, Türk devleti bu amaç uğruna Irak'taki, Türkiye'deki bazı Türkmenleri getirerek sınır hattına yerleştirmek ve kendine bağlı çete gruplarının himayesinde sınır hattında bir devletçik kurmak istiyor. Bunu da Efrîn ve çevre köylerdeki Kürtleri soykırıma uğrattıktan sonra hayata geçirmeyi öngörüyor. Son derece ciddi ve kirli bu oyunun kamuoyu tarafından bilinmesi önem arz ediyor. Başka önemli husus ise, napalm yasaklanmış gaz ve silahların kullanımı gibi Türk devletinin şimdiye kadar yürüttüğü savaşta uyguladığı kirli yöntemlerdir. Türk devleti bu kirli silah ve yöntemler ile şu ana kadar bazı nahiye ve köyleri kontrol etti. Sadece askeri güce karşı değil, biz halkımızdan aldığımız destek ile en gelişmiş tekniğe karşı da direndik, direniyoruz.

'BUNDAN SONRA TÜRK DEVLETİNİ YENİ SÜPRİZLER BEKLİYOR'

Doğrudur, 'Çağın direnişi' adı verilen büyük direnişten sonra Türk ordusunun bir kolu Efrîn’e bir buçuk, iki kilometre yaklaştı. Ancak bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Söz konusu bu güç, Şera ilçesi yönünden geliyor. Bu taraftan Efrîn'e yaklaşılmış. Cindirêsê tarafından gelen güç 5-6 kilometre Efrîn'e uzak. Mabeta, Şêrawa, Efrin şehir merkezi, Şiyê, Raco ve köyleri güçlerimiz tarafından kontrol ediliyor. Efrîn'e yaklaşan güç ile birlikte her şey bitti denilemez. Hayır, tam tersi bir durum söz konusu olacak. Bundan sonra yeni bir süreç, savaş ve sürprizlerin Türk devletinin karşısına çıkacağını söyleyebiliriz. Özellikle şehir merkezinde. Şimdiye kadar dağda savaştı, ancak savaş bundan sonra şehir ve köylerde yoğunlaşacak. Bu savaşa gücümüzü, irademizi daha da büyüteceğiz.

HALKA KARŞI YASAK SİLAHLAR KULLANILDI

Gücümüz ve maneviyatımız halkımıza dayanıyor. Özellikle Kuzey Suriye halkımızın, Şehba, Fırat, Qamişlo, Hesekê ve Cizre bölgesindeki halkımızın Efrin’e desteği YPG/YPJ'nin temel maneviyat kaynağıdır. Yani savaş bundan sonra devam edecek. Var olan tehlikeler nelerdir? Türk devleti Meydankê barajını ele geçirdikten sonra halkın suyunu kesti. Telefon hatlarını kesti. Halkı göç ettirmek için yaptığı baskılara rağmen, halk yerinden yurdundan çıkaramadı. Halkımıza karşı yasaklanmış silahları kullandı, obüs, top ve tanklarla saldırdı. Halkı göç ettirmek için her türlü kirli yol ve yöntemlere başvurdu ama halkı göç ettiremedi. Şimdi de daha farklı ve çok kirli yöntemlere başvuruyor. Su, ekmek, yemek gibi halkın temel ihtiyaç kaynaklarını yok ediyor. Dünya kamuoyu ile uluslararası devletlerin bunu bilmesi gerekiyor. Yapılan her türlü ağır saldırılara rağmen halkın maneviyatı, morali hiç eksilmedi. YPG/YPJ gücünü bundan alıyor, temel güç kaynağı burasıdır. Direniş kuşkusuz sürecek.

