DAİŞ ve ‘Çöktürme Planı’nın çöküşü
AKP-MHP faşizminin Bakurê Kurdistan’da Kürtler için hazırladığı Çöktürme Planları, Rojavayê Kurdistan’da alaşağı oldu. AKP-MHP faşizmi DAİŞ çeteleri ile birlikte çöktü. Diz çöktürmek isterken, kendisi diz çöktü.
AKP-MHP faşizminin Bakurê Kurdistan’da Kürtler için hazırladığı Çöktürme Planları, Rojavayê Kurdistan’da alaşağı oldu. AKP-MHP faşizmi DAİŞ çeteleri ile birlikte çöktü. Diz çöktürmek isterken, kendisi diz çöktü.
Bir kaç gündür görüyoruz. Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) teslim olan DAİŞ çetelerinin çoğu Orta Asya kökenli Türklerden oluşuyor. Bin yıl aradan sonra, Orta Asya’dan Kürdistan’a işgal akınları yeniden başlamış. Bunu son birkaç yıldır DAİŞ adı altında yapan faşist Türk devleti, binlerce Türkiye vatandaşını DAİŞ’e göndermekle kalmamış, üstüne Türkistan, Tacikistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Özbekistan gibi Orta Asya-Türki ülkesinden çete devşirerek Kürdistan’a getirmiş. Öyle bir nafile umut ki, DAİŞ’e katılıp Kürtlere karşı savaşacak, Kürtleri katledecek ve kutsal kitapların cennet dedikleri Kürt topraklarını ele geçirip bu cennet ülkede İslam devleti kuracaklarmış.
Gelenlerin çoğu ailelerini de alıp gelmiş. Sanırsınız işgale gelmemişler de öylesine, evi barkı taşıyıp gelmişler. Sanırsınız karşılarındaki toplum öylesine onlara boyun eğecek, evini barkını teslim edecek ve boynunu uzatacak. Aileleriyle gelenler kadar tek başlarına gelen DAİŞ çeteleri de var. Kimi kendi yaşadığı anlam yitiminin intikamını insanları öldürerek almaya yemin etmiş, kimisi tükenmişliğin yarattığı insanlık dışı arzularla çıkıp gelmiş. Bazıları da tek başına gelip DAİŞ saflarında, tecavüzle, şiddetle, yalanla kurulan bir aile sahibi olmuş ve kendine kandan suladığı bir toprak yaratmayı arzulamış. Çoğu, cennet toprağı Kürdistan’da hilafet yaratma hayaliyle gelmiş. Hayalini yerine getiremeyen ise öldüğünde cennete gideceği vaadiyle kendini kutsamış.
Türkiye, DAİŞ’in lojistik merkezi olarak faşizm, işgal ve insanlık dışılığın koordine merkezi rolü oynadı. Bir kara delik gibi topladığı çeteleri Kürdistan’a, direnen özgürlük güçlerinin üzerine saldı. Oysa bugün tüm bu hevesler, planlar, işgalci-faşist Erdoğan’ın kirli emelleri, dökülen DAİŞ çeteleri gibi döküldü. AKP-MHP faşizminin Bakurê Kurdistan’da Kürtler için hazırladığı Çöktürme Planları, Rojavayê Kurdistan’da alaşağı oldu. AKP-MHP faşizmi DAİŞ çeteleri ile birlikte çöktü. Diz çöktürmek isterken, kendisi diz çöktü. Bundan dolayı da yerel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde AKP propagandası zayıfladı, Türkiye’deki tüm sorunlar bir tarafa Kürt düşmanlığı üzerinden propaganda yapılmaya başlandı.
DAİŞ yenildi, Suriye topraklarında kırıldı. O kapkara hilafet bayrağı yere düştü. DAİŞ, Rojavayê Kurdistan’da döktüğü kanda boğuldu. Bozguna uğradı. Ardında, ona inananlardan taraf yüzlerce canlı bomba kalıntısı bıraktı. Binlerce Müslüman pişmanlığı, yüzbinlerce umut kırıklığı ve dağılmış bir topluluk kalıntısı bıraktı. Ardında çöllere salınmış 0-6 yaş arası binlerce çocuk bıraktı.
Tabi ki DAİŞ’ten geriye salt bunlar kalmadı. Bugün Rojavayê Kurdistan tablosuna baktığımızda, kendini savunarak kendi sistemini kuran Ortadoğu halklarını, halkların özgürlük mücadelesinin, özsavunmaya dayalı örgütlenmesinin kazanacağı inancını onurla dimdik ayakta görüyoruz.
Suriye Demokratik Güçleri’nin son operasyonu büyük özenle yürüttüğü kesin. Çünkü bir süredir DAİŞ’in 600 kilometre karelik alanda kaldığı söylendi ancak hemen vurup alma yaklaşımına girilmedi. Tüm sivillerin tahliye edilmesi beklendi. 9 bin sivil çıkarıldı. SDG tahliye ettikleri sivilleri, DAİŞ’in insanlara uyguladığı vahşete ve mikrofon uzatılan kimi DAİŞ’lilerin söylediklerine rağmen, insanı bazen öfkelendiren bir anlayışla-hoşgörüyle karşıladı.
Birkaç sokaklık bir mesafede binlerce insanı toplamış, bir umut beklemiş olan DAİŞ, şu günlerde can çekişiyor. Son günlerini, hatta sonra saatlerini yaşıyor. Saldırdıkları ya da işgal ettikleri birçok yerde namaz kılma yeminleri eden DAİŞ, artık kendi cenazesine fatiha okuyup kendi cenaze namazını kılma mertebesine ulaştı.
SDG’nin özgürleştirdiği alanlarda teslim olan yüzlerce DAİŞ’li var. Binlerce kadın ve on binlerce çocuk var. Tabi bu on binlerce DAİŞ çetesi ve ailesinin sorumluluğu, geldikleri ülkelere aittir. Avrupa ülkelerinin bu sorumluluğu salt yaptıkları-yapacakları Kürt yiğitlik güzellemeleri ile yerine getiremeyecekleri kesin. Vatandaşlıktan atarak da bu sorumluluktan kurtulamazlar. Temel soru “bu çeteler ne olacak?” iken, karşımıza birkaç soru daha çıkıyor.
– Bu çetelerin işledikleri suçlar hangi mekanizmada yargılanacak?
– Ülkesine gidecekler hangi hukuki mekanizmaya tabi olacak?
– Alacakları ceza nerde-nasıl uygulanacak?
– Bu çeteler hangi ekonomik kaynakla barındırılıp konumlandırılacak?
– Bunlarla birlikte DAİŞ çetelerinin peşinden çöllere sürülen çete aileleri, özelde de çocuklar ne olacak?
Söz konusu olan, salt, çetelerin vatandaşı oldukları ülkelere dönmesi değildir. Bu çetelerin edindikleri ailelerin ne olacağı konusu da tartışmaya girecek konulardandır. Yine Türkiye’ye mülteci barajından dolayı habire para akıtan ülkeler, artık kendi vatandaşı olan çeteleri toparlayıp temizlemek için o paraları kullanmanın planlarını yapmaya başlamalıdır. Zira herhangi bir Irak Şam İslam Devleti kurulamadığına göre, bu devletin vatandaşlığı diye bir durum söz konusu olmadığına göre, bu insanların, çocukların vatandaşlığı da orada savaşan ve o aileleri oluşturan kişilerin bağlı oldukları ülkelere aittir. Bunun mekanizmasını oluşturmak yeni bir sayfa açmak demektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika