Son yıllarda Kürt halkı üzerinde yoğun bir baskı kurulmaktadır. Kürtlerin özgürlük mücadelesi ezilerek tümden yok edilmesi amaçlanırken, Aleviler ağırlıklı olarak teslim alınıp başkalaşıma uğratılmak istenmektedir. Devlet özellikle siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel ve idari baskılar uygulayarak Aleviliği özünden koparma ve asimile etme çabası içine girmiştir. Eğer teslim olmaz ve başkalaşım sürecine girmezlerse ekonomik, toplumsal, kültürel yaşamdan dışlanacaktır. Öyle ki, işçi, memur, bürokrat bile olamayacaklardır. Ancak mevcut iktidarın istediği Alevilik yoluna girilirse o zaman devlet imkanları açılacaktır. Bazı keklik soylu Aleviler ise bu imkanlardan yararlanmak için Pir Sultan Abdal’ın oturmadığı bu Hızır Paşa sofrasında yer almak istemektedirler. Kapitalist modernite dünyasında manevi değer öldürülüp maddi imkanlara ulaşmak önemli hale geldiğinden böyle haramzadeler ortaya çıkmaktadır.
Alevi kurumları haklı olarak bu baskı karşısında bir araya gelip tepkilerini ortaya koymuşlardır. Devletin baskılarına boyun eğmeyeceklerini söylemişlerdir. Sonunda da devletten karşılanmasını istedikleri taleplerini ortaya koymuşlardır. Bu toplantıya ve gösterilen tepkiyi anlıyoruz. Böyle bir zamanda iktidara karşı tutumlarını açıklamalarını değerli buluyoruz. Ancak bu baskılar nasıl son bulur; bu talepler nasıl karşılanır konusunda bir netlik yok. Şu kesindir; mevcut iktidardan ve devletten istenerek kazanılacak özgür Alevilik yoktur. Kendi inancı, kültürü ve kimliği ile özgür yaşanılacak Alevilik devletten istenilerek gerçekleştirilemez. Bu anlaşılmadan özgür Alevilik sağlanamaz. Kuşkusuz Alevilik yüzyıllarca devletten uzak yaşayarak inançlarının özünü korumuşlardır. Alevilik kültürü ve toplumu zor koşullarda da olsa inancını koruyarak, ibadetini yaparak bugünlere ulaşmıştır. Ancak devletten uzak kalmanın mümkün olmadığı kapitalizm ve modern yaşam koşullarında artık eskisi gibi Aleviliği özüyle korumak mümkün değildir. Ya da biz sadece ibadetimizi yapalım denilerek Alevilik korunamaz. Zaten 1980’li ve 1970’li yıllarından itibaren Alevi toplumunda yaşananlar bu gerçekliği gözler önün sermiştir. Bir kere bu bilinci derinliğine kavramak gerekmektedir.
Daha önce de defalarca vurguladık, Aleviliğin özgürce yaşaması, inancını ve kültürünü koruması ancak Türkiye’nin demokratikleşmesi ile gerçekleşebilir. Türkiye demokratikleşmeden Aleviliğin kendi inancı ve kültürü ile özünü koruyup varlığını geleceğe taşıması mümkün değildir. Alevilik, hiçbir yüzyılda olmadığı kadar varlığı tehlikededir. Bir taraftan tek inanca, tek mezhebe dayanan devlet ve iktidarın, diğer taraftan modern yaşamın saptırıcı ve özünü boşaltıcı özelliğinin tehdidi altındadır. Her iki tehdit de Aleviliği yok edici karakter taşımaktadır. Aslında Alevi gençliği ve toplumu bu tehlikeyi gördüklerinden 1960’lı ve 70’li yıllardan itibaren sosyalizm ve demokrasi mücadelesinde aktif yer almışlardır. Bu mücadele içinde yanlışlıklar olsa da esas olarak baskı altında olan Alevi toplumunu özgürleştirme refleksi ve sorumluluğu ile hareket edilmiştir. Ve özgür yaşama kavuşmadan baskılardan kurtulmanın mümkün olmayacağı bilinci Alevi toplum içinde önemli bir yer tutmuştur.