'KİMSE EFRÎN'DEN ÇIKMIYOR TERSİNE HALK EFRÎN'E AKIYOR'

Halka bu duruşunu devam ettiriyor. 'Halk göç etmek istiyor ancak YPG engelliyor' gibi hakikatten uzak açıklamalar yapılıyor. Bu tür iddialar, halkın bu onurlu ve kahramanca duruşunu karalamak ve küçük düşürmek için yapılıyor. Buyurun, Türk devletinin ele geçirdiği köylerde hala köylüler yaşıyor. Gitsinler oradaki köylülere sorsunlar. Halk şöyle diyor; 'Ölüm olabilir ama göç asla. Yerimiz yurdumuz bizim namus ve şerefimizdir.' Bu gerçeği onların eline geçen köylerdeki köylülerden dahi öğrenebilirler. İddia ettikleri gibi bir durum yok. Dünya'da bu tür savaşlar yaşandığında insanlar korkarak kaçıyor. Ancak bizdeki durum bunun tersi bir gerçekliği ifade ediyor. Diğer kantonlarda yaşayan halkımız, Efrîn'deki halkımızın acısını, üzüntüsünü, zorluğunu paylaşıyor. Kimse Efrîn'den çıkmıyor, tersine halk Efrîn'e akıyor. Sizinle konuştuğumuz bu dakikalarda bile Şengal, Dêrik, Hesekê, Qamişlo, Amûdê ve Kobanê de yüzlerce, binlerce insan Efrin'in kent merkezi ile köylerinde bulunuyor.

'KÜRT GENÇLERİ DÜŞMANA HAYATI CEHENNEME ÇEVİRMELİ'

8 Mart vesilesiyle Güney Kürdistan'dan Filistin’e ve Arap ülkelerine kadar kadınlar buraya geldi, 8 Mart’ı burada kutladı. Bu ruh, Kürt halkının başarısını gösteriyor. Kürt halkı başaracaktır, bu kesindir. Hareketimiz halka genel çağrıda bulundu. Efrîn'e yönelik tehlike gittikçe büyüyor. Kuşkusuz Kuzey Kürdistan'ın durumunu biliyoruz, Cizre, Sur ve birçok yerde katliamlar gerçekleşti ve buna rağmen halk iradesinden vazgeçmedi. Ancak halkımız her yerde, Rojava, Rojhilat, Başur ve Bakur'da katliamlara karşı uyanık olmalı. Amed, Sur, Nusaybin, Şırnak'ta yapılan katliam şu an Efrîn'de yapılandan ayrı değildir. Efrîn'deki katliam ile Kerkük'teki birbirinden farklı değildir. Halkımız kirli bir oyun ile karşı karşıya bırakılmış durumda. Halkımız bu oyunun farkında ve her zaman ayağa kalkacaktır. Önemli olan ayaklanmak ve eylem gerçekleştirmek. Bu eylemler Elçilikler önünde de yapılabilir. Özellikle Kürt genç kadın ve erkekleri düşmana hayatı cehenneme çevirmelidir.

'SEFERBERLİK RUHUNA UYGUN EYLEMLER GERÇEKLEŞMELİ'

Soykırım ile yüz yüze bırakılan halkın gençleri YPG/YPJ saflarına akmalı, özgürlük halayına girmeli ve savaşa karşı tavır takınmalıdır. Bunu yapmak imkanı olmayanlar ise bulundukları yerlerde ayağa kalkmalı, demokratik yol ve yöntemleri ile Efrîn'deki soykırımı önlemek için dünyayı uyarmaları önem taşıyor. Avrupa'daki halkımıza ilişkin; takip edebildiğimiz kadar Avrupa'daki halkımız, dostlarıyla birlikte, Efrîn'e yönelik saldırıların başladığı günden bu yana ayakta, çeşitli eylemler gerçekleştiriyor. Ancak saldırılar yoğunlaşıyor ve bu da sadece yürüyüş, eyleme ve sloganların sürecin ruhuna yeterince cevap veremediğini açığa çıkarıyor. Dolayısıyla hareketimizin ilan ettiği seferberlik ruhuna uygun eylemlerin gerçekleşmesi önem kazanıyor. Özellikler gençlerin serhildana öncülük etmeleri gerekiyor. Tüm halkımıza başarılar diliyoruz.