KCK Yürütme Konseyi, 12 Eylül faşist darbesinin 40. yıl dönümünde yeni bir mücadele hamlesi başlattı. Hamleyi, 12 Eylül faşist darbesinin mirasını devralan ve faşist darbe geleneğini kusursuz kötülükler silsilesiyle güçlendiren AKP-MHP faşizmine karşı, ‘Tecride, Faşizme, İşgallere Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ sloganıyla başlattığını duyurdu. KCK, antifaşist tüm kesimleri, özgürlük, demokrasi, adaletten yana herkesi ve kadınları bu hamleye en güçlü bir biçimde katılmaya çağırdı. İmralı’da Önder Apo’ya uygulanan tecridin, faşizmin en vahşi özel savaş uygulamalarına ve halk üzerinde sistematik bir işkence sistemine dönüştüğüne dikkat çekerek, tecride karşı mücadeleyi hamlenin başarı ölçüsü olarak belirledi.
Soykırımcı faşizme karşı direniş hamlesi, Başûrê Kurdistan’da, ‘İşgale Son; Kürdistan’ı Savunma Zamanı’ sloganı altında yürütülecek. Kürtlerin baş düşmanı Türk devletinin Başûrê Kurdistan üzerinde yürüttüğü işgal-ilhak saldırıları dikkate alındığında bu hamle Başûr açısından da çok büyük bir önem taşımaktadır. Türk Dışişleri Bakanı M. Çavuşoğlu’nun Neçirvan Barzani ile yaptığı görüşmeden sonra KDP’ye büyük övgüler yağdırıp PKK ve YNK’yi kötülemesi, Kürtler üzerindeki özel savaş politikalarının büyüklüğünü ve dolayısıyla bu hamlenin önemini çok daha iyi ortaya koymaktadır.
M. Çavuşoğlu’nun iki kezdir sömürgeci edasıyla YNK’yi tehdit etmesi, KDP’nin yaklaşımıyla bağlantılıdır. Neçirvan Barzani’nin, Türkiye’den YNK üzerinde baskı kurarak YNK’yi KDP gibi davranmaya zorlamasını istediği belirtiliyor. YNK’nin, PKK’yi tasfiye planına katılmaması durumunda KDP’nin çok zorlanacağını, Kürt kamuoyunda teşhir olacağını ve itibarını tamamen kaybedeceğini belirttiği ifade ediliyor. M. Çavuşoğlu’nun YNK’yi tehdit etmesinin altında esas olarak KDP yönetiminin bu isteğinin etkili olduğu açıktır.
Soykırımcı sömürgecilik, 3. Dünya savaşının sonunda Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Kürtleri her türlü hak ve hukuktan yoksun bırakarak, siyasi statüsünün önüne geçerek, Kürtleri bu asır içinde tümden soykırıma uğratarak tarihten silmeye çalışıyor. İttihat Terakki’nin 21. yüzyıl versiyonu AKP-MHP iktidarı, 2023 yılında cumhuriyeti, dinciliği-ırkçılığı ideolojik harç yaparak Türk-İslam sentezci yeni bir inkar-imha sistemiyle taçlandırmak istiyor. Sınır tanımaz saldırganlığının nedeni de budur. Çünkü, 2023 yılına varmadan Musul ve Kerkük de dahil Başûrê Kurdistan’ı ve Rojava’nın tamamını işgal ve ilhak etmek istiyor. Üç yıl içinde TC’nin sınırlarını genişleterek yeni Osmancılığın köşe taşlarını döşemeyi hedefliyor.
Türk devletinin ilk günden itibaren 3. Dünya savaşının içinde yer alması ve savaşı derinleştirmesi sömürgeci-işgalci yeni Osmanlıcı politikalarıyla bağlantılıdır. Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılında Erdoğan, bir hafta sonra ‘Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız’, dedi. Suriye iç savaşı yaşanırken, dış müdahale ile Libya’da çatışmalar başladığında, Türk savaş donanması Libya kıyılarına dayanmıştı bile. MHP yönetimi Musul ve Kerkük’ün Türkiye’nin 82. ve 83. Vilayeti olduğunu her fırsatta dile getiriyordu. Soykırımcı sömürgecilik dört parça Kürdistan’da ‘çöktürme planı’nı uyguluyordu.
Erdoğan, defalarca Kuzey Irak’a zamanında müdahale etmemeyi büyük bir hata olarak değerlendirmiş, aynı hatayı Kuzey Suriye’de tekrar etmeyeceğini ifade etmişti. Derler ya adeta Tanrı konuşturmuş, ifadesinde tek bir PKK sözcüğünü kullanmadan, maskesiz, Kürt düşmanlığını itiraf etmişti. Ardından Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgali Kuzey Irak’ın özeleştirisi olarak gelişti. Lozan hükmünü yitirmiştir, derken Türkiye sınırlarını genişleteceğinden, Kürtleri soykırımdan geçirip Kuzey Irak’ı ve Kuzey Suriye’yi Türkiye’ye katacağından söz etmektedir. Erdoğan’ın Misak-ı Milli anlayışı Bakur, Başûr ve Rojava’da Kürtleri soykırımdan geçirip Başûr ve Rojava’yı Türkiye’ye katmaktır. Kürtlerin yurduna çeteleri yerleştirerek kanlı-soykırımcı Türk tarihine yeni sayfalar eklemektir.
Ne yazık ki KDP ve destekçilerinin marifetiyle Türk devleti Rojava’nın bir bölümünü işgal etti. KDP desteği Başûrê Kurdistan’ı Türk devletinin mandası haline getirdi. KDP yetkililerinin PKK’ye yönelik konuşmaları Türk sömürge valisinin konuşmaları gibidir. Hakkını, özgürlüğünü isteyen ve bunun için mücadele eden Kürt’e dair Erdoğan ve Bahçeli ne diyorsa KDP yetkilileri de aynı şeyleri demekteler. Başûr’da medya ve aydınlanma merkezi adına yapılan açıklamalar Türk Özel Harp Dairesinin özel savaş açıklamalarının kopyası gibidir.
Soykırımcı sömürgeci Türk devletinin ipoteği altında olan Başûrê Kurdistan’da halk bu durumdan çok rahatsızdır. Türk işgaline karşı büyük bir öfke içerisindedir. KCK’nin başlattığı bu hamle tarihi bir direnişle kesinlikle sonuç alacaktır. Başûrê Kurdistan’ı rehine konumuna düşüren Türk işgaline son verilmeden Federe Kürdistan’ın korunamayacağı açıktır.