Günümüz dünyasında her yerde inançlar, farklı kültür ve kimlikler ancak demokrasi ortamında varlığını sürdürmektedir. Özgünlüklerini ancak demokratik ortamda yaşamaktadırlar. Tüm dünyada yaşanan bu gerçeklik Aleviler için daha fazla geçerlidir. Zaten Aleviler on yıllardır yaşadıkları baskı ve zulümle bu gerçekliği çok açık görmüşlerdir. Demokratikleşme olmadan hiçbir haklarının güvencede olmayacağı ve varlıklarını koruyamayacaklarını anlamışlardır. Bu açıdan Alevilerde demokratikleşme isteği ve özlemi artmıştır. On yıllardır bu yönlü mücadele içindedirler. Zaten tarih boyu da baskıcı, adaletsiz olan tüm iktidarlara ve siyasi güçlere tavır almışlardır.
Bu açıdan Aleviler özgürlüklerini ancak demokratik bir Türkiye’de yaşayabilirler. Talepleri demokratikleşmiş bir ülkede gerçekleşebilir. Bu açıdan devlete ve iktidara çağrı yapılarak talepler karşılanamaz. Bu iktidarlar kaşıkla verip kepçeyle alırlar. Kuşkusuz baskı uygulayan iktidarlara tepki göstermek doğrudur. Ancak talepleri gerçekleştirmek demokrasi mücadelesiyle olur. Bu açıdan Alevilerin önceliği demokrasi mücadelesi içinde yer almak olmalıdır. Aleviler için günümüzde en büyük ibadet demokrasi mücadelesidir. Çünkü bu mücadele verilmeden yapılacak ibadetler de Aleviliği kurtarmaz. Bu açıdan mevcut iktidara karşı tepki gösterilirken bu hakların ancak mücadeleyle gerçekleşebileceği ortaya konulmalı ve bu yönlü bilinç geliştirilmelidir.
Demokratikleşme ise tek başına gerçekleştirilmez. Demokrasi ittifaklar ve ortak mücadele ile geliştirilir. Kuşkusuz demokrasi güçleri mevcut iktidarın ve devletin hedefindedir. Çünkü demokratikleşme mevcut iktidarı al aşağı eder, devleti de değiştirir. Bu açıdan demokrasi mücadelesi Türkiye koşullarında bedel ödemeyi de gerektirir. Şu anda Türkiye’de demokrasi mücadelesi yürütenler aynı zamanda Alevilerin inanç ve kimlik özgürlük mücadelesini vermektedirler. Türkiye’de demokrasi mücadelesinde Kürtlerin yeri çok önemlidir. Dolayısıyla Aleviler ve Kürtler demokrasi mücadelesinin objektif müttefikleridir. Zaten Alevilerin büyük çoğunluğu da Kürtlerdir. Türkiye’deki sosyalistler ve tüm demokrasi güçleri de Alevilerin müttefikleridir. Bu açıdan bu müttefikleri ile birlikte demokrasi mücadelesi içinde olmak tüm Alevi kurumlarının da sorumluluğundadır.
Alevi kurumları AKP-MHP iktidarına karşı tepki ortaya koymak ve bu talepleri bildirmek de demokratik bir mücadele yoludur, diyebilir. Buna bir diyeceğimiz yok. Biz bu tutumların ancak demokrasi mücadelesiyle anlamlı hale geleceğini söylüyoruz. Alevi toplumu demokratikleşme mücadelesinde yer alıyor. Tutumları da, oyları da, eylemleri de önemli düzeyde demokratik güçlerin yanındadır. Alevi kurumlarının Alevi toplumunu demokrasi mücadelesi konusunda bilinçlendirme ve teşvik etme görevleri vardır. Biz yapılan açıklamayı önemli görmekle birlikte hakların demokrasi mücadelesiyle kazanılacağı ve demokratikleşmeyle korunacağı vurgusunu yapmak istedik. Çünkü Alevilerin buna fazlasıyla ihtiyacı bulunmaktadır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika